Yeni dönemde CHP'de gözlemlenen belirgin çizgi “Türkiye'ye daha yakından bakmaya çalışmak” oldu.
Tarihsel sorunlarla da yüklü bir toplumsal-siyasal hareket için birkaç ayda “yeni politikalar” üretmenin olanaksızlığı, bu süre içinde CHP'de gözlemlenen yeni çizginin önemini artırıyor.
Kafasındaki Türkiye tasavvurundan kurtularak ülkesine daha yakından bakmaya çalışan CHP'de, öncelikle kendi hatalarını gördüğünü belli eden bir söylem dikkat çekiyor.
CHP bu süreçte, ülkesiyle “üst belirleyen” bir tarzda kurduğu ilişkinin kendisini zaman içinde mücadele ettiği “sağ”a benzettiğini, sağcılaştırdığını görebilir.
Türkiye'deki muhafazakârlığın ana kaynağı olan dine karşı yaklaşıma göre şekillenen siyasi kutuplaşma, toplumu dönüştürme işini sandık yerine bir yerlere havale etme yanlışına savurduğu CHP'yi iktidara aday bir “kitle partisi” olma vasfından da uzaklaştırdı.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları ve partinin Bilim Yönetim Kültür Platformu'nda yapılan hazırlıklar, CHP'nin, “sol-sağ ayrımını inanç üzerinden inşa etme” yanlışını artık sürdürmek istemediğini gösteriyor.
Bu iradenin ilk sonucu, 30 yıldır gündemden düşmeyen türban yasağını savunan ana akım olan CHP'nin, bu mevziyi terk etmesi oldu. CHP, 2007 yılında 411 AKP ve MHP milletvekilinin oyuyla parlamentodan geçen Anayasa değişikliğini iptal ettirmesinin üzerinden uzun bir süre geçmemesine karşın, artık türban yasağını savunmuyor.
Böylece Türkiye'de siyaset, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı bulmamasına karşın kendi iç dinamikleriyle türban yasağına karşı önemli bir mutabakata yaklaşmış bulunuyor.
Anayasa Mahkemesi ile Danıştay tarafından “laiklik ilkesi ile Cumhuriyet'in değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek niteliklerine aykırı” bulunarak iptal edilen üniversitelerdeki kıyafet serbestisi, bu kararlara karşın nasıl sağlanacak?
Siyasette sağlanacak mutabakatın hukuki formülü de beraberinde getireceğini söyleyebiliriz. CHP'nin tavrı, bu konuda nihaî bir mutabakat sağlanıp sağlanamayacağını da tayin edecek.
CHP 'inanç mukavelesi' tavrından uzak durmalı
Türban yasağına karşı çıkarken “başın nasıl örtülebileceği” gibi “inanç mukavelesi” anlamına gelebilecek alanlara girmek, CHP'nin bir yanlıştan vazgeçerken yeni bir yanlış üretmesi sonucunu doğurabilir. Dinin siyasi rekabet konusu olmaktan çıkarılması ve sağ-sol ayrımının inanç dışında “gerçek” parametrelere kavuşturulması, CHP'nin bu konuda özgürlükçü tavır almasını gerektiriyor.
Üstelik türban konusundaki özgürlükçü tavır, “zorunlu din dersi” uygulamasını haklı olarak laikliğe aykırı bulan CHP'nin “gönüllü din eğitimi” talebiyle de tutarlı görünüyor. Özgürlükçü tavır; CHP'nin daha iyi bir demokrasi talebi konusunda yarattığı alan boşluğunu artık doldurması ve “Türkiye'de sağ soldur, sol da sağ” saptamasının dışına çıkması açısından da kestirme bir yol vaat ediyor.
Üniversite öğrencilerinin başlarını ne kadar örtebileceklerini tartışmak yerine, zorunlu din dersi ile azınlıkların dini özgürlüklerini yaşamalarını kısıtlayan uygulamalara son verecek bir uzlaşma paketi üzerinde çalışmak hem CHP, hem de Türkiye açısından çok daha doğru sonuçlar getirebilir.
CHP, böyle bir açılımla, geleneksel çizgisinde öne çıkan “irtica tehdidi”ne karşı tavrından geri adım atmış olur mu?
Yeni politika açıklamalarına hazırlanan CHP'deki güncel soru bu.
Yanıt, CHP'nin geçmişte hiç sormadığı anlaşılan başka bir sorunun ışığında kendisini gösteriyor:
Türkiye'de başını örten öğrenciler üniversiteye gitmekten vazgeçer ya da hep birlikte peruk takmaya karar verirlerse irtica meselesi biter mi?