12 Mayıs 2011

Köşk'ten muhalefete ve medyaya hakaret!

Anayasa'da “Yürütme” bölümü “Cumhurbaşkanı” ile başlar. Cumhurbaşkanı'na...


Anayasa'da “Yürütme” bölümü “Cumhurbaşkanı” ile başlar. Cumhurbaşkanı'na ilişkin Anayasa'daki ilk maddenin (101) başlığı, bu makamda aranan en temel özelliği vurgular: “Nitelikleri ve tarafsızlığı...”
Cumhurbaşkanı göreve başlarken, Anayasa'nın “Andiçmesi” başlıklı 103. maddesinde yazılan yemini okur. O yemin, yine devlet başkanlığı katında aranan tarafsızlığa sadakat sözü ile biter. 
“... üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim.”
Dünyadaki bütün devlet başkanlıklarında olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı da, sembollerin, esas kadar usulün, ritüelin önemli olduğu bir makamdır.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile rutin mesai için düzenli olarak aynı masa etrafında buluşan birkaç bürokrat arasında bulunan bir ismin kamuya açık mesajlarını sizinle paylaşmadan önce bu girişi yapma ihtiyacını hissettim. Zira birazdan örneklerini vereceğim o mesajların içeriğine şiddetle karşı çıkacaklar olacağı gibi hararetle destekleyenler de  bulunacaktır. Ancak o mesajları, fotoğrafta da gördüğünüz gibi, Cumhurbaşkanı ile düzenli olarak bir masanın etrafında mesai yapan bir bürokratın kamuoyundan esirgemediği görüşler olarak okuduğunuzda iş değişiyor.

Cumhurbaşkanlığı'nın internet sitesindeki “teşkilat” şemasına göre “başdanışmanlar” ve “danışmanlar” doğrudan Cumhurbaşkanı'na bağlı olarak çalışıyor. O danışmanlar arasında yer alan Yusuf. S. Müftüoğlu'nun Twitter'da, Maze Cezaevi'ndeki açlık grevi direnişinde 25 yaşındayken hayatını kaybeden IRA üyesi “Kieran Doherty”nin adını taşıyan bir hesabı bulunuyor. Ancak Müftüoğlu kimliğini saklamıyor, Twitter'daki hesabında kendi fotoğrafını ve zaman zaman gerçek ismini kullanıyor. 
Müftüoğlu liberal  bir dünya görüşüne sahip. Kendisini anlatırken,  “Kendimi bir 'dünya vatandaşı' olarak görüyorum, ulus-devleti ve mirasını ahlaken de, rasyonel-pragmatik zeminde de reddediyorum, milliyetçilikle  uzaktan yakından alakam yok, üçüncü dünyalı olmanın erdemli olmak demek olmadığını gayet iyi biliyorum ve hayatım batı kültürünün unsurlarıyla dolu. Hiçbir zaman milliyetçi olmadım, olmayacağım. Ama yaşadığım ülkeyi ABD ve müttefiklerinin 'özgürleştirmesine' de asla izin vermezdim” diyor.

'Vicdansız CHP, az gelişmiş Kılıçdaroğlu'

Peki Müftüoğlu Twitter'da neler söylüyor? 
Müftüoğlu'nun, Twetter'da gözden geçirdiğimiz mesajlarından seçmeleri bu yazının sonundaki linkte okuyabilirsiniz, ancak birkaç örneği burada ele alalım.
Twitter'da CHP'nin “ çelişkili, dünyadan bîhaber, kaba saba, saygısız ve vicdansız” bir parti olduğunu öne süren  Müftüoğlu,  eski Diyarbakır Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu'nu şu sözlerle paylıyor:
“CHP'nin hakikatler ortaya çıkmasın diye milleti 'sokak sokak direnişe' çağıracak kadar izansız olduğunu düşünemedi.  Be hey Sezgin Tanrıkulu, ne işin var senin Ergenekoncuların avukatlığını yapan Süheyl Batum'un partisinde? Onlar değil miydi senin halkını öldüren?” 
Müftüoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu için şu ifadeleri kullanıyor:
“(Referandumda) Adam yenilmiş, tarumar olmuş, hâlâ aynı primitif söylemleri devam ettiriyor... CHP'nin bir an önce bu az gelişmiş başkandan kurtulması lazım. Arkadaşlar öğrendim ben meseleyi: AK Parti Kılıçdaroğlu'nun hoşafına müshil atmış, adam cırcır olmuş, o yüzden kullanamamış oyunu.”
“Kılıçdaroğlu'nu takip etmemekle gayet iyi yapıyorum bence :) Gülmek istesem televizyonu açıp herhangi bir kanaldaki tartışma programında CHP'li vekilleri izliyorum, fazlasıyla yetiyor :) Gözümün önüne Tosun Paşa filminden bir sahne geldi: Lütfü, Şaban'a Tellioğulları'nı temsil edecek aile büyüğünü anlatıyor hani :)” 
“Kılıçdaroğlu'nun 23 Nisan TBMM konuşma metninin son kısmı ilkokuldaki sosyal bilgiler ders kitaplarından cut-copy-paste yapılmış sanırım. Bahçeli'nin konuşması daha feci: 1930'lu yılların kahramanlık şiirleri gibi. İzmir'de denizin dibini boylamış düşmanlar falan.”

'Ahmet Şık'ın kitabı kara propaganda'

Türkiye'deki basın özgürlüğünün dünyada sorgulanmasına neden olan Ahmet Şık'ın yayımlanmamış kitabının toplatılması girişimi konusunda da, tutuklanan meslektaşımızı hedef alan kuvvetli fikirleri var Müftüoğlu'nun:
“Tutuklamalar PR olmuştu, kitabın kendisi de anti-PR oldu diyebiliriz herhalde. Zira en azından gerçek demokratlar para vermez bu kitaba. Eyüp Can 'kara propaganda' demişti iki gün önceki yazısında. Tam da öyle çıktı Ahmet Şık'ın yazdığı iddia edilen kitap. Yaklaşık 20 dakika içinde giriş ve sonuç bölümlerine baktım; ön bilgi sahibi olduğunuz ve çok sayıda benzerini gördüğünüz bir kitap hakkında fikir sahibi olmanız o kadar da zor değil. Üstelik 2 gün önce Mavioğlu Radikal'de bir özet geçmişti. Dahası benzer argümanlarla sağlama yapıyorum; henüz kitaptan 'nitelikli' diyebileceğim 1 alıntı görmedim.”

Gazetecilerin Şık ve Şener yürüyüşüne tepki

Nedim Şener
ve Ahmet Şık’ın tutuklanması üzerine gazetecilerin protesto yürüyüşüne değinen Müftüoğlu, şu yorumu yapıyor:
“'Yozdil'li katılım, atılan sloganlar, taşınan pankartlar... Son tutuklamalara eşlik edecek 'medya söylemi' çok önceden detaylı planlanmış. Tutuklamalara eşlik edecek medya söyleminin önceden hazırlandığı, Ahmet Şık 'darbe günlükleri yazarı' olarak sunulduğunda belli olmuştu zaten...” 

'Baro darbeci ve ilkel bir güruh, Sırrı Süreyya cahil ve kompleksi'  

Cumhurbaşkanı'nın danışmanına göre,  İstanbul Barosu “darbeci, dayakçı, maço, ilkel, nefret dolu, bir güruh...” 
Müftüoğlu, Doğan ve Doğuş grubu medyasında çalışan gazeteciler için de sözünü esirgemiyor. Hürriyet yazarı Yılmaz Özdil ve benzer görüştekileri “Yozdil'ler” olarak niteliyor,  artık Özgür Gündem'de yazan Sırrı Süreyya Önder'in “yeni bir Ahmet Hakan olma yolunda emin adımlarla ilerleyen, temel kavramlardan bihaber, sınıf kompleksli, çelişkili ve cahil” olduğunu yazıyor.

'Ertuğrul Özkök: Cahil, arsız, faşist, yaratık'

Müftüoğlu'nun mesajlarında Ertuğrul Özkök'ün yazıları ve Hürriyet'in haberleri özel bir yer tutuyor. Birkaç örnek verelim:
“E.Özkök'ün bugünkü cehalet şaheseri yazısı hem gazetesinin Mısır konusundaki ikircikli duruşunu, hem de kendi komplekslerini ortaya koyuyor. (...)  Bu adamın demokrasi düşmanlığını, cehaletini ve bu cehalete rağmen sahip olduğu arsızca cesaretini sürekli göstermek gerekiyor.”
“(...) Hürriyet gazetesi bir bütün olarak ruhunu bunaltıyor insanın. Hele sabah kalkıp apartmanın bütün kapılarında görünce. Özkök en temel insani hasletlerden mahrum bir yaratık. Ama esas trajedi, kendisini okuyan / takdir eden 1 kitlenin hala var olması.”

'Sözde kurtuluş gününde faşist ittifak'

Müftüoğlu, Radikal dışındaki Doğan grubunun, “darbe belgelerini ortalığa tüm çıplaklığı ile saçan Gölcük belgeleri karşısında sus pus olduğunu ve tam bir suç ortaklığı” sergilediğini öne sürüyor. 4 Ocak'taki tweet'inde Hürriyet ve Özkök'ten yola çıkıp “normal yargılama-darbeci yargılaması” ayrımına ulaşıyor. Okuyalım:
“E. Özkök, çelikten, kılıçtan, kından bahsettiğinde bilinçaltına işlemiş militer ruhu açık ettiğinin farkında değil. Bkz. bugünkü Hürriyet. Bugünkü Hürriyet dün Mersin'de yapılan sözde 'Kurtuluş Günü' yürüyüşünü de fotoğraflarla bezeli bir coşku ile vermiş. Faşist ittifak. Basında çok yer bulmayan Mersin kurtuluş günü (!) yürüyüşünü not edelim. Antidemokrat cephe yeni bir 'Cumhuriyet mitingleri' hazırlığında. “
Bir başka mesajında “havalimanlarında ve uçaklarda sıklıkla karşılaştığı karakter kategorileri“ni sıralarken, bakın neler söylüyor:
“E.Özkök faşistliklerini, Yozdil bayağılıklarını ve A. Arman pornolarını birkaç gün okuyamadıkları için biner binmez Hürriyet isteyen, ama daha sonra yemekler gelince okumayı unutanlar; e. Hürriyet kalmayıp da servis arabasında Taraf, Zaman vs ile karşılaşınca yakasında Atatürk rozeti taşıyan hosteslere 'Atatürk Türkiyesi düşmanları ile çalışıyorsunuz, yazık, kurtarın kendinizi buradan' diyenler...”

Ahmet Hakan, İsmet Berkan, Nuray Mert, Ruşen Çakır... 

Ahmet Hakan'ın “obsesif bir halet-i ruhiye içinde demokratlara sürekli saldırarak yeni bir Yozdil olma yolunda hızla, emin adımlarla ilerliyor” diyen Müftüoğlu'nun, İsmet Berkan'a da bir Oda TV eleştirisi var:
“ İ. Berkan'ın bile Soner Yalçın'ın 'nefret söylemi' suçu işlediğini yazmaması, olayı 'intikam' olarak görmesi çok trajik. “

Nuray Mert
de, aynı fasıldan Müftüoğlu'ndan payını almış. “OdaTV amigolarına çok da uzak olmayan bir isim zaten, hiç şaşırtıcı değil” diyor.
Nihayet NTV'den Ruşen Çakır ile  Mirgün Cabas da, Müftüoğlu'ndan payını alıyor, “Bunlar gerçek tipler değil ya. Hande Yener şarkılarının kahramanları kadar gerçekler ancak” diyor.

'Yalancı CHP' AKP'ye hata yaptırıyor!

Müftüoğlu'nun, az da olsa,  AKP'yi eleştirdiği mesajları da var. Ancak muhalefet söz konusu olduğunda hakaretamiz üslubu bir kenara bırakıyor. Diğer yandan AKP'yi eleştirdiği mesajlarda da CHP dolayımına başvurması dikkat çekiyor. Örneğin, askerlik yapmadığını belirten Müftüoğlu, bedelsiz askerlik tartışmasında şu görüşlerini kayda geçiriyor:
“CHP köyün yalancı çobanı olmasa, AK Parti bedelli askerlik teklifine olumlu yaklaşabilirdi. Bir imkan daha kaçtı, kına yakabiliriz artık... “
“AK Parti, CHP'nin bedelli askerlik teklifini görmezden gelmeye devam ederek muzdarip olduğu eski siyaset diline sığınıyor, bu kadar basit. Bir kısım matbuat, bedelli askerlik başta olmak üzere CHP'nin son çıkışlarından acayip gaza geldi. Hey gidi 'İklim', nelere kadirmişsin:)”
“AK Parti'nin CHP'nin bedelli askerlik teklifini geri çevirmesini trajik bir hata olarak kalın bir kalemle not ediyorum. Ama bu hatadan yola çıkarak AK Parti - CHP arasında rollerin değiştiği histerisine kapılmak trajikomik. CHP'nin demokratlığı ontolojik olarak imkansız. Askerliğimi yapmadım. Bedelliyi desteklerim. Ama Başbakan'ın 'Ergenekon avukatı' KK'ya (Kemal Kılıçdaroğlu) bu kozu vermek istememesini de anlarım sanırım.”

'Tatlı su faşistlerinin yeri Ekşi Sözlük'

Müftüoğlu'na göre Erdoğan, “muhalefetin emsalsiz seviyesizliği” nedeniyle söylemini sertleştirmiş. Aslantepe Stadı'nın açılışında Erdoğan'ı hedef alan protestoya kızgın olan Müftüoğlu, şunları sazıyor:
“Dün akşamki lümpen / patolojik stat protestosu, tatlı su faşistlerinin buluşma yeri Ekşi Sözlük'te 'hak, adalet arayışı' gibi yansıtılıyor. Ekşi Sözlük de Oda TV’den geri kalmıyor. Dün akşamki lümpenliği 68 baharına benzetecek kadar izansızlar.” 

'Köşk'te olmam yazmama engel değil'

Twetter kayıtları, Cumhurbaşkanlığı'ndaki görevi nedeniyle Müftüoğlu'nu uyaran bir mesajı da içeriyor. Kenan Çamurcu'dan,  “Cumhurbaşkanının arkasında fotoğrafa giren biri olarak Kılıçdaroğlu için böyle konuşman doğru değil. Ağabey ikazını not et” mesajı alan Müftüoğlu, şu cevabı veriyor:
“Fotoğraf karesine girmem bağımsız düşüncelerimi yazmama engel değil Kenan Abicim. Engel olduğunu düşünsem, o kareye girmem.”
Bu kadar yeter. 
Devlet içinde “en ziyade müsaadeye mazhar bürokrat” olmanın yolunun, muhalefet ile AKP'nin pek hazzetmediği gazetecilere hakaret etmekten geçtiğinin bir örneği gibi  duran Yusuf  S. Müftüoğlu'nun, Cumhurbaşkanı'yla mesaisinden sonra sosyalleştiği medyaya düştüğü bazı kayıtlar böyle.  
Şimdi size birkaç soru:
Devlet başkanı ile aynı masada oturacak kadar yakın bir mesaisi bulunan bir danışmanın kamuoyu önünde bu tür mesajlar vermesi, Cumhurbaşkanı'nın “tarafsızlık” olarak vurgulanan anayasal statüsüne uygun mu?
Müftüoğlu'nun, Cumhurbaşkanı ile çalışmasının bu görüşlerini yazmasına engel olmadığını söylemesi, ortaya çıkan kompozisyonun Köşk'ün onayını taşıdığı, hatta kısmen de olsa Köşk'teki atmosferi yansıttığı anlamına gelir mi?
Müftüoğlu'nun  mesajlarında CHP geçen yerlerde AKP, Kemal Kılıçdaroğlu geçen yerlerde Tayyip Erdoğan yazsaydı neler olurdu?

Cumhurbaşkanlığı Danışmanı Müftüoğlu'nun Twitter mesajları


Yazarın Diğer Yazıları

T24 15 yaşında: Anlatmadan anlayamazsan, anlatınca da anlamazsın!

T24, gazetecilikten başka hiçbir şeye ait olmayan bir yer. Editörlerimiz, muhabirlerimiz ve yazarlarımız; kelimelerle ifade edilemeyecek büyük bir çıkarsızlıkla bağımsız gazeteciliğin kurumsallaşmasına eşsiz katkılar sağladılar. 15 yıldır ilgilerini, övgülerini, eleştiri ve uyarılarını esirgemeyen takipçilerimize de sonsuz teşekkürler…

‘Haber elemanı’ arkadaşlar; nerede bu Almanya paraları, söyleyin bölüşelim!

Bir değil, iki değil, üç değil, dört değil… Devletin tam beş kez denetleyerek dışardan tek bir kör kuruş bulamadığı T24’te varlığını iddia ettiğiniz Alman sermayesi her neredeyse haber verin, bölüşelim! Bulamıyorsanız, gazetecilik yaptığınızı öne sürerek yıllardır inşa ettiğiniz utanç müzenize, bu nadide ‘Alman sermayesi’ eserinizi de ekleyelim…

Tolga’yla birlikte bütün hayal kırıklıklarının en güzelini yaşıyoruz!

Çalışmalarıyla mesleğini onurlandıran bir gazeteci, hâkimin büyük bir maddi hatayı da tutanağa geçirdiği bir kararla tutuklandı. Tutuklama talep edenler ve tutuklama kararı verenlere göre, Tolga Şardan “istihbarat örgütünün Cumhurbaşkanlığı’nın talimatıyla yargıdaki yolsuzluk iddialarını araştırdığını yazarak” halkı korku ve paniğe sevk etti!

"
"