02 Eylül 2020

2020: 9 maddede Türk bankacılığında milat

Yılın daha 3. çeyreği bitmeden tüm bu yaşananları alt alta konduğunda bile 2020’nin diğer yıllardan farklı bir yıl olma sektörde milat olma özelliği taşıyor

Her alanda olduğu gibi 2020 bankacılık sektörü için de yeni bir milat olduğunda kimsenin itirazı edeceğini sanmıyorum. Milat olması yaşanılan olağanüstü ortam yanında banka ve para piyasasında kamu otoritesinin yeni uygulamalardan da kaynaklandı. Sektörde 2020’yi olağanüstü ve milat yapan ne gibi durumlar olduğuna bakalım.

1. Kamu otoritesi uzun yıllardır arka planda kalırken 2020’de daha fazla ön plana çıktı. 10 Şubat 2020’de 31035 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan Bankacılık Sektörünü direkt etkileyen BDDK Yönetmelik değişikliği ve TCMB Tebliğ ile birlikte Ücret ve Komisyonlardan Kredi masraflarına kadar bir takım düzenlemeler geldi. Bankaların aldığı 2.400 adet olan ücret ve komisyon masrafları 51 adet ile sınırlandı. Ücret ve komisyonlara sınırlamalar getirilerek üst sınırlar kondu. Sık sık benim de yazdığım önemli bir konu hakkında ilk defa ciddi düzenlemeler yapılarak şikâyetlerin de önü alınmış oldu. Artık bankaya giren müşteri hangi hizmet için hangi masrafı ödeyeceği netleşti. Bu durum; vatandaştan, esnaftan, sanayiciden bankaların aldığı keyfi ücret ve komisyonun da önünü almış oldu. Artık, bankalar için de lokantaya girdiğinde ne ödeyeceğini bilmeden yemek yeme devri kapanmış oldu. Yeni düzenlemede bankaların ciddi ücret ve komisyon kaybı yaşayacağı tahmin edilmekle birlikte 2. Çeyreğe somut olarak yansıdığı ve yılın ilk yarısında 4 milyar TL ücret ve komisyonlarda kayıp görüldü. 2019 yılındaki 106 milyar TL ücret ve komisyon gelirini yakalamaları çok zor. Asıl yansıma 3. ve 4. Çeyrekte olacağını yıl sonuna kadar 2019’a göre bankaların 15-20 milyar TL bu alanda kar kaybı yaşayacaklarını düşünüyorum.

2. Kredi takip süreleri 90 günden 180 güne çıktı. Bankalar üç ay boyunca taksit ya da kredi ödeme tutarını ödemeyen tüketici, esnaf ve sanayisi kredilerini yasal olarak takibe atıyorlardı. Fiili durumda esnaf ve sanayici kredilerini yapılandıran bankalar genelde vatandaşın kredilerini takibe atıyorlardı. Covid-19 tedbirleri kapsamında kredi takip sürelerinin uzaması bankalara ciddi bir yük oluşturduğu gibi bu sürenin bitmesi ile takip rasyolarının da arttığını göreceğiz. Halen bankaların takip tutarı 150 milyar TL ve % 4,35 seviyesinde olmasına rağmen bu oranın düşmesinde son çeyrekte kredi hacmin artmasını ve takip sürelerinin 180 güne çıkarılmasının ciddi etkisi oldu.

3. 2019 Ekim ayında kararname ile kurulan ve 2020’de yapılanmasını tamamlayan SEDDK – Sigortacılık, Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu kuruldu. Yıllardır bankaların şikâyet konusu olan keyfi sigorta şikâyetleri BDDK tarafından banka ürünü olmadığı, Hazine’nin baktığı nedeni ile şikâyetler ortada kalıyordu. Bizim de sık sık gündeme getirdiğimiz bu tür şikâyetler için artık bir muhatap oluşturuldu. Bu sayede Bankaların keyfi (Kredi Limit Sigortası, Kredi Sigortası, Emekliye İşsizlik Sigortası gibi) uygulamaları da kontrol altına alınacak.

4. Aktif Rasyosu (AR) uygulaması başladı. 2019 yılında bankalar kredilerde sert frene basarak durma noktasına geldi. Zira dolar bazında 2019 yılında özellikle yerli ve yabancı sermayeli bankalar küçülme trendine girdi açığı kamu bankaları kapamaya çalışsa da piyasaya kredilerde durma noktasına geldi. 2019 yılında bankalar 50,9 milyar dolar mevduat artışına karşılık; kredilerde sadece 1 milyar dolar büyüdüğü ortaya çıkması şikâyetlerin yersiz olmadığını ortaya çıkardığı gibi; kamu otoritesini de ciddi rahatsız etti. Bankalar 2020 ilk iki ayında piyasaya hızlı başlamasına rağmen özellikle 2020 Mart ayında Covid-19 sürecinin başlaması ile birlikte kredilerde tekrar sert bir fren yaptı. İlk şokun atlatılması ile birlikte TCMB diğer Merkez Bankaları gibi “Genişleyici Para Politikası” uygulamasına geçmesi ile birlikte Hazine’nin de desteği ile Kamu Bankaları aracılığı ile hızlı bir kredi genişleme stratejisine geçti. Özel ve yabancı bankaların bu kredi büyüme sürecine uzak durunca Kamu Otoritesi de Aktif Rasyo (AR) formülü ile karşı hamle yaptı ve bu rasyonun altında kalan bankalara ceza uygulaması getirdi. Gönülsüz de olsa Yabancı ve Yerli Bankalar bu rasyoyu tutturmak için Piyasaya dönerek özellikle TL Kredi verme süreci yaşandı. Bu süreçte kredi faiz oranları da hızla düştüğü görüldü. Kamu otoritesi bu ortamda zorunlu karşılık oranları ile de oynayarak bankların piyasada tekrar aktif oyuncu olmaya teşvik etti.

5- Swap işlemlere sınırlamalar geldi. BDDK tarafından Şubat, Nisan ve Ağustos aylarında sık sık SWAP işlemler ile ilgili düzenlemeler uygulamaya kondu. Genelde spekülatif işlemler ve piyasa bozucu işlemler ile ilgili kısıtlamaya yönelik girişimleri bazı bankaları rahatsız etmesine rağmen kamu otoritesi geri adım atmadan kararlılık ile kararının arkasında durması bu alandaki işlemleri daralttığı gibi benzer mesajlar İngiltere merkezli finans kuruluşlarına da verildi. Hazine işlemlerinde engeller ile karşılaşan bankalar gönülsüz de olsa piyasaya dönmek zorunda kaldı.

6- Konut Kredi Faiz oranları % 0,64 oldu. Kamu bankaları Konuk kredi faiz oranlarını aylık % 0,64’e indirince yerli ve yabancı sermayeli bankalar da bu süreçten pay almaya çalıştı. Konut piyasasına yaratılan psikolojik ortamda gelen ciddi bir hareketlilik geldi ve ilk altı ayda konut kredilerinin ivmesi ile zirveye ulaştığı Haziran ayında 190 bin konut satıldı. 2019 Haziranında bu sayı üçte biri sadece 61 bindi adetti. 2020 ilk altı ayda ise 624 bin konut satıldığı görüldü. Ortada satışlar iyi idi fakat ufak bir sorun vardı. Vatandaş 2. el konutu tercih ediyordu. Hoş bunda fırsatçı müteahhitlerin hızlı bir şekilde stok konut fiyatlarının da artırmasının etkisi vardı ama Haziran ayı sonunda görüldü ki, satılan 624 bin konutun sadece 197 bini sıfır konuttu. 197 konut bile geçmiş yılların ilk yarı ortalamasının altında kaldığı görülünce 2. el konut faiz oranları artırıldı ama geç kalınmış konutu alan almıştı. Daha sonra da zaten bankaların ayrıldığı kaynak tükendi ve bir konut macerası da böylece son buldu.

7.Cezalar. 2020 Ocak ayında QNBFinansbank Rekabet Kurulu’ndan 7,8 milyon TL’lık ceza yedi. Uzlaşma ile 5,8 milyon TL cezada el sıkıştılar. Temmuz ayı bankalara cezalar yaz yağmuru gibi geldi. Akbank Koronavirüs kapsamında alınan tedbirlere aykırı işlemler yapması nedeni ile BDDK tarafından 155,5 milyon TL para cezası yedi. Temmuz ayında BDDK tarafından müşterilerden gelen şikâyetler nedeni ile 7 bankaya toplam 204,6 milyon TL ceza verdi. Yine Temmuz sonunda BDDK tarafından 2 bankaya Aktif Rasyosu (AR) tutmadığı gerekçesi ile HSBC’ye 180 milyon TL; Albaraka Türk’e 20,6 milyon TL ceza verildi. Cezalar bankalar ile sınırlı kalmadı. 2020 Ocak ayında Hazine ve Maliye Bakanlığı Sigortacılık Genel Müdürlüğü Sigortacılık Kanununa aykırılık nedeni ile bir Bankaya 15 gün sigorta aracılık faaliyetini durdurup, 94 milyon TL ceza verdi. Başka bir bankaya sigortacılık faaliyetlerindeki uygunsuz işlemler nedeni ile 187,1 milyon TL ceza uygulandı. Bu cezalardan başka 2020 yılında 5 sigorta şirketine 2020 yılı içince çeşitli cezalar verildi.

8. Rekabet Kurulu baskını: 2020 Ocak ayında Rekabet Kurumu denetçileri yaklaşık 20 banka genel müdürlüklerinde üst yöneticilere ait bilgisayarlar dataların yedeklerini aldı. Ne aradıklarını tahmin etmek zor değil. Piyasa bozucu yazışmalar; bankalar arası üst yönetici transferlerinde data hırsızlığı olup olmadığı ve mail hareketleri hiç kuşkusuz. Etik kuralları çerçevesinde çalışması gereken kurumların başında Bankalar geliyor. Benzer bir çalışmayı daha önce 12 bankaya yapmış ve milyonlarca lira cezalar kesmişti. Bu sefer işin para cezası ile sınırlı kalmayıp “basiretsiz tüccar” sıfatı ile üst yönetime yaptırımlar gelir ise şaşırmam. Rekabet Kurulu 19 aylık inceleme sonunda 2017’de 13 banka hakkında benzer suçlar ile inceleme yapmış 8 bankaya ciddi para cezaları kesmişti. 2017 cezasındaki karar galen Rekabet Kurulunun sitesinde mevcut olup banka GMY’lerin “akşam buluşup bir kahve içelim, şu faizleri konuşalım” şeklinde rekabet bozucu diyalogları raporda yer almıştı.

9. TCMB ve kamu bankaları türev piyasalarında daha fazla yer aldı. Piyasaları kontrol altında tutmaya kararlı olan Kamu otoritesi TCMB ve kamu bankaları aracılığı ile piyasa işlemlerinde daha fazla rol oynamaya başladığı görüldü. Alışılmışın dışındaki bu durum bankaların da kamu otoritesine karşı ters pozisyon alma ihtimaline karşı geri adım atmalarına neden oldu ve türev ve piyasa işlemlerinde işlem hacmini ister istemez daralmasına neden oldu.

Yılın daha 3. çeyreği bitmeden tüm bu yaşananları alt alta konduğunda bile 2020’nin diğer yıllardan farklı bir yıl olma sektörde milat olma özelliği taşıyor. Genişlemeci para politikasının sonlanması ile birlikte önümüzdeki dönemde sektör açısında ciddi sorunlar da içinde kendini saklıyor. Zira ertelenen kredi takip dosyalarının ne kadar olduğu, ne kadarının kanuni takibe gideceği, kısa sürede özensizce dağıtıldığını düşündüğüm bazı kredilerin nasıl tahsil edileceği; konut kredilerinde tekrar durgunluğun başlaması ile bu alandaki hareketliliğin de durması etkisi ile yeni sorunlar sektörü bekliyor. Konut projesi yapıp yasal olarak sorumlu olmalarına rağmen bugüne kadar bankalara yansıtılmayıp dondurulan “yarım kalmış projelerde” bankalara maliyetleri henüz dillendirilmiyor. Diğer taraftan işsizlik oranlarının artma olasılığı, hane halkı gelirinin düşmesi ile tüketici kredileri ve kredi kartlarındaki şişme bankaların çözmesi gereken alanların başında geliyor. Zira vatandaşın 2019 sonunda 580 milyar TL olan tüketici kredileri ve kredi kartı borcu 21 Ağustos 2020 itibarıyla 200 milyar TL artarak 777 milyar TL düzeyine gelmiş durumda. Üstelik bunun 124 milyar TL’lik kısmı kredi kartı borçlarından oluşuyor. Mevduat tarafında 2018 başında yüzde 37 olan dolarizasyonun yüzde 52-55 arasında dolaşması da bankaları rahatsız eden alanlardan biri. Bu durumun piyasalara “Güven” vermeden çözülemeyeceği de biliniyor. Önümüzdeki dönemde durgunluk, enflasyon, işsizlik sorunlarını Covid-19 tehdidi altında çözmemiz gereken sorunların başında geliyor ki bu bankalar için de ileriye yönelik belirleyici ana unsurlar olacaktır. Hangi bankanın bu süreci daha iyi yöneteceği ise üst yönetimin deneyim ve stratejisine bağlı olacaktır.