Bugün başlayacak CHP kurultayında Genel Başkanlık ve Parti Meclisi seçimleri yapılacak. CHP, Kemal Kılıçdaroğlu'nun tekrar Genel Başkan seçileceği kurultayda yenilenecek Parti Meclisi ile seçimlerle dolu bir sürece girecek.
Son kurultay sürecinde CHP açısından bir “ilk” de yaşandı ve Kılıçdaroğlu “sosyalist Müslümanlar”ı CHP'ye davet etti, çağrısını, AKP'ye iltihak etmesi gündemde olan HAS Parti kurucusu Prof. Mehmet Bekaroğlu'nun ismini vererek örneklendirdi.
Kılıçdaroğlu'nun çağrısı, CHP'nin yeniden doktrine ediliş sürecinin aşamalarından biri olarak değerlendirilebilir.
Hatırlayın; CHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Sencer Ayata başkanlığında çalışan CHP Bilim Yönetim ve Kültür Platformu’nun uzun bir mesai sonunda hazırladığı “Sivil Toplum” raporu, geçen yıl mart ayında kamuoyuna açıklanmıştı. Rapor, Kılıçdaroğlu'nun Genel Başkanlığı döneminde CHP'nin yenileştirilmesi yolunda ortaya konan somut bir politika belgesi olması açısından da önem taşıyordu.
Kılıçdaroğlu'nun “Cemaat gerçeğini görmemek olanaksız” sözlerinin de eşliğinde gazetecilerle paylaşılan Sivil Toplum raporunda, CHP ilk kez dinî cemaatlere bir “güvenlik” meselesi olarak bakmıyordu.
Cemaatler için ikili ayrım
Tam adı “Sivil toplum – Özgür İnsan Kardeşçe Yaşam” olan ve yaklaşık 20 sayfalık bir metinden oluşan rapor, dinî inanç temelli oluşumlara CHP'nin geleneksel yaklaşımlarında iki önemli değişim içeriyordu. Birincisi; CHP “sivil toplum” bağlamında ilk kez pozisyon belirlediği cemaatleri bu kez “laiklik, Cumhuriyet ilkeleri, Devrim kanunları” çerçevesinde ele almıyordu. CHP yönetimi, cemaatlere “güvenlik-yasa-yasak” zincirinde yaklaşmanın partiyi toplumun bu kesimlerini anlamaktan uzaklaştırdığını, dolayısıyla bu mecrada partiyi zayıflattığını düşünüyordu.
Rapordaki ikinci cemaat boyutunu ise, “inanç temelli örgütlenmelerin” işleyiş ve amaç bakımından “tek” ve “türdeş” olmadığına yönelik olarak yapılan tespit oluşturuyordu. Böylece CHP, cemaatleri toptan bir reddetme veya onaylama yerine, bunların bir bölümünün “tamamen çağdaş ve demokratik sivil toplum kuruluşları gibi” faaliyet gösterdiğinin altını çiziyordu. Bu tür oluşumların “toplumsal dayanışmayı geliştirme, bireylerin yalnızlaşmasını ve manevi doyuma ulaşmasını sağlayan” faaliyetlerini “önemli” bularak onaylayan CHP; bazı din ve inanç temelli kuruluşların ise, demokrasi ve sağlıklı bir sivil toplumun geliştirilmesi hedefiyle bağdaşmayan yönleri bulunduğu vurguluyordu.
Raporda bu bağlamda, bazı oluşumların “hükümetlerin uzantısı haline gelmeleri, içine hükümetleri de alan yolsuzluklara bulaşmaları” üzerinde duruluyordu. Ayrıca bu gruptaki cemaatlere yöneltilen önemli bir eleştiri de, “katı hiyerarşik iç yapıları nedeniyle otoriter değerlerin yaygınlaşmasına hizmet etmeleri” şeklinde ifadelendiriliyordu.
O rapordan son bir hatırlatma yaparak devam edelim. Geleneksel olarak “devlet partisi” olmakla suçlanan CHP, raporda yeni çizgisini, özetle “devlet, ırk ve cemaatin değil sivil toplumun partisiyiz” formülüyle tarif ediyordu.
CHP'nin Sivil Toplum ve diğer bir metin olan “Demokrasi” raporlarında ortaya koyduğu anlayış ile güncel yaklaşımlarının örtüşüp örtüşmediği elbette tartışılır. Ancak bu durum, söz konusu raporların “değişmek isteyen bir parti”ye işaret ettiği gerçeğini değiştirmez.
Kılıçdaroğlu, CHP'nin din ve cemaatler konusunda böyle bir netlik ayarı yapmasının ardından “sosyalist Müslümanlar”ı partisine çağırdı. Bu çağrıyı okurken, Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer'in pazar günkü yazısında bir nokta dikkatimi çekti. Çakırözer, Cumhuriyet yazarlarıyla görüşmesinde Kılıçdaroğlu'nun temasları için şöyle bir ayrıntı veriyordu:
“Danışmanları İslamcı sosyalistlerden İhsan Eliaçık ile de görüşmesi, hatta CHP’ye davet etmesi için Kılıçdaroğlu’na telkinde bulunmuş. (Kılıçdaroğlu) Renk vermeden, 'Daha önce görüştüm kendisiyle. Ama kurultay öncesinde bugünlerde görüşmedim' demekle yetiniyor...”
Eliaçık: Kılıçdaroğlu ile birkaç kez görüştüm
Bu ifadeler üzerine, dün, bu yılki 1 Mayıs kutlamalarına sol ile birlikte katılarak dikkat çeken “anti-kapitalist Müslümanlar” grubunun destekçisi İhsan Eliaçık'ı aradım. “Evet” dedi, “Evvelki gün Özel kalem Müdürü aradı, Kemal Bey'in görüşmek istediğini söyledi. Görüştük, beni kurultaya davet etti. Şehir dışında olduğumu, Silivri'de bulunduğumu belirterek katılamayacağımı söyledim.”
Eliaçık, CHP'den gelen telefonun kendisini şaşırtmadığını, Kılıçdaroğlu'ndan daha önce de telefon aldığını anlatıyor:
“Son görüşme ikinci mi oldu, üçüncü mü oldu hatırlamıyorum. Daha önce de mesela Ramazan'da aradı. Yazılarımı okuduğunu, dikkatle takip ettiğini, takdir ve tasvip ettiğini söylediler. Kendisi için açılım sağladığını söylediler.”
Ancak bu görüşmelerde CHP'ye davet yapılmadığının altını çiziyor Eliaçık. Peki böyle bir davete cevabı ne olur? “Hayır” diyor:
“Ben politika dışında bir insanım. Bu sadece CHP için değil, Has Parti için de geçerli, bütün partiler için geçerli. Ben kültür ve fikir adamıyım. İslam'ın daha iyi anlaşılması için kitaplar yazmak istiyorum. Kim partisine davet ederse teşekkür ederim ve kendisine başarılar dilerim.”
Eliaçık, CHP'nin dinî konulardaki açılım çabasını destekliyor:
“Olumlu buluyorum. Geçmişte bazı sorunları olsa bile dini asla ihmal etmemesi gerekir. CHP'nin de, Müslümanlığı Müslümanlardan değil, doğrudan kaynağından, Kuran'dan öğrenmesi gerekir. İslam konusunda hepimizde cehalet var. İslamı öğrenme çabalarını, sadece politik açıdan değil, şahıs olarak da, kul olarak da önemli buluyorum.”
CHP, bu açılım sürecinde katkısını isterse cevabının ne olacağı için de şunları söylüyor Eliaçık:
“Ben bütün partilere eşit mesafedeyim. Hiçbirine danışmanlık yapmam. Ama soran olursa, AK Parti dahil, hepsine bildiklerimi, İslam'ı anlatırım. Benim işim bu zaten. Benim yazdıklarımı okuyan, öğrenmek isteyen insanlara 'okumayın' mı diyeyim? Ama özel olarak hiçbir partiye danışmanlık yapmam...”
Kılıçdaroğlu - Eliaçık diyaloğundan bilgiler böyle...