05 Temmuz 2019

ABD, Türkiye’nin stratejik ortağı değildir

İki ülke stratejik ortak olsaydı ABD, Doğu Akdeniz’de, Yunanistan, Güney Kıbrıs, Mısır, İsrail, Fransa ve Katar’la birlikte Türkiye’nin karşısına dikilir miydi?

Türkiye’de yetkililer eskiden de olduğu gibi “ABD ile Türkiye stratejik ortaktır” demeyi çok seviyorlar. 

Bu cümleyi son olarak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Japonya ziyareti sırasında söyledi.

Aslında bu ifade bir gerçeği değil bir temenniyi yansıtıyor.

Çünkü, ABD ile Türkiye stratejik ortak değiller ve hiç olmadılar.

ABD’nin iki stratejik ortağı vardır. Biri İngiltere diğeri İsrail…

Son yıllardaki gelişmelere bakılırsa, Türkiye ile ABD’nin bırakın “stratejik ortak” olmayı, müttefik olduklarını bile söylemek zordur.

S-400’den başlayalım

ABD ile Türkiye stratejik ortak olsa, Türkiye, NATO’nun düşman olarak görüp, ona göre örgütlendiği Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi almak zorunda kalır mıydı?

İki ülke stratejik ortak olsa, ABD, Türkiye’ye çok ihtiyacı olan Patriot hava savunma sistemini satmaz mıydı?

Türkiye S-400 aldığına ve ABD de Patriot satmadığına göre iki ülke için stratejik ortaklıktan bahsetmek mümkün değildir.

Madem aldın çalıştırma

İki ülke stratejik ortak olsaydı, S-400 aldı diye, ABD, elinde Türkiye’ye uygulayacağı ağır yaptırımlar listesiyle Kongre’den karar çıkarır mıydı?

S-400 aldı diye Türkiye’yi parasını verip ortak olduğu, üretimine katıldığı F-35 projesinden çıkarmak için düğmeye basar mıydı?

Bu yaptırım listesini eline alıp, Türkiye’ye karşı, “madem S-400 aldın, çalıştırırsan bunları uygularım” diye tehdit eder miydi?

Stratejik ortaklık söz konusu olsaydı, Türkiye yaptırıma uğramamak için, S-400’lerin aktive edilip edilmeyeceğini, edilmemesinin sorunu çözüp çözmeyeceğini tartışır mıydı?

Tartışmazdı…

Ama şimdi Ankara’da bu ve benzeri konular tartışılıyor.

Ankara, ABD baskısından S-400’leri ne yapacağını şaşırmış durumda…

Gelelim PKK’ya

Gelelim PKK konusuna…

ABD, Türkiye’nin stratejik ortağı olsaydı tüm gücüyle PKK-PYD-YPG’yi destekler miydi?

Suriye’de Türkiye’nin karşısına geçip, YPG’ye binlerce TIR silah verir ve ondan “Suriye’deki müttefikimiz” diye söz eder miydi?

ABD Başkanı Trump, “Fırat’ın doğusuna harekât yapamazsınız. Yaparsanız ekonominizi mahvederim” der miydi?

Doğu Akdeniz’de durum

İki ülke stratejik ortak olsaydı ABD, Doğu Akdeniz’de, Yunanistan, Güney Kıbrıs, Mısır, İsrail, Fransa ve  Katar’la birlikte Türkiye’nin karşısına dikilir miydi?

Yunanistan’ın ve Güney Kıbrıs’ın, arama-tarama faaliyetinde bulunan Türk sondaj gemisinin personeli için “tutuklama” kararı çıkarmasına sessiz kalır mıydı?

Türkiye’nin ve KKTC’nin Akdeniz’deki haklarını aramalarını engellemek için bütün gücünü kullanır mıydı?

Stratejik ortaklık söz konusu olsa, bunların hiçbiri olmazdı.

Türkiye-ABD ilişkilerinin tarihi bu ve benzeri örneklerle doludur.

ABD, 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında, tüm gücüyle Türkiye’nin karşısında olmuştur.

Türkiye, bu harekâtı yaptı diye yıllarca askeri ve ekonomik ambargo uygulamış, müttefiklerine de uygulatmıştır.

Türkiye, uçaklarının parçasını karaborsada aramak zorunda kalmıştır.

Örnekleri çoğaltmak mümkün…

ABD, Süleymaniye’de ABD güçleri tarafından Türk askerlerinin başına çuval geçirilmesi olayı gibi…

Veya vize krizi gibi…

Bu nedenle, kimse kendini kandırmasın.

ABD, Türkiye’nin stratejik ortağı değildir.

Müttefikliği de tartışmalıdır, son yıllarda Türkiye’nin ulusal çıkarlarına karşı izlediği politikaya bakılırsa, hasım ülke gibi davrandığı bile rahatlıkla söylenebilir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ten kaçış nereye kadar?

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’ndan sonra görev yapan Diyanet İşleri Başkanları da mümkün olduğunda Atatürk’ün adını ağızlarına almıyorlar. İktidarın Atatürk’ü yok saymaya çalışan çabasında ısrar etmesi Türkiye için zaman kaybıdır.

Önünü göremeyen Türkiye

Türkiye, Afganistan konusundaki politikasını Kabil Havaalanı politikasına indirgememelidir.

Türkiye’nin Aşil topuğu

Türkiye’de iktidarın laikliği korumak gibi bir derdi olmadığı sır değil. Koç Üniversitesi’nden değerli bilim insanı Murat Somer’in önerdiği gibi muhalefet, güçlendirilmiş parlamenter sistem programı gibi güçlendirilmiş laik sistem programı üzerinde de çalışmalıdır.