Ekonomi yönetiminin şöyle bir açıklaması var: Türkiye'den yapılacak ihracata son birkaç yıldır değişik nedenlerle talep var. İhracat yapmak isteyene, özellikle bizim tercih ettiklerimize, düşük faizle kredi veririz.
Bu krediyle bizim istediğimiz yönde (fiziki) yatırım yaparlar. Sonra üretim yaparlar. Ardından da ihracat yaparlar. Sonuçta ticaret açığı azalır, turizm gelirini de dikkate alırsak cari fazla bile veririz.
Yatırım için ithal makina gerekir. Üretim için ithal ara malı, hammadde gerekir. Enerji fiyatları da çok yükseldi. Döviz açığı ortaya çıkabilir, burada gerçekçi olmak gerekmez mi?
İhracat artacak, ama ithalat çok yükselmez, çünkü TL'yi değersiz, dövizi değerli kıldık. Burada ölçüyü kaçırdık, evet, ve bu süreç istemesek de devam ediyor. Dediğimiz gibi, ihraç ürünlerimize talep çok. Bu fırsatı kullanacaklar.
Peki ama, yapılan yatırımlar için çalışacak işgücü de gerekir. Evet doğru, ama ücretleri reel olarak erittik. Ek işgücü ihtiyacı olursa Suriyeli ve Afgan sığınmacılar işgücü açığını giderirler. Zaten onlara seçimde de ihtiyacımız var.
Ekonomi yönetimi bu açıklamadaki parçalardan bir model oluştuğunu söylüyor. Yüzeyden bakınca bu "model" çalışır gibi görünüyor. Ama biraz içine girince birçok yerinin çalışmadığı, tersine işlediği görülüyor. "Model"in çalışmayan yerlerine bakarken Türkiye'de eğitimin ihracatı nasıl engellediği görüşüne vardım. Vardığım yerde medrese eğitimi de vardı, şaşırdım.
Türkiye'nin ayağına gelen "ihracatı arttırma fırsatı"
Küresel salgın, 2020 başlarından itibaren tedarik zincirlerinde aksamalara, ulaştırmada maliyet artışlarına, hammadde temin etmede gecikmelere neden oldu. Aksamalar ve maliyet artışları daha çok Çin'den, Doğu ve Güneydoğu Asya'dan kaynaklandı. Özellikle de Avrupa ve ABD'yi etkiledi.
Bu bölgelerdeki üreticiler ve toptan ve perakende ticaret sektörü, bu aksamaları ve maliyet artışlarını azaltmak üzere, farklı tedarik kanallarına yöneldiler. Türkiye, burada önemli bir kanal olarak görüldü. Coğrafyası, özellikle Avrupa ve Orta Doğu'ya gecikmeyi ve maliyeti düşürerek ihracat yapma olanağı veriyordu.
24 Şubat 2022'de başlayan Rusya-Ukrayna savaşı ile Türkiye'nin bu ülkelere ihracatı ilk aylarda olumsuz etkilendi. Ancak ABD öncülüğünde Batı ülkelerinin Rusya'ya uyguladığı ticari yaptırımlar, ki Türkiye bu yaptırımlara katılmadı, Türkiye'nin Rusya'ya da ihracat olanağını bazı sektörlerde yükseltti.
Yukarıda açıkladığımız doğrultuda, küresel salgın nedeniyle Asya'da yaşanan tedarik sorunları Türkiye ihracatına önemli talep artışı yarattı. Sonuçta, Türkiye'nin ihracatını hızlandırıp çeşitlendirmesi için çok önemli bir fırsat doğdu.
Türkiye'nin ihracatçıları bu fırsatı gördü. İhracat, özellikle Avrupa'ya 2020 sonlarından itibaren artmaya başladı. Tablo 1'de iki, üç ve dördüncü satırlarda bu gelişmeler görülüyor.
Şimdi bu tablo eşliğinde bazı saptamalar yapalım ve ekonomi yönetiminin "modeli"nin aksayan yanlarını ele alalım. Bu bağlamda birkaç soruya da yanıt verelim: a) Türkiye'nin ihracatı çeşitlendi mi? b) İstendiği ve beklendiği kadar arttı mı? c) İhracatın hangi sorunları öne çıkıyor?
Tablo 1: İhracat Değerleri (Milyar Dolar) ve İmalat Sanayii İhracatı İçindeki Ürünlerin Teknolojik Yoğunlukları (%)Kaynak: TÜİK, Dış Ticaret İstatistikleri
Not: İmalat sanayii ihracatı, ürünlerin teknolojik yoğunluklarına göre dörde ayrılmıştır. Yuvarlamalar nedeniyle % oranların toplamları 100'den farklı olabilir.
Türkiye'de ihracat çeşitlendi mi, beklenen kadar arttı mı?
Türkiye'de ihracat çeşitlendi mi sorusuna bir yanıt, ihraç edilen imalat sanayii ürünlerinin teknoloji yoğunluğunun artıp artmadığına bakmak olur. Teknoloji yoğunluğu konusu Tablo 1'de alttaki dört satırda yer alıyor.
Görülüyor ki, imalat sanayii ihracatı artıyor, ancak teknoloji yoğun ürünlere doğru bir kayma yok. Tersine bir gelişme var. Yüksek teknoloji yoğunluklu ürünlerin payı 2019'da yüzde 3,6'dır ve zaten çok düşüktür. Sonraki dönemde bu pay daha da azalmış ve dün yayınlanan verilere göre 2022'nin ilk yedi ayında yüzde 2,8'e düşmüştür. Orta yüksek teknoloji yoğunluklu ürünlerin payı da azalıyor.
Orta düşük teknoloji ve düşük teknoloji yoğunluklu ürünlerin imalat sanayii içindeki payı 2019'da toplam yüzde 60,3. 29 Ağustos'ta (dün) yayınlanan veriler 2022'nin ilk 7 ayında bu oranın 64,2'ye yükseldiğini gösteriyor. İhracattaki artışa rağmen, ürünlerin teknoloji yoğunluğu neden yükselmedi? Bu konuya aşağıda tekrar dönüyorum.
TCMB'nin 2021-III enflasyon raporunda ilginç bir çalışmanın sonuçları var. 2020'nin ilk çeyreğine göre 2021'in ilk çeyreğinde Türkiye'den AB ülkelerine ihracatı en çok yükselen ürünler araştırılmış ve aynı ürünlerin Asya'dan AB'ye ihracat değişmesine de bakılmış.
Bu dönemde Türkiye'den AB'ye ihracatı en çok artan ürünler örme eşya, demiryolu malzemeleri, pamuk ipliği ve mensucatı, çimento alçı gibi inşaat malzemeleri ve sebzeler. Aynı ürünlerin Asya'dan AB'ye ihracatının genellikle azaldığı görülüyor. Demek ki, Asya ülkelerinin yarattığı ihracat boşluğunu Türkiye'den yapılan ihracat doldurmuş. TCMB (29 Temmuz 2021, s. 47-49).
Görülüyor ki, Türkiye'den AB'ye yapılan ihracat artışı daha çok geleneksel ihraç ürünlerinde oluyor. Üstelik, Tablo 1'de görüldüğü gibi, dış ticaret açığı da artıyor. Neden çeşitlenme olamıyor? Neden ticaret açığı artıyor? Bu soruya da aşağıda tekrar dönüyorum.
İhracat sorunu mu, eğitim sorunu mu?
İhracat çeşitlenmedi ama istenen ve beklenen kadar arttı mı? Bu sorunun yanıtını doğrudan bazı alıntılarla verelim. Sabah gazetesi yazarı Dilek Güngör'ün gözlemleri şöyle:
"Fabrikaların birçoğu artan talep karşısında üretime yetişemez vaziyette... Organize Sanayi Bölgeleri'nde (OSB) genişleyecek yer arıyorlar... Diyelim ki, ucuz finansman sağlayarak ya da OSB'lerde kendilerine yer bularak yatırımı yaptılar... Üretimi kim yapacak? Nitelikli eleman ihtiyacı had safhada... Eleman bulamadığı için dükkanı (fabrikayı) kapatmayı düşündüğünü söyleyen var." T24 (25 Mayıs 2022).
Organize Sanayi Bölgeleri Üst Yönetim Kurulu üyesi Erdim Noyan şöyle diyor:
"Artan ihracat nedeniyle firmalar kapasite artırmaya başladılar. Trakya'da bulunan 24 OSB'deki fabrikalarda kalifiye eleman sıkıntısı çok var. Firmalar talebe yetişemedi." DHA (17 Nisan 2022)
Müstakil İş Adamları Derneği (MÜSİAD) Tekirdağ Şube Başkanı Ramazan Doğan:
"Yatırımlar için bölgemiz rağbet görmekte. Yaşadığımız en büyük sıkıntı, mavi yaka ve gri yaka dediğimiz teknik personel ve teknisyen ihtiyacımızı karşılayamamak. OSB'lerdeki eksik okulların yapılması gerekir. Gerek devletimiz tarafından gerek özel müteşebbis tarafından bu okullarımız yapılarak hızlı bir şekilde personel sıkıntısı bir an önce çözülebilir." DHA (17 Nisan 2022).
Takım Tezgahları Sanayici ve İş İnsanları Derneği (TİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Varlık:
"Sanayinin nitelikli teknik eleman sorunu daha da büyüyecek. 10 yıl içinde CNC torna çalışanlarına talep artacak. Gençleri sanayinin nitelikli teknik eleman ihtiyacına yönlendirecek adımlar atılması gerekir" dedi. ST Makina Dergisi (2 Kasım 2021).
Bu alıntılara yüzlerce alıntı eklenebilir. Sorun yeni değil. 2000'lerin başlarından bu yana gündemde olan bir konu. Üstelik yatırımlar nitelik değiştiriyor; yeni yatırımlarda robotlar, yazılımlar, yapay zeka uygulamaları çok önemli bir yer tutuyor. Robotik makinaları ve makina aksamlarını kullanabilecek insan gücüne ihtiyaç var.
Öyleyse şunu söyleyebiliriz; ihracat çeşitlenemedi, ürünlerin teknoloji yoğunluğunu arttıramadı ve istendiği, beklendiği kadar yükselemedi. Sonuçta, bırakalım iyileşmeyi, dış ticaret dengesi de kötüleşti. Bu sonucun elbette birçok nedeni var. Ancak önde gelen bir neden şudur; yatırımların ve ihracatın gerektirdiği nitelikli, iyi eğitimli insan gücü yetiştirilemedi. Peki ne oldu?
Eğitim sorunu neden çözülemedi?
Şimdinin iktidar partisi, hükümeti ilk kez Kasım 2002'de kurdu. O günden bu yana, bugünkü dahil, iktidar partisinin hükümetlerinde 8 Milli Eğitim Bakanı görev yaptı. Bu bakanlar eğitimdeki sorunları, sanayinin gereksinimlerini elbette biliyordular. Eğitim sorununu neden çözmediler veya çözemediler?
İnternette "Türkiye'de eğitim reformu" başlığı altında arama yaparken şu yazıya rastladım.
"Türkiye'nin yakın zamanda yeniden seçilen cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Müslüman okullarının genişlemesini birinci öncelik haline getirdi. Erdoğan hükümetinin, bu yıl yüzde 68'lik bir artışla 1,5 milyar ABD dolarlık dini eğitim bütçesini onayladığı bildirildi." "Bu okulların en yaygını medrese olarak bilinir." Living Organic News (Ağustos 2022)
Bir derneğin duyurusunu gördüm: "Erzurum'da 61 dönüm alanda kurulan ve toplamda 5 bin ilim talebesine eğitim vermeyi hedeflediğimiz İslami İlimler Akademisi bünyesinde yer alan medresede de hafız ve hafizeler yetiştiriyor, çalışmalarımıza hız kesmeden devam ediyoruz. Eğitimlerimiz tamamen İslam dinini doğru ve etkili biçimde genç dimağlara nakşetmeye dayalı olarak ilerliyor." Vuslat Derneği (25 Ağustos 2022)
Sonra şunu gördüm: "Merkezi Diyarbakır'da bulunan, çeşitli il ve ilçelerde medreseleri bulunan İttihad`ul Ulema, bu yıl medreselerde vereceği eğitim programı için toplantı yaptı." Doğruhaber (1 Temmuz 2017) Medreselerin (İmam Hatip okulları değil) İstanbul'da ve başka birçok ilde ne kadar yaygın olduğunu okudum ve şaşırdım. Medrese eğitimi yasal değil ama yaygın olarak sürüyor. İktisat yazısı yazacaktım, geldiğim bu noktaya şaşırdım.
Kaynakça
DHA (17 Nisan 2022) "Trakya'daki fabrikalar ihracatı karşılamak için üretimi artırdı, eleman bulamıyor" https://www.dha.com.tr/gundem/trakyadaki-fabrikalar-ihracati-karsilamak-icin-uretimi-artirdi-eleman-bulamiyor-2055778
Doğruhaber (1 Temmuz 2017) "İttihad'ul Ulema, bu yıl yapılacak olan medrese eğitim programının toplantısını yaptı" https://dogruhaber.com.tr/haber/253292-ittihadul-ulema-medrese-egitim-programi-toplantisini-yapti/?ysclid=l7apa03u56322256801
Living Organic News (Ağustos 2022) Medrese Okulları nedir ve hangi becerileri kazandırır?https://tr.livingorganicnews.com/what-are-madrasa-schools-10403
ST Makina Dergisi (2 kasım 2021). "TİAD: Sanayinin nitelikli teknik eleman sorunu büyüyecek"https://www.stendustri.com.tr/makina/tiad-sanayinin-nitelikli-teknik-eleman-sorunu-buyuyecek-h115883.html
T24 (25 Mayıs 2022) "Sabah yazarı Güngör: Nitelikli eleman ihtiyacı had safhada, eleman bulamadığı için dükkânı kapatmayı düşündüğünü söyleyen var"
https://t24.com.tr/haber/sabah-yazari-gungor-nitelikli-eleman-ihtiyaci-had-safhada-eleman-bulamadigi-icin-dukkani-kapatmayi-dusundugunu-soyleyen-var,1036302
TCMB (29 Temmuz 2021, s. 47-49) Enflasyon Raporu 2021 III.
https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/f64fe337-d36b-4f3b-83d7-1f9cbab1654a/enftemmuz_2021_iii_tam.pdf?MOD=AJPERES&CACHEID=ROOTWORKSPACE-f64fe337-d36b-4f3b-83d7-1f9cbab1654a-nI623ys
Vuslat Derneği (25 Ağustos 2022) "Vuslat derneği medrese eğitimi"
https://www.vuslat.org.tr/vuslat-dernegi-medrese-egitimi?ysclid=l7apcqmsdz3985794
Ercan Uygur kimdir?
Türkiye'nin önde gelen ekonomistleri arasında yer alan Prof. Dr. Ercan Uygur, 1960'ların ikinci yarısında ODTÜ'yü bitirdi. Mezuniyetinin ardından Devlet Planlama Teşkilatı'nda (DPT) ‘uzman yardımcılığı' sınavına girdi. Ancak, Uygur'un da aralarında olduğu sınavda başarılı olan dört kişi göreve başlatılmadı.
Uygur, daha sonra sınavına girdiği Maliye Bakanlığı'nda göreve başladı. Bir yıl sonra iki yıllık lisansüstü öğrenim bursu için OECD'ye yaptığı başvuru, davet edildiği mülakatın ardından kabul edildi. İngiltere Warwick Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimi aldı. Doktorasını East Anglia Üniversitesi'nde yaptı; bu sırada bir yıl ‘ekonometri' dersi verdi. 1977 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) İktisat ve Maliye Bölümü'ndeki ‘ekonometri' kürsüsünde asistanlık sınavına girdi; aynı yıl bu kürsüde göreve başladı.
Doçentlik çalışmaları için 1981'de dokuz aylık Norveç Hükümeti bursu ile bu ülkeye gitti, Prof. Dr. Leif Johansen ile çalıştı. Türkiye'deki doçentlik sözlü sınavının yapılacağı gün, 1402 Sayılı Sıkıyönetim Kanunu ile iki jüri üyesi, Prof. Dr. Tuncer Bulutay ve Prof. Dr. Nuri Karacan üniversiteden uzaklaştırılınca yapılamayan jüri toplantısı yedi ay sonra gerçekleştirilebildi. 12 Eylül 1980 darbesini izleyen süreçte üniversiteden uzaklaştırılan Türkiye'nin önde gelen iktisatçılarından Prof. Bulutay'ın "Bizleri temsilen Mülkiye'de kalacaksın" dediği Uygur, 1983'te ‘doçent' unvanını aldı.
1988'de Fulbright bursu ile ABD'ye gitti, Prof. Dr. Lawrence Klein ile LINK projesinde çalıştı. 1989'da ‘profesör' unvanını aldı. 1994-2012 döneminde Koç Üniversitesi'nde yaz dersleri verdi.
Mülkiye'den 2010 sonunda erken emekli oldu. Mülkiye'de öğretim üyesiyken şu kurumlara danışmanlık yaptı: - İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi (1986-1994) - Wharton Econometric Forecasting Associates (1988-1991) - T. C. Merkez Bankası (1988-1993 ve 1997-1998) - Devlet İstatistik Enstitüsü, TÜİK (1990-1996) - ILO / Uluslararası Çalışma Örgütü (proje danışmanı, 1990) - T. C. Hazine Müsteşarlığı (proje danışmanı, 1992-1993 ve 1997-1999) - Dünya Bankası (proje danışmanı, 1999, 2002, 2009, 2010-2011) - Birleşmiş Milletler ECE (proje danışmanı, 1999-2000) - Third World Network (2009)
Yeni Yüzyıl gazetesinde köşe yazarlığı (1995-1998), Mülkiye'de İktisat Bölümü Başkanlığı (1996-2008), Ankara Üniversitesi Bilim Kurulu üyeliği (2002-2010), Türkiye Ekonomi Kurumu Başkanlığı (2003 -2019), Ekonomi-Tek dergisi editörlüğü (2012-2020), Uluslararası Final Üniversitesi Rektör Yardımcılığı ve İİBF Dekanlığı (2016-2021) yaptı.
2011'de Uluslararası Ekonomi Birliği (IEA) Danışma Kurulu üyeliğine seçildi, bu görevi halen devam ediyor. 2012'de Kyoto Ödülü Danışma Kurulu üyeliğine davet edildi; editörlüğünü yaptıkları dahil olmak üzere Türkçe ve İngilizce 12 kitabı yayımlandı, 50'nin üzerinde bilimsel makale yazdı. Eylül 2021'den itibaren, Mülkiye'den öğrencilerinin kurup yönettiği T24'te köşe yazısı yazıyor. Prof. Dr. Ercan Uygur, 38 yıllık üniversite hayatını; 18 Mayıs 2017'de davet edildiği Mülkiyeliler Birliği Çarşamba Söyleşileri'nde Prof. Dr. Tuncer Bulutay'ın konuşması için koyduğu başlıkla özetliyor: "ODTÜ'de Öğrenci, Mülkiye'de Hoca…"
|