24 Ağustos 2020

Eksen kayması

Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ve Atatürk'ün gösterdiği çağdaş uygarlık yolundan oluşan eksenden, dini-muhafazarkârlığa dayalı, Osmanlı'nın yükseliş dönemlerini yeniden yakalama hayali içinde, tekrarlanması mümkün olmayan tarihin derinliklerine yönelmiş bir eksen kaymasından söz edilebilir

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, "Cuma günü bir müjde vereceğimize inanıyorum" dedikten sonra Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, beklentiyi daha da yükselterek, "eksen değişecek" açıklaması yaptı.

Müjdenin açıklandığı cuma gününe kadar tahminler, yorumlar, spekülasyonlar birbirini izledi. Enerji şirketlerinin hisseleri borsada tavan yaptı. Dolar, 7.38 TL'den, açıklamanın yapılacağı saat gelinceye kadar 7.19 TL'ye kadar düştü.

Erdoğan daha önce ilân edildiği gibi cuma namazından sonra Dolmabahçe ofisinden ulusa sesleniş konuşması yaptı ve Zonguldak açıklarında Tuna-1 bölgesinde doğalgaz kaynağı bulunduğunu duyurdu. Konuşmasını bitirdikten sonra kaynağı bulan sondaj gemisi Fatih'ten yayın başladı. Fatih gemisinde Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ve Enerji Bakanı Fatih Dönmez göründüler. Önce Albayrak, sonra Dönmez konuştu.

Albayrak, bulunan doğalgaz kaynağının, Türkiye'nin makus talihini yenecek bir zenginlik olduğunu ve Türkiye'nin artık cari açıkları değil cari fazlaları konuşulacak bir ülke olacağını söyledi.

Bu müjdeli açıklamalarla, doların daha da düşmesi, borsanın daha da yükselmesi beklenirken tersi oldu. Dolar yine eski seviyelerine doğru yükselmeye, borsa da düşmeye başladı.

Ekonomistler bu hareketi "piyasa açıklamalara inanmadı" şeklinde yorumladılar.

Türkiye'nin doğalgaz kaynağı bulması elbette bir sevinç ve memnuniyet yarattı. Ancak iktidarın beklediği düzeyde bir ulusal coşkuya dönüşmedi.

Bu durum karşısında iktidar sözcüleri yine muhalefeti suçlamaya başladılar. "Sevinemediler," "kıskandılar," "Yunan basını gibi karşıladılar" türünden başlıklar atarak, her zamanki kutuplaşmayı yaratmaya yöneldiler.

Nedenleri üzerinde durulmalı

Albayrak'a göre eksen değiştirecek, iktidara yakın yazarlara göre herkesi Türkiye'nin kapısında sıraya sokacak, bütün ülkeleri Türkiye ile temas kurmaya yöneltecek, bir ulusal bayram havası yaratacak bu gaz keşfi neden beklenen etkiyi yaratmadı?

İktidar bunun nedenleri üzerinde durmalıdır.

Şunu söylemek gerekir ki, Erdoğan ve Albayrak'ın "müjde vereceğiz" sözlerinden sonra eksen değiştirecek, makus talihi yenecek çok büyük bir kaynak beklendi. Hatta yabancı ajanslar rakam vererek, Türkiye'nin 800 milyar metre küp doğalgaz yatağı bulduğunu açıkladılar. Türkiye'nin 20 yıllık ihtiyacının karşılanacağını duyurdular.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, 320 milyar metreküp düzeyinde bir kaynak bulduğumuzu açıkladı. Bu, beklentinin altında bir rezervdi. 65 milyar dolar değer biçilen bu kaynağın, Türkiye'nin makus talihini yenecek, diğer ülkeleri Türkiye'nin kapısında kuyruğa sokacak, bölgede ekseni ve dengeleri değiştirecek büyüklükte bir kaynak olmadığı anlaşıldı.

Doğalgaz kaynağı bulunması elbette sevindirici bir haberdi ama enerji dünyasında eksen değiştirecek bir durum yoktu. Türkiye'nin en az 5 yıl sonra 5-6 yıllık ihtiyacını karşılayacak, 65 milyar dolar tasarruf sağlayacak bir kaynaktı. Türkiye'nin Suriyeli göçmenlere 55 milyar dolar harcadığı, hazine garantili altyapı yatırımlarına 145 milyar dolar ödemeyi taahhüt ettiği düşünülür ve her yıl 41,2 milyar dolarlık enerji ithal ettiği de dikkate alınırsa, bir süre rahatlık sağlayacak ancak sürekli olmayacak bir kaynaktan söz edildiği anlaşılır.

Bu keşfin ulusal bayram sevinci yaratmamasının önemli nedenlerinden biri de iktidarın bu haberleri çok sık kullanması ve arkasının gelmemesi nedeniyle doğan güven kaybıdır. Bugün muhalefeti suçlayan, iktidarı destekleyen yayın organlarının daha bir yıl önce Trakya'da "20 trilyon metreküplük kaynak bulunduğu"nu sürmanşetten vermesi ve bunun doğru çıkmaması gibi. Her seçimden önce Güneydoğu'da, Trakya'da ve Karadeniz'de zengin doğalgaz ve petrol yataklarının bulunduğunun açıklanması ve bunların doğru çıkmaması, en azından çok abartılı olduklarının anlaşılması gibi…

Bir önemli neden de iktidarın her ulusal nitelikli adımı sadece liderin başarısı olarak sunması ve bu sunuşu yaparken, CHP'yi, Kemal Kılıçdaroğlu'nu, İsmet İnönü'yü ve dolaylı da olsa Mustafa Kemal Atatürk'ü suçlayan ifadelerle, toplumda kutuplaşmayı körüklemesidir. Bunu bir ayrım gözetmeksizin, sınır ötesi askeri harekatlarda, terörle mücadelede, buzdolabı satışında, Ayasofya'nın açılışında, her fırsatta ilgili-ilgisiz tekrarlamasıdır.

100 yıllık bir süreçte ekonomik ve teknolojik gelişmelerin doğal sonucu olan gelişmeleri iktidarın keşfi gibi sunup, her sorunu 100 yıl veya 70 yıl öncesinin iktidarlarına yıkmanın giderek toplumsal bütünlüğü, ulusal sevinç duygusunu erozyona uğrattığı bir gerçektir.

Eksen değişikliğine gelince…

Bulunan doğalgaz kaynağının dünyada enerji yollarını değiştirecek, ekonomik ve siyasal sistemin eksenini kaydıracak bir kaynak olmadığı anlaşıldı. Türkiye için eksenden söz edilecekse ancak bir eksen kayması yaşadığı söylenebilir. Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ve Atatürk'ün gösterdiği çağdaş uygarlık yolundan oluşan eksenden, dini-muhafazarkârlığa dayalı, Osmanlı'nın yükseliş dönemlerini yeniden yakalama hayali içinde, tekrarlanması mümkün olmayan tarihin derinliklerine yönelmiş bir eksen kaymasından söz edilebilir.

İktidar bugün, "doğalgaz keşfi neden ulusal sevince yol açmadı" diye muhalefeti sorgularken, bunun nedenleri üzerinde durmalı ve izlediği kutuplaştırıcı politikayı da sorgulamalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ten kaçış nereye kadar?

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’ndan sonra görev yapan Diyanet İşleri Başkanları da mümkün olduğunda Atatürk’ün adını ağızlarına almıyorlar. İktidarın Atatürk’ü yok saymaya çalışan çabasında ısrar etmesi Türkiye için zaman kaybıdır.

Önünü göremeyen Türkiye

Türkiye, Afganistan konusundaki politikasını Kabil Havaalanı politikasına indirgememelidir.

Türkiye’nin Aşil topuğu

Türkiye’de iktidarın laikliği korumak gibi bir derdi olmadığı sır değil. Koç Üniversitesi’nden değerli bilim insanı Murat Somer’in önerdiği gibi muhalefet, güçlendirilmiş parlamenter sistem programı gibi güçlendirilmiş laik sistem programı üzerinde de çalışmalıdır.