Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, aylardır süren ve yılan hikâyesine dönen IMF ile yeni stand- by anlaşması imzalanacağını açıkladığı gün, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda işlem gören hisse senetleri ortalama yüzde 1,60 oranında değer kaybetti.
İş dünyasının ve yerleşik ifadeyle “piyasalar”ın uzun süredir beklediği bir haber, en üst düzeyde duyurulmasına karşın İMKB'de neden değer kaybı yaşandı?
Sorunun yanıtı, durumun Başbakan'ın açıkladığı gibi olmayabileceğini gösteriyor. Adım adım gidelim.
Erdoğan'ın “IMF ile anlaşma gün meselesi” yolundaki sözleri, saat 14:20 (11 Ocak Pazartesi) sıralarında ajanslar, televizyonlar ve haber sitelerine düştü.
Erdoğan, Lübnan Başbakanı Saad Hariri ile düzenlediği ortak basın toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlarken şu açıklamayı yaptı:
“IMF ile olan görüşmeler büyük ölçüde, şu anda aşılmış noktada. Bu konuyla ilgili olarak, artık 'Herhalde gün, hafta... Bu iş burada çözülecektir' diye düşünüyorum ve arkadaşlardan da haberleri bekliyorum."
IMF'den anında cevap: Tartışma sürüyor
Başbakan'ın bu açıklamasının üzerinden birkaç saat geçmemişti ki, Reuters Washington'dan bir haber geçti. Saat 17:54'te Reuters ekrarına düşen habere göre IMF, Başbakan Erdoğan'la aynı kanıda değildi.
Reuters haberinin önemli bölümünü birlikte okuyalım:
“IMF, 'eğer Türkiye'de yetkililer bir IMF programını imzalamak istiyorlarsa Türkiye'ye en kısa sürede bir müzakere misyonu göndermeye hazır olduklarını' açıkladı.
Türk Başbakanı Tayyip Erdoğan, 'IMF ile borç alma müzakereleri günler veya bir hafta içinde çözülebilir' demişti.
Konuyla ilgili geçen haftaki ifadesini tekrar eden IMF Sözcüsü 'Türkiye ile tartışmalar (discussions) sürüyor. Eğer Türk yetkililer bir müzakere heyeti istemeye karar verirlerse en kısa sürede göndeririz' dedi.”
Haberde dikkat çeken ifadeler
Reuters haberinde dikkat çeken ifadelerden birisi; IMF Sözcüsü'nün Türkiye ile “görüşmelerin” bile değil “tartışmanın sürdüğünü” vurgulaması.
Haberde dikkat çeken ikinci nokta; Türkiye ile anlaşmayı noktalayacak bir “müzakere heyeti”nin Türkiye'de bulunmadığının altının çizilmesi.
“Türkiye ile IMF programını destekleyebilecek politikaları görüştük” ifadesini de kullanan IMF Sözcüsü'ne göre, Başbakan'ın sözlerinin aksine, Washington'da “anlaşma tamam” gibi bir hava bulunmuyor.
Reuters haberinde, IMF Sözcüsü'nün “konuyla ilgili geçen haftaki ifadesini tekrar ettiğine” de işaret ediliyor. Bu ifade, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'dan gelen benzer açıklamaların IMF tarafından geçen hafta da “tekzip” edildiği anlamını taşıyor.
Burada, JP Morgan'ın da, Babacan'ın daha önce yaptığı benzer açıklamalar üzerine "Babacan'a değil, Başbakan'ın mesajlarına bakın" yolunda bir mesaj verdiğini hatırlatalım.
IMF Sözcüsü'nün açıklamalarının Türkiye'ye borsa kapandıktan sonra ulaşmasına karşın hisse senetlerinin gün içinde değer kaybetmiş olması, IMF görüşünün borsa yatırımcılarına daha erken ulaştığı izlenimini veriyor. Bu tahminin, borsa endeksini etkileyen diğer olası değişkenleri ihmal ettiğini not düşelim.
Evet, IMF'ye göre Türkiye ile anlaşma en azından “gün, hafta meselesi” değil.
IMF, diplomatik bir üslupla hükümete “Beni kullanarak manipülasyon yapma” mesajı veriyor.
Resmi belgelerdeki varsayım: IMF ile anlaşma yok
Hükümetten gelen son açıklamalarla ortaya çıkan tablonun pek iç açıcı olduğunu söyleyemeyiz. Çünkü 2010 bütçesi, Hazine nakit dengesi ve Merkez Bankası'nın 2010 programı “IMF ile anlaşma olmayacak” varsayımına dayandırıldı. Bu varsayımları elbette hükümet belirliyor. Hemen her konuda iktidarı destekleyen muhafazakâr işadamlarının örgütü MÜSİAD'ın “IMF ile anlaşma istemiyoruz” açıklaması da, hükümetin tutumundan ilham alıyordu.
Resmi belgelere “IMF ile anlaşma yok” varsayımını yerleştiren Başbakan Erdoğan ile Başbakan Yardımcısı Babacan'ın, aralık ayının son günlerinden beri tam aksi yönde verdikleri mesajlar “devlet yönetiminde tutarsızlık” sorununu da haber veriyor.
'Erken seçim olmayacak' açıklamasının teyidi
Diğer yandan; IMF ile anlaşma “vergi gelirlerini artırma, kamu harcamalarını azaltma” anlamına geldiğine göre, Erdoğan'ın “son” kararını, erken seçim olmayacağı yolunda daha önce yaptığı açıklamaların sağlam bir teyidi olarak kabul edebiliriz.