06 Temmuz 2023

Merakla beklediğimiz enflasyon verileri; Türkiye Arjantin’in izinde mi?

Bütçe açıkları son 21 yılda görülmeyen boyutlara ulaşmıştır ve artmaya devam etmektedir

Son dönemde Türkiye’deki makroekonomik verilerin açıklanmasını büyük merakla bekler olduk. Çünkü ekonominin hangi politikalarla nereye doğru gidebileceğini kestirmek zor. Her anlamda önemli belirsizlik var.

Bizler merak ediyoruz ama, medyada iktidara yakın olanların çok isabetli “nokta tahminler” yaptıkları görülüyor. Bu duruma politika faizinde de, enflasyonda da şahit olduk.

Bu bağlamda, TÜİK’in TÜFE enflasyonunun aylık yüzde 4’ün, yıllık yüzde 39’un altında olacağı veriler yayınlanmadan önceki günlerde belli olmuştu. TÜİK, bu bakımdan da kurumsal itibarını çok düşürdü. Çok yazık.

Bu yazıda önce Türkiye enflasyon sürecinde Arjantin’in izinden mi gidiyor sorusuna yanıt arıyorum. Sonra da kısaca TÜİK enflasyonunu güvenilirlik bakımından ele alıyorum.

Son yıllardaki Türkiye enflasyonunun bir özelliği ve değişim

Türkiye’de 2018’de ve 2022’de sıçrayan enflasyonun şöyle bir özelliği var. Bu dönemlerde özellikle seçim ve siyaset saikleriyle krediler genişletildi, 2018’de olduğu gibi faiz artsa da kalıcı olmadı, veya 2022’de olduğu gibi faiz düşürüldü.

Bu politikalarla iç talep şişirildi, seçime uzun vadeli olmasa da büyüyen ve istihdamı koruyan bir ekonomi ile girildi. Ancak böylece döviz talebi ve kurlar da yükseldi. 2022’de kurlar sermaye kontrolleri ve alışılmadık döviz borçlanmaları ile baskılandı. Yine de, kurlar sonunda tutulamadı, 14 Mayıs 2023 seçiminden sonra hızla yükseldi.

Sonuçta enflasyon sıçradı. Burada önemli bir nokta şudur. Bu süreçlerde bütçe (kamu) açıkları makul ölçülerde kalmıştır, iç talebe kamu kesiminin katkısı sınırlı olmuştur.

Ancak 2022 sonbaharından başlayarak, oy almak, seçim kazanmak üzere hükümet, harcamaları seçim sonrasını da kapsayacak şekilde hızla yükseltmiştir. Bütçe açıkları son 21 yılda görülmeyen boyutlara ulaşmıştır ve artmaya devam etmektedir.

Bu bütçe açıkları nasıl kapatılacaktır? 5 Haziran 2023’te açıklanan vergi artışları bu açıkları kapatamaz görüşündeyim. Başka ek gelirler bulunması veya harcamaların kısılması gerekir. Aksi durumda bu açıklar bir şekilde sonunda parasal genişlemeye yol açacaktır gibi görünüyor.

Bu sürecin özeti şudur; iktidar, iktidarını sürdürebilmek için çok büyük iç ve dış açıklara neden olmuştur. Ülke, bu açıkların bedelini bir şekilde ödeyecektir. Bu bedel yüksek enflasyon, yüksek vergiler, yüksek döviz kuru, azalan net varlıklar olacaktır. 

Arjantin’de yakın geçmişteki süreç

Arjantin’de 2019 Ekim sonunda yapılan seçimler öncesinde ve sırasında siyasi amaçlı harcamalar hızla yükseldi, zaten yüksek olan bütçe açıkları tırmandı. Buna karşılık iktidardaki sağ blokun başkan adayı Mauricio Macri seçimi kaybetti, orta sol ve Peronist ittifakın adayı Alberto Fernandez başkanlık seçimini kazandı.

Covid 19 salgının da getirdiği ek harcamalar ve açıklarla sermaye çıkışları da oldu ve Arjantin 2020 Mayıs ayında dış borç taksidini ödeyemeyip tremerrüde düştü. Bu, Arjantin’in dokuzuncu temerrüdü idi. Alacaklılarla aylar süren pazarlıklar sonunda Arjantin ödemelerini yapmaya başladı.

Levy Yeyati (2020) şöyle diyor; “Arjantin’in önünde iki önemli makroekonomik engel var. Birincisi arttırılamayan, yetersiz kalan ihracat. İkincisi, insanların taşımak istemediği, tasarruf amacıyla kullanmak istemediği yerli para Peso. Bu iki engel kalkmadıkça istikrar çok zor.”  

Temerrüdün getirdiği ortamda, dış sermaye girişi çok sınırlanmış, dış borçlanma da zorlaşmıştı.  Bu zorlukları dikkate alan Arjantin hükümeti, içerideki tüm itirazlara karşılık, Mart 2022’de IMF ile 30 ay sürecek bir anlaşma yaptı. IMF, Arjantin’e bu sürede taksitlerle 44 milyar dolar aktarmayı kabul etti. Bu anlaşma için bakınız IMF (Nisan 2023).

Karşılığında Arjantin çok yüksek bütçe açıklarını oldukça yumuşak ve aşamalı biçimde düşürecekti. Kabul edilen para politikası da IMF ölçülerine göre gevşek sayılırdı; pozitif reel faiz koşulu yoktu ancak faiz enflasyondan fazla kopmayacaktı.

Önemli bir koşul, çok düşük olan döviz rezervinin yükseltilmesi, eksi olan net döviz rezervinin artıya geçirilmesi idi. Bu da makul karşılandı. Bakınız IMF (Nisan 2023).

Arjantin’de enflasyon 2022 sonbaharına kadar kontrollü gitti. Ancak Arjantin IMF anlaşmasının bu gevşek koşullarını bile yerine getiremedi. Ancak bu tarihten itibaren yaşanan büyük kuraklık ihracatı ve vergi gelirlerini vurdu.

Ayrıca enerji ve gıda fiyatlarındaki yüksek artışlar karşısında hükümet bunlara verilen subvansiyonları fazla indirmedi. Ek olarak 2023 sonbaharında yapılacak seçim harcamaları ile bütçe açıkları artmaya başladı.

Bu yüksek açıklar Arjantin Merkez Bankasının (BCRA) parasal genişlemesi ile finanse edilmeye başlandı. Bu gelişmelerle birlikte enflasyon ve enflasyon beklentileri yükseldi. Tablo 1’de görüldüğü gibi, enflasyon 2023 başında üç haneye ulaştı, politika faizi de enflasyonu izledi, ama 20 puan geriden geldi.

Tablo 1 Türkiye’de ve Arjantin’de Enflasyon ve Politika Faizi

Kaynak: Taradingeconomics, BIS, İTO, TÜİK, TCMB

Türkiye enflasyonda Arjantin’in izinde mi gidiyor?

Türkiye’de enflasyonun yükselmesinin nedeni, siyasi saiklerle hızlı artan krediler, yükselen enflasyona rağmen düşürülen faizlerdir. 2022’nin ikinci yarısından itibaren bunlara bir de giderek hızla yükselen bütçe açıkları eklendi. Bu açıkların gerisinde de seçim kazanma hırsları vardır.

Arjantin’de de enflasyonun yükselmesinin nedeni siyasi saiklerle hızlı artan hükümet harcamaları ve yüksel bütçe açıklarıdır. Arjantinde bu açıklar giderek parasal genişleme ile finase edilmeye çalışılmıştır.

Her iki ülkede de iktidarlar, iktidarlarını sürdürebilmek için çok büyük iç ve dış açıklara neden olmuşlardır. Bu ülkeler, bu açıkların ve siyasi hırsların bedelini ödeyeceklerdir.

Türkiye’de KKM getiri farklarının TCMB tarafından ödenecek olması, açıkların parasallaşmasının bir yolunu açmıştır.

TÜİK’in açıklama gerektiren enflasyon ve fiyat düşüşleri

Arjantin’in istatistik kurumu yaklaşık 12 yıl önce enflasyon oranlarını birkaç yıl boyunca düşük açıkladı. Bu raporlama Arjantin’in itibarına önemli darbe vurdu. Şimdi TÜİK benzer bir izlenim veriyor.

TÜİK’in kurumsal itibarı, özellikle son iki yıldır düşmüştü, çünkü açıkladığı enflasyon verileri güvenilir ve inanılır bulunmuyordu.

TÜİK’e göre bazı madde gruplarındaki enflasyon sürekli düşebiliyor, hatta sürekli eksi olabiliyor. Sürekli eksi enflasyon fiyatların sürekli düşmesi demek.

Bu bağlamda “Giyim - Ayakkabı” grubundaki fiyatlar ve enflasyon önemli bir örnek oluşturuyor. Şekil 1’de giyim - ayakkabı grubu için TÜİK’in ve İTO’nun (İstanbul Ticaret Odası) son 78 aydaki yıllık enflasyon gelişmeleri yer alıyor.

Kaynak: TÜİK ve İTO.

Bu konuyu daha önce de belirttim, yine yazmak zorundayım. 2022 Mart- Nisan'ına kadar iki enflasyon serisi paralel seyrediyor. Bunlar 2019 başlarında ayrışıyor, ancak yaklaşık 9 ay sonra yakınsayıp yine birleşiyorlar. Bu ayrışma 2022 Mart- Nisan’ında başlayan ayrışmanın derecesi ile karşılaştırılamaz. Özellikle 2023 yılında ters yönde seyrediyorlar. 

2023 yılında, son 6 aydır, İTO’nun giyim-ayakkabı enflasyonu TÜİK enflasyonunun dört katı dolayındadır. Bunun bir açıklaması var mıdır?

Bu soruya yanıt vermek için ayrıntıya iniyoruz ve görüyoruz ki örneğin bebek giyimi enflasyonu son 8 ayın 7’sinde eksidir, yani fiyatlar düşüyor. Çocuk giyiminde son 8 ayın 6’sında, kadın ve erkek giyimlerinde ise son 8 ayın 5’inde enflasyon yine eksidir, fiyatlar düşüyor.

TÜİK’in bu enflasyon oranları için bir açıklama yapması gerekir, ama yapmıyor, belki yapamıyor.


Kaynaklar

IMF (Nisan 2023) IMF Executive Board Completes Fourth Review of the Extended Arrangement Under the Extended Fund Facility for Argentina”, IMF.

https://www.imf.org/en/News/Articles/2023/03/31/pr23102-imf-completes-fourth-review-of-the-extended-arrangement-under-the-eff-for-argentina

Levy Teyati, Eduardo (Eylül 2020) “After the Default: Argentina’s Unsustainable 20/80 Economy”

The Brookings Institution.

https://www.brookings.edu/articles/after-the-default-argentinas-unsustainable-20-80-economy/

Ercan Uygur kimdir?

Türkiye'nin önde gelen ekonomistleri arasında yer alan Prof. Dr. Ercan Uygur, 1969'da ODTÜ'yü bitirdi. Mezuniyetinin ardından Devlet Planlama Teşkilatı'nda (DPT) ‘uzman yardımcılığı' sınavına girdi. Ancak, Uygur'un da aralarında olduğu sınavda başarılı olan üç kişi göreve başlatılmadı.

Uygur, daha sonra sınavına girdiği Maliye Bakanlığı'nda göreve başladı. Bir yıl sonra iki yıllık lisansüstü öğrenim bursu için OECD'ye yaptığı başvuru, davet edildiği mülakatın ardından kabul edildi. İngiltere Warwick Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimi aldı. Doktorasını East Anglia Üniversitesi'nde yaptı; bu sırada bir yıl ‘ekonometri' dersi verdi. 1977 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) İktisat ve Maliye Bölümü'ndeki ‘ekonometri' kürsüsünde asistanlık sınavına girdi; aynı yıl bu kürsüde göreve başladı.

Doçentlik çalışmaları için 1981'de dokuz aylık Norveç Hükümeti bursu ile bu ülkeye gitti, Prof. Dr. Leif Johansen ile çalıştı. Türkiye'deki doçentlik sözlü sınavının yapılacağı gün, 1402 Sayılı Sıkıyönetim Kanunu ile iki jüri üyesi, Prof. Dr. Tuncer Bulutay ve Prof. Dr. Nuri Karacan üniversiteden uzaklaştırılınca yapılamayan jüri toplantısı yedi ay sonra gerçekleştirilebildi. 12 Eylül 1980 darbesini izleyen süreçte üniversiteden uzaklaştırılan Türkiye'nin önde gelen iktisatçılarından Prof. Bulutay'ın "Bizleri temsilen Mülkiye'de kalacaksın" dediği Uygur, 1983'te ‘doçent' unvanını aldı.

1988'de Fulbright bursu ile ABD'ye gitti, Prof. Dr. Lawrence Klein ile LINK projesinde çalıştı. 1989'da ‘profesör' unvanını aldı. 1994-2012 döneminde Koç Üniversitesi'nde yaz dersleri verdi.

Mülkiye'den 2010 sonunda erken emekli oldu. Mülkiye'de öğretim üyesiyken şu kurumlara danışmanlık yaptı: - İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi (1986-1994) - Wharton Econometric Forecasting Associates (1988-1991) - T. C. Merkez Bankası (1988-1993 ve 1997-1998) - Devlet İstatistik Enstitüsü, TÜİK (1990-1996) - ILO / Uluslararası Çalışma Örgütü (proje danışmanı, 1990) - T. C. Hazine Müsteşarlığı (proje danışmanı, 1992-1993 ve 1997-1999) - Dünya Bankası (proje danışmanı, 1999, 2002, 2009, 2010-2011) - Birleşmiş Milletler ECE (proje danışmanı, 1999-2000) - Third World Network (2009)

Yeni Yüzyıl gazetesinde köşe yazarlığı (1995-1998), Mülkiye'de İktisat Bölümü Başkanlığı (1996-2008), Ankara Üniversitesi Bilim Kurulu üyeliği (2002-2010), Türkiye Ekonomi Kurumu Başkanlığı (2003 -2019), Ekonomi-Tek dergisi editörlüğü (2012-2020), Uluslararası Final Üniversitesi Rektör Yardımcılığı ve İİBF Dekanlığı (2016-2021) yaptı.

2011'de Uluslararası Ekonomi Birliği (IEA) Danışma Kurulu üyeliğine seçildi, bu görevi halen devam ediyor. 2012'de Kyoto Ödülü Danışma Kurulu üyeliğine davet edildi; editörlüğünü yaptıkları dahil olmak üzere Türkçe ve İngilizce 12 kitabı yayımlandı, 50'nin üzerinde bilimsel makale yazdı. Eylül 2021'den itibaren, Mülkiye'den öğrencilerinin kurup yönettiği T24'te köşe yazısı yazıyor. Prof. Dr. Ercan Uygur, 38 yıllık üniversite hayatını; 18 Mayıs 2017'de davet edildiği Mülkiyeliler Birliği Çarşamba Söyleşileri'nde Prof. Dr. Tuncer Bulutay'ın konuşması için koyduğu başlıkla özetliyor: "ODTÜ'de Öğrenci, Mülkiye'de Hoca…"

 

Yazarın Diğer Yazıları

Şaşırtıcı enflasyonlar

Enflasyon yükseldikten sonra hangi ülkelerde ne ölçüde düştü? Hangi ülkelerde hızla veya daha yavaş düştü? Bu sorulara yanıt vermek için enflasyonu görece yüksek ülkeleri ve Türkiye’yi karşılaştırmak gerek

Mülteciler, dış ticaret ve gümrük vergisi üçgeni

Suriye’de hangi gelişmeler olacağı önemli ölçüde Trump’ın ABD’sine bağlıdır. Türkiye, Suriyeli mülteciler gelirken onlara "misafir" dedi, Suriye yönetiminin birkaç ay içinde çökeceğini varsaydı, halka yanlış bilgiler verdi. Şimdi de yanlış beklentiler ve yönlendirmeler yapmaması gerekir, “yanıldık, aldatıldık” dememek için...

Trump’ın siyasi ekonomisi ve Türkiye

Trump’ın konuşmalarında belirttiği politikalardan zarar görecek ülkelerin başta Çin, sonra Meksika ve Kanada, daha sonra da AB olacağı anlaşılıyor. Görünen, bunlara ek vergiler ve sınırlamalar gelecek. Türkiye’nin de Trump politikalarından dış ticaret yoluyla olumsuz etkilenmesi beklenir. Peki buna karşı Türkiye gibi ülkeler neler yapabilir?

"
"