27 Ocak 2014

Yasadışı kayıtlar Erdoğan'ın dilinde, yasal dinlemelerin yayını ise yasak!

Bu ülkenin alnına bir kez daha vicdan yerine cüzdan yazılıyor. Ama derler ki; kader, başımıza gelmesini istediğimiz şeydir

Başbakan Tayyip Erdoğan ile AKP'yi kuran çekirdek kadronun içinde yetiştiği Milli Görüş'ün doğal lideri Necmettin Erbakan'ın 1990'larda çok tartışılan vaatlerinden biri "çok hukukluluk"tu. İslamcı yazar Ali Bulaç'ın önerisinden de ilham alan Erbakan, Refah Partisi'nin 10 Ekim 1993'te toplanan 4. Olağan Kongresi'nde bu vaadini şöyle dile getirmişti:

"Adil Düzen kurulduğu zaman bu memleketin bütün evlatları birbirini içinden seven kardeşler olacaktır. Söz buraya geldiği zaman sesleniyorum; (...) Biz 60 milyon insanın hepsine saadet getirmek üzere geliyoruz, 6 milyar insanın hepsine saadet getirmek için geliyoruz. İster Sünni olsun, ister Alevi olsun, ister gayrimüslim olsun, adil düzende herkes eşittir, herkes temel haklara sahiptir. Herkes insan haklarını en geniş şekilde kullanacak, herkes inancına göre yaşayacak, herkes inancının gereklerini yerine getirecek, hatta herkes istediği hukuku seçme hakkına sahip olacak.. İşte Adil Düzen budur."

Klasik demokrasinin "tek hukuk önünde eşitlik" ilkesinin karşısına "çok hukukluluk" önerisini koyan Erbakan'ın vaadi, herkesin, inançlara göre üretilen hukuklardan istediğini seçmesi esasına dayanıyordu.

Erbakan'ın bu vaadi dile getirdiği sırada RP İstanbul İl Başkanı olan Erdoğan'ın yaklaşık 11 yıldır "Başbakan" olarak yönettiği Türkiye, "çok hukuklu" sisteme fiili olarak geçmiş görünüyor. Ancak seçme hakkını sadece Başbakan'ın kullanabildiği bir "çok hukukluluk"tan söz ediyorum. Tek taraflı bir çok hukukluluktan!

Yayında yasadışı dinlemeler serbest, yasal dinlemeler yasak

O kadar çok örnek var ki...

"Ananas" konuşmasından başlayalım. Ananas meselesi, Fethullah Gülen'in iş dünyasından önemli isimlere de uzanan telefon konuşmalarının yasadışı yapılmış kayıtlarına dayanıyor. Başbakan, son günlerdeki hemen her konuşmasında, bu yasadışı telefon kayıtlarına dayanarak "ananas" göndermesi yapıyor.

Ancak, Başbakan'ın kendisinin de takıldığı, üstelik yargı kararıyla yapılmış telefon konuşmalarının kayıtlarını içeren soruşturma dosyalarının yayını yasak!

Gülen cemaati, bu konuşmaların yasadışı yapılmış kayıtlara dayandığını açıklıyor. Haklı. Bugünkü haklılık, elbette vaktiyle Ergenekon-Balyoz süreçlerinde soruşturulanların, generallerin, cezaevinde yatanların, hatta tutukluların eşleriyle yaptıkları telefon konuşmalarının yasadışı yapılmış kayıtlarının ana yayın merkezinin Gülen cemaati bünyesindeki yayınlar olduğunu unutmamızı gerektirmiyor. Ve elbette, insanları yasadışı yollarla hedef almak konusunda aynı lisanı konuşan bu kavganın hiçbir tarafına mahkûm değiliz.

Sadece Erdoğan'ın yasadışı kayıtlarını yayımlamak suç

Tek taraflı çok hukukluluk, diyorduk. Yıllardır bu ülkede yasadışı yapılmış yüzlerce telefon görüşmesi ve görüntünün kayıtları yayımlanıyor. Ancak bugüne kadar sadece tek yasadışı dinlemenin tutuklusu oldu Türkiye'de. Evet, Başbakan'ın işadamı Remzi Gür'le yaptığı telefon konuşmasının yayınının ardından tutuklanan Aydınlık Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım bu nedenle 6 yıl 4 ay  hapis cezasına çarptırıldı, 4 yılı aşkın bir süredir cezaevinde yatıyor.

Peki Erdoğan'ın kendisinin, Mehmet Akif Ulusoy'u Gelir İdaresi Başkanlığı görevinden neden aldığını açıklarken gerekçe olarak yasadışı telefon görüşmesi kayıtlarını gösterdiğini hatırlıyor musunuz? Evet, Ulusoy, Doğan Yayın Holding Başkan Yardımcısı Soner Gedik ile yasadışı yapılmış telefon kaydı gerekçe gösterilerek görevden alındı. Ancak konuşmanın içeriğinde bir suç görülmemiş olmalı ki, hakkında soruşturma açılmadı. Erdoğan'ın, yasadışı telefon kaydını "teknik takip" diye anarak nasıl meşru saydığını 3-4 Mart 2009 günlerinde Kral FM ve Kanal24'te yayımlanan sözleriyle hatırlayalım:

“İnternet sitelerinde çıkan, hatta gazetelerde de çıkan bu şeyler bizi tabii ciddi manada rahatsız etti. Biz nasıl olacak da sağlıklı bir şekilde bu tür denetim mekanizmalarını çalıştıracağız? Müsteşarıma bu konuyla ilgili talimatı verdim ve gerekli olan bu konudaki adım atıldı… Beni çerez parası, merez parası ilgilendirmez… Oralarda bu yapılıyorsa mesele bitmiştir.

"Ortaya bakın bir sürü şeyler çıktı. Biliyorsunuz teknik takibe takılmalar v.s birtakım gazetelerde yayımlandı, internet sitelerinde yayımlandı. Bunlar bizi rahatsız eden konular. Ve kimlerle ne bağlantısı kuruyor bakın bunlar ortaya çıkıyor. Bunlar ortaya çıktıkça kim bilir geçmişte neler oldu neler?”

Bugün gerçekten "kimbilir neler oldu neler" dedirtecek telefon tapelerinin üzerine yayın yasağı konduğunu hatırlatarak "tek taraflı çok hukukluluk" uygulamalarına devam edelim.

Baykal'a yapılan yıllar sonra 'komplo' oldu

Başbakan'ın, yolsuzluk iddiaları eşliğinde başlatılan 17 ve 25 Aralık operasyonlarının ardından savcıyı "yüzkarası" ilan etmesini, "yolsuzluk yok, komplo ve kirli tezgâh var" diyerek savcı ve hâkimleri komplonun parçası olarak göstermesini, oğlu Bilal Erdoğan'ın ifadeye gönderilmemesini, Adalet Bakanı ve müsteşarının başsavcıları arayarak "soruşturmanın kapatılmasını ve gözaltı yapılmamasını" istemelerini, velhasıl yargı kararlarının uygulanmasının yürütme eliyle engellenmesini geçelim. Zira konumuz, yasadışı ses ve görüntü kayıtlarındaki çok hukukluluk.

Erdoğan, yolsuzluk değil kirli bir tezgâhın söz konusu olduğunu öne sürerken Deniz Baykal'ın da benzer bir komployla karşı karşıya kaldığını söyledi. Ama Baykal'ı da kapsayan yasadışı kaydedilmiş özel hayat görüntüleri ve diğer gizli kayıtlar ortaya çıktığında neler demişti Başbakan, hatırlayın:

"Orası özel hayat değil, orası onların yatak odası değil. Eline, diline, beline hakim olacaksın... Her gün CD, kasetler ortaya çıkıyor. Buralarda ilginç şeyler ortaya çıkıyor. Ülkemizde neler olmuş. Bunları yok farz etmek mümkün mü?

"Yok farz etmek mümkün değil", ama yolsuzluk iddialarıyla başlatılan ve 17-25 Aralık'ta operasyon aşamasına geçilen soruşturmalarla ilgili her türlü habere yayın yasağı getirildi.

Sevan Nişanyan hapiste, Urla kayıtları yasak altında

Başbakan'a Urla'da yaptırılan villanın bulunduğu arazinin sit alanı statüsünün değiştirilmesine ilişkin Erdoğan'ın kendisinin de takıldığı telefon konuşmalarını içeren dosyalar da yayın yasağı kapsamında. Ama misal Sevan Nişanyan, Şirince'de "kaçak inşaat" yaptığı gerekçesiyle cezaevinde!

Malum Başbakan, 17 Aralık sürecinin ardından telefon dinlemelerine yeni bir yasal çerçeve getirmek üzere harekete geçti. Bu düzenleme kapsamında "farklı isimlerle telefon dinlemesi yapılmasına" da engel getirilmesi öngörülüyor. Zira yargıdan sahte isimlerle alınan dinleme izinlerinin Başbakan'a, bakanlara ve çocuklarına uzandığı düşüncesi devletin zirvesinde de uykuları kaçırmış durumda.

Erdoğan Taraf'ın sahte isimlerle dinlenmesi için ne yapmıştı?

Peki Taraf Gazetesi Kurucu Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan, Yardımcısı Yasemin Çongar, yazarlar Amberin Zaman ve Yeni Şafak'a geçtikten sonra Erdoğan'la Türkiye'nin bir mucize yaşadığına kanaat getiren Markar Esayan ile Prof. Mehmet Altan'ın telefonlarının MİT tarafından sahte isimlerle dinlendiği ortaya çıktığında Başbakan ne yapmıştı?

Hatırlayalım.

Bu isimlerin telefonlarının 2008-2009 yıllarında sahte isimlerle çıkarılan mahkeme kararları ile dinlendiğinin öğrenilmesi üzerine açılan davada İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı sorumluluğu görülen MİT elemanları hakkında soruşturma yapmak için harekete geçti. Savcılık, "casusluk faaliyeti" takibi yapılıyormuş gibi gazeteciler için sahte isimlerle yapılan başvurularla "yargıyı zan altında bıraktıkları, resmi evrakta sahtecilik yaptıkları, görevlerini kötüye kullandıkları" iddiasıyla MİT görevlileri hakkında Başbakanlık'tan soruşturma izni istedi.

"Soruşturma izni talebinin reddedilmesi" doğrultusunda MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın imzasıyla mahkemeye gönderilen 7 Mayıs 2013 tarihli yazıda, "mahkemelerin yanıltılmadığı, sahte isimlerle dinleme faaliyetinin gizli servis faaliyetlerinin gizli yürütülmesinin zorunlu olduğunu bilen/takdir eden hâkimlerle kurulan koordinasyon çerçevesinde tatbik edildiği" belirtildi. MİT hâkimleri koordine ederek gazetecileri, yazarları "sahte isimlerle" dinlediğini kayda geçirmişti.

Başbakan, işte bu yazının altına, sahte isimlerle başvurdukları yargıdan aldıkları izinlerle gazetecileri dinleyen MİT görevlileri için "Soruşturma izni verilmemiştir" diyerek imza attı.

Manzara bu.

Bu ülkenin alnına bir kez daha vicdan yerine cüzdan yazılıyor.

Ama derler ki; kader, başımıza gelmesini istediğimiz şeydir!

 

Yazarın Diğer Yazıları

T24 15 yaşında: Anlatmadan anlayamazsan, anlatınca da anlamazsın!

T24, gazetecilikten başka hiçbir şeye ait olmayan bir yer. Editörlerimiz, muhabirlerimiz ve yazarlarımız; kelimelerle ifade edilemeyecek büyük bir çıkarsızlıkla bağımsız gazeteciliğin kurumsallaşmasına eşsiz katkılar sağladılar. 15 yıldır ilgilerini, övgülerini, eleştiri ve uyarılarını esirgemeyen takipçilerimize de sonsuz teşekkürler…

‘Haber elemanı’ arkadaşlar; nerede bu Almanya paraları, söyleyin bölüşelim!

Bir değil, iki değil, üç değil, dört değil… Devletin tam beş kez denetleyerek dışardan tek bir kör kuruş bulamadığı T24’te varlığını iddia ettiğiniz Alman sermayesi her neredeyse haber verin, bölüşelim! Bulamıyorsanız, gazetecilik yaptığınızı öne sürerek yıllardır inşa ettiğiniz utanç müzenize, bu nadide ‘Alman sermayesi’ eserinizi de ekleyelim…

Tolga’yla birlikte bütün hayal kırıklıklarının en güzelini yaşıyoruz!

Çalışmalarıyla mesleğini onurlandıran bir gazeteci, hâkimin büyük bir maddi hatayı da tutanağa geçirdiği bir kararla tutuklandı. Tutuklama talep edenler ve tutuklama kararı verenlere göre, Tolga Şardan “istihbarat örgütünün Cumhurbaşkanlığı’nın talimatıyla yargıdaki yolsuzluk iddialarını araştırdığını yazarak” halkı korku ve paniğe sevk etti!

"
"