İnsan ilginç bir tür. Kendi içinde o kadar çok çeşit barındırıyor ki… Bir bakıyorsunuz, dünyayı ellerine verseniz çiçek bahçesi yapacak. Bir bakıyorsunuz, eline düşsek dünya diye bir yer kalmayacak.
Sadece pandemi döneminde 2,5 milyon çocuk evlendirilmiş. İsrafın korkunç boyutlara ulaştığı dünyada 821 milyon insan gece başını yastığa aç koyuyor. Kölelik hala tüm korkunçluğuyla var olmaya devam ediyor. Dünyanın her yanında çeşitli formlarda işkence, tecavüz, zulüm… İnsan, dünyadaki bütün canlıların yüzde 0,01'ini oluşturuyor aslında. Buna rağmen ortaya çıktığı ilk günden bu yana gezegendeki hayvanların yüzde 83'ünün, bitkilerin ise yarısının yok olmasına yol açmış. Dünya yetmemiş gibi, şimdi de Çin, aya seyahat edip iki kiloya yakın ay toprağını dünyaya getirmeye kalkışmış. Buradan bakınca, adeta bir seri katil gibi davranan insan var oldukça, dünyayı kapkara bir gelecek bekliyor.
Sonra başınızı biraz daha çeviriyorsunuz, insanın başka bir yüzü karşınızda. Konfor alanlarından çıkıp belki hayatı boyunca karşılaşma olasılığı olmayan, kilometrelerce ötede yaşayan insanlar için içi titreyen, uykusu kaçan ve onlara yardım etme cesaretini gösteren doktorlar, öğretmenler, sivil insiyatifler… Deniz yıldızı misali elinin yettiğine ulaşan ya da etkisini genişletme cüretini gösterip dünyayı değiştirmeye soyunan tüm koca yürekler… Kimi zaman çocuklar misali ayaklarını yere vurarak, kimi zaman da bedel ödeyerek kötülüklere dikkat çekenler… Dünya işte onların omuzlarında dönüyor. Dünyayı ellerine versek, aç, susuz, mutsuz, eğitimsiz kimse kalmayacak.
Bakteriler ölürken "kimyasal ölüm çığlığı" atıp geride kalan bakterileri uyarıyormuş. Teksas Üniversitesi'nin araştırmacıları bakterilerin ölürken çıkardıkları kimyasal bir salgıyla diğer bakterileri uyarıp hayatta kalma şansını artırdığını tespit etmiş. İşte o, yumuşak koltuğundan kalkıp türlü felaketlerle mücadele edenler, "burada kötü şeyler oluyor" çığlığı atanlar, haksızlıklara, adaletsizliklere, hak ihlallerine ses çıkaranlar, hep insanlar arasındaki bakteri çeşidi. Tabii bedensel ve ruhsal sağlığımız için gerekli, faydalı bakterilerden söz ediyoruz.
Latin Amerika ülkesi Bolivya'da bakteriler ciddi bir başarı elde etti. Yapılan seçimler sonucunda gerçekleştirilen kabine çalışmaları sırasında yeni bir bakanlık kurulması kararı alındı. "Kültürler, Dekolonizasyon ve Depatriarkalizasyon" Bakanlığı kurularak bakan olarak köylü kadınların temsilcisi bir yerli olan Sabina Orellana atandı. Kendi açıklamalarına göre yeni bakanlık "Haysiyet ve egemenliğe dair kültürel politikaları teşvik etme ve aynı zamanda milletler arasındaki eşitsizlikleri tersine çevirme misyonuna sahip olacak". Üstelik kadın ve erkek arasındaki hiyerarşinin sona ermesi için çalışacak. Gidecek yol uzun ama yola çıkmak da önemli bir anlam taşıyor.
Polonya'da hiçbir istisnası olmadan kürtajı tamamen yasaklamayı hedefleyen yasa tasarısına karşı binlerce kadın bakteri günlerdir sokaklarda. Aldıkları tepki, yara, gördükleri eziyet büyük ama "burada kötü şeyler oluyor" diye bağırmaya devam ediyorlar. Ve onlar sayesindedir ki henüz hükümet kürtaj yasasını onaylayamadı.
Genç bakteriler dünyanın her yerinde iklim krizine dikkat çekmek üzere eylemler yapıyor ve dünya liderlerini sorumluluk almaya çağırıyor. Üç aya yakın süredir Suudi Arabistan'da 18 yaşındaki Samia Makki, okul grevi yapıyor ve şunları söylüyor:
"Açgözlülükle ilgili bir dönüm noktasındayız, insanlık ya 'rahat ama hayati derecede yıkıcı' mevcut dünyadan vazgeçme zorluğunun üstesinden gelebilir ya da çevresel tiranlığın ve materyalizmin meyveleri/sonuçları/bedelleri içinde boğulabilir. Ben ilkini destekliyorum."
Yukarıda kısaca değindiğim üç örnek ve benzerleri, belki de an itibariyle hedeflediklerinin hepsini elde edemeyecekler. Ama sıkılan diş macunu misali, bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının işareti olacak. Bakteriler yayıldı bir kere.
Şirketlerden beklentilerin ürün ve hizmetlerindeki kalite ve fiyat değerlendirmesinin çok ötesinde olduğunu artık hepimiz biliyoruz. İyi bir üründen çok, dünya için iyi bir marka arayışında her geçen gün ilerleme katediyoruz. Çünkü bakterilerin attığı çığlıklar, dijital iletişim kanallarının da coşturan etkisiyle, Sağır Sultan'a bile ulaştı. Bunu duymazdan gelmek de hem şirketleri, hem de siyasetçileri zorlayacak. Bebek adımlarla da olsa dünyada her gün "burada kötü şeyler oluyor" çığlığı atan ve bu çığlığa koşan yeni birileri mutlaka olacak.