20 Kasım 2020

Başlamadan biten hukuk reformu

Anayasa Mahkemesi'nin kararını uygulamayan alt mahkemenin tutumuna karşı çıkmayan hatta alt mahkemenin tutumunu destekleyip Anayasa Mahkemesi'ni suçlayan bir iktidar, hukuk reformu yapsa ne olur yapmasa ne olur? Bu reformun uygulanacağına kim inanır?

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Merkez Bankası Başkanı ile Hazine ve Maliye Bakanı'nı değiştirdikten sonra, ekonomi, demokrasi ve hukuk alanlarında reformlar yapılacağını açıkladı.

Demokrasi ve hukuk alanındaki reformların ekonomiyi güçlendirmek, yabancı sermaye yatırımlarını artırmak amacına da hizmet edeceğini söyledi. Hukuk reformlarının insan haklarını esas alacağını da açıkladı. Ardından Adalet Bakanı Abdülhamit Gül de benzer açıklamalar yaptı.

Hukuk reformu yapılacağı ilân edildi ama aynı günlerde yaşananlar bu hukuk reformunun başlamadan bittiğini gösterdi.

Hukuk reformu bir tarafa Türkiye mevcut hukuk kurallarını zaten uygulamayan bir ülke haline geldi. Bundan sonra yeni bir hukuk reformu gelse de uygulanıp uygulanmayacağının bir garantisi yok.

"Hukuk reformu geliyor" denildiği günlerde, organize suç örgütü liderliği nedeniyle mahkûm olmuş Alaattin Çakıcı, Ana Muhalefet Partisi CHP'nin lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nu tehdit eden, hakaret dolu bir açıklama yaptı.

Demokratik hukuk devletlerinde bırakın bir siyasi parti liderine, herhangi bir vatandaşa yönelik böyle bir tehdit, hakaret edildiğinde yargı kendiliğinden harekete geçer. Savcı soruşturma açar. Siyaset kurumu tepki verir. Hangi partiden olursa olsun siyasi liderler, cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar, başta sivil hukuk kurumları olmak üzere ilgili tüm kurumlar, tehdit edilen ve hakarete uğrayan lidere sahip çıkar, O'nun yanında dururlar. Bu, demokratik hukuk devletine sahip çıkmanın gereğidir.

Ancak Türkiye'de öyle olmadı. 

Çakıcı'nın tehdit ve hakaretlerine CHP yöneticileri, milletvekilleri ve CHP'liler tepki verdiler. CHP resmi bir açıklamayla yerli yerinde ve yeterli yanıtı da verdi. Kılıçdaroğlu da gazetecilerin sorusu üzerine temsil ettiği koltuğa ve bulunduğu düzeye uygun bir yanıt verdi.

CHP ayrıca Çakıcı hakkında suç duyurusunda bulundu. 

Muhalefet partilerinden bazılarının liderleri de Kılıçdaroğlu'ndan yana tutum aldılar.

Ancak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan veya Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü bu yazının kaleme alındığı saate kadar bir tepki göstermedi. Anayasa'nın uygulanmasından anayasal kurumların koordinasyon içinde çalışmalarından sorumlu olan Cumhurbaşkanı'nın, CHP lideri'nin tehdit edilmesine, hakarete uğramasına karşın hemen tutum alması gerekirdi.

Cumhur İttifakı üzerinden iktidar ortağı konumunda olan MHP lideri Devlet Bahçeli ise Çakıcı'yı öven bir açıklama yaptı. Bahçeli, Çakıcı'yı "dava arkadaşım" olarak takdim ettikten sonra Kılıçdaroğlu'nu ağır biçimde eleştirdi.

Oysa Bahçeli'nin de kimsenin "demokratik hukuk devleti" olan Türkiye'de bir siyasi parti liderini tehdit edemeyeceğini söyleyerek karşı tutum alması beklenirdi.

İktidar partilerinin yöneticilerinden iki gün boyunca çıt çıkmadı. İkinci günün sonunda Çakıcı hakkında soruşturma açıldığını duyuran AK Parti Grup Başkan Vekili Bülent Turan'dan cılız bir eleştiri geldi. 

Hukuk açısından Türkiye'nin geldiği nokta maalesef bu…

Bir taraftan "hukuk reformu yapacağız" diye kaybolan güveni kazanmaya çalışan iktidarın bu konuda inandırıcı olması çok zor. 

Her şeyden önce Anayasa Mahkemesi'nin kararını uygulamayan alt mahkemenin tutumuna karşı çıkmayan hatta alt mahkemenin tutumunu destekleyip Anayasa Mahkemesi'ni suçlayan bir iktidar, hukuk reformu yapsa ne olur yapmasa ne olur? Bu reformun uygulanacağına kim inanır?

Hukuk reformu yapılacağını ilân eden iktidar Kanal İstanbul Projesi'ne afiş bastırarak  karşı çıkan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında inceleme başlatan, müfettişleri harekete geçirip ifadesini aldıran iktidarın, hukuk reformu uygulayacağına kim inanır? 

Bir deprem felaketi yaşayan, vatandaşların enkaz altında vefat ettikleri, yüzlercesinin yaralandığı, onlarca biranın oturulamaz hale geldiği İzmir'de Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer'in deprem hakkında konuşmasını yasaklayan genelge gönderen bir iktidarın hukuk reformuna kim inanır?

Türkiye, yazar olarak televizyona yayına davet edilen bir iktidar yanlısının "Erdoğan'a ram olacaksınız, itaat edeceksiniz" diye yeri göğü inlettiği, bir diğerinin "kazığa oturtmak tehdit midir, değil midir kendisine sormak lazım" diye yorum yaptığı bir hâle geldi.

Demokraside, ekonomide, hukukta "uçuyor" dedikleri Türkiye işte bu!

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ten kaçış nereye kadar?

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’ndan sonra görev yapan Diyanet İşleri Başkanları da mümkün olduğunda Atatürk’ün adını ağızlarına almıyorlar. İktidarın Atatürk’ü yok saymaya çalışan çabasında ısrar etmesi Türkiye için zaman kaybıdır.

Önünü göremeyen Türkiye

Türkiye, Afganistan konusundaki politikasını Kabil Havaalanı politikasına indirgememelidir.

Türkiye’nin Aşil topuğu

Türkiye’de iktidarın laikliği korumak gibi bir derdi olmadığı sır değil. Koç Üniversitesi’nden değerli bilim insanı Murat Somer’in önerdiği gibi muhalefet, güçlendirilmiş parlamenter sistem programı gibi güçlendirilmiş laik sistem programı üzerinde de çalışmalıdır.

"
"