17 Aralık 2009

PKK'nın T-Muhtıra'sı ve Hikmet Fidan şifresi

Parlamentoda tek başına çoğunluğa sahip bir siyasi irade ilk kez Kürtler'in demokratik taleplerini karşılamak üzere...

Parlamentoda tek başına çoğunluğa sahip bir siyasi irade ilk kez Kürtler'in demokratik taleplerini karşılamak üzere adım atmaya yönelmişken PKK'nın Tokat'ın Reşadiye ilçesinde kurduğu pusuyu DTP'nin kapatılması izledi. Anayasa Mahkemesi'nin kararı, Kürtler'in demokratik özgürlüklere kavuşma sürecini de tehdit eden bir şiddetin sorgulanmasını içerecek bir tartışmayı da başlamadan bitirmiş görünüyor.
Reşadiye saldırısını, DTP'yi de açığa düşürerek dördüncü günde üstlenen PKK'nın demokratik açılım arayışına karşı önümüze koyduğu terör muhtırasında, Kürt siyasetçi ve aydınların ifade özgürlüklerini hedef alan hayati satırlar da var.
Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Galip Ensarioğlu'nun, 7 askerin şehit edildiği Reşadiye saldırısı ve DTP'nin kapatılmasına ilişkin gelişmeleri yorumlarken dile getirdiği “tehdit” değerlendirmesi bu açıdan önem taşıyor.

'DTP'yi eleştiren Kürtler hayatından korkuyor'

Ensarioğlu, “Bölgede DTP'ye alternatif daha özgürlükçü bir siyaset çıkmayacak mı” sorusunu şöyle yanıtlıyor:
“Çıkmaz olur mu? Çıkıyor ama yeterince duyulmuyor sanki. Bir de şu var, kendini demokrat sayan entelektüeller PKK ve DTP ile çok ters düşmek istemiyorlar. Bunu Kürt meselesine ihanet olarak görüyorlar ve o pozisyona düşmemek için susuyorlar.”
Ensarioğlu'nun “DTP'yi eleştirmekten mi çekiniyorlar” sorusuna verdiği yanıtı da birlikte okuyalım:
“Eleştiriyorlar ancak bu eleştirilerinde belli bir noktaya kadar gelebiliyorlar. O noktayı geçtiklerinde 'hain' ilan edilmekten korkuyorlar. Kimi hayatından, kimi statüsünden korkuyor, kimi de hain ilan edilmekten korkuyor. Bu yüzden eleştirilerinde çok dikkatli davranıyorlar. Kendi içlerinde tartıştıklarını kamuoyu önünde tartışmaktan kaçıyorlar...
Biz bu tür durumların yaşanmaması gerektiğini her zaman ifade ediyoruz. Ama kabul edelim ki, bunu yapan bir irade var ve bu iradenin ciddi bir silahlı gücü ve kitlesel gücü var. Bu güç karşısında bireysel tepkiler göstermenin de riskleri var...” (Yeni Şafak – Murat Aksoy / 15 Aralık 2009)

Hikmet Fidan neden öldürülmüştü?

Ensarioğlu'nun, nasıl bir “tehdit” değerlendirmesi yaptığını anlamak için, Hikmet Fidan'ın neden ve nasıl öldürüldüğünü hatırlamak gerekiyor.
Hikmet Fidan, DTP kadrolarının kapatılana kadar (13 Mart 2003) siyaset yaptıkları Halkın Demokrasi Partisi'nin (HADEP) Genel Başkan Yardımcılığı'na kadar çıkmış bir Kürt politikacıydı. Uzun süre PKK içinde faaliyet gösterdikten sonra “artık Kürt sorununa silahsız, legal ve demokratik yollarla çözüm bulunacağına” inandığını dile getiriyordu.
6 Temmuz 2005 sabahı, Diyarbakır'ın Bağlar semtinde susturucu takılmış bir tabancanın horozu kaldırıldı... Ve Hikmet Fidan, ensesine sıkılan tek kurşunla öldürüldü.

DTP kadroları Fidan'ın akıbetini unutmadı

Hasan Cemal, Milliyet'teki yazılarında uzun süre Hikmet Fidan cinayetinin üzerine gitti.
Zinnar Fidan da, babasını PKK'nın öldürdüğünü belirtirken, gerekçeyi “O sadece Kürtlerin Türklerle iç içe, el ele demokrat bir siyaset yapmalarını istiyordu. Silahsız, düşünce gücüyle, beyinle siyaset anlayışı vardı. Babam belki onlara tehdit oluşturduğu için öldürüldü” sözleriyle açıkladı. (Zaman-18 Temmuz 2005)
Kapatılan DTP'yi yöneten kadrolar içindeki şiddet karşıtları, elbette kol kola siyaset yaptıkları Hikmet Fidan'ın akıbetini hiçbir zaman unutmadılar.
Diyarbakır Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Ensarioğlu'nun işaret ettiği “tehdit” gerçeği, PKK'nın, Kürt sorununa çözüm için diyalog kapısı olan DTP'nin kapanmasını arzu ettiği yorumlarını da temellendiriyor.

PKK Ahmet Türk'ü yanılttı

PKK'nın, kapatılan DTP'nin Genel Başkanı Ahmet Türk'ü Reşadiye saldırısı konusunda da yanılttığını biliyoruz. Türk, 7 Aralık Pazartesi günü yapılan saldırıdan bir gün sonra, yani salı günü toplanan DTP grubunda, 33 silahsız askerin katledildiği Bingöl saldırısına benzettiği “Reşadiye'deki karanlık provokasyon”un aydınlatılmasını istedi. Türk, 9 Aralık Çarşamba günü Milliyet'ten Aslı Aydıntaşbaş'a yaptığı açıklamada daha da ileri giderek, 7 askerin katilinin PKK olmadığını kesin ifadelerle dile getirdi:
“Biz araştırdık orada PKK varlığı yok, öyle bir grup yok!”
Türk'e bu bilgiyi veren PKK, ertesi gün Reşadiye katliamını üstlendi.
Sonuçta, DTP cenahında kazanan “Bizim için açılım bitmiştir” derken sevincini saklayamayan Emine Ayna'nın temsil ettiği “askeri kanat” oldu. Vaktiyle Leyla Zana'nın yaptığı sert çıkışlardan da rahatsız olduğu bilinen Ahmet Türk'e de, aslında doğruluğuna inanmadığı bir kararı açıklamak kaldı: Parlamentodan çekilmek.

DTP'liler kendilerini meşru zemin dışında konumlandırsa da...

Kürt seçmenlerin oyuyla parlamentoya giren DTP kadrolarının “Kürt açılımının muhatabı biz değiliz, İmralıdır” söylemiyle, Anayasa Mahkemesi kararından önce kendilerini meşru siyaset zemini dışında konumlandırmış olmaları gerçeği değiştirmiyor. DTP'nin kapatılması, terör ve şiddetten başka gücü olmayanların işine yaradı.
Ancak bu kez “demokratik açılım”ı hedef alarak teröre başvuran ve dağlardan “iktidar savaşı”na yönelen PKK, kendi içine de, susturamayacağı kadar çok Fidan'lar ektiğini görecek, görmeli!

Yazarın Diğer Yazıları

T24 15 yaşında: Anlatmadan anlayamazsan, anlatınca da anlamazsın!

T24, gazetecilikten başka hiçbir şeye ait olmayan bir yer. Editörlerimiz, muhabirlerimiz ve yazarlarımız; kelimelerle ifade edilemeyecek büyük bir çıkarsızlıkla bağımsız gazeteciliğin kurumsallaşmasına eşsiz katkılar sağladılar. 15 yıldır ilgilerini, övgülerini, eleştiri ve uyarılarını esirgemeyen takipçilerimize de sonsuz teşekkürler…

‘Haber elemanı’ arkadaşlar; nerede bu Almanya paraları, söyleyin bölüşelim!

Bir değil, iki değil, üç değil, dört değil… Devletin tam beş kez denetleyerek dışardan tek bir kör kuruş bulamadığı T24’te varlığını iddia ettiğiniz Alman sermayesi her neredeyse haber verin, bölüşelim! Bulamıyorsanız, gazetecilik yaptığınızı öne sürerek yıllardır inşa ettiğiniz utanç müzenize, bu nadide ‘Alman sermayesi’ eserinizi de ekleyelim…

Tolga’yla birlikte bütün hayal kırıklıklarının en güzelini yaşıyoruz!

Çalışmalarıyla mesleğini onurlandıran bir gazeteci, hâkimin büyük bir maddi hatayı da tutanağa geçirdiği bir kararla tutuklandı. Tutuklama talep edenler ve tutuklama kararı verenlere göre, Tolga Şardan “istihbarat örgütünün Cumhurbaşkanlığı’nın talimatıyla yargıdaki yolsuzluk iddialarını araştırdığını yazarak” halkı korku ve paniğe sevk etti!

"
"