"Sömestr tatili yaklaşıyor, şöyle değişik bir yere gitsek, öneriniz var mı?" diye sormuşsunuz. Geçen yazımda Kars'ı anlatmıştım. Kayak tesislerinin cep yakmasından dem vurmuşsunuz. E tabii fazla pahalı olmasın, rezervasyon sıkıntılı olmasın, şunu giyindim bunu çıkarttım dertleri hepimizi yoruyor…
Toplu cevap vereyim dedim: Evet, önerim var. Ardahan.
Daha önce hiç görmediğim Ardahan'da beş gün geçirdim geçen sene. Şehir Ödülleri jürisindeydim. Yarışmayı senelerdir başarıyla düzenleyen dostum Alper Akın sayesinde beş harika yeni dost edindim, beş günde her gün en az beşer saat kayak yaptım, beş şahane yemek tattım. İstanbul'a döneli beş gün oldu, aklımda hâlâ Ardahan var. Üçün beşin derdinde değilim de, tartıda çıkan beş kilo fazlaya ne yaparım, onu bir türlü bilemiyorum...
Defalarca ziyaret ettik Kars'ı. Sarıkamış'ı, güzel caddeleri, Ruslar'dan kalan evleri, Ani Harabeleri'ni gezdik de gezdik. Çıldır'a gidip de, şimdiye kadar Ardahan'da neden vakit geçirmemişiz, ona hâlâ şaşıyorum. Ardahan'ın kayak merkezi Yalnızçam, iyice gizlenmiş bir mücevher adeta. İngilizce'den yardım aldım kızmazsanız, hani 'hidden gem' olayı. Üstelik kimselerin bilmediği pırıl pırıl bir mücevher... Yalnızçam burada dururken, nasıl olmuş da gözden kaçırmışım, inanın akıl erdiremiyorum. 20 küsur yıllık gezi programcısı olacağım bir de.
Yalnızçam: Türkiye'nin en yeni kayak merkezi
Gürcistan sınırındaki Ardahan, ülkemizin en yeni illerinden biri. Kars'a bir saat kadar uzaklıkta. İklimi karasal, yer yer de Doğu Karadeniz esintilerini bulmak mümkün. 82 şehrimiz içinde en küçük nüfuslu şehir merkezine sahip il. Merkezin nüfusu 20 bin civarında. Bazı kaynaklar il nüfusunun 50 bin civarında olduğunu söylese de, Ardahanlılar şehir nüfusunun 96 bin civarında olduğunu belirtiyorlar.
Yapacak çok şey var buralarda. İstihdam yaratabilmek, gençlerin başka illere, başka diyarlara göçünü engellemek lazım. Alt yapının sağlamlaşması, hizmetlerin şehrin en ücra köylerine kadar ulaşması lazım. Biraz zahmetli olacak her biri; ama öyle güzel insanı var ki, inanın bana, tüm yatırımlara değer.
Neyse, bazen gezi yazarı olduğumu unutuyorum ben de böyle. Bir siyasi analist, bir sosyoloji profesörü, bir psikoterapist çıkıyorsa içimden, artık göz yumuverin geçsin canım. Manzaraları katman katman inceleyebiliyorsam, düşünecek de biraz aklım varsa ve oturup yazmışsam, hevesli adam deyin, gülün geçin!
Hadi, anlatayım: İlk edindiğim dostum, Tarık Odabaş. 20 yıldır dağda yaşıyor. Tabii şehirde de evi var, ama kalbiyle, zihniyle, emeğiyle, Yalnızçam'da. 20 yıl evvel günübirlik tesisler yapılırken, inşaatında görev alıyor. Sonra oradan hiç ayrılmıyor. Kayak odası ve cafe'yi, iki kızı ve eşinin yardımıyla, o işletiyor. "2002 yılından beri burada kayak yapılabiliyor aslında; ama konaklama imkanı ancak son beş yıldır mümkün" diye anlatmaya başlıyor:
"İlk yıllarda sadece küçük bir pist vardı, 600 metre uzunluğunda. Üç yıl evvel 150 milyon TL harcanarak yapılan uluslararası kalitede, Türkiye'de benim diyen çoğu kayak merkezinde bile olmayan bir teleferiğimiz var şimdi. Rekabet gücünü böyle kazandık. Pistlerimiz mükemmel bizim. Doğunun yıldızı olmaya adayız bence. Kar kalitemizle kayakseverlerin favori noktalarından birisi olacak burası."
Tarık'la çaylar, kahveler, saatlerce pistlerde kayışlarımız sırasında durmadan konuşuyoruz. Günlük kayak ve kayak botu kirası pahalı değil, onu da zorla alıyor. "Senden ders parası almam" diyor ısrarla. Zaten teleferik ve telesiyej ücretleri, Uludağ ve Kartalkaya'yla hiç kıyaslanmaz, Palandöken ve Sarıkamış'dan da çok çok aşağıda. Baby pistte ısınıp, mavi, kırmızı ve siyah pistlerde gün boyu kayıyoruz. Hem kristal kar, hem kayakçıların tabiri ile 'pudra', hem güneş hem soğuk, yani bütün koşullar ideal; mükemmel bir kayakçı asla değilim, ama mükemmel kayak koşulu nedir, burada bizzat deneme yoluyla anlıyorum.
Sarıkamış'ın onda biri fiyatına tatil mümkün
Çetin Demirci, Ardahan Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı. Can dostum oldu. Ardahan ve Yalnızçam bilinsin, sevilsin diye saçını süpürge ediyor adeta. Kar kalitesi ve pistlerdeki manzaraların cazibesini, kayakseverlerin çok seveceğinden emin. Şu anda 2550 metre'den aşağı kayılıyor, toplamda 12 kilometrelik pist var. Dağdaki tek otel 80 yataklı, ama Çetin bölgenin turizm bölgesi ilan edildiğini, yatırımcıların beklendiğini anlatıyor:
"Yatırım yapan kazanır. Tabii şimdi pandemi koşulları zorluyor, ancak burası eko turizme de çok uygun. Yaz kış, yerel ürünler, kır hayatı, doğal yaşamla birleştirilecek paketlerle, burası yakın bir gelecekte gezginlerin çok sevecekleri bir yer olacak. Üstelik şu anda burada on günlük bir tatilde harcanan parayla, Sarıkamış'ta sadece bir gün tatil yapılabilir. İki kişilik oda, gecelik çok daha cüzi bir para ödeniyor. Biz Courchevel'e gittik geçen senelerin birinde, sadece kayak pantalonu kirası 50 Euro idi. Otellerin küçücük odalarında bir gecelik konaklama için 400 Euro ödedik. Burası, onlarla kıyaslayınca, bedava."
Çetin'le öyle derin konuşmaya başladık ki, eve yemeğe davet ettiler. Eşi Meltem Demirci'yle, bana hazırladığı olağanüstü sofrada dost oldum. Ardahan'ın üçüncü özel insanı sıfatını, tüm aileyle içten yakınlaştığım o anda Meltem'e verdim. Yaşadığı çok taze bir acıya karşın, misafirine elinden gelen her şeyi yaptı. Neredeyse kuş sütü eksik soframızda, sohbet uzadıkça uzadı. Edebiyat, sanat, politika ve tabii Ardahan, başroldeydi. İkisinin de bu şehre ne çok bağlı olduklarını görünce, ne bileyim, duygulandım. İnsanın yaşadığı yeri sevmesi, köklenmesi, çaba sarf etmesi, bence ulvi bir şey. Meltem, ortaokulda müdür yardımcısı. Çetin'le birlikte sürekli kimin neye ihtiyacı var, hangi köye gidilecek, hep akıllarında benzer şeyler var. Oğulları Atahan, tıp fakültesi öğrencisi, pırıl pırıl bir genç. Türkiye'nin yakın geçmişine son derece hakim. Atahan da beni şaşırttı, duygulandırdı, cesaretledirdi.
Şehir Ödülleri çerçevesinde akşamları gala yemekleri tertip edilmişti. İlçe belediyelerin genç, akıllı başkanlarıyla tanıştım. Ardahan'ın Vali Yardımcısı Mustafa Gürbüz'le de, kısacık sohbette çok şey konuşup, hızlı yol aldık. Hani en uzak mesafe iki kalp arası der ya usta şair, işte o mesafeyi birlikte kat ettiğim dördüncü kişi Mustafa oldu.
Ardahan'ı el birliğiyle tanıyalım
Mustafa, gencecik bir vali yardımcısı. Ardahan'ın, Yalnızçam'ın duyulması için vargücüyle çalışıyor. Kaç defa rahat edip etmediğimi sordu kim bilir. Dağ otelinde gördüğüm ufak tefek eksikleri özenle not etti. Güzel bakan, içi tertemiz insanlardan...
Geldik Ardahan'ın bana kazandırdığı beşinci dosta: Havva Vanlı. Soyadı Vanlı, kendisi Mersinli ama Ardahan'ın en güçlü kadınlarından biri. Ardahan Üniversitesi'nin Yenisey Konukevi ona emanet. Yıllardır öyle bir özveriyle, öyle özel bir tutkuyla çalışıyor ki, hayran kalmamak elde değil. Nasıl sahiplenmiş, nasıl bağlanmış, nasıl hiç yorulmadan, bir maraton koşucusu temposuyla çalışıyor; inanılmaz. Aklında, fikrinde hep Ardahan'ın tanınması, doğru konumlandırılması var. Eşi polis memuruymuş. Gülümseyerek dedim ki "Havva Hanım, eşinizi kutluyorum, çünkü herkes başarılı bir kadının arkasında onu destekleyen bir erkek olduğunu bilir." Doğru bir konuya parmak basmışım, "Bazen buranın eşya taşımalarına bile yardım eder" diye anlattı. Yenisey Konukevi, inanamayacağınız özenle yönetilen bir yer. Havva Hanım ve eşiyle bir dahaki sefer uzun konuşalım diye hayal ettim...
Otel ne yazık ki kapanmış
Bu yılın fiyatları nasıl olmuş diye aradım Yalnızçam Otel'i. Şok, şok, şok! Otel ne yazık ki kapanmış. Halbuki ne rahat oluyordu. Yine de Ardahan'da kar tatili derseniz, şehir merkezindeki otellerden birinde konaklayıp sabahtan dağa çıkmak mümkün.
Beş insan beş gün
İşte beş insan, beş gün, ve işte böyle bir gezi yazısı. Dönüş yolunda, yaşadığı Gebze'den, topladığı yardım kolileriyle Ardahan'a gelmiş olan Çiler Boylu da, yüreğimdeki yerini aldı. Çiler'i altıncı yapmadım, bilerek yapmadım. Onunla birlikte köylere gidelim, o seyahati de ayrıca yazayım diye.
Fatih Türkmenoğlu kimdir?
Fatih Türkmenoğlu İstanbul'da doğdu. Boğaziçi Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık bölümünden mezun olduktan sonra New York Üniversitesi'nde 'işletme diploması' programını bitirdi. University of Michigan'da bir yıl 'konuk gazeteci' olarak seminerler verdi. Northwestern Üniversitesi'nde Ortadoğu bölümünde araştırma yaptı. Kent Üniversitesi'nde 'klinik psikoloji' yüksek lisansı yaptı. Çeşitli terapi eğitimleri aldı, almaya da devam ediyor.
Gazeteciliğe 1995 yılında Sabah grubunda başladı. Sabah ve Yeni Yüzyıl gazeteleri ile Aktüel, Esquire, Cosmopolitan dergilerinde gezi, izlenim yazıları yazdı, çok sayıda röportaj yaptı.
Kuruluş döneminde ilk özel haber kanalı olarak yayına başlayan NTV'ye geçti. Beş yıl çalıştığı kurumda hazırlayıp sunduğu programlarla ödüller kazandı. İzleyen dönemde geçtiği CNN Türk televizyonunda 13 yıl boyunca gezi programları ve belgeseller hazırladı ve sundu.
Milliyet, Cumhuriyet ve Hürriyet Seyahat için yıllarca yazı yazdı. CNN International televizyonu için Türkiye'den uzun süre haber yaptı.
"Her Perşembe Saat 4'te", "Hayat Gezince Güzel", "Türkiye'de Görülmesi Gereken 101 Yer", "Amerikan Rüyası Tabirleri", "Üç Kuruş Fazla Olsun Kırmızı Olsun" adlarıyla beş kitabı yayımlandı.
Moderatör, sunucu olarak da çalışan, şirket yöneticileri ve bürokratlara sunum teknikleri ve medya ile ilişkiler konularında danışmanlık yapan ve TedX konuşmacısı olan Türkmenoğlu, uzman klinik psikolog olarak da danışan kabul ediyor.
ABD ve Türkiye'de yaşıyor. Evli ve iki kız çocuk babası.
|