24 Ağustos 2022

Aranan kavramlar: Hukuka saygı ve demokratik uzlaşı

Stratejik vizyon olmadan dönemsel koşullara bağlı taktik adımlar iç ya da dış siyasette bazı kısa dönemli kazanımlar sağlayabilir. Ama bunlar geçicidir. Kalıcı saygınlık ve etkinlik için hukukun üstünlüğü temelinde katılımcı ve kapsayıcı demokrasiyi geliştirmek gerekir...

Yazın bu sıcak günlerinde demokrasinin erdemi konusunda bir yazı denemesi yapmak istiyorum. Güncel tartışmalara katkı olabileceğini umarım.

Siyaset ve hukuk ilişkisi

Siyaset karmaşık bir süreç. Bulunduğunuz zemine ve bakış açınıza bağlı olarak farklı tanımlamalar geliştirebilirsiniz. Siyaset ve hukuk arasındaki ilişki de öyle, tartışmaya açık olmaya devam eden bir konu. Sonuçta, hukuku yapan ve ona uyum yükümlülüğü üstlenen siyaset, sonra uymayı reddeden de siyaset… Siyasetin yaptığı hukukun göreli özerkliği var. Ama hukuk, siyasetin başat aktör olduğu sahnedeki bir oyuncu.

En azından, siyasetin hukukun çizdiği sınırların içinde hareket etmesinin sağlanması, demokratik güvenlik için önemli bir güvence. Siyaset hukuk ile çatışınca, hukukun çizdiği çerçevenin dışına çıkınca, hukuku siyasileştirince, herkes zarar görüyor, geri dönüşü uzun sürebilecek bir kulvara giriliyor, sonunda çaresiz kalan siyasi aktör de sahneden inmek zorunda kalabiliyor…

Siyasetin toplum yararını, ülke çıkarını ve küresel kaygıları dikkate alan tutarlı hedefler belirleyebilme ve uygulayabilme yeteneği, uzlaşı kültürünün gelişmişliği ile doğru orantılı. Demokratik toplumda uzlaşı için temel koşul, farklı görüşlerin ifade edilmesine ve tartışılmasına imkan tanınması, bunun da ötesinde özendirilmesi ve korunması. İfade özgürlüğü ve bunun toplu kullanımını oluşturan gösteri özgürlüğü, siyasi karar süreçlerine toplumsal katılımı sağlayan araçlar. Yani çoğulculuk, katılımcı ve kapsayıcı demokrasinin temel taşı niteliğinde. Bunun tek kabul edilebilir sınırlaması şiddete başvurulması ya da şiddetin özendirilmesi. Sınırlamanın ölçü ve koşulları da uluslararası sözleşmelerde tanımlanmış, yargı kararları ile daha da belirginlik kazanmış.

Temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan ulusal ve uluslararası normlar yürürlüğe konmuş. Sorun, otoriterleşen siyasi popülizmin bu gerçeği tanımayı reddetmesi. Otoriter popülist siyaset belki farkında değil ama bu da onun sonunu getirebilir.

Desen: Selçuk Demirel

Demokraside uzlaşı kültürü ve sürdürülebilir stratejik vizyon

Katılımcı ve kapsayıcı demokraside güçlenecek uzlaşı kültürü, anlamlı ve sürdürülebilir stratejik vizyonun geliştirilebilmesinin de ön koşulu. Farklı siyasi kesimlere ek olarak, sivil toplum, akademi, medya, diplomasi dahil ilgili kesimlere kulak verilmesi gerek. Böylece, bölgesel ve küresel dengeleri ve kaygıları da dikkate alan, ulusal çıkarlar temelinde aşamaları ve olası gelişmelere yönelik değerlendirmeleri içeren bir stratejik vizyon belirleyebilirsiniz. Bu çerçevede nesnel verilere dayanarak taktik adımlarınızı geliştirirsiniz.

Buna isterseniz “gerçekçi siyaset” ya da “realpolitik” diyelim. Bunun tersi “aşırı hırs” ve “çatışma” kültürüdür. Ulusal çıkarlarınıza ve stratejik hedeflerinize vereceğiniz zararları dikkate almadan, katılımcı demokrasinin erdemini göz ardı ederek izleyeceğiniz siyaset, sonuçta, size yönetim yetkisi veren seçmene hesap vermeyi gerektirebilir.


Desen: Selçuk Demirel

Çok sesli müzik ve demokrasi

Beethoven ya da Tchaikovsky ya da bir başka bestecinin bir piyano ya da keman konçertosunu dinlerken, bu kadar çok ve farklı enstrümanın nasıl böylesine hayranlık yaratacak ölçüde uyumlu ses ürettiğini düşünürüm. Maestro’nun yönetiminde farklı seslerin etkileyici uyumu gerçekleşir. Bence işte demokrasi de böyle bir şey… Tersini de düşünebiliriz, ortak değerlere ve çıkarlara kulak vermeyen orkestranın üreteceği sesleri müzik olarak tanımlayamayız, o da “çatışmacı siyaset”…

Demokrasi hesap verebilir olmayı gerektirir

Önemli bir konu da, hesap verebilirlik. Siyasetin hedefi, kamu yararını, ulusal çıkarı ve uluslararası barış ve güvenliği dikkate alan bir vizyonsa, gerektiğinde durumun sorgulanmasına ve hesap verebilir olmaya açık olmalısınız. Demokratik toplumda denge ve denetim mekanizmalarını işlemez duruma getirir, hukuk devletini parti devletine dönüştürme yolunda adımlar atarsanız, uzlaşı kültürü yerini derinleşen bölünmüşlük ve çatışmaya bırakır, oyunun sona ermesini ve perdenin kapanmasını yaklaştırırsınız.

Şimdi günümüzde gelişen duruma bakalım

Belirlenen ve uygulanan siyasi hedeflerin yanlışlığını anlatanları ve olası olumsuz sonuçlarına dikkat çekenleri dinlememeyi mi tercih ettiniz? Şimdi yanlıştan dönmeyi mi amaçlıyorsunuz? Çıkış yolu mu arıyorsunuz?

Uyarıları dinlemeyip yanlış yönde ilerlemek erdem olmasa da, yanlışı görüp doğru yöne dönmeyi öngörmenin olumlu bir ilk adım olduğunu kabul edelim.

Yanlıştan doğruya dönüşümün kalıcı çözüm üretebilmesi ve sürdürülebilir olabilmesi, doğru modelin seçilebilmesine bağlıdır. Güncel koşullarda öncelik taşıyan konularda iç ve dış kamuoyunu etkileyecek adımlar uluslararası toplumun da belirli ihtiyaçları ve beklentileri bakımından doğru olabilir, ama sürdürülebilir etki yaratma bakımından yeterli değildir.

Aranan yaklaşım modeli; içeride ve dışarıda hukuk ile çatışmaya son vermek, hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına saygıyı gündemin öncelikleri arasına koymak, böylece, siyasi ve askeri güvenlik alanında atılabilecek adımları, demokratik güvenlik önlemleri ile destekleyerek kalıcı saygınlık ve etkinlik kazanmak olmalıdır.

Bunları yapmak siyasi felsefeniz ve hedefleriniz ile çatışıyorsa, iki seçenek var; ya siyasi felsefenizi gözden geçirecek ve demokratik topluma uyum sağlayarak siyaset sahnesinde kalacaksınız, ya da siyaset sahnesindeki rolünüz gözden geçirilecek, belki de sahneden inmek durumunda kalacaksınız.

Hem toplumun geniş kesimlerini dışlayarak ve hukuk ile çatışmaya devam ederek, hem de siyasi düzlemde yanlışlardan dönüş konusunda beklediğiniz sonuçları almayı bekleyemezsiniz.

Bu yazıda düşüncelerimi hiç bir ülke adı kullanmadan açıkladım. Gerçekte, önerdiğim yaklaşım, genelde uluslararası toplumu oluşturan tüm ülkeler için önemli, ama günümüzde özellikle bazıları için daha da acil bir ihtiyaç olarak görünüyor. İsteyen istediği ülkeye uygulayabilir…

Yazarın Diğer Yazıları

Siyaset işkence yasağına sahip çıkmalı

Geçmişte ve bugün birçok ülkede siyasetin isterse işkence yasağına sahip çıkarak hızlı ve görünür ilerleme sağladığı biliniyor. “İşkenceye sıfır tolerans” ilkesinin yalnız sözde değil, uygulamada da gerçekleşmesi, demokratik istikrarın kalıcı olmasını sağlayacaktır

BM Komisyonu: Filistin’de ve İsrail’de uluslararası hukuk ihlal edildi

Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcısı’nın haklarında talep ettiği tutuklama müzekkerelerinin onaylanması durumunda, İsrail Başbakanı ve Savunma Bakanı yargılanmak üzere aranıyor durumuna düşecekler ve Roma Statüsü’ne taraf ülkeleri ziyaret edemeyecekler

İsrail Soykırım Sözleşmesi’ni aştı

Uluslararası hukuk İsrail’in yarattığı vahşeti tanımlamakta yetersiz kaldı. Yeni bir normatif yapı ihtiyacı bile tartışmaya açılabilir. UAD ve UCM kararları yönlendirici olacak. Hukuk üstünse cezasızlık olmaz. Cezasızlık varsa hukuk üstün değildir. Bakalım uluslararası siyaset hukukun üstünlüğünü tanıyacak mı?

"
"