Size iyi haberlerim var!
Kimsenin Esad’ı devirmek gibi bir derdi yokmuş; inanmazsınız, yanlışlıkla olmuş.
Bir cümle, basit bir cümlecikmiş olayı buraya getiren. Yanlışı kurtarmak için söylenen yalan misali, ağızdan bir defa çıktı mı? Vay halinize! Ha bire bir birine dolanır, içinden çıkılmaz bir arapsaçına döner ya hani, işte öyle.
Ciddiye almıyorsunuz; alın.
Sabah erken Amberin Zaman paylaşmış; Mc ClatchyDC’de bir makale;
‘Sihirli sözler’: Suriye krizinde bir basit cümle ABD’nin başına nasıl dolandı?
Uçaktan indim bekliyorum; akrabamın numarasını almamışım, günlerden cumartesi, annem telefonu duymuyor, uyanacak beni arayacak, en iyisi okuyayım.
“Obama Esad’a “koltuktan in” diyeli dört yıl oldu. Şimdi politikacılar ABD’nin hiçbir zaman Esad’ı devirmek gibi bir niyeti olmadığını itiraf ediyor.”
“Cehalet, yanlış hesap, ‘tarihin doğru tarafında durma’ arzusu”
Uuu! Çok enteresan olmaya başladı, heyecanlı; daha dün oturup koca makale derlemişim, seyahate çıkar ayak, bir yere ayrılmayın.
Hannah Allam kaleme almış makaleyi. Senaryonun sinopsisini geçeyim:
2011; Suriye’de gerilim tırmanıyor; Beşar Esad’ın bir zamanlar dokunulmaz rejimi sallanıyor. Obama yönetiminde de tartışma tırmanıyor; senatörlerin bir kısmı müdahaleye karşı, bir kısmı “Bir şey yap, ne yaparsan, yeter ki bir şey olsun!” diye çırpınıyor. Avrupa, Arap ortaklar, onlar da sıkıştırıyor; sembolik bir hamleyle –hevesli bir vurguyla- ; “Şam’daki rejim değişikliğine katalizör oluruz” de!
Aşk yaşayamayan en iyi arkadaşların kız arkadaşlarının ilişkisini kurtarmak için üstlerine vazife olmayan çırpınışları gibi -iyi niyetlidirler, değillerse bile kendileri de bilmezler-, öyle tınlıyor değil mi? Ama böyle.
Bir ay süren istihbarat haberleşmeleri -ve değerlendirmeleri-, meselenin hukuki yönü incecik elenip sıkıca dokunduktan sonra, Beyaz Saray Obama’nın 18.2011’de ele alacağı bir durum tespiti yapıyor; barışçıl direnişçilere karşı rejimin ‘acımasız gaddarlığı’ndan dem vuran bir girizgah sonrası işte o cümle geliyor:
“Suriye halkı aşkına, Başkan Esad’ın kenara çekilme vakti gelmiştir”
Başdanışmanlar ‘sihirli sözler’ diyor, Ortadoğu uzmanları; “oldu bil!”
Ama olmuyor…
Velhasıl bugün buradayız, iç savaşın beşinci yılındayız. 220.000’in üzerinde can kaybı, git gide daha da kestirilemez bir kaosa sürüklen Ortadoğu, yarısı çocuk olmak üzere 4 milyon; II. Dünya savaşından bu yana en büyük mülteci krizi; içinden nasıl çıkılacağı belirsiz bir gidişat.
Yanlıştan dönmemenin kötü tarafı arapsaçıydı -halkla ilişkilerde-; işin bir de iyi tarafı var ki, “benim suçum” diye özür diliyor hakikate dönüyorsun bitiyor. Lakin bu işin öyle böyle özrü yok. Halklarla, insanlıkla, kanla ilişkiler bunlar.
Peki ne olacak?
İşin aslı Amerikalı diplomatlar Esad’ın devrilmesini istemiyormuş, ancak işin bir yiğitlik boyutu var, koskoca ABD başkanının saygınlığı var, düşünsenize Süpermen işi yüzüne gözüne bulaştırmış, özür diliyor. Bir daha kim seyreder?
En iyisi bir arkadaşa “aslında çok pişmanmış” dedirtmek. Televizyon programlarında şaka yapıyorlar ya; ‘aramızda kalsın’ diye; o hesap.
Kısa kesip bağlayayım, sendika.org’a derlediğim makalenin bir kısmını yapıştırarak:
Nükleer anlaşmasından bu yana uluslararası diplomasi trafiği çok hızlandı. IŞİD’e karşı Koalisyon ve İran anlaşması birbirine göbekten bağlı. İran anlaşmasına dair ABD’nin içinde bir güvensizlik, Koalisyona karşı dışında başka güvensizlik var.
Peki, bunca kaygı varken Koalisyona nasıl ve neden böylesine destek var? Dört yıldır Suriye’nin yanında duran Rusya ve İran ve Çin ne öngörüyor?
Bunların cevabını önümüzdeki günler belirleyecek fakat bugün gözle görülür olan bir takım ekonomik açmazlar olduğu. Çin yuanı henüz devalüasyon gördü. Suudi Arabistan’ın petrol fiyatlarını kırması, diğer yandan Ukrayna sebebiyle uygulanan yaptırımlar Rusya’yı hem petrol hem de doğalgaz alanında sıkıştırmıştı. İran ise nükleer anlaşmasıyla yaptırımdan kurtulduğu gibi belki de başka bir yaptırım altında kaldı. Fakat belki üçlü için durum çok da karamsar değil.
2014’ün 11 Eylül’ünde John Kerry ve Kral Abdullah’ın görüşmesinin ardından Suudi Arabistan’ın petrol fiyatlarını kırması 2015 itibariyle ABD’yi öngörmediği bir finansal krize sokmuştu, tabiri caizse ABD bindiği dalı kesmiş olmuştu. İran anlaşması üzerine Katar’ın Avrupa’ya doğalgaz yolunu tıkayan Suriye rejiminin devrilmeme ihtimali üzerine dünyanın bir numaralı petrol üreticisi Suudlar petrolün fiyatını daha da düşürmekle kalmayıp, iki numaralı üretici Rusya ile görüştü ve Kral Salman ve Putin 10 milyar dolarlık bir anlaşmaya imza attılar. ABD için krizin büyüyeceği ve bunun küresel piyasalara da yansıyacağı öngörülüyor. Öte yandan İran, Rusya ve Suriye arasında basına fazla yansımayan bir görüşmeler trafiği de var. Lavrov geçtiğimiz salı günü Suud dışişleri bakanı Adil El-Cubeyir ile Suriye ve IŞİD sorununun çözümü için görüştü, görüşmenin olumlu geçtiği yazıldı. Görüşme öncesinde Lavrov Putin’in IŞİD’e karşı Kürt milisleri, Suriye’yi ve Irak’ı da kapsayan ‘gerçek’ bir koalisyon istediğini iletmişti.
Suriye Başbakanı Wael Nadir Halki geçtiğimiz ay, “ABD önderliğindeki koalisyonun IŞİD mevzilerine düzenlediği saldırıların verimsiz olmasının bir sebebi de Suriye ile koordinasyon halinde yapılmamış olmasıdır.” demişti.(1)
Suriye dışişleri bakanı Halid El-Muallim İran’a yaptığı bir ziyaret sırasında IŞİD ile savaştaki çabaların Şam ile koordinasyon içinde olduğunu, Suriye’nin çabaları desteklediğini söyledi.
BM Rusya elçisi Vitaly Churkin ise “IŞİD’e karşı mücadelede ABD ve diğer batılı ülkelerin Suriye ile işbirliği konusundaki isteksizliği uluslararası terörle mücadele çabalarının etkinliğini zayıflatmaktadır” dedi. Rus elçiye göre özellikle ABD ve Suriye ile işbirliği yapmak istemeyen diğer batı ülkeler sebebiyle uluslararası toplum konuyu saptamak konusunda fikir birliğinden yoksun. Churkin: " Batılı meslektaşlarımız IŞİD’e karşı ortak mücadelede Suriye ve Irak'taki terör tehdidi üzerinde durulması gerektiğini kabul edemiyor." diyor.
Bu aşamada Rusya, İran ve Obama yönetimi arasındaki yakınlaşma Suriye için nasıl sonuçlar doğuracak? Öngörüldüğü şekilde IŞİD Suriye’de iyice güçlenir ve hatta Suriye’yi devirirse, Rusya kibarca; “IŞİD’i temizlemek önceliğimizdir” diyerek “Suriye artık müttefikimiz değildir” demiş mi olacak, yoksa Obama’nın öngördüğü üzere ‘diplomatik’ bir çözümle Suriye’nin Körfez ülkelerine tavizler vermesi, ABD’nin Kürt sorununu masada çözmesi, IŞİD’in gerçekten temizlenmesi mümkün müdür? Neden olmasın, bütün dünya buna inansa?
Göreceğiz, yeter ki mümkün olduğunca erken ve kansız olsun.
Yalnız ABD bu, Süpermen… Sıradaki diktatör kim olacak?
@ErenTopcu_