05 Ağustos 2010

ORDUNUN 2020 PLANI ÇÖKÜYOR MU?

YAŞ kararlarını, karşı karşıya geldiği anlaşılan hükümet ile Genelkurmay'ın tezlerini ve neler olabileceğini adım adım irdeleyelim:

 

Eşi görülmemiş bir trafiğe sahne olan Yüksek Askeri Şûra'nın ardından Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na, dolayısıyla Genelkurmay Başkanlığı'na atama yapılamaması beklenen sonuçlarını doğuruyor.


YAŞ kararlarını, karşı karşıya geldiği anlaşılan hükümet ile Genelkurmay'ın tezlerini ve neler olabileceğini adım adım irdeleyelim:


Hukukta yasa teamülden önce gelir


- Son YAŞ toplantısını, diğerlerinden ayıran iki önemli özellik bulunuyor. Birincisi; hükümetin “önüne konulan” listeye rutin bir onay vermekle yetinmemesi ve mevzuattan kaynaklanan yetkilerine sahip çıkarak Türk Silahlı Kuvvetleri'ndeki atama ve terfilere damgasını vurması oldu. Bu durumun TSK'daki teamüllere aykırı olduğu görüşleri doğrudur. Ancak hukuki hiyerarşide mimari Anayasa ile başlar yasalar ile devam eder, yasanın olmadığı noktada tüzük ve yönetmelikler referans olur. Yazılı kuralın olmadığı noktada “teamüller” dikkate alınır. YAŞ toplantısı ile kuvvet komutanlığına atama işlemlerinde teamüllerden önce her düzeyde yazılı kaynak bulunduğu açıktır.


Yargının girişimleri hükümete kaldıraç mı oldu?


- Son YAŞ toplantısını, öncekilerden ayıran ikinci özellik, toplantının mahkeme ve savcılıktan gelen “yakalama” ve “tutuklama” ile “ifade vermeye çağrı” kararları gölgesinde yapılması oldu. Ağustos 2010 toplantısına ilk damgayı yargının vurduğunu söylemek yanlış olmaz. Terfi sırasında bulunan bazı general ve amiraller hakkında YAŞ'tan hemen önce Balyoz davası kapsamında yakalama ve tutuklama kararı çıkarılması ve söz konusu şüpheliler için yaklaşık beş ay sonraya duruşma tarihi verilmesi doğal olarak “zaman ayarlı bir girişim” yorumlarına neden oldu. Mahkemenin kararının böyle bir sonucu amaçlamadığını savunanlar, bu konudaki kuşkuların meşru olduğunu da teslim etmek durumundalar. Hükümetin demokratik yetkilerini kullanmadan önce yargıdan gelen girişimlerin “kaldıraç” olarak kullanıldığı eleştirileri, demokrasi ve hukukun birbirinden soyutlanamayacak kavramlar olması açısından önem taşıyor.


- YAŞ toplantısının ikinci gününde, Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz'ün, AKP ve Fethullah Gülen cemaatini parçalamak amacıyla bir dizi komplo senaryosu içerdiği belirtilen “İrtica ile Mücadele Eylem Planı” bağlamında gönderilen ihbar mektubundaki “internet andıcı”na ilişkin olarak başlattığı soruşturma için yaptığı girişimde aynı kuşkuları doğurdu. Öz'ün, YAŞ toplantısının ikinci gününde, Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na atama bekleyen 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hasan Iğsız'ı ifadeye çağırması da TSK'da “zaman ayarlı bir girişim” olarak değerlendirildi.


Genelkurmay'ın itirazı YAŞ ihraçlarını hatırlatıyor


- Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ve karargâhının, “Kesinleşmiş yargı kararı olmadan ifadeye çağırma ve yakalama kararları ile terfi ve atamalar önlenirse bu yol olur, TSK'nın düzeni bozulur” görüşünü dile getirdiğini biliyoruz. Yer ve duruma göre haklılık taşıyan bu itirazın, yıllardır ordudan atılan personelin YAŞ kararlarına karşı yargı yoluna başvuramamasının yarattığı mağduriyetleri de akla getirdiğini not etmemiz gerekiyor.


- Son YAŞ toplantısında “irtica” gibi “disiplinsizlik” başlığı altında bir “ihraç” kararı alınmadı. Eğer karar bu durumda bir personel yokluğundan kaynaklanmıyorsa, YAŞ'ın 12 Eylül'de yapılacak Anayasa değişikliği referandumunu beklemeyi uygun gördüğünü düşünebiliriz. Zira değişiklik paketi, YAŞ kararlarına karşı ilk kez yargı yolunun açılmasını da kapsıyor.



Balyoz şüphelileri kararında uyum gözleniyor


- YAŞ'ın kuvvet komutanları ile Genelkurmay Başkanı'nın atanması konusunda bir yetkisi bulunmuyor. Bu çerçevede, YAŞ toplantısında atama, terfi, temdit, emeklilik ve disiplin dosyaları ele alınıyor. Bu dosyalar, Başbakan başkanlığında Milli Savunma Bakanı ile 13 orgeneral ve 2 oramiralin katılımıyla yapılan YAŞ'ta oylama yapılarak karara bağlanıyor. Balyoz davası kapsamında “yakalama ve tutuklama” kararına konu olan general ve amirallerden hiçbirinin terfi alamaması, YAŞ'ın, çoğunluğu elinde bulunduran asker üyelerinin de kabulüyle kararlaştırılmış görünüyor. Ancak bu durumdaki general ve amirallerin terfi sıralamasında ön sırada yer almamaları ve mahkeme kararı olmasaydı da terfi edemeyecek durumda bulunmaları olasılığının da dikkate alınması gerekiyor.


- Kuvvet komutanları Genelkurmay Başkanı'nın teklifi, Milli Savunma Bakanı'nın uygun bularak kararnameyi hazırlaması (inha), Başbakan'ın imzası ve Cumhurbaşkanı'nın onayıyla atanabiliyor. Genelkurmay Başkanı'nın başlattığı bu süreçte onay mercii sivil otorite. Genelkurmay Başkanı ile Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasında YAŞ öncesinde yapılan görüşmelerde bir ön mutabakat sağlanmadığı anlaşılıyor.


Iğsız'a emeklilik, Çubuklu'ya terfi


- Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un, teamüllere paralel bir tercihle Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na 1. Ordu Komutanı Hasan Iğsız'ı önermesi, bu konuda yasal yetkisini kullanan Başbakan Tayyip Erdoğan'ın vetosuna takıldı. Anlaşma sağlanamayınca, teamüller gereği YAŞ kararlarıyla birlikte açıklanan kuvvet komutanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı'na atamalar yapılamamış oldu. Ancak burada emekliliğe sevk edilen Iğsız gibi “internet andıcı” bağlamında ifade vermeye çağrılan Genelkurmay Adli Müşaviri Tuğgeneral Hıfzı Çubuklu'nun tümgeneralliğe terfi ettirildiğinin altını çizelim.


Koşaner, Köşk'te türbana ılımlı yaklaşmıştı


- Askeri Personel Kanunu'na göre Genelkurmay Başkanı, Bakanlar Kurulu'nun teklifi ve Cumhurbaşkanı'nın onayıyla atanıyor. Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Işık Koşaner'in yaş haddinden emekli olana kadar 3 yıllığına Genelkurmay Başkanlığı'na atanmasında bir sorun bulunmadığı, hatta Bakanlar Kurulu üyelerinin imzasının hazır olduğu belirtiliyor. Burada Koşaner'in, Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı'na adaylığı sırasında eşinin türbanıyla ilgili olarak yapılan tartışma sırasında “kafanın dışı değil, içi önemli” yaklaşımıyla ılımlı bir tavır sergilediğini belirtelim.


- Iğsız'a emeklilik rotası çizilince, Başbuğ'un yeni bir teklifte bulunmaması üzerine Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na atama yapılamadı. Sürpriz bir ziyaretle Köşk'e çıkan Koşaner'in ataması da, Genelkurmay'a getirilmesi durumunda Kara Kuvvetleri Komutanlığı boş kalacağı için tamamlanmadı.


İki orgeneral terfisi var, ama üç orgeneral gidiyor


- Bu sene biri Genelkurmay Başkanı Başbuğ, diğeri de Jandarma Genel Komutanı Atila Işık olmak üzere şûrada sadece iki orgeneral kadrosunun boşalacağı varsayımıyla hareket edildi. Bu çerçevede Kara Kuvvetleri'nde iki korgeneral orgeneralliğe terfi ettirildi. Ancak hükümetin vetosu üzerine Iğsız'ın da emekliliğe sevk edilmesi nedeniyle üç orgeneral kadrosunun boşalması durumu ortaya çıktı. Bunun üzerine Işık'in emekliye ayrılması yerine Koşaner'den sonra “en kıdemli orgeneral” olarak Jandarma'dan Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na kaydırılması formülü gündeme geldi.


- TSK'da orgeneral-oramiral sayısının 15'ten 14'e düşmesi özel bir sorun yaratmayacak. Zira, son yıllarda “orgenerallik” seviyesine çıkarılan Genelkurmay İkinci Başkan Yardımcılığı, EDOK Komutanlığı gibi birimler yakın zamana kadar “orgeneral” komutası altında bulunmuyordu.


- Sonuçta Orgeneral Işık, Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nı reddederek emekliliğini istedi. Işık'ın “silah arkadaşı Iğsız'ın mağdur edildiği” gerekçesiyle bu görevi kabul etmediği anlaşılıyor. Işık'ın kararında, TSK'nın yüksek komuta kademesinde benimsenen yaklaşımın da etkili olduğu yorumları ordunun zirvesindeki havaya uygun görünüyor. Ne olursa olsun, Işık'in kararının “hükümete tepki” tonu taşıdığı çok açık. Ancak hükümetin bu olasılığı da dikkate almadığını düşünmek gerçekçi olmaz.


2013'te Genelkurmay Başkanlığı bekleyen Necdet Özel'in durumu


- “Şimdi ne olacak” sorusunun teamüller çerçevesindeki ilk yanıtı “en kıdemli orgeneral Kara Kuvvetleri Komutanı olacak”tır. En kıdemli Orgeneral, çarşamba akşamı Jandarma Genel Komutanlığı'na atanan Necdet Özel. Özel'in seneye Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na atanması, bu makamda 2 yıl kaldıktan sonra 2013'te Genelkurmay Başkanlığı'nı Koşaner'den devralması bekleniyordu. Koşaner Genelkurmay Başkanlığı'nda üç yıl kalacağı için, Özel'in görev süresi 2 yıl olan Kara Kuvvetleri'ne getirilmesi, 2012'de emekli olması anlamına geliyor. Bu durumda, TSK'nın 2020'ye uzanan komuta kademesi planlamasının altüst olacağı belirtiliyor. Komuta kademesi planları daha önce de birkaç kez bozulmuştu. Örneğin Turgut Özal, 1987 yılında, TSK'nın “2000 planı”nı bozarak “Genelkurmay Başkanı” olarak davetiye bile bastıran dönremin Kara Kuvvetleri Komutanı Necdet Öztorun ile ona yol açmaya çalışan Necdut Üruğ'u son dakikada emekliye sevk etmişti. Süleyman Demirel de, kendisini 12 Eylül 1980 darbesiyle Başbakanlık'tan deviren Kenan Evren'in önünü açmıştı!


- Özel'den sonra Kara Kuvvetleri için adı geçen isim, şûrada EDOK'tan 1. Ordu Komutanlığı'na atanan Orgeneral Erdal Ceylanoğlu. Ceylanoğlu için, “28 Şubat sürecinde Ankara-Sincan'da tankları yürüten isim” notunun düşüldüğünü belirtelim.


'Ankara'daki seçkinlerin hukuku bitti' mesajı


- Işık Koşaner'in Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile bir araya gelmesi, yeni Kara Kuvvetleri Komutanı'na ilişkin teklifi 30 Ağustos'ta emekliye ayrılacak olan İlker Başbuğ'un yapmayabileceği olasılığını da akla getiriyor.


- Atila Işık'ın Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nı reddetmesi TSK'daki son sürpriz olmayabilir. Hükümetin durumu nasıl değerlendirdiğine ilişkin somut işaretin, şûra kararlarının hemen ardından Aydın'da “Ankara'daki seçkinlerin hukuku, üstünlerin hukuku bitti, artık hukukun üstünlüğü var, artık tuzu kuru seçkinlerin değil, halkın dediği olacak” diyen Başbakan Erdoğan'dan geldiğini söyleyebiliriz...



Yazarın Diğer Yazıları

T24 15 yaşında: Anlatmadan anlayamazsan, anlatınca da anlamazsın!

T24, gazetecilikten başka hiçbir şeye ait olmayan bir yer. Editörlerimiz, muhabirlerimiz ve yazarlarımız; kelimelerle ifade edilemeyecek büyük bir çıkarsızlıkla bağımsız gazeteciliğin kurumsallaşmasına eşsiz katkılar sağladılar. 15 yıldır ilgilerini, övgülerini, eleştiri ve uyarılarını esirgemeyen takipçilerimize de sonsuz teşekkürler…

‘Haber elemanı’ arkadaşlar; nerede bu Almanya paraları, söyleyin bölüşelim!

Bir değil, iki değil, üç değil, dört değil… Devletin tam beş kez denetleyerek dışardan tek bir kör kuruş bulamadığı T24’te varlığını iddia ettiğiniz Alman sermayesi her neredeyse haber verin, bölüşelim! Bulamıyorsanız, gazetecilik yaptığınızı öne sürerek yıllardır inşa ettiğiniz utanç müzenize, bu nadide ‘Alman sermayesi’ eserinizi de ekleyelim…

Tolga’yla birlikte bütün hayal kırıklıklarının en güzelini yaşıyoruz!

Çalışmalarıyla mesleğini onurlandıran bir gazeteci, hâkimin büyük bir maddi hatayı da tutanağa geçirdiği bir kararla tutuklandı. Tutuklama talep edenler ve tutuklama kararı verenlere göre, Tolga Şardan “istihbarat örgütünün Cumhurbaşkanlığı’nın talimatıyla yargıdaki yolsuzluk iddialarını araştırdığını yazarak” halkı korku ve paniğe sevk etti!

"
"