Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdikten bir hafta sonra Cumhuriyet Gazetesi Ankara Bürosu'na adım attım. Sene 1987, aylardan temmuz.
O yıllarda büyük bir etkisi olan gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Hasan Cemal, Yazı İşleri Müdürü Okay Gönensin'di. Sonradan ünlü olup da Ankara Büro'dan geçmeyen yok gibiydi... Ankara Temsilcisi Yalçın Doğan, İstihbarat Şefi Ahmet Tan, Erbil Tuşalp, Işık Kansu, Sedat Ergin, Ufuk Güldemir, Faruk Bildirici, Bilal Çetin, Havva Can, Yasemin Çongar, Semih İdiz, Betül Uncular, Ümit Aslanbay, Turan Yılmaz, Hakan Aygün, Canan Gedik, Evren Değer, Hasan Uysal, Günseli Önal, Tuncay Özkan...
İlhan Selçuk İstanbul'da, Uğur Mumcu Ankara'daydı. Ankara Büro'daki diğer iki yazar Mustafa Ekmekçi ve Cüneyt Arcayürek'ti. Sonradan Ahmet Taner Kışlalı da Ankara yazarlarına eklenecekti.
"Fenerbahçe Cumhuriyeti" ve "Dar Sokakta Siyaset" kitaplarıyla yıldızı parlayan Yalçın Doğan'ın temsilci olduğu Ankara Büro'daki parlak muhabirlerden biri Enis Berberoğlu'ydu. İngilizce ve Almanca bilen, ekonomi ve dış politika alanında koşturan Berberoğlu, enerjisi ve birikimiyle büronun haber makinesi gibi çalışan isimlerindendi. İzleyen yıllarda Cumhuriyet'in Bonn (Batı Almanya'nın başkenti) Temsilcisi olarak görevlendirilecek olan Berberoğlu daha sonra Cumhuriyet'ten ayrıldı. Hürriyet'te önce Ankara Temsilciliği'ne, sonra Genel Yayın Yönetmenliği'ne getirildi.
O Cumhuriyet'ten Hasan Cemal Sabah'a, ardından Milliyet'e geçecek, Yalçın Doğan da Milliyet'te Yayın Koordinatörlüğü ve Genel Yayın Yönetmenliği'nin ardından Hürriyet'te yazarlığa çekilecekti. Yalçın Doğan, halen, gazeteciliğinin ilk dönemini temsilcisi olduğu Cumhuriyet Ankara Bürosu'nda geçiren Berberoğlu'nun Genel Yayın Yönetmenliği'ni üstlendiği Hürriyet'te yazıyor. Hasan Cemal, malum, Milliyet'te yazmaya çalışıyor.
Hasan Cemal ve Okay Gönensin'in mezun olduğu Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin gazeteci olacak mezunları arasında Mehmet Y. Yılmaz da vardı. Yılmaz da, "Türkiye'nin en çok yeni gazete ve dergi çıkaran genel yayın yönetmeni" sıfatını kazandığı mesleğini halen Hürriyet'te sürdürmeye çalışıyor. Yılmaz'ın çıkardığı ve yönettiği gazeteler arasında, Enis Berberoğlu'nun bir ara ihtilafa düştüğü Hürriyet'ten ayrılarak sığındığı Radikal de var.
Hikâyenin ortak paydası Hasan Cemal
12 Eylül darbesini izleyen yıllarda büyük bir itibarı ve etkisi olan Cumhuriyet gazetesi ekseninde vaktiyle birbirine çok yakın olmuş gazetecilerin hikâyesinden söz etmemin güncel bir nedeni var; Hasan Cemal!
Malum, Milliyet gazetesi, BDP heyetinin İmralı'da Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmeye ilişkin bazı notları "İmralı zabıtları" başlığıyla 28 Şubat Perşembe günü yayımladı. Hasan Cemal, notların yayımlanmasının ardından 1 Mart Cuma günü “Barış olgunlaşmış durumda, resmin bütünü sakın ola gözden kaçmasın!” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Cemal'in yazısı, Milliyet'e ve haberi patlatan Namık Durukan'a kutlamayla başlıyordu.
Cemal'in, görüşme notlarına ilişkin ikinci yazısı 2 Mart Cumartesi günü “Sayın Başbakan, tarihin eli yine omzunuzda, tarih bazen yaşarken de yakalanır!” başlığıyla yayımlandı. Cemal ikinci yazısında, Milliyet'in ele geçirdiği İmralı notlarını yayımlamasını suçlayanları eleştiriyor ve “Gazete yapmak ayrıdır, devlet yönetmek ayrıdır. İkisi birbirine karıştırılmasın. Kimse de kimsenin işine öyle karışmasın” diyordu.
Bu yazıdan sonra Hasan Cemal Milliyet'te görünmedi. Zira, ikinci yazının yayımlandığı 2 Mart Cumartesi günü Başbakan Tayyip Erdoğan Balıkesir'de yaptığı konuşmada doğrudan Hasan Cemal'in sözlerine atıfta bulunarak "Gazeteciliğiniz batsın" dedi, Milliyet'i "gayrı milli yayıncılık"la suçladı.
Durumdan vazife çıkaran Milliyet'in sahibi Erdoğan Demirören, Hasan Cemal ile Başbakan'ı eleştiren Can Dündar'ın yazılarına son verilmesini istedi. Bu arada Hasan Cemal'in salı günü yazısı yayımlanmadı. Kriz sırasında yazı işleri patronun isteğine direnince Dündar'ın yazılarına devam etmesine, Hasan Cemal'in ise iki haftalık bir cezadan sonra köşesine dönmesine karar verildi.
Milliyet'te kriz çözüldü mü?
Bu formül üzerine atılan "Milliyet'te kriz çözüldü" başlıklarına bakmayın. Böyle bir türbülanstan, gazetenin önemli yazarlarına da uzanan kovma girişiminden sonra Genel Yayın Yönetmeni artık nasıl gazete yapar, yazı işleri nasıl başlık atar, muhabirler nasıl haber kovalar, yazarlar fincancı katırlarını ürkütmemek için neler yapar, bilmiyorum. Ancak Milliyet'in sahibi Demirören, Tarhan Erdem'in "ya gazeteciliği ya da diğer işlerini bıraksın" çağrısına kulak vermeyeceğine göre, Milliyet'in bir daha 28 Şubat'tan önceki Milliyet olamayacağını biliyorum! Zaten olamamaya da başladı. Zira, Hasan Cemal'i ve / veya İmralı notlarının yayınını savunan yazılar tıraşlandı!
Hülasa, Hasan Cemal'in köşesini şimdilik bir süre boş bırakan Milliyet, olay hakkında yazı yazılmasını da yasakladı.
Hürriyet'teki yazılara da sansür
Beni 1980'lerin Cumhuriyet'ine götüren, hikâyenin bundan sonraki kısmı. Aldığım bilgilere göre, Milliyet'teki Hasan Cemal sansürü Hürriyet'e de siyaret etmiş durumda. Hürriyet'te Yalçın Doğan ile Kanat Atkaya'nın Hasan Cemal'in durumunu eleştirdikleri yazıları yayımlanmadı. Mehmet Y. Yılmaz'ın parçalı köşesi de, Hasan Cemal ve Milliyet olayına ilişkin bölüm ayıklanarak yayımlandı!
Toparlayalım.
Enis Berberoğlu Cumhuriyet'te gazeteciliğe somut adım attığında Ankara Temsilcisi Yalçın Doğan, Genel Yayın Yönetmeni Hasan Cemal'di.
Şimdi Berberoğlu'nun yönettiği Hürriyet, Yalçın Doğan'ın Hasan Cemal'in sansürlenmesini eleştiren yazısını yayımlamıyor. Kanat Atkaya'yı sansürlüyor, Mehmet Y. Yılmaz'ın yazısını makaslıyor.
Sansür haberini teyit etmek için kimseyi aramadım. Ne haberin doğruluğundan kuşkum var; ne de hepsini yakından tanıdığım bu isimleri, başlarına gelen konusunda açıklama isteyerek daha da zor durumda bırakma arzum.
Velhasıl, Hasan Cemal sansürü Hürriyet'te de yürürlükte.
Doğan Hızlan'ın kulakları çınlasın, bu sansüre memur edilenler ayrı bir yazının konusu.
Ama unutmayın, biz buradayız...
Ellerimizde kovalar, berbat ettiğiniz gazeteciliği temizlemek için buradayız!