29 Ocak 2023

Batık şehrin üzerinde

Çocuk seslerini, kahkahaları, hayalleri, okulun zilini, bayram sabahının neşesini sular örtmüş sanmayın sakın; hepsi orada, hepsi sonsuza dek orada

Az kaldı, dünya normale dönecek. Sıkılıyorum, üzülüyorum ben de; herkes gibi. Üstelik program çektiğim için sürekli seyahat ettiğim halde. Donmuş sokaklar içimi burkuyor. İnsanların yüzlerindeki çökkünlük içimi acıtıyor. Ataol Behramoğlu'na sığınıyorum en çok: "Dünya daha güzel olacak, inanıyorum buna / Bir insan kalbinin güzelliğine, çocukluğuna, sonsuz cesaretine, olanaklılığına inandığım kadar."

Neyse, hayat gezince daha güzel yine de. Doğu Karadeniz’de günler değil, haftalarca gezmek lazım. Her yer uzak, her yere ulaşım zor, her gün yağmur bastırabiliyor; ama her bir köşe görmeye değer. Evdeki plan çarşıya uymuyor bir türlü. Günlük “Yaparız nasıl olsa” denen gezi rotası, bir türlü tamamlanamıyor.

Çavuşlu köyüne varmak kolay değil 

Çavuşlu köyünü görebilmek için çok uğraştım. Yağmurdan göz gözü görmedi, seller bastı, yollar kapandı. Gidilecek birkaç noktadan feragat ettik, dönüşü de bir gün ertelemeyi başardım. Nihayet dar ve engebeli yollarla; Borçka’ya 21, Artvin il merkezine 54 kilometre uzaktaki Çavuşlu köyüne vardım.

İyi ki bu kadar uğraşmışım. Gördüğüm manzara, beni benden aldı. Dağlar, yeşil, göl ve işin romantik tarafı; suyun dibinde hissedilen bir yaşam. Üstelik henüz turistler gelmeden, etraf bu denli bakirken...

Sular altında kalan yerler, o batık şehirler, bana başka türlü bir hüzün veriyor. Sonuçta trajik bir durum yok ya, biraz daha mutlu bir hüzün bu. Hasankeyf, Halfeti, Samsat, Yusufeli gibi. Biliyorum, köy yer değiştirmiş; biliyorum, kötü bir şey olmadan aileler yaşam alanlarını başka evlere, mahallelere, şehirlere kaydırmışlar. Ama yine de tarifi imkânsız bir tür duygu bu. İçinde hüznü kesinlikle barındıran, ama bambaşka şeylerle harmanlanmış bir duygu yumağı daha doğrusu. 

 

İlk turistik geziler bu yaz başladı 

Köy, 2002 yılında boşaltıldı, bir yıl sonra da Muratlı Barajı’nın suları altında kaldı. Muratlı, Çoruh Nehri üzerinde yapımı tamamlanan ilk baraj. Elektrik üretimi acısından en uygun yer, tam burası, Çavuşlu köyünün olduğu bölgeydi. Hedef tuttu. Tam öngörüldüğü gibi, baraja yapılan masraflar kısa zamanda karşılandı; hatta milli bütçeye ciddi katkı sağlandı.

Geçtiğimiz on beş yılı aşkın süre boyunca, baraj gölünde türlü türlü balıklar üredi, su kendi yaşam dekorunu üretti. Nüfusu bir zamanlar 200’den fazla olan köyde, ancak 50 kişi kaldı. Diğerleri başka köylere, kentlere göç etti. Kaçkar Dağları’nın karlı zirvelerinin manzarasında, kimseler tekne turu yapmayı akıl edememiş.

Ta ki bu yaza kadar. Şakir Ataman, “Neden olmasın” diye düşündü. Artık yalıya dönüşen evinin önüne bağladığı teknesiyle ilk turist gruplarını gezdirmeye daha yeni başladı. Zaten evini de pansiyona cevirdi. Şimdiye kadar ancak 40 gezgin bu güzellikleri gördü. 

Bereketli topraklar üzerinde 

Çavuşlu köyünün eski ismi Katophiya. Tarım, köyün yıllar boyunca başlıca geçim kaynağı olmuş. Toprak bereketli mi bereketli. Çay, fındık, mısır, her tür meyve ve sebze; yani ne ekseniz, çıkıyor türden. Bu yüzden özel işletmeye ait bir çay fabrikası kurulmuş köyde. Şimdi bacası görünen...

İlkokul, sağlık ocağı, cami, her kurumun lojmanları, evler, iki bakkal, kahve ve marangoz atölyesiyle hayat kendine yeter çizgide akmış gitmiş. Haftada bir gelen nayloncular, balıkçılar, elbiseciler; veresiye defterleri, çok çalışan köylüler...

Yapılan projeyle, köyün merkez mahallesinin sular altında kalacağı kesinleşmiş. Evlerini kaybedecek olanlara yeni araziler, evler tahsis edilmiş. Düzeni zaten değişecek ailelerin bir kısmı hepten köyü, şehri terk etmiş. İşini kaybedenler başka diyarlara yelken açmışlar.

Köydeki hayatı yaşayanlardan dinlemek lazım

Tekne turlarına başlayan Şahin Ataman “Dört kardeşiz” diye anlatmaya başlıyor: “Üç kardeşim gitti, her biri başka şehirde. Hepimizin hayatları burada kurulmuştu, ama bir tek ben kaldım. Burası benim dünyamdı, burayı bırakmayı göze alamadım. Ne yapabileceğimi düşündüm, turistik gezilerin iyi olacağına karar verdim. Grupları gezdirmeye de daha yeni başladım. Evimi de pansiyon olarak düzenledim, ilce merkezinde bir evim daha var, ben orada yaşıyorum. Hedefim bu köyün turizmini canlandırmak, insanlara buraları gezdirmek." 

Şahin’le bir saat dolaştık. Köyünü, eski hayatını, ailesini, kardeşlerini anlattı. Sanki hem geçmişte hem bir cennetin içinde turladık. Ne bir ses vardı, ne başka bir tekne. Kaçkar Dağları şahidim olsun, o öğleden sonrayı çok, ama çok huzurlu geçirdik.

Şimdi, ilkbaharın sonu, yazın ilk günleri, buraların en güzel günleri. Yeşilin ve umudun coştuğu zamanlar. Kuş seslerinin konserlerinin bitmediği zamanlar. Derelerin gürül gürül aktığı, çiçeklerin renklendiği, dalların meyvelerle dolmaya başladığı, ağaçların uzadığı... Bize en lazım olan şeyler tam da bunlar; öyle değil mi?

Nasıl gidilir? 

Arabayla gitseniz daha iyi. Yollar umulandan biraz daha uzun sürebiliyor. Borçka ilçesinin merkezine 21 kilometre mesafede. İlçe merkezinden saat başı minibüsler de kalkıyor. Sadece Şahin Ataman tekne turu yapıyor, köyde rahatlıkla bulabilirsiniz onu. 

Fatih Türkmenoğlu kimdir?

Fatih Türkmenoğlu İstanbul'da doğdu. Boğaziçi Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık bölümünden mezun olduktan sonra New York Üniversitesi'nde 'işletme diploması' programını bitirdi.
University of Michigan'da bir yıl 'konuk gazeteci' olarak seminerler verdi. Northwestern Üniversitesi'nde Ortadoğu bölümünde araştırma yaptı. Kent Üniversitesi'nde 'klinik psikoloji' yüksek lisansı yaptı. Çeşitli terapi eğitimleri aldı, almaya da devam ediyor.

Gazeteciliğe 1995 yılında Sabah grubunda başladı. Sabah ve Yeni Yüzyıl gazeteleri ile Aktüel, Esquire, Cosmopolitan dergilerinde gezi, izlenim yazıları yazdı, çok sayıda röportaj yaptı.

Kuruluş döneminde ilk özel haber kanalı olarak yayına başlayan NTV'ye geçti. Beş yıl çalıştığı kurumda hazırlayıp sunduğu programlarla ödüller kazandı. İzleyen dönemde geçtiği CNN Türk televizyonunda 13 yıl boyunca gezi programları ve belgeseller hazırladı ve sundu.

Milliyet, Cumhuriyet ve Hürriyet Seyahat için yıllarca yazı yazdı. CNN International televizyonu için Türkiye'den uzun süre haber yaptı.

"Her Perşembe Saat 4'te", "Hayat Gezince Güzel", "Türkiye'de Görülmesi Gereken 101 Yer", "Amerikan Rüyası Tabirleri", "Üç Kuruş Fazla Olsun Kırmızı Olsun" adlarıyla beş kitabı yayımlandı.

Moderatör, sunucu olarak da çalışan, şirket yöneticileri ve bürokratlara sunum teknikleri ve medya ile ilişkiler konularında danışmanlık yapan ve TedX konuşmacısı olan Türkmenoğlu, uzman klinik psikolog olarak da danışan kabul ediyor.

ABD ve Türkiye'de yaşıyor. Evli ve iki kız çocuk babası.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bir tatlı hygge almaya geldik, Kopenhag’dan

Şöyle hızlıca bir kelimelik Kopenhag özeti yapıvereyim önce: Huzur. Tüm şehir, insanlar, mekanlar, mimari, hatta sabahın homurtulu uyanışı, barlar, okullar; her yer. Huzur, huzur, huzur!

Patagonya'dan selam olsun: Ben yokum, dünya var

Biraz ilerisi Antartika; burası da kıtanın da, dünyanın da sonu gibi bier yer. Devasa buzullar, çatur çutur yarılıyorlar. Sonsuz bir ses; ekolu ve derinden… Çok hüzünlü, çok sevinçli, çok çaresiz ve çok hiçbir şey gibi hissettiğim bir an. Ben yokum, dünya var. Burası Patagonya

Anlar, anılar ve hisler: Ressam Ayşe Kazancıgil Döler'in dünyasında bir yolculuk

Adı: Ayşe Kazancıgil Döler. Yaptığı işleri uzun zamandır takip ettiğim bir ressam. İnsanın içini açan, şaşırtan eserleri var. Biraz muzip, bazen geleneksel motiflerle bezeli, bazen şen şakrak şarkılar söylermiş gibi resimler yapıyor. Yaptıkları hiçbir kalıba sığmıyor, ölçeklere nanik yapar bir halde, durmadan çalışıyor…

"
"