06 Kasım 2016

Üç hece altı harf… İlk harf ‘A’

Ben gönlümün efendisini saygıyla yad ederken kendimi senden uzaklaştırma pahasına kâh Mete olup dayıyorum kırmızıyı O'nu utandırırcasına...

Olmayan'ların başı
Olmazsa olmazların da.
En çok özlediğimiz.
Bu gerilimin bu infialin bana kalırsa bu kutuplaşmanın,
Nefret virüsüyle kamu akıl ve vicdanını en çok körleştiren,
Yokluğunda umutlarımızı yitirdiğimiz hasretiyle prangalar ve kelepçelere boğulduğumuz... Çok mu zor, seyirci jokeri mi?
Pekala, oyunu açalım

                                             * * *

Futbolu genel hatlarıyla bir toplum narkozu olduğunu düşündükleri için dışlayan ciddi adamlara göre, ki bütünüyle haksız oldukları söylenemez, hakem hataları üzerinden adalet duygusunu sorgulamak beyhude.
"Hakem hatalarının bu denli konuşulur olmasının başlıca sebebi, toplumun adalet duygusuna özlemini en sevdiği oyunda görme isteğidir" demekse fazlaca romantik bir futbolsever için zor değil.
Hâkim hataları üzerinden memleketi sorguladığımız için düne kadar yediğimiz yaftaları ve hakaretleri alfabetik sırayla sayıp sinir uçlarınızla oynamak istemeyen Fe abiniz yine kontradan çakıyor ve diyor ki; bir şeyleri yeniden kurmanın ve evrensel değerlere ulaşmanın oyunudur futbol.
Nefreti sevgiye, kötüyü iyiye çirkini güzele çevirmenin en kısa en kolay ve en yuvarlak yoludur.
Çöküş ile çıkış arasında Türkçede iki harf, futbolda 90 dakika kadar fark vardır sadece ama kazanmak 'her şey' değildir her zaman.
Kazanmanın her zaman iyi hissettirmediği bir oyundur futbol. Bazen canınızı yakar kağıt üzerinde kazanmış sayılsanız da değerlerinizden kaybettiğinizi hissederseniz ki en ağır mağlubiyettir bu.
Ve siz, 90 dakikada 11 oyuncunun kazandırdığı  3 puandan daha kıymetli ve güzelini 11 saniye içinde kurabileceğiniz 3 net cümleyle kazandırabilirsiniz.

                                             * * *

Daha dün, 'efendi' t-shirtleri üretmiş  bunu şanlı tarihine dayanarak dokunaklı bir metin ve reklam filmiyle pazarlayıp satış başarısını da medyayla paylaşmış, zor zamanlar içinde insanüstü bir çabayla stadını yenilemiş ve bu stadyumun tribünlerine 'ölümsüz ve efsane' değerlerinin adını hakkıyla vermiş, Hakk'ı, şerefi, adaleti en çok savunmuş, rakibe saygı ve empati duyabilmede güzellik tacını kimsaye yar etmemiş bir camianın, konumları gereği mikrofon uzatılıp fikri önemsenen yöneticileri dünkü gibi çok kritik kararların çıktığı bir maçtan sonra  "Hakem maçın sonucuna etki etmemiştir" demek yerine Rakibin haklı infialine saygı duyan ve hiç değilse öfkesini yatıştırmakta O'na dost eli uzatacak bir söylemi tercih edemiyorsa,
Teknik taktikten ziyade tenkit ve taltifdeki dobra ve özgün söylemiyle gönülleri kazanmış bir spor adamı...bir öğretmenden pozisyonun doğrusunu söylemekten öte bir güzellik bekleyemiyorsak,
Bu canına yandığım oyunda doğruyu güzeli adaleti yani en çok eksikliğini hissettiğimiz evrensel değerleri arayamıyorsak,
Bendeniz Fe abiniz kombinesini asgari ücretli gerçek bir Beşiktaşlı emekçi kardeşine armağan niyetine vermeye dünden ve gönülden razıdır.
"Başkaları öyle yapmıyor ki" diyerek sıradanlaşmak ne kolay ve ne mânasızdır. 
"Başkası olma kendin ol böyle çok daha güzel" değil midir?Süleyman Seba'lı cümleler kurmak en kolayı ve fakat Korkarım ki yeni bir 'O' olabilmek imkansızdır.

****

Napoli yorgunluğu bahanesi dışında Beşiktaşımız kötü sinyaller veriyor. Üç vakte kadar ağır bir yenilgiyle kendine  getirilmekten korkması gerekenler futbolda kazanmak ve kaybetmeyi bir pespaye 3 puanın varlığı yada yokluğunda bulanlar olmalıdır. Benim kaybetmekten anladığım hep başkadır hep derindir. Böyle bir futbol akşamından sonra illa ki tekniğe taktiğe dair bir şeyler yazmak şart ise,
Maçın muhteşem detayları; Atiba, Tolgay, Beşiktaş taraftarı...
Hayal kırıklıkları...
Cenk Tosun,
Mete Kalkavan ve her fırsatta ve bir aşk şarkısı söyler gibi coşkuyla "Hepiniz bilmem ne çocuğusunuz" diye bağırıp duran deplasman tribünü misafirleri olmuştur.
Mete Bey'e de şu hayatta gördüklerinden değil göremediklerinden korkmasını tavsiye etmeliyim.
Yazıyı anlamayanlar üzülmesin, anlaşılmamak yazanın alamet-i farikasıdır.
Hem üstadın yıllar önce gönüllerimize nakşedercesine dediği gibi, "Anlamak çözmeye yetmez".
Sen üzerinde 'efendi' tişörtünle uzaktan çok güzel, genç ve yakışıklı duruyorsun.
Ben gönlümün efendisini saygıyla yad ederken kendimi senden uzaklaştırma pahasına kâh Mete olup dayıyorum kırmızıyı O'nu utandırırcasına çat diye alnının ortasına,
Kâh her şey anlamsız geliyor bir an ve susuyorum.