05 Mart 2023

Adviye Bergemann: Hep "Betona yatırım yapmayın" diyorum

İzmir, yaşama döndürdü ibreyi. Ne olursa olsun, yaşamak lazım dedirtti...

Müthiş bir İzmir gezisinin mutluluğu içindeyim. Hepimizin biraz yok olduğu, biraz yaralandığı, sarsıldığı; aslında biraz öldüğü günler. Söylemeyeceğim o kelimeyi, yazmayacağım, tekrar etmeyeceğim.
Yıllarını gezi yazıları yazmış, sürekli seyahat ederek geçirmiş bir gazeteci olarak, turizmin ne denli etkin bir ekonomi olduğunu biliyorum. Ne olacak şimdi, on binlerce sektör çalışanı ne yapacak diye kara kara düşüneyazdım. Ya tüm rezervasyonlar iptal edilirse, ya kimseler gelmez, bizim ülkemizi beğenmez, para bırakmazsa…

İzmir, yaşama döndürdü ibreyi. Ne olursa olsun, yaşamak lazım dedirtti. Hayat çok güzel olacak, her şeye rağmen, tüm büyük acılara ve trajedilere rağmen, dedirtti…

Yeni cazibe merkezi: Hyatt Regency İzmir

Üç günümü geçireceğim otel. İzmir İstinye Park'la bitişik. Çok zorlu, çetrefilli inşaat günleri, yılları sonunda, nihayet açıldı.

144 tane odası var otelin. Şehir manzarası da çok güzel ama İzmir Körfezi'ni gören odaların keyfi bambaşka. Her oda, metrekare ve metreküp olarak çok ferah tasarlanmış. Kocaman pencereler, püfür püfür esen balkonlar var.

Odalardaki tablolar büyük bir özenle seçilmiş. İstanbul Modern'in eşsiz koleksiyonunun eşleri yapılmış. Otelin ikinci katında da harika bir sergi alanı oluşturulmuş.

Spor tutkunları için de bir notum var: Manzaralı, yepyeni, tertemiz bir salonda çalışmanın hazzını siz anlarsınız.

İzmir İstinye Park'ı ilk kez gördüm

Tabii hayli boştu; malum sebep. Oysa dış mekanların da bonkörce kullanıldığı çok güzel bir proje olmuş. Çok şık lokantalar, kafeler, üst düzey markalar bir tarafta, günlük hızlı tüketime hizmet eden mağazalar da var. Her AVM'de olması gerektiği gibi...

Niye saçmalıyorum, AVM yazıyorum; bilemiyorum. İyi geldi, renk verdi, belki onun içindir. Kafamdaki haberleri açık bırakan şalteri, bir süreliğine indirtmeyi başardı.

Aida Tours, sektörün en iddialı incoming şirketlerinden

Hep takip ettiğim, bayıldığım bir turizm şirketi Aida. Sahibesi Adviye Bergemann, özenle yarattığı markasını, ilmek ilmek dokuyarak bu günlere getirmiş çok zarif bir hanımefendi. Aida'nın merkezi de, Adviye Hanım'ın evi olan İzmir'de.

Birkaç gazeteci, Babür Gürel'in organizasyonu ile gittik. Meliha Okur, Celal Pir, Yalçın Bayer, Bekir Saçar ve ben. Ekip çok iyi, hepimiz yıllardır tanışıyoruz zaten. Günler, geceler, haftalar sürse, sohbet bitmez.

Deniz Restaurant'ta mükemmel bir gece, Kemeraltı Çarşısı gezisi ve Adviye Hanım'ın olağanüstü zerafeti ve özeniyle evinde verdiği davet, uzun uzun anlatılır.

Ancak sektörü merak ediyorum. Türkiye'ye çok önemli isimleri getiren, onlara hiç unutamayacakları masallar tadında tatiller tasarlayan Aida Tours'un nasıl bir yol izlediğini…

"Biz destinasyon pazarlıyoruz"

- Adviye Hanım, çok iptal edilen rezervasyon var mı?

Şu anda yüzde 20 gibi. Ama yeni rezervasyon yok. Yoksa bu dönemlerde biz yeni müşterilerle çok meşgul olurduk.

- Genelde sizinle gelenler kaç gün kalıyorlar ülkemizde?

Şehir için gelenler 3 - 4 gün kalıyorlar. Kültür turlarımız 15 gün sürüyor. Efes ve Kapadokya yapıyoruz. Birkaç gün de deniz, güneş, tekne ekliyoruz bu turlara.

- Bodrum mu?
Bodrum ve Antalya. Mutlaka tekne de oluyor. Biz yerden çok, destinasyon pazarlıyoruz biz.

- Yeni destinasyonları her sezon planlamak gerekiyordur…

Yeni destinasyonlarımız vardı, heyecanla sunuyorduk. Hatay ve Güneydoğu. Şimdi güneydoğu turlarını yapacağız yine.

- Böyle üst düzey konuklar nerelerde konaklamayı tercih ediyorlar?

Oteller, bizim programlarımızın üçüncü veya dördüncü ayağı. Hep "betona yatırım yapmayın" diyorum. Benim lüks tarifim, konfor. Kimliği olan otelleri seviyoruz.

- Hangileri mesela?

Çırağan, Museum Hotel, Four Seasons… Bulunduğu şehirle bütünleşmiş, itinayla işletilen oteller.

- Misafirler en çok hangi ülkelerden geliyor?

Her yerden, ama en çok Rusya, AB'de ve Çin'den geliyorlar.

- Mutlu dönüyorlar mı?

Benim müşterilerimin yüzde 99'u çok mutlu dönüyor ülkelerine. Elimde sihirli değnek olduğu için değil, belki ön görmedikleri için, böyle bir sevgi ve ilgiyi hayal etmedikleri için. Müşterilerimin yarısı mutlaka yine gelir.

- En çok sevdikleri yer neresi oluyor?

İstanbul. İstanbul'u herkes çok seviyor. Kapadokya ve Bodrum'u da çok seviyorlar. Kapadokya'daki mağara otellerden dünyanın başka hiçbir yerinde yok. Şimdi Mardin de çok sevilecek, inanıyorum.

- Böyle bir şirketi kurmak kolay bir karar değildir herhalde.

Hele başladığım 20 sene önce, hiç değildi. THY nerelere direkt uçuyorsa, oraları odağıma aldım. Bu işlerin içinde belirli çevreler var. Dersimi iyi çalışıyordum. Önceleri çok zorlandım ama. Rusya'ya ilk gittiğimde, tam 23 sene evvel, bir küstah adam "İstanbul bizim için valiz ticareti yapılan yerdir" demişti. Çok, ama çok ağırıma gitmişti.

- Kimdi adam?

Bir turizm şirketi sahibi. Sonra bir gün beni aradı. Müşterileri Avrupa'ya uçamamış, vize problemleri olmuş. Son dakikada muazzam bir üç günlük tur dizayn ettik. 1001 gece yaşattık bu üç günde… Çok memnun ayrıldılar. Sonra oradaki turizm şirketinin sahibi de geldi ve gördü.

- Önyargıları yıkmak ne zor oluyor, değil mi?

Çok… Ama ben bunun ekmeğini de yedim. Yirmi sene evvel Türk, müslüman bir kadın girişimci, kafalarda oturmuyordu.

- İstanbul'da ayrıcalıklı bir tatil nasıl olur?

Four Seasons'ın bir suitinde, odada kahvaltıyla başlar. Hemen şehir turu. İlk kez İstanbul'u geziyorlar: Harem, Kapalıçarşı… Misafirleri Çarşı'da çatıya ilk kez ben çıkarttım. Ayasofya'yı gece biz açtırdık… Sonra Boğaz turu, mutlaka. Teknede şarap, şampanya. Dansöz çok bizden bir kültürel eğlence, çok severim. Ama elit yapmak lazım. Özel bir salon kiralarım, Çırağan'da örneğin. Sonra Bazilika çok etkileyici. Hürrem Sultan Hamamı'nda bir hamam sefası. Şerbetler içilir, keseler yapılır. Akşamları da Sunset, Ulus 29 ve Boğaz'da balık… İşte bizim İstanbul'umuz böyle.

- Ne alır misafirler?

Halı. Hiç değişmez.

- Daha uzun kalırlarsa?

Çırağan'dan helikopterle Çanakkale'ye, bağlara götürürüm. Şarap tadarlar, yürüyüş yaparlar, akşama yine helikopterle dönerler.

- Peki ne kadar öderler?

Sadece bize ödenen 100 - 150 bin Euro. Bir çiftin tatili için bu rakam.

- İlk müşteriniz kimdi?

Swarovski ailesi; karı, koca ve çocuklar.

- Başka kimler?

Kraliyet aileleri, Alibaba'nın sahibi Jack Ma, Michael Kors, daha çok önemli aile ve kişi.

- Gizlilik çok önemlidir sanırım.

Rezervasyonlar genelde asistanları veya korumaları adına yapılır. Biz de şirkette isim hiç dillendirmeyiz.

- Memnuniyetlerini nasıl gösterirler?

Bize teşekkür mektubu yazarlar. Rehberlere ve şoförlere de çok iyi bahşiş bırakırlar.

- Ne ilginç anılar vardır Adviye Hanım…

Neler, neler… Şimdi bir misafirimiz geliyor, Bodrum'da kalacak. Ancak iki özel doktoru, aşçıları ve hizmetçileriyle geliyor. Büyük bir villa kiraladık kendisi için. Tüm ekip için de ayrı odalar. Ayrıca bir villayı da mutfak olarak tasarlıyoruz. Tüm ekipmanlar alınıyor.

- Zenginler dünyası!

Geçen sene özel jetleriyle bir çift geldi, Moskova'dan. Adamın bisikleti uçağa sığmamış. Pilot Moskova'ya geri gidip bisikleti getirdi… Bir başka çift, on günlüğüne tekne kiraladı. Tam 200 bin Euro ödedi ve tek bir gün dahi ayak basmadılar tekneye.

- Bu süper zenginler mutlular mı?

Tabii ki paranın satın alamayacağı deneyimler. Hatta evime gelip burada benim misafirim olanlar bile oldu.

Fatih Türkmenoğlu kimdir?

Fatih Türkmenoğlu İstanbul'da doğdu. Boğaziçi Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık bölümünden mezun olduktan sonra New York Üniversitesi'nde 'işletme diploması' programını bitirdi.
University of Michigan'da bir yıl 'konuk gazeteci' olarak seminerler verdi. Northwestern Üniversitesi'nde Ortadoğu bölümünde araştırma yaptı. Kent Üniversitesi'nde 'klinik psikoloji' yüksek lisansı yaptı. Çeşitli terapi eğitimleri aldı, almaya da devam ediyor.

Gazeteciliğe 1995 yılında Sabah grubunda başladı. Sabah ve Yeni Yüzyıl gazeteleri ile Aktüel, Esquire, Cosmopolitan dergilerinde gezi, izlenim yazıları yazdı, çok sayıda röportaj yaptı.

Kuruluş döneminde ilk özel haber kanalı olarak yayına başlayan NTV'ye geçti. Beş yıl çalıştığı kurumda hazırlayıp sunduğu programlarla ödüller kazandı. İzleyen dönemde geçtiği CNN Türk televizyonunda 13 yıl boyunca gezi programları ve belgeseller hazırladı ve sundu.

Milliyet, Cumhuriyet ve Hürriyet Seyahat için yıllarca yazı yazdı. CNN International televizyonu için Türkiye'den uzun süre haber yaptı.

"Her Perşembe Saat 4'te", "Hayat Gezince Güzel", "Türkiye'de Görülmesi Gereken 101 Yer", "Amerikan Rüyası Tabirleri", "Üç Kuruş Fazla Olsun Kırmızı Olsun" adlarıyla beş kitabı yayımlandı.

Moderatör, sunucu olarak da çalışan, şirket yöneticileri ve bürokratlara sunum teknikleri ve medya ile ilişkiler konularında danışmanlık yapan ve TedX konuşmacısı olan Türkmenoğlu, uzman klinik psikolog olarak da danışan kabul ediyor.

ABD ve Türkiye'de yaşıyor. Evli ve iki kız çocuk babası.

Yazarın Diğer Yazıları

Patagonya'dan selam olsun: Ben yokum, dünya var

Biraz ilerisi Antartika; burası da kıtanın da, dünyanın da sonu gibi bier yer. Devasa buzullar, çatur çutur yarılıyorlar. Sonsuz bir ses; ekolu ve derinden… Çok hüzünlü, çok sevinçli, çok çaresiz ve çok hiçbir şey gibi hissettiğim bir an. Ben yokum, dünya var. Burası Patagonya

Anlar, anılar ve hisler: Ressam Ayşe Kazancıgil Döler'in dünyasında bir yolculuk

Adı: Ayşe Kazancıgil Döler. Yaptığı işleri uzun zamandır takip ettiğim bir ressam. İnsanın içini açan, şaşırtan eserleri var. Biraz muzip, bazen geleneksel motiflerle bezeli, bazen şen şakrak şarkılar söylermiş gibi resimler yapıyor. Yaptıkları hiçbir kalıba sığmıyor, ölçeklere nanik yapar bir halde, durmadan çalışıyor…

Arjantin mutfağı: Et, empanada, dulce de leche!

"Ne yeniyor?" diye çok soran oluyor. Malum, Arjantin çok dikkat çekiyor, çok gezginin rüyalarını söylüyor. Konuya açıklık getirmek için buradayım! "Ne yenir?" sorusunu aslında tek kelime ile özetlemek gerekirse, "et" demem yeterli olacaktır. Hadi iki kelime isterseniz; et ve hamur işi. Üçüncü kelimeyi de zorla araya sıkıştırabilirsem: Et, hamur, dulce de leche!

"
"