10 Aralık 2023

Diseksiyon

Zamanın sonsuzluğuna dayanamayan insanoğlunun icadı olan takvim zamanının yapraklarının yeni yıl zamanına kavuşmasına az kaldı. Zor bir yıl daha olacak belli ki

"İncinme değil bu / öfke değil / ah! değil / ötesi / çok ötesi / tam bir yürek çöküntüsü / ruhun taşa

dönmesi / aklın büyük yalnızlığı / insana olan inancını yitirme!" (Şükrü Erbaş)

Kasım biterken, olup bitenlerden fark edemediklerim, ötelenmiş yüzleşmelerin sıraya girmiş hayaletleri gibi, musallat olmaya başladı.

Sanki serinkanlı bir cellat ruhuma kör bıçaklar atıp duruyor, ben de hekimce bunu kendime kendim yapmaya yeltendim.

Duygularımı diseksiyona, ruhumu didik didik etmeye başladım.

Tıp fakültesinde insanla ilk karşılaşmamız anatomi dersinde, bir insanın ölü bedeni olan kadavra ile olur.

Bu ilk karşılaşma tuhaf, karmaşık hisler yaratır.

Ölü bedenini bezeyen formaldehit kokusu genzinizi yakar, koku başınızı döndürür, gözleriniz yanıp acırken kadavranın üzerine eğilir incelemeye başlarsınız.

Bu yalnızca hekimlik yolculuğunun değil hekim olmaya karar verip yola koyulmuş kişinin de yaşamındaki en önemli önemli karşılaşmalarındandır.

O zamandan beri, ne vakit beni huzursuz eden, ruhumu yakan bir asitle irkilsem, gözlerimi, genzimi yakmasına aldırmadan, üzerine eğilir yakından incelemeye başlarım.

Diseksiyon, basitçe bir kadavra üzerinde görünür hale gelmesini istediğiniz parçaları ayırmak işlemi ya da wikipediye göre; herhangi bir organizmanın iç yapısını incelemek üzere dışını yarıp parçalara ayrılmasıdır.

Tüm eşik atlatan deneyimler gibi bu ilk anatomi dersinin de bir ritüeli vardır.

Büyük sınıflar, anatomi dersine ilk gireceklere çeşitli mitler, efsaneler anlatır.

Bunlardan birisi bu derse girenlerin bir daha et yiyemeyecekleridir.

Dersten çıkar çıkmaz et yemeye gidilmezse bir daha atlatılamayacak bir et tiksintisi olacağı, söylencesine kendini kaptıranlar, ki bunlar genellikle erkek öğrencilerdir, koşarak et yemeye giderler.

Biz kız öğrenciler ise o ölü bedenlere isimler vermiş, onları böylece salt maddeleşmekten muaf kılmıştık.

Bedeninini kadavra olarak bağışlayacak kadar duyarlı bu kişilerin yaşamlarıyla ilgili bazı ipuçları da olurdu.

Misal, erkek olan kadavra, kasları çok gelişmiş eski profesyonel bir sporcuydu.

Kadın olan ise zayıf, formda görünümüne rağmen yaşlanamadan ölmüştü.

Hekim olacak kişi ölüden, ölümden korkmamalıdır.

İlk dersten itibaren, bütünlüğü incelikli şekilde bozulmuş bedende ayrılmış kas parçaları, işaretlenmiş sinirler, beden bölümlerine yakından bakıp inceleyen serinkanlı birer kadavra inceleyicisine dönüşürdük.

Diseke edilmiş bir kadavrayı incelemek, canlılıkla ilgili sorun yaşayan bedenleri sağaltmanızdaki ilk adımdır.

Ben de yitirmekte olduğum canlılığımı sağaltmak için ruhumu, duygularımı bir kadavra gibi parçalara ayırmaya, diseke etmeye koyuldum.

Biz sosyal varlıklarız.

Diğer canlılar ile olan bağlantılarımızı sürdürmek ve anlamak arayışı içindeyiz.

Ne var ki içinde bulunduğumuz zaman ve coğrafyada, diğer tüm canlı varlıklar ile ilişkimiz onarılamayacak ölçüde bozuldu.

Ne diyor büyük Friedrich Nietzsche:

"Uzun süre uçuruma bakarsan, uçurum da sana bakar."

Benim yakın çemberimdeki herkes dertli, endişeli, sohbetler frekansı bulunamayan radyolar gibi cızırtılı.

İnsanlar, yerküreyi iyileştirecek tek bir tutum içermeyen ideolojilerin fanatik müridleri gibi, karşı taraf bellediğine/ona böyle belletilene kör bıçaklar savuruyor.

Bir yandan memleketteki mitomani hastalığı, mide bulandıran afilli soyguncular, dünyada çocukların katledildiği uğursuz savaşlar, son hız tüketmekte olduğumuz gezegende sökün eden afetler, ruhuma neşter atıp diseke etmeyi zorunlu kılıyor.

Takvim zamanına göre salgın başlayışından sonraki dördüncü yılımız bitiyor, beşinci yılımız başlıyor.

Eski yılın yeni yıla kavuşmakta olduğu günlerdeyiz.

Hiçbir şey bir türlü bitemeyen o geçmişin kapılarını kapatamıyor, ufukta bir gelecek görüşü belirmiyor.

Gitmemek için kalmak, ölmemek için yaşamaya benziyor.

Sosyalleşmeyi unutmuş sarsaklığım iç dökmeyi unutmuş halim pek yalnız.

Zamanın sonsuzluğuna dayanamayan insanoğlunun icadı olan takvim zamanının yapraklarının yeni yıl zamanına kavuşmasına az kaldı.

Zor bir yıl daha olacak belli ki.

Hölderlin'in şu sözü çınlatıyor kulağımı

"Tehlike olan yerde kurtuluş da vardır."

Duygularımı diseke edip, buluntuları kayıtlayıp notlar almaya başlıyorum.

Belli ki bu diseksiyondan başka bu kara büyüyü bozacak hiçbir şey yok.

Esin Şenol kimdir?

Esin Şenol, lise eğitimini TED Ankara Koleji'nde tamamladıktan sonra, tıp eğitimini Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde 1987 yılında tamamlamış ve aynı yıl Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı'nda Araştırma Görevlisi olarak uzmanlık eğitimine başlamıştır. 

Aynı anabilim dalında 1992 yılında ihtisasını tamamladıktan sonra uzman olarak göreve başlamış, 1995 yılında yardımcı doçent, 1996 yılında doçent, 2003 yılında da profesör unvanlarını almış ve 2009-2013 yılları arasında anabilim dalı başkanlığı yapmıştır. 

1999 yılında Tufts University, New England Medical Center, Boston/MA'da "Kemik İliği Transplantasyon Ünitesi"nde Research Fellow (Araştırma Asistanı) olarak çalışmıştır. Halen kanser hastalarının infeksiyon izleminde konsultan olarak görev yapmakta ve bu konuda araştırmalarını sürdürmektedir.

Prof. Dr. Esin Şenol, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hastalıkları Ve Klinik Mikrobiyoloji Anablim Dalı Öğretim Üyesidir.

Ayrıca bağışıklama ve özellikle erişkin aşılması ile ilgili çalışmalar yürütmekte olup,

Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı bünyesinde Türkiye'deki ilk "Erişkin Aşı Merkezi" kurmuştur. 

2013 yılında KLİMİK (Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları) Derneği alt grubu olarak, Erişkin Bağışıklama Çalışma Grubu (EBÇG) kurmuş ve halen başkanlığını yürütmektedir. 

Ayrıca; Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Etik Komite (2005-2007), Gazi Üniversitesi Akademik Değerlendirme ve Akreditasyon Ofisi (GÜADEK) –Kurucusudur (2005-2007).

Gazi Üniversitesi - Avrupa Üniversiteler Birliği ve Bolonya Süreci Kurucusu (2005-2007) ve 

Febril Nötropeni Derneği Genel Sekreterliği (2005-2011) yürütmüş olduğu diğer görevlerdir.

TTB_Pandemi Çalışma Grubu üyesidir.

ATO Onur Kurulu Üyesi olarak çalışmıştır (2020-2022).

ATO-Yönetim Kurulu Üyesi (2006-2008) olarak çalışmıştır.

Halen T24 ve Birgün Gazetesinde köşe yazıları yazmaktadır.

Yabancı dili İngilizce olup evli, 1 çocuk annesidir.

Dünya Kitle İletişim Vakfı tarafından gerçekleştirilen 31. Ankara Uluslararası Film Festivali (3-11 Eylül 2020) ve 32. Ankara Film Festivalı (4-12 Kasım 2021) Düzenleme Kurulunda yer almıştır.

33. Ankara Film Festivalı (3-11 Kasım 2022) Düzenleme Kurulundadır.

İlgi alanları, sinema, yelken ve edebiyattır.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Sakuralara yürüyorum

Sakuralara yürüdüğüm sabahlar, zihnimden bilincime paragrafını arayan sözcükler, yaşanmışlıkları yoklayan anılar da yürüyor

Hekimlerin odası, sekterlik ve ideolojik körlük

Adanmak üzere yola çıktığınız hastalarınızın sağlığı ile aranıza girmekle kalmayıp sizi yıldıran, dövdüren, sürükleyen bu sisteme karşı direnişimizi, inadımızı sürdürebilmek öyle önemli ki...

Hekimliğe övgü

Ölümlülüğümüzle aramızdaki mesafede, yaşamla ölüm arasındaki köprülerde, dost düşman ayırmayan, kimlik, millet gözetmeyen, bence yerküredeki en kutsal, yaşamsal olan o yemini etmiş hekimler var hep