14 Kasım 2022

Enflasyon düzeltmesini ertelerken neyi ihmal ettik, iş insanlarının talepleri haklı mı?

Yıl içinde yapılan ücret artışlarına paralel olarak vergi dilimleri ayarlanmadığı için artışların önemli kısmı vergiye gitti/gidiyor. Ücretlere ilişkin vergi tarife yapısı acilen değiştirilmeli. Dilimler arasındaki mesafe açılmalı. Özetle enflasyondan devlet kazanıyor!

Değerli okurlar, hatırlayacaksınız, 2021 yılı sonları ile 2022 yılı başlarında enflasyon muhasebesi/düzeltmesi konusu çok tartışılmıştı.

Bu tartışmaların sonucunda enflasyon muhasebesinin 2023 yılı sonuna ertelenmesine karar verildi, bu ertelemeye o dönemde yoğun bir destek verilmişti. Ancak zamanla 2022 yılında ortaya çıkan enflasyonist kârlar üzerinden vergi ödendiği eleştirisi pek çok kişi ve kurum tarafından dile getirilmeye başlandı.

Gerçekten de 2022 yılında, satış gelirleri enflasyon ve kur artışı nedeniyle yüksek çıkarken; 2021 yılında oluşan maliyetlerin nispeten daha düşük kalması sebebiyle kâr rakamları nominal olarak çok yükseldi. Bu durum doğal olarak enflasyonist kârlar üzerinden çok yüksek vergi ödenmesine yol açıyor. Bu nedenle 2022 yılında kurumlar geçici vergi tahsilatında önemli artışlar görüyoruz.

Gerçek olmayan fiktif kârlar üzerinden vergi ödüyoruz” diyerek birçok kişi ve işveren örgütü (başta TOBB), kamuoyuna enflasyon düzeltmesinin 2022’den itibaren uygulanmasını isteyen açıklamalar yaptılar/yapmaya devam ediyorlar.

Enflasyon düzeltmesinin ertelenmiş olması normalde genel olarak özel sektörün lehinedir, çünkü ülkemizde özel sektör faaliyetlerini esas itibariyle kredi ile yapar, yani öz kaynakları düşüktür. Bu durum enflasyon kazancı elde etmelerine neden olur. Eğer enflasyon düzeltmesi ertelenmeyip vergisel sonuç doğuracak şekilde uygulanmış olsaydı, özel sektörümüz enflasyon kazançları üzerinden gelir/kurumlar vergisi ödemek zorunda kalacaktı.

Ancak enflasyon düzeltmesinin diğer etkisi ihmal edildiği için iş dünyasının haklı tepkilerine tanık oluyoruz. Bu etki enflasyon düzeltmesi yapılamadığı için vergiye tabi kazancı etkileyen satış maliyetlerinin Yİ-ÜFE ile endekslenememesi, yani güncellenememesidir.

Gayrimenkul ve diğer amortismana tabi iktisadi kıymetlerde bu sorun geçici ve sürekli yeniden değerleme uygulamaları ile önemli ölçüde ortadan kaldırılırken, stoklar ve iştirak hissesi gibi amortismana tabi olmayan iktisadi kıymetler bakımından devam ediyor.

Esasen enflasyon düzeltmesi ertelenirken, yeniden değerleme kapsamına girmeyen stoklar ve iştirak hisseleri gibi iktisadi kıymetler kapsama alınsaydı, iş dünyasının uzun vadede kendi aleyhlerine olacak enflasyon düzeltmesi uygulanması talebinde bulunmaları sanırım gündeme gelmezdi.  Çünkü bu durumda enflasyon düzeltmesi gibi zor bir uygulamaya gerek kalmadan enflasyondan korunmak mümkün olabilirdi.

Keza bu sorun stoklarda son giren ilk çıkar (LİFO) yönteminin uygulanmasına imkân verilmesi veya enflasyon ve kur etkisi ile ortaya çıkan yüksek enflasyonist kârların vergi dışına çıkarılması ile de çözülebilir(di).

Yüksek enflasyondan kaynaklanan bu sorunları çözmek için gecikmiş sayılmayız. Yıl sonuna kadar bu konularla ilgili yasal düzenleme yapılırsa sorun, dolayısıyla tartışmalar sona erdirilebilir.

Bu gelişmeler de gösteriyor ki, enflasyon düzeltmesini bu yıl ve eğer bir düzenleme yapılmazsa, 2023 yılında da tartışmaya devam edeceğiz. 

Diğer taraftan yüksek enflasyonun yarattığı sorunlar, enflasyonist (fiktif) kazançlar üzerinden yüksek vergi ödenmesi ile sınırlı değil, yüksek enflasyon vergide uygulanan maktu istisna ve indirimlerin etkisini de azaltıyor.

Ayrıca yıl içinde yapılan ücret artışlarına paralel olarak vergi dilimleri ayarlanmadığı için artışların önemli kısmı vergiye gitti/gidiyor. Ücretlere ilişkin vergi tarife yapısı acilen değiştirilmeli. Dilimler arasındaki mesafe açılmalı.

Özetle enflasyondan devlet kazanıyor!

Erdoğan Sağlam kimdir?

Erdoğan Sağlam Ankara’da doğdu, ancak nüfusta doğum yeri olarak Çorum görünüyor.

Liseyi İstanbul Maliye Okulu’nda yatılı okudu. Böylece mesleğe çok erken bir giriş yaptı. Ardından Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat Bölümü’nü bitirdi. Üzerinde lise ve fakülteyi ikincilikle bitirmek gibi bir lanet vardır. En birinci ikincidir.

Üniversiteyi bitirmesinin ardından Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanlığı Kurulu sınavını kazandı. Yedi yıl Hesap Uzmanı olarak çalıştıktan sonra 1994 yılında ayrılarak özel sektöre geçti. Bir yıl süreyle bir şirketler grubunun mali işler direktörlüğünü yaptı.  

İzleyen dönemde uluslararası danışmanlık ve denetim şirketlerinden BDO Türkiye’ye (Denet) katıldı. Halen ortak ve yönetim kurulu üyesi olarak faaliyetine devam ediyor. Eşini ve işini çok seviyor.

Başta Vergi Konseyi ve TÜSİAD olmak üzere pek çok mesleki sivil toplum kuruluşunun vergi çalışmalarına katkıda bulunuyor.

2003 -2010 yılları arasında ve 2020 yılında Milliyet gazetesinde, çalışma hayatı boyunca mesleki dergilerde vergisel konularda çok sayıda makalesi yayımlandı. Mayıs 2020’den itibaren T24’te yazmaya başladı.

Teknik bir kitap yazmak istemediği için henüz bir kitabı yok. İleride en azından bir şiir kitabı, bir de polisiye roman yazmak istiyor. Yeminli mali müşavirlik ve bağımsız denetçilik lisanslarına sahiptir.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

2024 yılı birinci geçici vergi dönemi için enflasyon düzeltmesi yapılmayacak

Enflasyon düzeltmesi yapılmayacak 2024 hesap döneminin birinci geçici vergi dönemi için bilanço hazırlanmayacak ve söz konusu dönem beyannamelerine bilanço eklenmeyecek

Lokanta ve kafe gibi işletmelerde satılan gıda maddeleri için KDV oranının yüzde 10 uygulanması kesinleşti; tartışmalar sürüyor!

Tebliğde yer alan ve geçen yıl yapılan oran artışlarına ilişkin değişikliklerin (yüzde 8’in yüzde 10; yüzde 18’in yüzde 20’ye yükseltilmesi) KDV uygulama Genel Tebliğine aktarılmasına ilişkin ibare değişikliklerinin, sanki yeni yapılmış ve KDV oranları artırılmış gibi sunulması gerçekten vahim!

İhracat ve üretim faaliyetlerinin birlikte yapılması halinde 1 veya 5 puan kurumlar vergisi indirimi nasıl uygulanacak?

Nasıl ki KDV uygulamasında, mükellef lehine bir yorumla indirilemeyen KDV’nin öncelikle iade hakkı doğuran işlemlerden kaynaklandığı kabul ediliyorsa, KV indirim uygulamasında da benzer bir yaklaşım sergilenebilir