30 Ocak 2022

Mutlu bir son

Virüsün biz faniler gibi bir sonunun olmadığını anladık zaten ama pandeminin bitmesi için "mutlu son" tanımı artık ne kadar mümkün olabilir gerçekten bilemiyorum

Bana sorarsanız, insan yaşamı açısından "son" ile "mutlu" kelimesinin bir araya gelmesi ancak sıkıntıların ya da bir felaketin sonlanmasına denk düşüyor ki, en iyi ihtimalle bir sıkıntıyı bitirmiş kişi ya da topluluk olarak gücünüzü toplayabilirseniz farklı bir başlangıç yapabilmek mümkün.

Kesin olarak bildiğimiz bir son var ve "o" son bizi daima ürkütüyor.

Büyük ihtimalle bu yüzden "mutlu son" tanımını daha çok yanlış yere, yeni başlangıçlar için kullanıyoruz.

Bu başlığı bu nedenle bilhassa kullandım.

Virüsün biz faniler gibi bir sonunun olmadığını anladık zaten ama pandeminin bitmesi için "mutlu son" tanımı artık ne kadar mümkün olabilir gerçekten bilemiyorum.

O denli yayıldı ve uzadı ki mutlaka bir sonu olacak da, bizim istediğimiz zaman ve biçimde olamayacak.

Pandemi ile ilişkili olan tek mutlu son, bize gerçekten yeni bir başlangıç yaptıracak olan "aşı"nın bulunmasıydı aslında. 

Aşılar ile etkili aşılamayı başarabilseydik, virüsü bitiremesek de yeni bir başlangıç yapma yani bu da bitti, geçti demek şansımız olurdu. 

Ama, şu anda pandeminin üçüncü, aşı bulunmasının ikinci kış mevsiminde bana sorarsanız olup biten yalnızca salgın ve kış kasvetinin çok ötesinde artık.

Bitmeyen bir salgının gölgesinde, patlayıcı bir gaz gibi sıkıştığımız bir memlekette mevsimleri yitiriyor, tam belirsizliğin ortasında en olası belirliliklerden ürkerek büzüşüyoruz.

Belirsizlikte, beklenilen o son için suya yazılan "böyle böyle bitecek" vaadi ise gerçekten ürpertici.

Çünkü çok bulaşıcı ve iki doz aşılıları da hastalandıran hatta üç doz aşılılara dahi bulaşabilen ve dolayısıyla çabuk ve çok yayılan "omikron "dalgasının henüz ortasındayız.

Dünyada hâlâ aşılanmamış 3 milyar eksik aşı ya da eksik cevaplı olan milyarlarca kişinin olması, virüsün gelişip, serpilme imkanını rahatlıkla bulabileceğini gösteriyor.

Çin, dünyada milyonlarca kişi ölür ve her gün yüzbinlerce kişi hastalanırken, toplam yüz bini biraz geçen olgu sayısı ve beş bine yakın ölüm sayısı ile "mutlu son"u çoktan ilan eden Çin, eğer yaptıklarını yapmamış olsa, dünyadaki ölüm oranlarına göre bir, ABD'deki ölüm oranlarına göre beş milyon kişinin ölümünü önleyemeyecekti.

Çin'in şimdi ilan ettiği "yalnız" ve "mutlu son" ise yedi yıldır hazırlandığı kış olimpiyatları ve varyantların en bulaşıcısı olan "omikron" ile test edilecek.

Bu aynı zamanda meselenin kolektif bir bağışıklık yani kolektif bir çaba ile çözülmesi gerekliliği ısrarı için de iyi bir test olacak 

Çin'in olimpiyatlar ile sınavı, bize ya bazı ülkelerin "kontrollü bir hastalık" evresine geçebilirken, bazı ülkelerde kontrolsüz salgın dalgaları ile "böyle böyle" yani bazılarımızın, kırılgan olanların ölmesine razı olarak yaşayacağımız bir "yamalı bohça" pandemisi olacağını ya da hiçbirimizin tek başına bir ada olamayacağı ve ne zaman biteceği kestirilemeyen süreğen bir pandemide olacağımızı gösterecek. 

Kuşkusuz ele avuca sığmaz, görünmez bir virüsün ihtişamlı şatolarını yıktığı kibirli Batı için ise salgının bu kadar uzaması iyi ve avutucak, oyalayacak yeni bir hikâyeyi hak ediyor.

Bana sorarsanız da bu hikâye şöyle: Omikron ya da çoktan kapıyı çalan Omikron'un çocukları için "gücünü yitirmiş bir varyant", "dünyada bitmemiş salgın da yoktur", "artık bununla yaşamaya alışalım ve salgını kafamızda bitirelim" temaları ile kurgulanacak.

Politikacılarla çok geçimli bilim insanları ya da basın da bu hikâyeye kenar süsü yapacak.

Bana sorarsanız, bu şekilde oyalarlarken ya kendileri de gerçekten biteceği yanılsamasında ya da daha kötücül olan bir anlayış ile kamu sağlığı ile rus ruleti oynamak gibi bir maceraya kast ettiler.

Elbette, salgın sonsuza kadar sürmeyecek.

Virüs bir yere gitmeyecek olsa da salgın er ya da geç tüm kıtalarda kontrol altına alınabildiğinde tüm kıtalarda aşılama oranları arttığında bitecek. Şimdi daha fazla bağışık olsak da henüz yeteri kadar bağışık değiliz. Ama bu olana kadar biz her gün çaresi olan, önlenilebilecek ölümlerden binlerce insanın ölmesine alışacağız.

Hatta hafif geçiriliyor nasılsa, tespit etmesek daha iyi söylemleri ile öğrenilmiş çaresizlik alevi harlanarak salgını kafamızda bitireceğiz.

Fırtına varken, "güneşli bugün" diye ıslık çalarak sokaklara çıkacağız.

Çünkü ne de olsa bu yerkürede hakikat ile işi olmayan, dünyada kendilerinden başka canlıların olduğunu ilk kez duyan pek çok insan kardeşimizle birlikte yaşarken bu afet ile bütünsel bir mana taşıyan dolanıklıktan çok, "ortak kader, farklı keder" dolaşıklığına saplandık. 

Omikron'un bitiş köşesinde nefeslenecek miyiz sorumu sormama ramak kalmışken bazı yeni varyant haberleri, aşılar çalıştı derken ama aşılar kurtaramadı cümlemin virgüllerle yeni cümleleri beklemesi...

Ve önüme düşen, pandemi, yalnızlık, stres ve enfeksiyon nedeniyle bizi yaşlandırdı başlıklı derleme makalenin aklımdan geçmekte olanları sistematik olarak anlatması.

(How the COVID-19 pandemic might age us, Emily Sohn, Nature | Vol 601 | 20 January 20229 makalesi…)

Pandemide özellikle bizim memlekette her türlü eza ve ayrımcılığa maruz kalmış yaşlılık ile ilişkili kötü deneyimleri henüz anı olmamış ve yaşlandırmaya çalıştığımız nüfusa selam olsun. 

Yaşlı ve yıpranmış yerkürenin yaşlı politikacıları yaşlandırdı hepimizi.

İçinde yaşadığım memleketin salgını unutturan kaotik ve yaşamsal olan bıktırıcı gündemi kasveti katlayıp endişeyi büyütüyor.

Şairin dediği gibi:

"Ağaçtan maviden denizden uçar, kendinden uçamaz kuş"*

Kendimizden geçtik ama ne ki kendimizden uçamıyoruz.



* Gülten Akın

Yazarın Diğer Yazıları

Hayat dersi

Hekimlik, hikâyeyi kaybetmeden hikâyeye katıştırılırsa insana yaşamı derinden kavratır. Ama hikâyeyi kaybetmek için önce bulmak gerekir. Yaralanmaktan korkan ise kendi hikayesini de hikâyeyi de bulamaz

AIDS için bir kırmızı kurdele

Bir ülkede çocuklar hiçbir şeyden korunulamıyor, istismar, töre cinayeti ayyuka çıkıyor, her gün okul yolunda birkaç çocuk kayboluyorsa o ülkede bir araftan söz edilmeli elbette. Bilimle iştigal ettiğini düşündüğümüz kişilerin bilgileri dahilindeki vahim durumlar basına düşene kadar sessiz kalmalarına da insanın “pess!” diyesi geliyor

İyilik, güzellik ve çirkinlik

Sonbahar renkleri aslında doğadaki döngünün tablosu gibi. İyiliğin ne kadar yaşamsal, yalnızca yaşamsal da değil evrimsel bir zorunluluk olduğunu düşünüyorum

"
"