Başlık önceki gün oynanan maça gönderme, fakat yazıdaki maçın ülkeleri Türkiye ve Mısır, sahaları Gezi ve Tahrir, takımları Çarşı ve Ultras.
Futbol konusunda pek de çok şey bilmeyen ben, size önceki günkü maçtan ziyade bir direniş gücü olarak futboldan söz edeceğim. Razıysanız buyrun.
http://www.youtube.com/watch?v=ex8-KA6tlHM
Mısır gezisinden sonra netlikle görüyorum ki, Arap Baharı ülkelerindeki direnişlerle Gezi direnişinin ilerleyişi birbirine benziyor. Pek çok benzerlik sıralanabilir, fakat dünkü derbideki görüntülerin Mısır, Port Said maçına olan benzerliğinden yola çıktığım bu yazıda Ultras, Çarşı ve bu iki karşılaşmadan uzaklaşmayacağım.
Çarşı Ultras’a karşı
Çarşı’yı hepimiz tanıyoruz, bilmeyenlerimiz de Gezi boyu tanıştı. Bir de Ultras’la tanışın ve bakın Çarşı ve Ultras benziyor mu?
Ultras’ın Mısır’da belirişi 2005 yılında iki ayrı çizgi halinde başlıca iki Kahire takımı ile başlıyor: Ultras Ahli (El Ahli taraftarları) ve Ultras White Knights ( El Zamalik taraftarları)
Ultras Başlangıçta belirgin bir politik çizgide değilse de ortak idealler ve ortak bir söylemle, medya, polis, klüp başkanları, UEFA ve futbolun ticarileştirilmesini kapsayan otorite karşıtı bir duruşa sahip.
Eğlence olsun diye kavga çıkaran holiganlardan değil bu çocuklar, takımlarıyla gurur duyuyor, klüpleri ve takımlarına saygı bekliyorlar. Onların şanını korumak için tüm vakitlerini, emeklerini ve neredeyse herşeylerini feda etmeye hazırlar.
Ultras hakkındaki en yetkin kitabın yazarı Beşir* onu ‘sahibini ele geçiren ve bir yaşam biçimi haline gelen ruh’ diye betimliyor.
Maçlarda polise baş kaldırmak ve sokaklarda polisle çatışmak dışında vukuatları olmuyor. Kahire’nin ACAB graffitileri Ultras’dan soruluyor ama politik bir amaçları yok önceleri.
Bir söylenene göre politik arenaya ilk ciddi girişleri, Mısır Devrimi’ne de önayak olan olayla; 2010’da İskenderiye’de Halid Said isimli gencin polis tarafından işkenceyle öldürülmesi üzerine yapılan protestolara katılmalarıyla gerçekleşiyor.
Cairo United
Gezi boyunca belki de en çok Çarşı’nın birleştirici gücünden etkilendik. En iflah olmaz taraftar kitleleri taraf olmayı bırakıp onların önderliğinde tek yumruk, ‘İstanbul United’ oldu.
Ultras Ahli ve Ultras White Knights da ezeli iki rakip olmalarına rağmen, Tahrir Devrimi’nde rejime karşı güçlerini birleştirmeye karar veriyorlar.
Sokak kavgaları ve polis müdahalesinde deneyimli bir grup olarak Ultras, 2011 Tahrir Devrimi’nde Gezi’nin Çarşı’sı gibi aktif olarak rol oynuyor, polis karşısında en ön saflarda o yer alıyor.
Devrimden üç gün önce, 22 Ocak’ta Youtube’a yüklenmiş bir videodan söz ediliyor; video, Ultras Ahli ve Ultras White Knights’ın polisle çatışma görüntüleri eşliğinde, gösterilere katılacaklara polisten korkmalarına gerek olmadığını, onları koruyacak, polisle çatışmakta deneyimli gruplar olduğunu söylüyor.
Buna ek olarak Ultras üzerine kitabın yazarı Beşir, bundan bir süre önce oynanan maçta ‘Tunus, Tunus!’ tezahüratlarıyla polise verilen gözdağını işaret ediyor.
Tüm bunlarla birlikte her iki Ultras da Facebook sayfalarında hiçbir politik görüşe sahip olmadıklarını ya da politik bir grupla ilişkide olmadıklarını, yalnızca spor grupları olduklarını ve iddia edilenin aksine 25 Ocak’taki gösterilere katılmayacaklarını belirten bir beyanatta bulunuyor ve üyelerinin bireysel katılımlarında özgür olduklarını ekliyor.
Devrim’in üçüncü gününde, Tahrir’e develer ve atlarla palalı adamlar girdiğinde, onlara karşı ön sırada Ultras’ın savaştığı söyleniyor.
Beşir, burada yine dikkatli olunması gerektiğini söylüyor. Ultras’ın devrim süresince hatırı sayılır sayılarla gruplar halinde devrime katıldığını, fakat belirişlerinin kısa süreli olduğunu, sokak kavgalarının sıklıkla Müslüman Kardeşler tarafından da körüklendiğini belirtiyor.
Nihayetinde protestolar ve devrim süresince arkadaşlarını peş peşe kaybeden Ultras, dişe diş, kana kan bir üslupla git gide politize oluyor ve Ordu karşısında kalabalıkları arkasına katan aktif bir direniş gücü haline geliyor.
Port Said Katliamı ve İstanbul derbisi
2012 Şubat’ının ilk günü, Mısır’ın Port Said şehrinde El Masri ve El Ahli takımları arasında Prömiyer Lig maçı oynanıyor. Bir anda taraftar sahaya iniyor. Oyuncular can hıraş kaçışırken polis biber gazı ile sahaya müdahale ediyor. Bu olay sonucunda 70’ten fazla kişi ölüyor ve 1000’in üzerinde taraftar yaralanıyor.
Olay Tahrir devriminde develi ve baltalı kişilerin Tahrir’e daldığı ve Ultras’ın aktif olarak karşı koyduğu günün yıl dönümünde gerçekleşiyor.
Katliamın peşinden beş gün boyunca protestolar sürüyor ve onlarca şehit daha veriliyor.
İlginçtir, dünkü derbideki gibi Port Said maçında da taraftarlar, standart güvenlik protokolünün aksine güvenlik aramalarının içeriye silah sokulabilecek kadar seyreltildiğini belirtmişler.
Bu olayda daha şaibeli durumlar da var, polis iyice kızışıncaya dek olaya müdahale etmemiş ve her nasılsa stadyumun kapıları kilitlendiği için taraftarlar olaydan kaçamamış.
Katliam sonrasında Ultras El Ahli, karşı duruşlarından ötürü SCAF (Supreme Council of the Armed Forces - Mısır Silahlı Kuvvetleri Meclisi) tarafından özellikle hedef alındıklarını ifade etmiş.
Çok şükür önceki günkü derbide olay büyümediği gibi kayıp da yaşanmadı. Türkiye kıvamıyla, insanıyla, yapısıyla tabii ki Mısır’dan farklı ama bu olayların oraya sürülmediğini göstermez.
Neredeyse karmaşaya çanak tutuluyor diyesi geliyor insanın. Gezi’nin kaleleri birer birer itibarsızlaştırılırken, her şeye rağmen bir tür sağduyu, olayları başka türlü atlamamızı sağlıyor, fakat olaylar ve taraflar arasındaki benzerlikler her yönüyle düşündürücü.
İplerle kimin oynadığını görmek güç, dilerim ki evdeki hesap Çarşı’ya uymaz.
Twitter: @erengezi
* Muhammad Jamāl Bashīr a.k.a. Gemyhood.
The Ultras Book: When the Crowds Proceed Beyond the Boundaries
of Custom