29 Mayıs 2011

Kılıçdaroğlu: CHP mitinglerini izleyen BDP’liler vatan haini mi?

CHP lideri Kılıçdaroğlu, 30 dolayında gazeteciyle “Eşit Yurttaş Özgür Toplum” başlığı verilen partisinin “Demokrasi” raporunu paylaştı.


CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, pazar sabahı kahvaltıda buluştuğu 30 dolayında gazeteciyle “Eşit Yurttaş Özgür Toplum” başlığı verilen partisinin “Demokrasi” raporunu paylaştı, soruları yanıtladı. Kılıçdaroğlu’nun gazetecilerle buluşması, CHP’nin uzun süredir ilk kez medyanın böylesine ilgi gösterdiği bir toplantı olması açısından da dikkat çekiciydi. Kılıçdaroğlu, özellikle, “Demokrasi” raporunda Genelkurmay Başkanlığı’nın Savunma Bakanlığı’na bağlanması önerisine neden yer verilmediği ve “inanç özgürlüğü” konusunun neden özel bir bölüm olarak ele alınmadığı sorularına muhatap oldu. Kılıçdaroğlu’nun “Genelkurmay Başkanlığı, koşullar olgunlaşınca Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanabilir”  sözleri  yeni sorularala karşılandı. İnanç özgürlüğünün raporda özel olarak ele alınmaması ise, CHP yönetimi tarafından “konunun sorunsallaştırılmaması” amacıyla gerekçelendirildi. 
 

Toplantı,  “CHP’nin BDP ile ittifak yaptığı” iddiası ve “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı” için dile getirilen suçlamalar konusunda Kılıçdaroğlu’nun AKP’ye verdiği yanıtlar ile yönelttiği eleştiriler açısından da ilginçti.
 

CHP’nin “Demokrasi” raporu ile Kılıçdaroğlu’nun sunuş konuşmasının tam metinlerini T24’te okuyabilirsiniz.  Bu yazıda Kılıçdaroğlu ile “Demokrasi” raporunun sunumunda kendisine eşlik eden CHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Sencer Ayata ile Dr. Mehmet Karlı’nın gazetecilerin yönelttiği sorulara verdiği yanıtları özetlemeye çalışacağım.
 

Kılıçdaroğlu, pazar sabahı 09:00 için yaptığı daveti kabul eden gazetecilere teşekkür ederken, “Sencer Hoca bizi de çalıştırıyor, öyle anlaşılıyor ki, hep beraber çalışacağız.


Biz CHP olarak, son 6 ayda belki de hiçbir partinin yapmadığı kadar proje ürettik” dedi.
 

CHP’nin “Demokrasi” raporunda temel hareket noktası olan “klasik demokrasi”nin, temelinde “insan hakları” bulunan “özgürlükçü demokrasi”ye evrilmesi konusunu Kılıçdaroğlu da konuşmasında vurguladı.
 

Darbelere gerekçe yapılan TSK İç Hizmet Kanunu’nun 35. Maddesinin kaldırılması önerisini yineleyen ve askeri idare mahkemesinin kaldırılmasını öneren Kılıçdaroğlu’nun rapordaki kelimelendirmeden daha net vurguladığı bölüm, Genelkurmay başkanlarının durumuyla ilgiliydi. CHP lideri, “Genelkurmay Başkanı düzenli aralıklarla TBMM’de illi Savunma Komisyonu’na gelerek milletvekillerinin sorularını yanıtlamalı, hesap verebilir olmalı diye düşünüyoruz” görüşünü dile getirdi.

 

‘Genelkurmay, koşullar olgunlaşınca bakanlığa bağlanabilir’

 

Genelkurmay Başkanlığı konusunda, CHP’yi sorgulayan kısa soru-cevap bölümünü de burada aktaralım.  Hürriyet Daily News’dan Barçın Yinanç’ın “Raporda Genelkurmay’ın Savunma Bakanlığı’na bağlanmasına ilişkin bir bölüm göremedik, neden” sorusuna, Kılıçdaroğlu’nun yanıtı “Koşullar olgunlaştığında Genelkurmay Başkanlığı da Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanabilir. Bu konuda daha önce de açıklama yaptık” oldu.
 

Kılıçdaroğlu, bu cevabı üzerine Sedat Ergin’den gelen “Koşullar ne zaman olgunlaşacak” sorusu üzerine Kılıçdaroğlu özetle, “Bir toplumsal mutabakat, bir anlaşma olması lazım toplumda. Askerler zaten sivil otoritenin emrinde” karşılığını verdi.
 

Milliyet’ten Murat Sabuncu’nun, sunum sırasında adı anılan, erken yaşta kaybettiğimiz Anayasa Profesörü Bülent Tanör’ün 1993’te hazırladığı rapora işaret ederek “O rapora yıllar önce giren bu konu için ne kadar beklenecek” sorusuna, Kılıçdaroğlu  “Beklenmesine gerek yok, yasası yapılır geçer” dedi.
 

Nihayet Posta’dan Yazgülü Aldoğan’ın “Ama (Genelkurmay Savunma Bakanlığı’na) bağlanmalıdır mı diyorsunuz” sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, “Evet, bunu daha önce de söylemiştim” dedi.
 

Prof. Ayata, Genelkurmay Başkanlığı’nın Savunma Bakanlığı’na bağlanmasına ilişkin bu diyalogla ilgili olarak, sıkışık seçim programı nedeniyle üzerinde yoğun çalışma yapılan raporların son anda yetiştirildiğini, bu nedenle bazı hatalar yapılabildiğini anlattı.

 

Polis ve istihbarat üzerinde de sivil kontrol

 

Hem raporda, hem de Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında üzerinde durulan bir nokta var ki, önemli. Kılıçdaroğlu, sivil kontrolün sadece asker üzerinde değil, emniyet ve istihbarat üzerinde de tesis edilmesine önem verdiklerinin altını çizdi.  Toplantıda telaffuz edilmedi, ancak CHP’de, polis ve istihbarat örgütlerinde ciddi bir yanlı yapılanma olduğu konusunda kuvvetli bir kanaat olduğunu söyleyebiliriz. 
 

CHP lideri, kitap taslağı toplatılan meslektaşımız  Ahmet Şık ile Nedim Şener’in  tutukluluk halini eleştirirken “Türkiye’de soruşturmacı gazeteciliğin savaş muhabirliği gibi riskli bir iş haline geldiğini” vurguladı. 
 

Kılıçdaroğlu’nun, sunumunda Hrant Dink cinayetine özel bir yer ayırdığını, “Cinayette sorumlulukları görülenlerin yargılanmasının önüne çıkarılan engelleri kabullenemiyoruz” dediğini belirtelim.

 

‘Belli bir yaştan önce hâkim-savcı olunmasın’

 

CHP ve Kılıçdaroğlu, yargının mevcut durumundan ve yeni yapılanmadan derin bir kaygı duyuyor. Kılıçdaroğlu “bağımsız ve insan haklarından yana bir yargı” sözü veriyor. 
 

Raporda “yargıçların bireyden çok devleti korumaya çalıştığı” saptamasından hareket eden ilginç bir öneri yer alıyor. Mesleğe yeni atanan hâkim ve savcıların ilk gönderildikleri küçük merkezlerde kapalı bir ortamda yaşadıkları, genellikle devletin diğer görevlileriyle temas halinde olduklarına işaret eden rapor, “devlet yanlısı yargı”  eğiliminin bu dönemde yerleştiği mesajını içeriyor. Raporda, bu sonucu önlemek için, belirli bir yaşa kadar kimsenin hâkim ve savcı olarak atanmaması, bu süre içinde adayların avukatlık yapabileceği önerisi yer alıyor.
 

‘CHP sivilleşmeyi savunuyor, AKP ise direniyor’

 

“CHP sivilleşmeyi savunan, AKP ise direnen bir parti konumundadır” diyen Kılıçdaroğlu, “filtreleme adı altında internette yeni bir sansür dalgası yaratılmak istendiğini” savundu.  
 

Kılıçdaroğlu “işkencede cezasızlık kültürü”nün devam ettiğini, “parasız eğitim” isteğiyle Başbakan’ı protesto eden iki öğrencinin 14 aydır tutuklu olduğunu, özel hayatın ihlal edildiğini, hiç kimsenin telefonda şifresiz konuşamaz hale geldiğini belirterek, “baskıcı yasalar çıkaran AKP’nin, adı konulmamış örtülü bir olağanüstü hal uyguladığını” öne sürdü. Kılıçdaroğlu’na göre “örtülü olağanüstü hal”i siyaseten Başbakan, hukuken de özel yetkili mahkemeler uyguluyor.
 

TBMM ve milletvekillerinin iktidarı denetleme olanaklarının artırılmasını isteyen Kılıçdaroğlu, Başbakan olursa haftada bir veya en fazla iki haftada bir gün TBMM üyelerinin sorularını yanıtlayacağı sözünü verdi.
 

“Tam demokrasiyi kurarak farklı kimliklerin tanınmasını sağlayacağız” diyen Kılıçdaroğlu, CHP’nin Kürt sorununun çözümünde “üçüncü yol”u temsil ettiğini, sorunun kültürel, siyasi, ekonomik ve sosyal yönlerine birlikte eğilmek gerektiğini anlattı.

 

‘İnanç özgürlüğü’ bölümü neden yok?

 

Kılıçdaroğlu Hürriyet’ten Ahmet Hakan’ın, raporda “inanç özgürlüğü” bölümünün neden yer almadığı sorusunun yanıtını, raporu hazırlanmasını koordine eden Dr. Mehmet Karlı’ya bıraktı.  
 

Karlı, raporun 34. sayfasında bu konuya değinildiğini söyledi.  Karlı, inanç özgürlüğünün neden ayrı bir başlık altında özel olarak değil de, kısaca değinilen bir bölüm olduğunu konusunu, “Bunu sorunsallaştırmamak için yaptık” ifadesiyle gerekçelendirdi. Karlı’nın inanç meselesini “sorunsallaştırmama”  konusunda verdiği örnek türban üzerine oldu. Karlı, CHP’nin ve Kılıçdaroğlu’nun, üniversitede başörtülü  öğrenciler sorununun çözümüne  “sessiz kalarak” katkıda bulunduğunu söyledi.
 

Karlı’nın raporda işaret ettiği bölümde, din ve inanç özgürlüğü temel bir hak olarak vurgulanıyor, devletin her inançtan insana eşit mesafede bulunması gerektiği belirtiliyor ve laikliğin herkesin inancını istediği gibi yaşamasının garantisi olduğunun altı çiziliyor. Raporun “Çoğulcu Demokrasi” bölümünde de, Aleviler ile azınlıkların karşılaştığı sorunları çözme taahhüdü ortaya konuyor.

 

‘27 Mayıs’ta darbe olmasa CHP iktidar olacaktı’

 

Kılıçdaroğlu, Ahmet Hakan’ın, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 27 Mayıs 1960 darbesi konusunda CHP’yi eleştirmesi ve bazı partililerin “bayram ettiğini”  söylediğini hatırlatması üzerine şunları söyledi:
 

“27 Mayıs’ı doğru değerlendirmek için CHP’nin (1959’daki) İlk Hedefler Beyannamesi’ne bakmak gerekir. Ama askeri darbe bunu ötelemiştir. Biz idamlar için sevinç çığlığı atan bir parti değiliz. İsmet İnönü’nün idamları engellemek için Cemal Gürsel’e yazdığı mektup var.


Darbe olmasaydı CHP iktidar olacaktı.  Ancak Başbakan geçmişi değerlendirecek bir birikime sahip değil.”
 

Kılıçdaroğlu, 27 Mayıs sorusuna yanıt verirken, İnönü 12 Mart darbecilerinin hükümet kurdurduğu Nihat Erim’e bakan verdiği için Bülent Ecevit’in CHP Genel Sekreterliği’nden istifa etmesini hatırlattı.

 

‘Geçmişte hatalarımız oldu’

 

CHP lideri, Hürriyet’ten Sedat Ergin’in “CHP’yi destekleyenler arasında 27 Mayıs’ı ayrı tutan, eleştiriden bağışık tutanlar var. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusu üzerine,“Öyle bir eğilim var” dedikten sonra, geçmişte hatalar yapılmış olsa da CHP’nin bugün “özgürlükçü demokrasi”yi savunduğunu vurguladı. CHP lideri, “Geçmişte hatalarımız olmadı değil, hatalarımız oldu. Bizi statükonun yanına koydular. Her şeye itiraz eden bir parti gibi bir tablo çıktı ortaya” ifadesini kullandı.

 

‘Özerklik Şartı AKP’nin programında da var’

 

Kılıçdaroğlu, bir başka soru üzerine, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın yıllar önce kabul edildiğini belirtirken, bu belge üzerindeki çekincelerin kaldırılmasını sadece Doğu – Güneydoğu için değil bütün Türkiye için istediklerini anlattı. Bu belge nedeniyle CHP’yi ağır bir dille suçlayan Başbakan Erdoğan’ın tutumunu anlayamadığını belirten Kılıçdaroğlu, Avrupa Özerklik Şartı’nın AKP’nin programı ve seçim beyannamesinde de bulunduğunun altını çizdi. CHP lideri, “Kendi partisinin programı ve beyannamesini okumayan parti olur mu? Herhalde matbaaya göndermişler, sonra kimse okumaz diye düşünmüşler” dedi.

 

‘BDP’liler vatan haini mi, AKP bizi kıskanıyor’

 

Kemal Kılıçdaroğlu,  AKP ve Başbakan’ın CHP’ye “BDP’liler CHP mitinglerine katılıyor” suçlamasını da yönelttiğini hatırlatırken şunları söyledi:
 

“BDP’liler sizi dinlemeye gelmiş… Gelir. BDP’liler vatan haini mi? AKP’liler de bizi dinliyor. Orada sorun, bence kıskançlıktan kaynaklanıyor, olay bu!”

 

Medya patronlarına kamu ihalesi yasağı

 

Kılıçdaroğlu, iktidara geldiklerinde medya-iktidar ilişkilerinin nasıl olacağı sorusunu cevaplarken de, yargısal düzenlemelerin yanı sıra medya patronlarının kamu ihalelerine girmelerini de yasaklayacaklarını , basın çalışanlarına sendikal örgütlenme sağlanacağını anlattı. Kılıçdaroğlu’na göre sendikal örgütlenmenin, gazetecilere, patronlara rağmen haberini savunma olanağı da sağlayacak bir boyutu var.
 

Sağ ve solun baskıcı yönetimden özgürlükçü demokrasiye gitme yolunda buluşması gerektiğini anlatan Kılıçdaroğlu, bir başka soru üzerine  (şirketlere ait) üniversitelere karşı olduklarını, Koç, Sabancı, Bilkent gibi vakıf üniversitelerinin başarılı olduğunu anlattı.

 

Diyarbakır’da ilk vaat ne?

 

Kılıçdaroğlu, “Diyarbakır’da ne diyeceksiniz” sorusuna, “İlk vaadim şu olacak; ben size modern bir hapishane yapmayacağım. Çünkü Sayın Başbakan size modern bir hapishane yapacağım demişti” karşılığını  verdi.
 

Kılıçdaroğlu, Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın adıyla ÖSYM’ye gönderilen gönderilen E-posta’yı yazanın yakalandığı, ancak diğer faillerin yakalanmadığı  sözlerine de şu karşılığı verdi:
 

“Ben failin yakalandığı kanısında değilim, o konuda çok karanlık nokta var. Bir kere Ali Demir e-mail’i aldıktan sonra gidip YÖK Başkanı’yla konuşuyor. Allahaşkına bir ÖSYM Başkanı böyle bir e-maili alınca YÖK Başkanı’na gidip ‘Ben bunu yapayım mı, yapmayayım mı” diye sorar mı? Yakalanan kişi bir AKP’linin çocuğu, ben yapmadım, diyor. Ayrıca Sayın Yazıcı o e-maili niye geldiğinde savcılığa iletmedi?”

 

‘CHP’yi eleştiremeyince geçmişi karıştırıyorlar’

 

CHP llideri, Fatih Altaylı’nın “İttihat ve Terakki’ye kadar giden dönemin hesabı sizden soruluyor. Siz niye gömleği çıkaramıyorsunuz? Niye yeni CHP’yi niye anlatamıyorsunuz” sorusunu şöyle yanıtladı:
 

“Yeni CHP’yi eleştirecekleri hiçbir şey bulamıyorlar, bulamayınca da eski defterleri karıştırıyorlar. Türkiye’de (ekmek için) karne verilmiş. Almanya’da da karne verildi, savaş vardı. Biz yeni CHP olarak bir öğrenci gibi çalıştık. Çok iyi kadrolarımız var. Siyasete bu arkadaşlarımızı (akademisyenleri, uzmanları) aldık, siyasete bir ufuk kazandırmak istiyoruz. Sorun, uzun yıllardır CHP’ye karşı oluşan algının değişmesi. Bunun zor olduğunu biliyoruz, ama bunu değiştirmekte kararlıyız. Bu algı artarak sürecektir. Ne kadar değişeceğini göreceğiz.”

 

‘Yolsuzlukları çok öne çıkarmak istemiyoruz’

 

Devlet denetim elemanlarının raporlarıyla çok sayıda yolsuzluğun ortaya konduğunu belirten Kılıçdaroğlu, bu konuda şunları söyledi:
 

“Yeni bazı raporları henüz dağıtmadık. Tipik bir örnek vereyim. İhale yapılıyor, iş veriliyor. Bir bakıyorsunuz ki, ihalesi yapılan işin yüzde 80’i zaten yapılmış. Ama yolsuzlukları çok öne çıkarmak istemiyoruz, CHP’nin projesi yok bunları konuşuyor denmemesi için.

 

‘Türkiye’de görülmemiş bir olay’

 

Toplantının sonunda Prof. Sencer Ayata, gelecek hafta “Kadın” raporunun açıklanacağını duyurdu. Ayata, CHP’nin raporlarına olan ilgiyi değerlendirirken, “Bu Türkiye’de görülmemiş bir olay; Gençlik Raporu (partinin sitesinde) 2 milyon kez tıklandı. Eğer bu raporlar ciddi olmazsa karşılık olarak böyle ilgi bulmaz” dedi.

Yazarın Diğer Yazıları

T24 15 yaşında: Anlatmadan anlayamazsan, anlatınca da anlamazsın!

T24, gazetecilikten başka hiçbir şeye ait olmayan bir yer. Editörlerimiz, muhabirlerimiz ve yazarlarımız; kelimelerle ifade edilemeyecek büyük bir çıkarsızlıkla bağımsız gazeteciliğin kurumsallaşmasına eşsiz katkılar sağladılar. 15 yıldır ilgilerini, övgülerini, eleştiri ve uyarılarını esirgemeyen takipçilerimize de sonsuz teşekkürler…

‘Haber elemanı’ arkadaşlar; nerede bu Almanya paraları, söyleyin bölüşelim!

Bir değil, iki değil, üç değil, dört değil… Devletin tam beş kez denetleyerek dışardan tek bir kör kuruş bulamadığı T24’te varlığını iddia ettiğiniz Alman sermayesi her neredeyse haber verin, bölüşelim! Bulamıyorsanız, gazetecilik yaptığınızı öne sürerek yıllardır inşa ettiğiniz utanç müzenize, bu nadide ‘Alman sermayesi’ eserinizi de ekleyelim…

Tolga’yla birlikte bütün hayal kırıklıklarının en güzelini yaşıyoruz!

Çalışmalarıyla mesleğini onurlandıran bir gazeteci, hâkimin büyük bir maddi hatayı da tutanağa geçirdiği bir kararla tutuklandı. Tutuklama talep edenler ve tutuklama kararı verenlere göre, Tolga Şardan “istihbarat örgütünün Cumhurbaşkanlığı’nın talimatıyla yargıdaki yolsuzluk iddialarını araştırdığını yazarak” halkı korku ve paniğe sevk etti!

"
"