16 Aralık 2020

İktidar Ecevit ve Demirel gibi karşılık verebilir mi?

Rusya çok istese ve teşvik ediyor olsa da Türkiye, ABD'nin yanından, NATO'dan ayrılıp başka bir cepheye geçemez. Gideceği bir yer yok

ABD, Rus yapımı S-400 hava savunma sistemi aldığı için Türkiye'ye CAATSA yaptırımları uygulamayı kararlaştırdı.

CAATSA, "ABD'nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası" anlamına geliyor. 

ABD, bu kararıyla, NATO'da 68 yıldır müttefiki olan Türkiye'yi "hasım"lar kefesine koymuş oldu. ABD, bu kararıyla aynı zamanda CAATSA yaptırımlarını ilk kez bir NATO ülkesine uygulama kararı aldı.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'la yakın ilişkisi olan ABD Başkanı Donald Trump, yaptırımlara engel olamadı. Bugüne kadar kararları oyalayan Trump, Kongre ve Dışişleri Bakanı Mike Pompeo baskısı karşısında bir şey yapamadı.

Türkiye'ye uygulanacak yaptırımlar, Savunma Sanayi Başkanlığı (SSB) ile Başkan İsmail Demir ve üst düzey üç yöneticiyi kapsıyor. Kişilerle ilgili yaptırım kararı Türk ekonomisini veya savunma sanayini etkileyecek önemde değil. Ancak Savunma Sanayi Başkanlığı'na (SSB) uygulanacak yaptırım çok hafife alınacak cinsten değil. 

SSB'ye uygulanacak yaptırımlar arasında, "ABD'nin ürün ve teknolojileri için ihracat lisansı ve yetkilerinin verilmemesi, ABD mali kuruluşlarından 10 milyon doları aşan kredilerin verilmemesi, Eximbank kredilerinin kesilmesi, uluslararası mali kuruluşların kredi vermelerinin engellenmesi" var.

Bu kararlar zaman içinde SSB'nın teknoloji ithalatı, parça tedariki ve kredi bulması gibi önemli konularda olumsuz etkiler yaratacaktır. Bu kararların etrafından dolanmak için SSB'nin ihtiyaçlarını diğer ülkelerden sağlamasını da zorlaştıracaktır. 

ABD, Türkiye'yi bu kararlarla ilk kez "hasım" tarafta görmüyor. CAATSA yaptırımlarından daha ağır bir kararı Türkiye'yi ortak olduğu F-35 projesinden çıkararak ve parasını ödediği 6 adet F-35 savaş uçağını vermeyerek uygulamaya koymuştu.

Bu kararlara bir de Suriye'de PKK-PYD'yi destekleyip bir devletçik kurdurduğu da eklenirse, ABD'nin uzun süredir Türkiye ile bir müttefiklik ilişkisi içinde olmadığı çok rahat söylenebilir.

Ankara, ABD'nin yaptırım kararına, "Türkiye uygun gördüğü şekilde ve zamanlamayla mukabelede bulunacaktır" diyerek tepki verdi.

Ankara, ABD'nin bu kararını Türkiye'nin egemenlik hakkını tanımamak olarak değerlendiriyor. Türkiye'nin egemen bir devlet olarak S-400 savunma sistemini alabileceğini, kaldı ki ABD'nin Türkiye'ye Patriot savunma sistemi satmadığını da hatırlatıyor. 

ABD'nin bu kararı karşısında Ankara, "mukabelede bulunmayı" zamana bıraktı. Bu, Ankara'nın zamanı gelince karşılık vereceği anlamına geliyor. Zamanı nasıl gelir, nasıl bir karşılık verir henüz bilinmiyor. Ancak, bu açıklamayla Ankara'nın ani karar vermekten kaçındığı, en azından ABD'nin yeni Başkanı Biden'in göreve başlamasını bekleyeceği anlaşılıyor. 

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise bütçe görüşmelerinde, "Biz 1974 ruhu ile hareket ediyoruz. Ecevit'in, Alparslan Türkeş'in ruhu ile hareket ediyoruz" diyerek Kıbrıs ve Azerbaycan politikalarını örnek gösterdi.

ABD, CAATSA yaptırımlarının kaldırılması için Türkiye'nin S-400'leri Türkiye'den çıkarmasını veya hiç açılmamak üzerine bir hangara koyup üzerine kilit vurulmasını istiyor.

Türkiye, ABD'nin fiilen silah ambargosu anlamına gelen bu kararına karşı "dik duracağını" ve vazgeçmeyeceğini açıkladığına göre, 1974 ve Ecevit ruhuyla, Demirel, Erbakan ve Türkeş gibi karşılık vermesi mümkün olabilir mi?

Ecevit, ABD ve İngiltere'ye rağmen Kıbrıs Barış Harekatı'nı gerçekleştirmiş, ambargo koyan ABD'ye karşı Başbakan Demirel Türkiye'de ABD üslerini kapatmış ve 5 bin ABD personelini göndermişti. Demirel'in bu kararına Başbakan Yardımcıları Erbakan ve Türkeş ile ana muhalefet lideri Ecevit de destek olmuş ve siyaset milli birlik içinde karşılık vermişti. ABD üç yıl sonra ambargoyu kaldırmak zorunda kalmıştı.

Bugünkü iktidar bu ruhla hareket ederek ABD'ye rağmen S-400'leri devreye alıp sürekli aktif halde tutma kararı alabilir mi? Veya ABD'nin Türkiye'de bazı üs ve tesislerini kapatabilir mi? ABD personelini ülkesine geri gönderebilir mi?

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, İsrail'e karşı "one minute" çıkışı gibi ABD'ye, "Eyy Amerika" deyip bu kararları alabilir mi?

Zaman zaman "dış güçler Türkiye ekonomisini çökertmeye çalışıyor ama bunu başaramayacaklar," "Bayrak inmeyecek, ezan susmayacak, bizi bölemeyecekler" çıkışları yapan iktidarın, ABD'ye karşı S-400'leri sürekli aktif halde tutması veya üs kapatması pek mümkün gözükmüyor.

İktidarın ABD ile ilişkileri, Türk ekonomisinin ağır bir kriz içinde bulunması, ABD'nin finansal araçlarla Türkiye'yi daha ağır bir ekonomik buhrana sürükleme kapasitesi, daha da sert yaptırımlar getirmesi olasılıkları karşısında, Ankara'nın Ecevit veya Demirel gibi bir karşı duruş sergilemesi ihtimalini yok denecek kadar zayıf.

Rusya çok istese ve teşvik ediyor olsa da Türkiye, ABD'nin yanından, NATO'dan ayrılıp başka bir cepheye geçemez. Gideceği bir yer yok. Ecevit ve Demirel'in iki kutuplu dünya koşullarında bile ABD'ye verdikleri karşılığı, çok kutuplu dünya koşularına rağmen bu iktidarın vermesi mümkün değildir.

İktidarın yapabileceği, Biden'in göreve gelmesini beklemek, o zamana kadar ilişkileri yumuşatmaya çalışmak, S-400'ler konusunda ABD ve NATO'yu rahatsız etmeyecek bir formül bulunmasına hazır olduğu mesajı vermek olacaktır ki bunun ilk sinyalini Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar vermiştir. Akar, Türkiye'nin S-400'leri, Yunanistan'ın S-300'leri kullandığı gibi kullanabileceğini açıklamıştır. Yunanistan hangarda tuttuğu S-300'leri tatbikattan tatbikata çıkarmakta, ABD'nin kontrolünde yeniden hangara koymaktadır. Türkiye'de böyle yapabileceğini açıklayarak, ABD'nin yumuşamasını sağlamaya çalışmaktadır.

Türkiye böyle bir yol seçerek, ABD'nin yaptırımları kaldırmasını sağlamaya çalışacaksa o zaman da şu soru gündeme gelecektir:

"Madem öyle biz bu S-400'leri niye, kime karşı aldık?"

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ten kaçış nereye kadar?

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’ndan sonra görev yapan Diyanet İşleri Başkanları da mümkün olduğunda Atatürk’ün adını ağızlarına almıyorlar. İktidarın Atatürk’ü yok saymaya çalışan çabasında ısrar etmesi Türkiye için zaman kaybıdır.

Önünü göremeyen Türkiye

Türkiye, Afganistan konusundaki politikasını Kabil Havaalanı politikasına indirgememelidir.

Türkiye’nin Aşil topuğu

Türkiye’de iktidarın laikliği korumak gibi bir derdi olmadığı sır değil. Koç Üniversitesi’nden değerli bilim insanı Murat Somer’in önerdiği gibi muhalefet, güçlendirilmiş parlamenter sistem programı gibi güçlendirilmiş laik sistem programı üzerinde de çalışmalıdır.

"
"