"Twitter'ı keşke kapatmasaydık, yanlış oldu. Şimdi algıyı düzeltmeye çalışıyoruz."
Habertürk gazetesinden Kübra Par'a söyleşi veren Avrupa Birliği Bakanı Volkan Bozkır'ın bu sözlerinin yayımlandığı bayramın ikinci günü, AKP Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner'in, internet sitelerine yargı kararı olmadan müdahale etme alanlarını artıran ve internet kullanıcılarının bütün trafik bilgilerinin yine yargı kararı olmadan idarenin elinde toplanmasına imkân veren torba kanun düzenlemelerini iptal eden Anayasa Mahkemesi'nin Başkanı Haşim Kılıç'ı hedef alan sözleri geldi. Hatırlayalım:
"Anayasa Mahkemesi’nin başkanına buradan sesleniyorum. Siz anayasaya aykırılık iddiasıyla kanunları iptal ediyorsunuz ama Anayasa’yı kendiniz çiğniyorsunuz. Anayasanın amir hükmü der ki; gerekçeli karar açıklanmadan iptal kararı duyurulmaz. Sen hangi yetkiye dayanarak iptal kararını açıklıyorsun. Gerekçeli kararın nerede. Sen bu ülkede hükümdar değilsin, şah değilsin, o cübbeni çıkartacaksın. O cübbenin altında hükümete, parlamentoya müdahale etmeye asla müsaade etmeyeceğiz. Yeni Türkiye’de bu şekilde çalışan, bu şekilde faaliyet gösteren bürokratik bir vesayet organı olarak çalışan Anayasa Mahkemesi’ne yer yoktur. Ben kendi adıma söylüyorum; ey Haşim Kılıç, senin başında olduğun Anayasa Mahkemesi’ne, senin vermiş olduğun kararlara zinhar saygı duymuyorum. Sen ki milli iradeyi tanımıyorsun, ben de senin kararlarına asla saygı duymuyorum kardeşim. Haşim Kılıç bir muhalefet partisinin genel başkanı gibi konuşuyor. Cübbeni çıkartacaksın Haşim Efendi. Cübbeni çıkartacaksın yüreğin yetiyorsa.
'Türkiye’de bir korku iklimi oluştu.’ Hadi oradan, sen bir vesayet organı gibi siyasetin üzerinde, parlamentonun üzerinde, yürütmenin üzerinde Damokles'in kılıcı gibi duracaksın, sonra da kalkıp korku ikliminden bahsedeceksin. Hangi korku ikliminden gazetecilere çağrıda bulunmuşsun. Sen milli iradeye saygı duymuyorsan, bu saatten itibaren milli iradenin bir temsilcisi olarak asla sana ve senin kararlarına saygı duymuyorum. Korku iklimi oluşturuyorsun, gazetecilere çağrıda bulunuyorsun; ’Dayananın.’ Sen Gezici misin, Anayasa Mahkemesi’nin başkanı mısın? Safını belli et."
Anayasa Mahkemesi'nin, daha önce Twitter ve YouTube yasaklarının da derhal sona erdirilmesine ilişkin kararlar aldığını hatırlatarak manzarayı özetleyelim:
Sosyal medyayı "baş belası" olarak gören, "internete karşıtlığının daha da arttığını" söyleyen ve bu yolda internette de haberciliği cendere altına aldıran bir Cumhurbaşkanımız… Twitter'ın yasaklanmasının bir hata olduğunu söyleyen bir AB Bakanımız… AB Bakanımızı dünyaya karşı utandıran Twitter-internet yasaklarının bir bölümünü iptal eden bir Anayasa Mahkememiz… Ve bu iptaller nedeniyle Anayasa Mahkemesi'ne hakaret eden bir "milli irade"miz bulunuyor!
Karşıgazete ve Grihat baskınları
Bu manzaraya çekeceğiniz bir toplam çizgisinin altında okuyamayacağınız tek şey "hukuk devleti"dir. Türkiye'nin, bırakın "hukuk devleti" olmayı, "kanun devleti" bile olamadığını ortaya koyan taze bir hikâye anlatacağım size.
Önce karsigazete.com haber sitesine polis baskını haberi geldi. Ardından, Ankara'da işsiz kalmış gazetecilerin yaklaşık bir ay önce kurdukları haber sitesi grihat.com'un editörünün evine polisin çilingir marifetiyle girdiği. Son haber, her iki site hakkında da kapatma kararı verildiği oldu.
Her iki sitedeki gazeteciler, kendilerinden çıkarılması istenen haberlerden hareketle, yolsuzluk ve rüşvet iddiasıyla yürütülen ve önemli bulgulara ulaşılan 17-25 Aralık soruşturmaları kapsamındaki bazı dosyaların yayınının rahatsızlık yarattığını duyurdular.
Meselenin 17-25 Aralık dosyalarına ilişkin yayınlar olduğuna pek kuşku yok da, "kapatma kararı"na ilişkin resmi bir gerekçeyi hiçbir resmi ağızdan duymadık.
Haberi duyduğumda aklıma gelen ilk şey, şubat ayındaki torba kanunla internette basın ve ifade özgürlüğü biraz daha kısıtlanırken AKP/hükümet temsilcilerinin övündükleri o madde oldu. Gerçekten de, bugüne kadar internet yayınları için düşünülen tek makul düzenleme, şikâyet/dava konusu içerikler nedeniyle "internet sitelerinin tamamen kapatılması" uygulamasına son verilmesiydi. Demokrasi dünyası için küçük, misal, bir video nedeniyle YouTube'u aylarca kapalı tutabilen bir devlet için büyük bir adımdı bu.
'Zorunlu olmadıkça site kapatılamaz'
Bu adım, 2007'de yürürlüğe giren 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücdele Edilmesi Hakkında Kanun'un 9. maddesine, şubat ayındaki torba yasa ile şöyle eklendi:
"Hâkim, bu madde kapsamında vereceği erişimin engellenmesi kararlarını esas olarak, yalnızca kişilik hakkının ihlalinin gerçekleştiği yayın, kısım, bölüm ile ilgili olarak (URL, vb. şeklinde) içeriğe erişimin engellenmesi yöntemiyle verir. Zorunlu olmadıkça internet sitesinde yapılan yayının tümüne yönelik erişimin engellenmesine karar verilemez. Ancak hâkim URL adresi belirtilerek içeriğe erişimin engellenmesi yöntemiyle ihlalin engellenemeyeceğine kanaat getirmesi halinde, gerekçesini de belirtmek kaydıyla, internet sitesindeki tüm yayına yönelik olarak erişimin engellenmesine de karar verebilir."
Yeni düzenleme bu konuda özetle şu esasları getiriyordu:
1- Genel kural, internet sitelerinde sadece şikâyet/dava konusu içeriklere erişimin engellenmesi olacak.
2- İnternet siteleri zorunlu olmadıkça kapatılamayacak.
3- İhlal başka türlü önlenemiyorsa, hâkim, gerekçesini de belirtmek kaydıyla internet sitesinin bütün yayınına erişimi durdurabilecek.
Karşıgazete ve Grihat'ı
'kapatan' mahkeme kararı
Daha şubat ayında getirilen bu düzenlemeyi aklımızda tutarak ilerleyelim. Karşıgazete ve Grihat hakkında "kapatma" kararı verildiği haberleri gelince, haberlere konu olan mahkemenin kararını merak ettim. Bu yazıda kopyasını paylaştığım o karar, İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliği'ne ait. 29 Eylül 2014 tarihini taşıyan kararda, önce, şu bilgi veriliyor:
"İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosunun 29/09/2014 gün ve 14/128980 soruşturma sayılı yazısı ile 5651 sayılı yasanın 6-7-8 maddeleri gereğince,
- www.karsigazete.com
- www.grihat.com içeriklere gerekli tedbir kararının verilmesi talep edilmiş olup soruşturma evrakı incelendi…"
Bu girişin ardından, kararın "GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ" başlıklı bölümünde, önce "yasal mevzuat" anlatılıyor. Bu kapsamda, yukarıda aktardığım yasadaki hüküm -maddenin bütün metni- eşliğinde aynen naklediliyor. Yani, "esas"ın internet sitelerine değil, sadece şikâyet/dava konusu içeriklere erişimin engellenmesi olduğunu hükme bağlayan yasa maddesi hatırlatılıyor.
Ve hemen ardından, "HÜKÜM" başlığı altında mahkemenin kararı açıklanıyor. Birlikte okuyalım:
"Gerekçesi (yasadaki hükümler, D.A) yukarıda açıklandığı üzere;
5651 Sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun'un ve CMK 268/2 maddesi gereğince TALEBİN KABULÜ İLE,
5651 Sayılı yasanın 9/3 maddesi (aktardığım düzenleme, D.A) gereğince, talepte bulunanın dilekçesine ekli listede dökümü yapılan:
- www.karsigazete.com
- www.grihat.com isimli internet sitelerine ERİŞİMİN ENGELLENMESİNE,
Kararın gereği için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosuna iadesine,
Dair kararın tebliğinden itibaren ilgililerin 7 gün içerisinde yapacakları yazılı veya sözlü başvuru ile İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliği nezdinde itirazı kabil olmak üzere evrak üzerinde yapılan inceleme sonucunda karar verildi."
İçerik değil siteye engelleme var, gerekçe yok
"Sitelere değil, ilgili içeriklere engelleme esastır, zorunlu olmadıkça internet sitesinin tamamı kapatılamaz" yolundaki yasa hükmünü hatırlattıktan birkaç satır sonra iki siteye erişimin tamamen "engellenmesine" hükmeden bir karar karşısındayız.
Başka ne diyordu yasa:
"Hâkim URL adresi belirtilerek içeriğe erişimin engellenmesi yöntemiyle ihlalin engellenemeyeceğine kanaat getirmesi halinde, gerekçesini de belirtmek kaydıyla, internet sitesindeki tüm yayına yönelik olarak erişimin engellenmesine de karar verebilir."
Peki bu kararda bir "gerekçe" var mı?
Yok!
Kararda, "hâkimin ilgili içeriğe erişimin engellenmesi yöntemiyle ihlalin engellenemeyeceğine kanaat getirdiğine" ilişkin bir mesai görülüyor mu?
Hayır!
Savcılık 29 Eylül'de başvuruyor, yasadaki genel esas ve gerekçe koşullarına rağmen mahkeme aynı gün iki internet gazetesinin "kapatılmasına" karar verebiliyor. Ve bu sitelerin yayını kesiliyor, açılıyor, bu arada polis baskınları yapılıyor, evlere çilingir marifetiyle giriliyor.
Ne dersiniz, bu kararda "Türkiye'nin kanun devleti bile olamadığı" da yazmıyor mu?
Melez bir demokrasimiz var bizim. Anayasa Mahkemesi Başkanı'nı "Haşim Efendi"liğe tayin eden "milli irade"yi saptayan sandıktan hukuk devleti bir türlü çıkmıyor.
"Hukuk devleti" kâğıda yazarak olmuyor. O kadarı darbecilerin anayasasında bile yazıyor. Darbecilerden devraldıkları anayasanın işlerine gelen hükümlerini 32 yıldır tepe tepe kullanarak o biçim bir "sivil anayasa" inşa eden sivil paşaların anayasasında bile…