Wikileaks, Amerikalı diplomatların yazışmalarını içeren belgeleri ABD'de The New York Times, İngiltere'de The Guardian, Fransa'da Le Monde, Almanya'da Der Spiegel, İspanya'da da El Pais ile paylaştı ve eş zamanlı olarak yayına başladı.
Wikileaks'in daha önceki yayın grubuna bu kez Le Monde ile bu gazetede hissesi bulunan El Pais de katılınca düşünmeden edemedim; Türkiye medyasında kaç gazete böyle bir gruba gierebilir?
Bu soru karşısında efsanevi El Pais hikâyesini düşünmeden edebilir misiniz?
23 Şubat 1981'i hatırlayın. İspanya'da hükümete güvenoyu için toplanan parlamentoyu bir grup darbeci asker basar, çevreye ateş açarak başbakan ve muhalefet liderlerinin de aralarında bulunduğu siyasileri rehin alır. Darbe girişiminin görüntüleri ekranlara birebir yansır. El Pais yazı işleri toplanır ve hemen bir editoryal yazı kelame alınmasına karar verilir. Editoryal yazılır ve “Yaşasın Anayasa” başlığıyla gazete basılır. Bayiler kapalı olduğu için El Pais darbeye direnen gazeteyi elden dağıttırır. Ve Kral'ın da baştan beri direndiği darbeciler ertesi gün rehineleri bırakıp teslim olur.
İspanya'daki olay, yaklaşık beş ay önce, 12 Eylül 1980'de bu topraklarda olmuştur. Gazeteler darbenin neden gerekli olduğunu anlatan yazılar ve darbecilere alkışlarla çıkar!
Türkiye medyası da tarihe geçti!
Medyanın, kimin elinde olursa olsun “iktidar”larla ilişkileri o günden bu yana ne kadar değişti diye merak edenler için, 29 ve 30 Kasım günleri unutulmayacak görüntüler içeriyor. Bu iki günü, “Türkiye medyasının Wikileaks ile birlikte tarihe geçtiği günler” olarak da görebilirsiniz.
29 Kasım'dan başlayalım. Wikileaks'in yayımladığı belgeler arasında ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Eric Edelman'ın 2004 yılında Amerikan Dışişleri'ne gönderdiği değerlendirmeler de yer alıyor. Bu değerlendirmeler içinde “İki kaynağımız bize Erdoğan'ın 8 İsviçre bankasında hesapları olduğunu söyledi” ifadesi ile Başbakan'ın servetini sorgulayan bölümler de bulunuyor.
İki bakanın rüşvet aldığı, Erdoğan'ın bazı danışmanlarının adlarının yolsuzluğa karıştığı v.s. iddialar da isimler verilerek anlatılıyor.
Evet, Wikileaks'in yayımladığı belgeler içinde Amerikan diplomatlarının dedikodulara da itibar ettiğini gösteren bazı tutarsız değerlendirmeler var. Ancak ne beklersiniz, bu çok önemli iddiaların Başbakan'a sorulmasını değil mi?
Başbakan'a soru yok, gazetelerde iddia yok
Başbakan Tayyip Erdoğan, hakkındaki bu iddianın yayımlandığı 29 Kasım 2010 Pazartesi günü gazetecilerin karşısına çıktı. Libya'ya giderken açıklama yaptığı hiçbir gazeteci kendisine “8 İsviçre bankasında hesabınız var mı” diye sormadı, soramadı.
Bir “anonim şirket” olarak hisselerinin çoğu Hazine'ye ait olan ve yönetimini hükümetlerin belirlediği Anadolu Ajansı bu bilgiyi aboneleriyle paylaşmadı.
Gelelim 30 Kasım'a... Türkiye'deki toplam tirajın yüzde 93'ünü ifade eden tam 30 gazete, Türkiye'nin Başbakanı hakkında ABD Büyükelçisi'nin Washington'a ilettiği “8 İsviçre bankasında hesabı var” iddiasını birinci sayfasında görmedi. Birkaç istisna (Milliyet, Vatan ve Akşam) dışında bu iddia iç sayfalarda da okurlardan gizlendi.
Ancak Başbakan'ın Wikileaks'e güvenmediğini belli eden sözleri ile belgelerde Başbakan'ı memnun edebilecek kişisel değerlendirmeler bütün gazetelerde yer buldu.
Taraf ve Sözcü ilk kez aynı tarafta
İhtimal Başbakan'ın yalanlayacağı (yoksa yalanlamayacak mı!) İsviçre bankaları ve servetiyle ilgili iddialar, tiraj açısından Türkiye'nin en çok satan beş gazetesini, “yandaş-candaş” diye yaftalanan grupları, bu konuya fermuar çekmek noktasında birleştirmekle kalmadı. Yayın politikaları açısından taban tabana zıt Taraf ve Sözcü gibi gazeteleri de aynı noktada buluşturdu. Zira Taraf ile Sözcü (ve Evrensel) Erdoğan'ın İsviçre bankalarında hesabı olduğu yolundaki iddiayı manşetten duyuran gazeteler oldular. Birgün ve Cumhuriyet de, aynı konuyu birinci sayfasında değerlendiren iki gazeteydi.
Hiç utanç duymuyor musunuz!
İnternet; haberciliğin önündeki resmi ve parasal bütün duvarları yıkarken yeni bir dünya inşa ediyor. O yeni dünyada Türkiye'deki yeni medya da yerini alıyor. Wikileaks belgelerinin yayını başladığında, gazetelerin yayımlamaktan çekindiği iddiaları duyuran haber sitelerinin ziyaretçi sayısında önemli artışlar (T24 için yüzde 30 dolayında) gözlendi.
Gazete okurları ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın neden Türkiye'den özür dilediğini, Erdoğan'ın neden Wikileaks'in ciddiyetini sorgulayan tek lider olduğunu anlamakta güçlük çekerken saklanan belgeler internette “özgür”dü.
Hülasa; Wikileaeks belgeleri üzerinde sadece The Newyork Times, The Guardian, Der Spiegel, Le Monde ve El Pais çalışmadı. Türkiye medyası da muazzam bir ayıklamayla bu tarihi olaydaki yerini aldı.
Başbakan Erdoğan'a, kendisini hedef alan iddialarla ilgili tek sorunun bile yöneltilmediği basın toplantısından birkaç saat sonra ABD Dışişleri Bakanı'nın basın toplantısı vardı. Washington'da Hillary Clinton'a soruldu:
- Hiç utanç duymuyor musunuz!..