Ne dersiniz?
Türkiye’de yaşayanlar olarak aslında üzüm yemekten nefret ediyor ve aslında bağcı dövmek için yola çıkıyor olabilir miyiz?
Öyle ya, ülke gündemine hangi konu gelse takım tutar gibi ikiye bölünüyoruz ve işin aslını astarını anlamadan dinlemeden elimize ne geçerse sosyal medyadan karşı tarafın kafasına fırlatmaya başlıyoruz.
Sokak hayvanları meselesinde de aynısı oldu, oluyor.
Yasaya karşıysan ülkemizde sokakta yaşayan hayvanların bir soruna dönüştüğünü söyleyemiyorsun.
Yok eğer “Türkiye’de bir sokak hayvanı sorunu ve bu sorun nedeniyle saldırıya uğrayan mağdurlar vardır” kampındaysan bu defa da “Bu mesele hayvanlar öldürmeden de çözülebilir” deme şansın kalmıyor.
Gayet bilimsel bir şekilde, verilerle ele alınması gereken bir konuyu kulaktan dolma bilgilerle, komplo teorileri ve şehir efsaneleriyle tartışıyoruz.
Gelin biz bugün verilerle ilerlemeye çalışalım…
Elimizde doğru-düzgün istatistik bile yok!
Türkiye’deki sokak hayvanlarının sayısı hakkında çeşitli spekülasyonlar olmasına karşın yakın zamana kadar elimizde net bir veri yoktu.
2022 yılında dönemin Tarım ve Orman Bakanı’nın Türkiye’de 10 milyon civarında sokak hayvanı olduğuna dair açıklaması dışında resmi bir rakamımız yok.
Fakat ben size bu yılın başında yayımlanan ve 20 ülkede evsiz hayvan sorununu ele alan bir araştırmanın sonuçlarını aktarmak istiyorum.
Evcil hayvan ürünleri pazarının güçlü şirketlerinden Mars Grubu’nun katkılarıyla hazırlanan ‘State of Pet Homelessness Project’ isimli çalışma 930 kaynak taraması, 30 bin civarında kamuoyu anketi, 9 ayın üzerinde saha çalışması ve 7700 saatlik veri toplama süresiyle ciddiye alınması gereken bir kaynak ve Türkiye de çalışmanın kapsamındaki 20 ülkeden biri.
Türkiye’de hayvanların yüzde 48’i evsiz!
Bu araştırmaya göre ülkemizde barınaktakilerle birlikte 6,13 milyon evsiz kedi ve köpek bulunuyor. Bu toplam kedi ve köpek sayısının (12,87 milyon) yüzde 48’i demek. Yani ülkemizdeki her iki kedi veya köpekten biri evsiz!
Köpeklerde bu oran yüzde 51 (toplam 3,4 milyon köpeğin 1,73 milyonu evsiz), kedilerde ise yüzde 46 (toplam 9,47 milyon kedinin 4,4 milyonu evsiz).
Dünya ortalamasının 13 puan üstündeyiz
Peki bu oranlar neyi ifade ediyor?
Bir kere dünya ortalamasının epey üzerindeyiz. Araştırma yapılan 20 ülkedeki toplam evsiz hayvan sayısı (barınaklar dahil) 362 milyon (155 milyon köpek, 207 milyon kedi). Bu sayı toplam hayvan sayısıyla kıyaslandığında dünyadaki evsiz hayvan ortalaması yüzde 35 olarak çıkıyor.
Biz ise yüzde 48’le dünya ortalamasının epey üzerinde yer alıyoruz.
Yoğun insan nüfusu = Yoğun evsiz hayvan nüfusu
Peki, bizim gibi başka hangi ülkeler evsiz hayvan sorunuyla yüz yüze? Bir istisna hariç genelde nüfusu kalabalık ülkeler: Endonezya (yüzde 76), Filipinler (yüzde 41), Çin (yüzde 52), Hindistan (yüzde 69), Meksika (yüzde 32…)
Tek istisna Yunanistan (yüzde 69) orada da köpekten çok evsiz kedi problemi olduğunu görüyoruz.
Bu tablo bize bir şey anlatıyor: Evsiz hayvan sayısı denetimsizliğin yanı sıra insan nüfusunun fazlalığıyla da doğru orantılı. Nihayetinde birileri bu hayvanları sokağa bırakıyor. Yani hayvanları bugün öldürseniz bile, eğer kalıcı bir çözüm bulunmazsa kısa süre içinde sokaklar yine başıboş hayvanlarla dolacak.
Barınak sayımız yok denecek kadar az!
Tamam, anladık ki evsiz hayvan sayımız çok… Peki bu evsiz hayvanların ne kadarı barınaklarda?
İşte burada felaket bir durumdayız! Türkiye’de toplam barınak sayısının 250 civarında olduğu ifade ediliyor. Araştırmada barınakta kalan toplam köpek sayısı 66 bin 500 olarak verilmiş. Bu sayı toplam evsiz köpek sayısının (1,73 m.) sadece binde 3,8’i!
Yani sokaktaki her bin köpeğin sadece 4’ü barınakta. Barınak sayımız yok denecek kadar az! Sadece ABD’de 5 bin civarında barınak bulunuyor. Ayrıca hayvanları sokaktan kurtarmak için çalışan 9 bin 500 STK var.
ABD’de 1 yılda sahiplendirilen köpek sayısı bizim evsiz köpek sayımızdan fazla
Hayvan yasasını savunanlar “Ama ABD’de de ötenazi var” diyorlar ya… ABD’de sadece geçen yıl sahiplendirilen hayvan sayısı 4,8 milyon… Bu hayvanların 2,2 milyonu köpek… Yani 1,7 milyon evsiz köpeğe sahip biz illa ABD’yi örnek alacaksak işe sahiplendirme çalışmalarıyla başlasak bir yıl içinde sokakta köpek kalmayacak!
Kısırlaştırmada da dünya ortalamasının altındayız
Evsiz hayvan sayısının artışıyla mücadelede en etkili yöntemlerden biri kısırlaştırma. Fakat Türkiye’de bırakalım evsizleri, evi olanlarda bile kısırlaştırmanın dünya ortalamalarının altında olduğunu görüyoruz.
Köpeklerde sahibi olduğu hayvanı kısırlaştıranların oranı yüzde 36 ve dünya ortalaması olan yüzde 49’un tam 13 puan altında. Kedilerde ise bu oran yüzde 52 ve yine dünya ortalaması olan yüzde 63’ün 11 puan altında.
Kısırlaştırılmayan sahipli köpeklerin yavrularının birçoğu bir aşamada sokakta yaşamaya başlıyor.
Her 5 kişiden 1’i köpeğinden, 4 kişiden 1’i kedisinden kurtulmak istiyor
Ayrıca her 5 hayvan sahibinden 1’i köpeğini, her 4 kişiden 1’i ise kedisini bakamadığı için bir yıl içinde evden göndermek istiyor.
Yani önümüzdeki 12 ay içinde toplamda 300 bin köpeğin, 1 milyon kedinin sokağa salınma ihtimali var. (Çoğu “yeniden sahiplendirme” yapacağını söylüyor ama biliyoruz ki bu o kadar kolay değil, alanlar da bakamayınca hayvanların sonu sokak oluyor.)
Sizi daha fazla rakamlara boğmak istemiyorum. Bu kadarı yeterli… Şimdi biraz da yasa üzerine konuşalım…
Kedi-köpek “hediye” olabilir mi?
Yukarıdaki rakamlar gösteriyor ki, evet bir sokak hayvanı sorunumuz var.
Zaten insanların birbirlerine doğum günü hediyesi olarak kedi-köpek hediye ettiği bir ülkede olmasa şaşardım.
Hızlıca karar vererek, birilerine özenerek evimizde kedi veya köpek alıyoruz. Aldıktan sonra da hızlıca sıkılıp sokağa bırakıyoruz. Aldıklarımızı kısırlaştırmıyor, onların yavrularının sonlarının bir aşamada sokak olmasına vesile oluyoruz.
Halbuki yapılabilecek onlarca şey var…
Peki ya yeni yasa bu konuda ne söylüyor?
Maalesef hiçbir şey…
Evsiz kedi ve köpeklerin sayısını azaltmak istiyorsak öncelikle yapılması gereken onlarca şey var, biz bunların hiçbirini yapmadan hemen en sondaki, her türlü çare tükendikten sonra başvurulması gereken çözüme atlıyor ve hayvanları uyutarak bu işi halledeceğimizi sanıyoruz.
Halledemeyeceğiz.
Göreceksiniz, hayvanlar korkunç şekilde katledilse bile kısa sürede sokaklarda sahipsiz hayvan popülasyonu yeniden artacak.
Oysa…
Seferberliğe dönüştürebiliriz
Kısırlaştırma, aşılama ve sahiplendirme için hemen bir seferberlik ilan edebilirdik. Yerel yönetim destekli pilot bölgeler seçip (il veya ilçe bazında), akut sorunun en yüksek olduğu bölgelerde sonuç aldıktan sonra seferberliği ulusal düzeye çekebiliriz.
Bu seferberliğe sanat ve spor dünyasından isimleri dahil edebilir, ülke çapında duyurulmasını sağlayabiliriz.
Sanatçıların katılımıyla gelirleri sokak hayvanlarına aktarılacak konserler, turneler düzenleyebiliriz. Tarkan’ından Sezen Aksu’suna herkes katılır böyle bir organizasyona…
Kısırlaştırma ve aşılama için sadece devletin imkanlarını kullanmayıp sponsorlardan destek almaya çalışabiliriz. Onlarca marka “çevre ve hayvan dostu” imajı için milyarlarca lira para harcıyor.
Barınak sayımızı ve kapasitemizi artırıp, barınaktan sahiplenmeyi teşvik edici sübvansiyonları (ücretsiz mama, veteriner hizmeti vs.) devreye alan kampanyalar düzenleyebiliriz.
Müstakil evlerin köpek sahiplenmesini teşvik etmek için bahçesine barınaktan köpek sahiplenenlere örneğin çöp vergisinde indirim gibi yerel kampanyalarla özellikle şartları uygun olanların köpek sahibi olmasını sağlayabiliriz.
Satılık köpeklere Hollanda örneğinde olduğu gibi yüksek, çok yüksek vergiler getirebiliriz.
Her zaman olduğu gibi hızlıca kestirmeyi seçiyoruz
İşin özü, herhalde vicdanı olan hiç kimse “biz bu hayvanları sokaklardan kurtarmak için ülkece elimizden geleni yaptık ama olmadı, başaramadık” demeyecektir.
Zira öyle olmadı… Çabaladık ve başaramadık gibi bir durumumuz yok. O yüzden elimizde tek çare olarak ötenazi (dünya çapındaki bilimsel yayınlarda, hayvan hakları savunucularının metinlerinde de ötenazi terminolojisi kullanılıyor bu arada… kavramlara sıkışıp en doğru çözümü ıskaladığımızın bir başka örneği de bu…) kaldı gibi bir argüman geçerli değil.
Genellikle yaptığımız gibi bu konuda da işin kolayına kaçıyor ve daha insancıl yöntemler için çabalamadan kestirmeden sorunu çözmeye çalışıyoruz (ki yukarıda da yazdığım gibi çözümümüz de çözüm değil aslında).
Deneyelim, çabalayalım, herkes elinden geleni yapsın ve eğer başaramazsak o zaman tekrar konuşalım.
İşte bu yüzden bu yasaya karşıyım. Hayvan katliamına HAYIR diyor, yasanın geri çekilmesini talep ediyorum!
İyi haftalar…
Eray Özer kimdir?
Eray Özer ODTÜ'de psikoloji okudu, sosyoloji hatmetti. Akabinde Bilgi Üniversitesi'nde yüksek lisans, Anadolu Üniversitesi'nde ise tez aşamasına takılan bir doktora ile akademik hayattan bir türlü elini eteğini çekemedi. Hatta iki yıl boyunca Kadir Has Üniversitesi'nde sosyoloji dersleri verdi.
Meslek hayatına Radikal Gazetesi'nde başladı, kısa süreli televizyon haberciliği deneyiminin ardından Doğuş Dergi Grubu'nda devam etti.
Son olarak ise Cumhuriyet hafta sonu eki Sokak'ı çıkaran ekipte yer aldı. Radikal, Birgün, Cumhuriyet ve Diken'de yazdı.
Yaklaşık dört sezondur devam eden bir podcast içeriği hazırlıyor. Buzdolabının tarihinden Yapay Zekâ'ya, Roman halkının hikâyesinden Kayıp Kıta Mu'ya birbirinden farklı konular hakkında hiç bilinmeyenlerin anlatıldığı "Yeni Haller" ismindeki podcast yayınına Spotify'dan veya tüm podcast uygulamalarından ulaşabilirsiniz.
|