Suç örgütü liderliğinden hüküm giymiş olan Sedat Peker'in yaptığı açıklamaların bir iç çatışmanın sonucu olduğu ve ciddi yıpranmaya yol açtığı net bir şekilde görülüyor.
İktidar açısından sıkıntı yaratan sadece Peker'in açıklamaları değil. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun açıklamaları da iktidar açısından sıkıntı yaratacak niteliktedir.
Bunun en önemli göstergelerinden biri Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, Soylu'ya hemen sahip çıkmak yerine bir aya yakın süre bekledikten sonra sahip çıkmasıdır. Erdoğan, Soylu'ya, bu sürenin sonunda, MHP lideri Devlet Bahçeli, İçişleri Bakanı'na destek verdikten bir gün sonra sahip çıktı.
Her iki liderin de bir ay beklemeleri anlamlıdır.
Bu süre içinde bir iç değerlendirme yapıldığı, özellikle AK Parti'de hem parti içi hem parti dışı nabız yoklandığı, Peker'in açıklamalarının nereye gidebileceğinin hesaplandığı anlaşılıyor. AK Parti içinde Soylu'ya karşı olan, onu AK Partili saymayan ciddi bir kesim bulunduğu biliniyor. Soylu ile Berat Albayrak arasında ileriye dönük bir liderlik çekişmesi olduğunu AK Partililer de inkâr etmiyor. Bu çekişmede Soylu'ya karşı olanların başında AK Parti'nin çekirdeğini oluşturan, Erbakan çizgisinden gelen muhafazakâr kadro var. DYP'de yetişmiş, Demokrat Parti Genel Başkanlığı sırasında Erdoğan'a en sert muhalefeti yapmış olan Soylu'nun AK Parti içinde güçlenmesi bu kesimi rahatsız ediyor. Ayrıca Soylu'nun, AK Partili gibi değil MHP'li gibi durması da AK Parti içindeki geleneksel çizgiye bağlı kesimin eleştirdiği bir durum.
Berat Albayrak'ın Hazine ve Maliye Bakanlığı'ndan istifa etmesi elbette Soylu'yu destekleyenleri sevindirmiştir. Rekabette Albayrak'ın güç kaybettiği Soylu'nun ise güç kazandığı istifa günlerindeki ortak kanaatti. Son bir aylık sürede ise Peker'in yaptığı açıklamalar, Erdoğan'ın bir aya yakın sessiz kalmasının Soylu'yu zor duruma sokması ise bu kez Albayrak'ı destekleyenleri memnun etmiştir.
İçişleri Bakanı Soylu, bir aylık sürenin sonunda Bahçeli ve Erdoğan'ın sahip çıkmasıyla görevinde kalmayı başardı, ancak aynı zamanda da yıprandı. Bu süre zarfında Peker'e karşı kendisi savunma yapmak zorunda kaldı.
Savunma sırasında ise AK Parti içinde partiden ayrılmış veya dışarıdan destekleyen isimlerle hâlâ görevde olan birçok önemli ismi hedef alarak yeni cepheler açtı.
TRT ve Haber Türk televizyonlarında yaptığı canlı programlarda hedef tahtasına oturttuğu isimlerle parti içindeki güç çatışmasını körükledi.
Soylu'nun suçladığı ve eleştirdiği isimler, Mehmet Ağar, Korkut Eken, Mehmet Eymür, dolaylı olarak Hulusi Akar, Abdülhamit Gül, Selami Altınok ve Muammer Güler'di.
Eski İçişleri Bakanı Muammer Güler'e oğullarının evinde bulunan para sayma makineleri üzerinden gönderme yapması, 17-25 Aralık sürecine bir atıftı ve bu operasyonlarda ortaya çıkanların, operasyonları FETÖ'cü polisler yapmış olsa bile gerçek oldukları iması taşıyordu.
Soylu'nun eski ve görevdeki AK Partili başbakan ve bakanlara yaptığı göndermeler, parti içindeki çatışmayı ve kaynamayı körükledi. Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'dan, 17-25 olaylarında Erdoğan'ın yanında durmuş ve kontrolü sağlamış Selami Altınok'a kadar, adı geçen birçok önemli isim açıklamalar yapmak zorunda kaldılar.
Soylu da Peker de açıklamaları sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'a saygıda kusur etmediler. Bağlılık bilirdiler. Onu ayrı tuttular. Peker, "Tayyip abi iyi, etrafı kötü" söylemini kullanırken, Soylu, Erdoğan'ı hep yukarıda tutmaya özen gösterdi ve desteğini aldıktan sonra "emrinizdeydim, emrinizdeyim, emrinizde olacağım" diyerek güçlü bir bağlılık mesajı verdi. Peker ise Soylu'ya destek açıklamasından sonra Erdoğan'a bir sonraki videoda "helalleşeceğiz" diyerek hedef büyüttü.
Bu tablo, iktidarın yaptığı "dış güçler başarılı Türkiye'yi ve başarılı Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı Peker üzerinden yıkmaya çalışıyor" tezinden çok iktidardaki iç çatışmayı yansıtıyor. Bundan yararlanmak isteyen devletler olabilir mi? Elbette olabilir. Ama bu, yaşananların iktidar içinde bir güç çatışması olduğu gerçeğini değiştirmez.
İç çatışmalar iktidarın zayıfladığı, yönetim zaafı gösterdiği dönemlerde olur. Bu dönemlerde bürokrasiden muhalefete ve basına bilgiler, belgeler sızmaya başlar. Bürokrasi bir sonraki iktidarı düşünerek kendini korumaya alır.
Güç savaşları başladığı zaman iktidarı ve iktidar partisini bir arada tutmak zorlaşır.
AK Parti iktidarı böyle bir dönemden geçiyor.