05 Şubat 2021

Anayasa'ya uymak zorunluluğu var mı yok mu?

AYM'nin, "kararlarıma uyun, Anayasa'ya uyun" diye çağrı yaptığı bir tabloda anayasal devletten, hukuk devletinden, hukukun üstünlüğü ilkesinden, kuvvetler ayrılığından söz etmek mümkün mü?

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, yeni bir anayasa yapacaklarını açıkladı. "Bu istek bizden değil milletten geliyor" dedi.

Muhalefet partilerinin güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüş için anayasa değişikliği çalışmalarını hızlandırdıkları dönemde, Erdoğan'ın, iktidarın da anayasa yapacağını açıklaması zamanlama açısından dikkat çekici.

İktidar yeni anayasa açıklamasıyla hem gündemi değiştirmeye hem de anayasa konusunda muhalefetin inisiyatifini elinden almaya çalışıyor.

Ancak, Türkiye'nin yeni anayasadan önce anayasaya uymak konusunda bir sorunu var. Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarına uymayan mahkemeler var. Mahkemelerin, anayasaya aykırılık oluşturmasına karşın AYM kararlarını uygulamaması karşısında harekete geçmeyen Hakimler Savcılar Kurulu var. Mahkemelerin anayasaya aykırı bu tutumunu destekleyen bir iktidar var. AYM kararına uymadığı gibi Anayasa'nın 90. maddesinin amir hükmüne karşı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına da uymayan bir Türkiye var. Siyasi otoritenin beklentisine uygun olmayan AYM ve AİHM kararları, Anayasa'ya karşın uygulanmıyor.

"Böyle bir Türkiye tablosu karşısında önce Anayasa'ya uymak zorunlu mu değil mi?" sorusuna yanıt vermek gerekiyor. Bu nedenle iktidar yeni anayasa yapmadan önce anayasaya uyup uyulmayacağı konusunda karar vermeli. Eğer, işine gelmediği zaman anayasaya uymayacaksa, yeni bir anayasa yapmanın da anlamı olmayacak demektir.

AYM'nin gerekçeli çağrısı

Örnek henüz çok taze…

Anayasa Mahkemesi, Enis Berberoğlu davasında hak ihlaline karar verdi. Alt derece mahkemesi anayasanın amir hükmüne karşın bu kararı uygulamadı. Berberoğlu yeniden dava açtı ve AYM ikinci kez hak ihlali kararı verdi.

Ancak bununla yetinmedi, bir de AYM kararlarının uygulanmasının anayasaya göre zorunlu olduğunu anımsattı. Anayasa'yı korumanın sadece AYM'nin sorumluluğu olmadığını vurgulayarak, bu konuda sorumlu olan TBMM'ye ve HSK'ya da çağrı yaptı. Çağrının özünü, "anayasanın emri  gereği bizim kararlarımıza uymak zorundasınız" mesajı oluşturuyor. Yüksek Mahkeme, kararlarına uymamanın Anayasa'ya direnmek anlamına geleceği vurgusunu da yaptı.

AYM'nin bu gerekçeli çağrısı bir ilki oluşturuyor. AYM, tarihinde daha önce böyle bir çağrı yapmamıştı. Bu çağrıyı yapmaya ihtiyaç duyduğuna göre Yüksek Mahkeme, bu kez de kararının uygulanmayacağı kuşkusunu taşıyor.

AYM'nin, "kararlarıma uyun, Anayasa'ya uyun" diye çağrı yaptığı bir tabloda anayasal devletten, hukuk devletinden, hukukun üstünlüğü ilkesinden, kuvvetler ayrılığından söz etmek mümkün mü?

Elbette değil…

Bu nedenle iktidar yeni anayasa yapmadan önce mevcut Anayasa'ya uymalıdır. Anayasa, iktidarlara, siyasi olarak istemediği kararlara uymayıp, istediklerine uymak gibi bir seçenek sunmuyor.

Demokratik hukuk devleti olarak tanımlanan Türkiye'de, Anayasa'ya, Anayasa Mahkemesi kararlarına uymamak mümkün değildir. Aksi, keyfi yönetim anlamına gelir.

AYM son Berberoğlu kararının gerekçesinde bu keyfiliği şöyle dile getiriyor:

"Kamu gücünü kullanan organların, mahkemelerin ve bireylerin hukuka uygun davranmadıkları bir ülkede hukuk devletinin varlığından söz edilemez. AYM kararlarının, bağlayıcı olduğu yönündeki Anayasa'nın 153'üncü maddesinin açık hükmüne rağmen her ne sebep ve mülahaza ile olursa olsun yerine getirilmemesi hukukun üstünlüğü ilkesinin ve bu ilkenin temel alındığı anayasal düzenin ağır bir biçimde ihlali anlamına gelmektedir. Bu kapsamda, türlü bahaneler ve hukuk tanımaz tutum ve davranışlarla bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmesine ve mevcut ihlallerin sürdürülmesine neden olacak şekilde, Anayasa'nın öngördüğü hukuk düzenine karşı koyma anlamına gelen keyfî kararlara hiçbir hukuk sisteminde müsaade edilemez. Bir hukuk devletinde anayasal hükümlere uymamanın ilgililer açısından cezai, idari ve hukuki sorumluluklar doğuracağı açıktır."

Anayasa'nın korunması

AYM'nin dikkat çektiği bir konu da Anayasa'nın korunması. Bu konuda doğrudan doğruya TBMM'yi ve HSK'yı şöyle uyarıyor:

"Anayasal düzenin korunması yalnızca AYM'ye ait bir görev değildir. Anayasal kurumların, kamu gücünü kullanan organların, gerçek veya tüzel kişilerin Anayasa'yı koruma ve anayasal kurallara sadakat gösterme yükümlülüğü bulunmaktadır. AYM'nin Kadri Enis Berberoğlu kararlarında tespit edilen hak ihlallerinin ortadan kaldırılması ve kararların gereğinin yerine getirilmesi yalnızca ilgili derece mahkemelerinin değil başta TBMM ile Hakimler ve Savcılar Kurulu olmak üzere kamu gücünü kullanan diğer organların da görevidir. Bu sebeple ihlal kararının ilgili kurumlara da gönderilmesi gerekir."

En yüksek mahkemenin, "Anayasa'ya uyun" diye çırpındığı, devlet organlarını uyardığı, "suç işliyorsunuz" dediği bir ortamda, iktidarın sivil, demokratik yeni bir anayasa ihtiyacından söz etmesi inandırıcı olmuyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ten kaçış nereye kadar?

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’ndan sonra görev yapan Diyanet İşleri Başkanları da mümkün olduğunda Atatürk’ün adını ağızlarına almıyorlar. İktidarın Atatürk’ü yok saymaya çalışan çabasında ısrar etmesi Türkiye için zaman kaybıdır.

Önünü göremeyen Türkiye

Türkiye, Afganistan konusundaki politikasını Kabil Havaalanı politikasına indirgememelidir.

Türkiye’nin Aşil topuğu

Türkiye’de iktidarın laikliği korumak gibi bir derdi olmadığı sır değil. Koç Üniversitesi’nden değerli bilim insanı Murat Somer’in önerdiği gibi muhalefet, güçlendirilmiş parlamenter sistem programı gibi güçlendirilmiş laik sistem programı üzerinde de çalışmalıdır.