Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu'na, darbe öncesi ve sonrasında yapılan önemli toplantıların tutanaklarını gönderemeyeceğini bildirdi.
AKP İstanbul Milletvekili Nimet Baş başkanlığında çalışan, 12 Eylül darbesinden sonra Başbakanlığa getirilen eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Bülend Ulusu ile darbenin devirdiği selefi Süleyman Demirel'i dinleyen komisyon ilk ret yanıtını MGK Genel Sekreterliği'nden almış oldu.
Aslında genel sekreterliğin başka bir yanıt vermesi beklenemezdi. Nitekim, Hülya Karabağlı'nın T24'te yayımlanan haberine göre, MGK Genel Sekreteri Muammer Türker, komisyona gönderdiği yanıtta, reddin gerekçesini bir cümleyle açıkça ortaya koyuyor:
“2945 sayılı MGK ve MGK Genel Sekreterliği Kanunu'nun 10. maddesine göre değerlendirilmesini saygılarımla arz ederim.”
Bazı komisyon üyelerinin şaşkınlığını anlamak zor, zira MGK Genel Sekreterliği, 2945 sayılı yasaya dayanarak gayet rutin bir cevap vermiş bulunuyor. Genel sekreterliğin istenen tutanakları göndermesi, yasayı da ihlal eden bir sürpriz olurdu.
Ancak genel sekreterliğin ret yanıtı, MGK tutanaklarının Darbeleri Araştırma Komisyonu'na gönderilemeyeceği anlamına gelmiyor. MGK ve MGK Genel Sekreterliği Kanunu, “Görüşme Tutanakları” başlığını taşıyan 10. maddesinde bunun yolunu çok açık bir şekilde göstermiş. Okuyalım:
“Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında yapılan görüşmeler, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği görevlileri tarafından usulüne uygun şekilde tutanakla tespit edilir.
Kararların asılları ve görüşme tutanakları Genel Sekreterlikte saklanır. Tutanaklar ve görüşmeler açıklanamaz ve yayınlanamaz. Kararlar Milli Güvenlik Kurulunun vereceği karara göre açıklanabilir veya yayınlanabilir.”
Görüldüğü gibi, kanun, MGK tutanaklarının hem açıklanmasına, hem de yayımlanmasına olanak sağlayan bir hüküm içeriyor.
TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu, eğer darbe dönemi tutanaklarını MGK Genel Sekreterliği'nden talep etmekle yetinmişse, bir usul hatası yapmış sayılır. Çünkü 2003 yılında yapılan değişiklikle tartışmalı yetkileri budanan ve “Başbakanlığa bağlı” olarak çalışan MGK Genel Sekreterliği'nin böyle asli bir yetkisi bulunmuyor.
İlk adım, talebin MGK gündemine alınması
Yasanın 10. maddesindeki hüküm karşısında yapılacak olan şey, iki ayda bir “olağan” toplantı yapan Milli Güvenlik Kurulu'nun, komisyonun istediği tutanakların TBMM'ye gönderilmek üzere açıklanması kararını almasından ibaret.
Yasa, bunun nasıl olacağını da gösteriyor. “Gündem” başlığını taşıyan 6. madde şu hükmü taşıyor:
“Kurulun gündemi Cumhurbaşkanı tarafından düzenlenir. Gündemin hazırlanmasında Başbakan ve Genelkurmay Başkanının önerileri dikkate alınır.
Kurul üyesi bakanlar ile diğer bakanların gündeme girmesini istedikleri konular, Başbakanın da görüşünü alarak Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri vasıtasıyla Cumhurbaşkanına iletilir.”
Görüldüğü üzere, MGK'nın gündemini Cumurbaşkanı “düzenliyor.” Yasa, Cumhurbaşkanı'nın gündemi düzenlerken “Başbakan ve Genelkurmay Başkanı'nın önerilerini dikkate alacağını”, ayrıca kurul üyesi olsun veya olmasın bütün hükümet üyelerinin “Başbakan'ın görüşünü alarak” gündem önerisinde bulunabileceğini hükme bağlıyor.
Bu maddeden hareketle, eğer bugüne kadar yapılmadıysa, TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu'nun, darbe dönemi tutanaklarını alma talebini MGK gündemine sokmak üzere Cumhurbaşkanı ve / veya Başbakan'a başvurmaları gerekiyor. Elbette Cumhurbaşkanı veya Başbakan'ın, bu talebi kurul gündemine kendiliklerinden getirmelerinin önünde hiçbir engel yok.
Hükümet isterse tutanaklar açıklanır
Konu kurul gündemine alındığında, iş oylamaya kalıyor. Yasanın “Kararlar” başlığını taşıyan 7. maddesi “Kurul, kararlarını çoğunlukla alır. Eşitlik halinde Kurul Başkanının (Cumhurbaşkanı'nın – D.A) bulunduğu taraf çoğunluğu sağlamış sayılır” hükmünü taşıyor.
Malum, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan kurulda Başbakan, Başbakan yardımcıları (bugün için 4 kişi) , Adalet, Milli Savunma, İçişleri ve Dışişleri bakanları olmak üzere toplam 10 sivil; Genelkurmay Başkanı, üç kuvvet komutanı ve Jandarma Genel Komutanı olmak üzere toplam 5 asker üye bulunuyor.
Özetle, hükümetlerin devrildiği veya itaate zorlandığı askeri vesayet döneminin MGK'ya yansıyan tutanaklarının açıklanması tamamen hükümetin kararına bağlı bulunuyor.
Tutanaklar ve demokrasimizin 'sivil' sorunu
Söz konusu tutanakların, askeri vesayet usullerinin yanı sıra demokrasimizin “sivil” sorununa da işaret eden bölümler içermesi sürpriz olmaz. Misal, 28 Şubat 1997'de 8 saat 50 dakika süren tarihi MGK'daki askerlerin tavrını, daha sonraki faaliyetlerinden dolayı biliyoruz. Ancak 28 Şubat toplantısında sivillerin tavırları konusunda bugüne kadar dönemin Cumhurbaşkanı (ve MGK Başkanı) Demirel'in açıklamaları dışında önemli bir bilgiye sahip değiliz. 28 Şubat kararlarının ittifakla alındığını belirten Demirel'in, kuruldaki oylamayı anlatırken “Ben, okunurken her maddede Erbakan’a soruyordum; 'Buna itiraz eden var mı' diye soruyordum. Elini kaldırarak bana, 'Hiç buna itiraz edilir mi?' diyordu” dediği biliniyor. (Cüneyt Arcayürek – 11 Cumhurbaşkanı 11 Öykü).
REFAHYOL hükümetinin kararları imzalamadığı iddialarının da, Erbakan'ın “Başbakan” olarak 14 Mart 1997'de “gereği için” bakanlara, “bilgi için” de Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği'ne gönderdiği yazı karşısında bir ciddiyeti bulunmuyor. Erbakan hükümetinin, 28 Şubat kararlarını imzalamak konusunda değil, ancak uygulamak konusunda direndiğini not ederek, Erbakan'ın 14 Mart 1997 tarihli yazısını hatırlayalım.
“28.2.1997 tarihli Milli Güvenlik Kurulu kararlarının 13 Mart 1997 günü Bakanlar Kurulu’nda öncelikle müzakere edildiği malumlarınızdır. Bu müzakerede alınan 'İrtica ile etkin bir şekilde mücadele edilmesi' kararı mucibince Milli Güvenlik Kurulu’nun Bakanlar Kurulumuza bildirdiği hususların bir kopyası ilişikte bilgilerinize sunulmuştur. Bu konuların önemle dikkate alınarak, Anayasamızın T.C. Devletinin Demokratik, Laik, Sosyal bir hukuk devleti olması temel ilkeleri çerçevesinde, Bakanlığınızı ilgilendiren konularda, konuyla ilgili kısa, orta ve uzun vadeli tedbirlerin dikkat ve ihtimamla alınması, mali destek ve yasa değişikliğine ihtiyaç gösteren tedbirler varsa, bunlar hakkında da Bakanlar Kurulunca gereğinin yerine getirilebilmesi için Başbakanlığa bilgi verilmesini rica ederim.”
Asker karşı çıksa da...
Velhasıl, eğer hükümet isterse, darbe, muhtıra ve askeri müdahalelerin öncesinde-sonrasında MGK'da neler konuşulduğunu öğrenebileceğiz.
Mevcut durumu yansıttığı için değil, teorik bir ihtimal olarak altını çizelim; Cumhurbaşkanı ve asker üyelerin tamamı karşı çıksa da, MGK'da çoğunluğu elinde bulunduran hükümet istediği anda bütün tutanaklar üzerindeki gizlilik kararını kaldırabilir.
Hangi bilgi, belge ve kayıtların “devlet sırrı” sayılarak yarım yüzyıl saklanacağını belirleme yetkisini sadece Başbakan ve dört bakanına tanıyan bir düzenleme hazırlayan AKP Hükümeti, bakalım MGK tutanakları konusunda ne yapacak?
Bu arada istişari bir organ vasfına indirgendiği düşünülen ve Anayasa'nın “Yürütme” bölümünde düzenlenen MGK'daki “oylama” esasının, sivil otorite ile askerleri icrai bir yetkide eşitlediğinin altını çizerek noktalayalım.
Yüksek Askeri Şûra oylamalarında da gözlenen bu durumu, demokrasimizin şekilden ibaret bir sorunu sayabilir misiniz?