02 Mayıs 2021

"Bizde olmaz" denecek bir örnek

Bu yazıda, Oscar'daki büyük çerçevenin içinde görece küçük kalan bir "detaydan" söz edeceğiz

Heyecanla beklenen kırmızı halı geçidi olmayan Oscar töreni, eski görkeminden geride kalsa da bu yıl da uzun uzun konuşulan bir konu olmayı başardı. Törendeki konuşmalarda, önceki yıllardaki politik duruşlar yerine, pandeminin hepimizi içine aldığı ağır bir duygusallık hâkimdi. Bu yazıya kadar konuşmaların hepsini izlemiş, haberleri takip etmiş olmalısınız. Bu yazıda büyük çerçevenin içinde görece küçük kalan bir "detaydan" söz edeceğiz. Hollywood Yabancı Basın Birliği (Hollywood Foreign Press Assocation - HFPA) üyesi Margaret Gardiner'in En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü'nün sahibi Daniel Kaluuya'ya sorduğu sorudan… 

Kısa bir hatırlatma yapmak gerekirse; Daniel Kaluuya, Shaka King'in yönettiği "Judas and the Black Messiah" filmindeki rolüyle, Leslie Odom Jr ise Regina King'in yönettiği "One Night in Miami"deki performansıyla "en iyi yardımcı erkek oyuncu" adaylarındandı. 

Törenin sonunda gerçekleştirilen basın toplantısında gazetecilerin karşısına geçen Kaluuya'ya HFPA temsilcisinin sorusu şöyleydi: Regina King ile çalışmak nasıl bir duyguydu?

Soruyu duyduğunda çok şaşıran Kaluuya, yanıt vermek ya da soruyu düzeltmek yerine çok akıllıca bir hamleyle gazeteciden sorusunu tekrar etmesini istedi. Margaret Gardiner hatasını fark etmiş olacak ki sorusunu tekrarlarken, Regina King'den söz etmedi. Kaluuya da çok kısa ve hızlı bir yanıtla adeta soruyu geçiştirdi.

Gardiner bunun ses sisteminden kaynaklanan bir yanlış anlaşılma olduğunu, oyuncuları birbirine karıştırmadığını söylese de kalabalıkları pek ikna edemedi. O zaman soralım: Bu yaşanan sıradan bir hata mıydı? En İyi Yardımcı Erkek kategorisinde aday olan iki siyah oyuncuyu ve/veya iki siyah yönetmeni ya da soyadları tesadüfen aynı olan iki yönetmeni birbirine karıştırmak bir gazeteci için sıradan bir hata mıdır? Uzman gazeteciler için büyük bir profesyonel hata olduğunun altını çizmek gerekse de, "insanlık hali" diyerek geçebilmemizin belki bir ihtimali olabilirdi ama bu sefer bu ihtimali kabullenemeyecek durumdayız. Çünkü HFPA bir süredir, etik dışı davranışlar ve özellikle siyahilerin birlik içindeki temsiliyeti konusunda ciddi şekilde eleştiri oklarının hedefi durumunda. Üzerine bir temsilcisinin iki siyahi oyuncuyu biririne karıştırma olasılığı pek de manidar oldu.

Gazetecilikle ödül programını birbirine karıştırmak

Dünyanın 55 ülkesinden 87 üyesi bulunan HFPA, Amerika dışındaki basına Hollywood haberleri servis eden ve her yıl düzenlediği Altın Küre (Golden Globe) Ödül Töreni'nden elde ettiği gelirle eğlence sektöründeki işlere maddi destek veren bir sivil toplum kuruluşu. Bir yanıyla yayıncı olduğu için de üyeleri birer gazeteci. En azından üye olma şartlarından biri de gazetecilik yapmak şeklinde belirtiliyor. Ancak kimi iddialarda üyelerin bazılarının yetkin olmayan gazeteciler olduğu hatta bazılarının gazeteci bile olmadığı konuşuluyor.

Amerikan basını uzun yıllardır HFPA'nın tam üye listesini açıkça paylaşmamasını eleştiriyor. En son 2015 yılında eğlence sektörü mecrası Vulture listeyi ele geçirip yayınladığında gündem olmuştu. HFPA'nın baş ağrısı ise aslen en son Altın Küre Ödül Töreni çevresinde başladı. George Floyd'un bir polis tarafından öldürülmesinin ardından Amerika'da başlayan ve dünyaya yayılan "Black Lives Matter" hareketi sırasında HFPA'nın 44 yıllık üyesi, eski dönem başkanlarından Phil Berk, üyelerle bir e-posta ile bu hareketin "ırkçı bir nefret grubu" tarafından gerçekleştirildiğini savunan bir makale paylaşmıştı. Bazı HFPA üyelerinden de tepki alan söz konusu e-postanın ardından konu Altın Küre Ödülleri'nin yayıncısı NBC tarafından ele alınınca Phil Berk üyelikten çıkarıldı. Yaşanan bu olay HFPA'ya yönelik eleştirileri dizginlemeye yetmedi.

Los Angeles Times tarafından yapılan bir araştırma, kâr amacı gütmeyen kuruluşun üyelerine komitelerde yer almak ve film izlemek gibi görevler için toplamda yaklaşık 2 milyon dolar ödediğini iddia ediyor. Üstelik Altın Küre adaylarının HFPA üyeleriyle yakın ve olumlu ilişkiler geçirenler arasından belirlendiğine dair de neredeyse bir kabul söz konusu. Geçmişte ve son Altın Küre'de aday gösterilen - gösterilmeyen bazı ünlü isimlerin ve yapımcıların iddiaları, HFPA üyesi olmak üzere başvuran gazetecilerin reddedilişleri üzerine yapılan spekülasyonlar, yüksek bütçeli hediye kabul eden üyelerin bulunduğu söylentileri ayyuka çıkmış durumda. The Guardian başta olmak üzere pek çok basın kuruluşundan gelen bilgiler arasında ayrıca son 20 yıldır HFPA'nın hiç siyahi üyesinin olmadığı ifadesi de yer alıyor. Altın Küre Ödül Töreni'nin ardından, Hollywood ünlülerini temsil eden 100 tane ajans ortak bir mektup yayınlayarak HFPA'dan acil somut adım beklediklerini, aksi taktirde temsil ettikleri isimlerin HFPA'yla bir araya gelmeyeceğini açıkça belirtti. Başka bir deyişle sektör paydaşları resti çekti.

Bu adımın yanıtı 87 üyesi olduğu söylenen HFPA tarafında şöyle oldu: "En kısa sürede üye sayımızı 100'e çıkaracağız ve 13'ü siyahi temsilci olacak."

Bu konuda ne kadar başarılı olurlar bilinmez. Çünkü üyeler arasında çeşitlilik sağlanması için siyahi profesör Dr. Shaun Harper'i danışman olarak işe almalarının kısa bir süre sonrasında Harper istifa etti. İstifa gerekçesinde de mealen şöyle diyor: "Saygı duyduğum insanların bizden talep ettiği değişimi işbirliği içinde sunma yeteneğimize artık güvenmiyorum."

Uzun lafın kısası; ödül programına karışan etik dışılık ve yolsuzluk iddiaları, gazetecilik mesleğinin kişisel ya da kurumsal çıkarlar için kullanımı, ırkçı ve ayrımcı davranışlar HFPA'nın büyük derdi. Neyse ki bunlar bizden çok uzaklarda, Amerika'da yaşanan şeyler. Burada olsa medyamızdan duyardık, paydaşların protestosundan haber alırdık zaten. İçimiz rahat olsun.

Yazarın Diğer Yazıları

Iskalanan şimdiki zaman, yok olan vicdan

Ekranların ardına sığınmış bir beden, gerçek acıyı da hazzı da sevgiyi de bilmez

Siyasete mesafeli etik olmak

Siyaset hayatın ta kendisi; "bulaşmak" değil, "bulaşmamak" daha etik bir sorun sanki

Cumhuriyet sizden fikri hür filmler mi ister?

100 yıllık Cumhuriyetimizi demokratik değerlerle güçlendirme konusunda etkisiz ve çekinik duran iş dünyası temsilcilerine, ne kadar sosyal medya etkileşimi alırsa alsın, sadece filmler, görseller, sloganlar üreterek kendilerini cumhuriyetçi sanmaya devam ettiklerinde, "gaflet, dalâlet ve hatta hıyanet içinde" olduklarını hatırlatmak biz vatandaşların boynunun borcu

"
"