-Apokalips, umm…, nasıl diyorsunuz?
- Biz ‘Kıyamet’ diyoruz Türkçe’de. Siz EPOCH-ECLIPSE de diyebilirdiniz?…
Korkmayın, kötü bir laf değil, KIYAMET, KIYAM’dan gelir.
Namazda mesela, ayakta durmak anlamında kullanılır, bir de ayaklanma, başkaldırma, karşı gelme anlamında.
DURUŞ; yeniden diriliştir.
Apokalips ise, açığa çıkarmak, üstünü açmak, açmak anlamına gelir, kelime itibariyle. Dilbilimsel olarak Apo-kalyptein’den gelir.
Apo: dan-den, kalyptein: kılıf, örtü, kapak, giz kök demektir.
Epoch, eclipse ve calypso kelimeleriyle de ilintilidir.
Epoch: Yeni bir çağın başlangıcı, zamanda bir durma anlamlarını içerir.
Eclipse: Tutulma, Calypso ise Odisey destanındaki mitolojik karakter, saklı ve saklayan peridir…
Babil kulesi yıkıldığından bugüne, sesler farklı olsa da sözler aynı ‘anlam’ı taşır, en kökünde…
Öngörülemeyen DURUŞ
Bir Gün geçenlerde Renault ve Tofaş direnişini:
‘’İşçilerinizin grevine 'öngörülemeyen duruş' diyen saçma kurumsal dilinizle size sesleniyoruz:
İşçiler, hakları için direniş ‘set ediyor’, bakalım ‘handle edebilecek’ misiniz?’’
… manşetiyle gördü, OYAK’ın açıklamasının Amerikanca’dan çevirilmiş Türkçesine ithafen.
Gün içinde OYAK Renault'dan eylem sonrası ilk açıklama geldi:
"15 Mayıs saat 00.00 itibarıyla Bursa’da kurulu bulunan OYAK Renault Otomobil Fabrikası'nda, önceden (bir sonraki kelimede bunu zaten bilecektik, but you know…) öngörülmeyen bir DURUŞ yaşıyoruz.
Bu DURUŞ, yürürlükte bulunan mevcut iş yasalarına ve ilgili mevzuat hükümlerine uygun değildir.’’
Neden öngörülemedi?
Acaba mevzuat işçi haklarına uygun mu değildi, o muydu önceden görülemeyen?
Mesela işçiler fazla fazla çalıştırılıyor ama mesaiden gerekeni alabiliyor muydu?
Buna iki sene sonra sözleşilmemiş bir vadeye 1 yıl daha fazla dayanmak zorunda olacaklarını biliyorlar mıydı?
OYAK sözleşilmiş mevzuatın bir yıl daha onaysız bir şekilde dayatılmasının aykırı bir EYLEM olduğunu düşünmüyor muydu?
Neden öngörülemedi?
‘’OYAK Renault yönetimi, şirketi ve çalışanları korumak ve normal çalışma düzenine dönmek için çeşitli EYLEM planları uygulamaya almaktadır. ‘’
Durun bir dakika!
EYLEM derken?
Öngörülemeyen DURUŞ! (İşçilerden)
EYLEM planı! (OYAK’tan)
İşte, dünya tersine döndü. Hakikat kelimelerle gizlenmiyor. Her şey apaçık ortada!
Duruş var, giz yok; kıyam yani, apokalips yani.
Peki işçiler DURUŞ benimserken, İşletme EYLEM planı yapıyor, mevzuatta bu var mı?
Ya da onu boşverelim, bir eylem mevzuatı var mı?
Müzakere edilecek bir DURUŞ var mı?
‘’An itibarıyla fabrikanın içinde ve dışında toplanmış bulunan yaklaşık 2 bin 500 çalışanın, işbu eylem Türkiye'de yürürlükte bulunan yasalara uygun olmamasına rağmen OYAK Renault yönetimi eylemde bulunan iş arkadaşlarına su ve yemek dağıtma kararı almıştır. Şirketin pozisyonuna uygun olarak yürürlükteki toplu iş sözleşmesinin içeriği hakkında bir müzakere yürütmüyoruz"
Bir müzakere mevzuatı var mı?
Bilmiyorum ama mevzu açık arkadaşlar, işletme erdemli ve asil bir DURUŞ sergiliyor.
Kendisini zarara sokan bu EYLEM’e rağmen ona doğru yardım elini açıyor. Uzlaşmak gibi bir niyeti ya da uzlaşamamak gibi bir korkusu olduğundan değil! Asla!...
Saflığından yapıyor, iyiliğinden yani…
Hem de …‘Bak, bana güvenmedin sendikalara gittin de, ihanetine rağmen yine de sana bağrını bir ben açıyorum, sözünü bile etmiyorum’ …edasıyla.
İşte! Dünya tersine döndü!
İşte koptu kıyamet!
Sahi kim set ediyordu bu DURUŞ’u?
Tuhaf bir satranç oyunu değil mi?
Sizce bu kez Şah mat mı? Ya da mat şah mı?
Olabilir, matematik gidersek her şekilde ya şah mat ya mat şah, ikisi neredeyse aynı şey, ama belli ki çetin olacak.
Ortalıkta Deccaller AntiChristler, Kuranlar, Kudüsler uçuşuyor malum…
Geçen Obama şöyle bir şey söylemiş:
‘’Bu hafta Michele Bahcmann benim İncil’de bahsedilen kıyameti getiren kişi olacağım kehanetinde bulundu. Şimdi bu tarihe geçecek bir icraat olmaz mı? Lincoln, Washington bile bunu becerememişti.’’
Varsın olsun, doğru söylemiş.
Kimin şah kimin mat olacağı kıyamdan dirilene bağlı.
Artık İşçiler sendikaların da kim olduğunu biliyor, peki direnenin, direndirenin ne olduğunu biliyor mu?
Asıl bundan ne haber?
Doğu Perinçek bugün direnişi kaleme almış.
Ben yine de acele etmeyelim derim.
Arada sırası mıydı diyorum, arada bu mahşer günü gelene kadar neredeydik diyorum, susuyorum.
Tekel direnişini hatırlamadan edemiyorum.
Öte yandan WWI Renault tanklarını da hatırlıyorum.
Tahrir direnişinin Gezi gibi tetiklendiğini, direnişe sanayinin yardımlarını (ki sanayinin yüzde yetmişten fazlası Mısır ordusuna aittir), Koç grubunu hatırlamadan edemiyorum.
Öte yandan Suudiler Pakistandan nükleer alıyormuş.
Kürdistan devletini görmeye ömrümüz yetecekmiş.
Mursi, ki önceki yazımda kim olduğunu yazdım, asılacakmış.
İşte bütün bunları düşünmeden edemiyorum.
Açıklamada, durumun gidişhatı hakkında kamuoyuna bilgilendirmelere devam edileceği duyurumuş.
Duyursunlar, öğrenelim.
Kıyametten bir halk dirilir belki, kimbilir, lakin halktan güç dirilecekse aman şiddet olmasın, çok sakat hareketler bunlar, ortalık karışmasın.
Benimkisi kelime oyunuydu en kötü.
Siz varın gözlerinizi açın, kulaklarınızı iyice açın, sonra da yüreğinizi hakikate açın, o vakit şah mat olur, oldu, bilin…
Bir de tersine döndü demişken dünya; Hakan Aksay’ın yazısı’nı okudunuzmu?
Okumadıysanız iyi gider.
Müthiş zekice meltem gibi bir mizahla asılan suratlarınıza bir ümit tebessümü eser.
‘’Bir başkan hatası, bir hırsız hatası, bir polis hatası, bir aşk hatası, bir hayat hatası…’’
‘’Aksiyon, macera, tutku, hırs; bu yazıda ihtiyacınız olan her şey var.’’
‘’It’s outstanding!
‘’Gülümseyeceksiniz, belki de herşey yolunda."
‘’Güzel günler göreceğiz, kolay olmayacaksa da inanç şart.’’
@ErenTopcu_