Fethullah Gülen cemaatinin kurumsal yüzü sayabileceğimiz Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın (GYV), 68 ülkeden katılımcıyla ilk kez medyaya açık olarak yaptığı toplantıya ilişkin notları cumartesi günü aktarmıştım.
“Birlikte yaşam tecrübelerinin paylaşımı” için 68 ülkeden temsilcilerin katılımıyla düzenlenen toplantıda, cemaatin dünyadaki diyalog platformlarında yapılan çalışmalar slaytlar eşliğinde anlatıldı, öneriler tartışıldı, sorular cevaplandı.
Sorulardan biri Aksiyon dergisinden Zafer Özcan'a aitti. Özcan, Türkiye'nin eskiye oranla büyük bir kutuplaşmanın içine girdiğine belirtirken, GYV'nin bu kutuplaşmaya karşı Türkiye'deki diyalog faaliyetlerini neden artırmadığını sordu.
Toplantıya ev sahipliği yapan GYV Başkanı Mustafa Yeşil soruyu cevaplarken önemli bir bilgi verdi. “Ergenekon sürecinin, demokratikleşme sürecinin farklı algılanmasından kaynaklanan kutuplaşmalara da vesile olduğunu” belirten Yeşil, “Elbette biz demokrasiden, haktan, özgürlükten yana tarafız” dedi.
'Hikmet Çetinkaya ile buluştuk'
Yeşil, “ferdin fertle” ve “kurumların kurumlarla” diyaloğu üzerinde durduklarını belirtirken, “Şu anda ferdi manada temaslar yürüyor” dedikten sonra, Mehmet Ali Birand'ın GYV'yi ziyaret ettiğini ve bir öneride de bulunduğunu belirterek şu bilgileri verdi:
“Birand'ın ziyaretindeki teklifi, farklı düşüncelerden insanların buluşup, kırmızı çizgilerini ilan ettikleri ve birbirlerini anlamaya çalıştıkları bir toplantı olamaz mı, şeklindeydi. Bu elbette biraz altyapı istiyor. Bu konuda hazırlıklarımız sürüyor, bitince bir duyuruda bulunacağız.”
Toplantı sona erdikten sonra Mustafa Yeşil ile kısa bir süre sohbet etme olanağım oldu. Vakfın hangi kutuplardaki farklı insanları buluşturmayı hedeflediğini, örneğin Fethullah Gülen cemaatine karşı çeyrek yüzyılı aşan bir süredir kararlı bir muhalefet sergileyen Cumhuriyet gazetesiyle temasa geçip geçmediklerini sordum.
Doğrusu öylesine verdiğim bu örnek üzerine beklemediğim bir yanıt aldım. Zira Yeşil, yaklaşık iki hafta önce Cumhuriyet'le temasa geçtiklerini ve gazetedeki Gülen muhalefetinin sembol ismi olan, bu konuda kitaplar yazan Hikmet Çetinkaya ile buluştuklarını anlattı.
Gülen: Çetinkaya inandığını yiğitçe yazdı
Yeşil'e, kendisine karşı yüzlerce yazı yazan, çok sayıda kitap yayımlayan Çetinkaya ile ilgili olarak Fethullah Gülen'in bir değerlendirmesi olup olmadığını da sordum. Doğrusu, yine öylesine sorduğum ikinci soru üzerine de beklemediğim bir karşılık aldım. Yeşil, Fethullah Gülen'in çok sayıda dava açtığı ve bazılarında mahkûm ettirdiği Hikmet Çetinkaya için “O yiğitçe inandıklarını yazdı, ben de kendisine hiçbir zaman beddua etmedim” dediğini aktardı.
Yeşil, Çetinkaya ile buluşmalarından duyduğu memnuniyeti aktarırken, “Türkiye'nin sadece siyasi düzlemde değil, sosyal manada da uzlaşmaya ihtiyacı olduğunu” anlattı.
Diğer GYV yetkililerinden aldığım bilgilere göre, Çetinkaya'nın ziyaretinde ilginç diyaloglar da yaşanmış. Örneğin, vakfın bir yöneticisi, Çetinkaya'ya, “uzun yıllar boyunca çok sert biçimde eleştirdiği Gülen cemaatinin temsilcileriyle buluşmayı neden kabul ettiğini” sormuş. “Değiştik” demiş Çetinkaya, “Hem ben değiştim, hem de siz.”
Çetinkaya bu değişimi, cemaatin önceki hafta bir kez daha düzenlediği Türkçe Olimpiyatları'ndaki bir izlenimiyle örneklendirmiş. Vakıf yöneticilerine “Türkçe Olimpiyatları'nda çocuklara Nazım Hikmet'ten, Attila İlhan'dan, Cemal Süreya'dan şiirler okuttunuz. 20 yıl önce bunu yapabilir miydiniz” diye sormuş ve aynı şekilde kendisinin de değiştiğini eklemiş.
Çetinkaya'nın sorusunu, ben de GYV'nin bir yöneticisine sordum; “20 yıl önce Nazım Hikmet'ten şiir okutamaz mıydınız?”
İçtenlikle “Hayır” dedi, “Çetinkaya haklıydı, 20 yıl önce Nazım Hikmet'ten, Attila İlhan'dan şiirler okutmazdık.”
GYV yöneticileri, birlikte fotoğraf çekmek için izin istedikleri Çetinkaya'ya, ziyaretin anısına bir kalem takımı armağan etmişler.
Yeşil ve arkadaşları, sorum üzerine, verdikleri bilgileri yazabileceğimi, kendileri açısından bir sorun olmadığını, ancak bu konuda Çetinkaya'nın da rızası alınmazsa üzülebileceklerini dile getirdiler.
'Ben öcü müyüm, cemaat de değişti, ben de'
GYV toplantısından döndükten sonra, 1980'lerin ortasından 1990'ların ikinci yarısına kadar muhabirlik ve yöneticilik yaptığım Cumhuriyet'te yazılarını sürdüren Yayın Kurulu üyesi Hikmet Çetinkaya'yı aradım.
Ziyaretini ve geçen sohbeti yazmamda bir sakınca olup olmadığını sordum. Gülerek, “Hiçbir sakıncası yok” dedi, daveti ve ziyareti anlattı.
“Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nı ziyaret etmeyi düşünür müsünüz” sorusu üzerine, “Ben öcü müyüm? Her yere giderim, gazeteciyim” karşılığını verdiğini aktaran Çetinkaya ile Gülen hakkındaki yazıları ve kitaplarının ardından yılların getirdiği değişim üzerine sohbet ettik. İçtenlikle söylediklerini aktarıyorum:
“Vakfa gel, dediler, gittim. İki saat kadar kahvaltı yaptık. Gırgır vaziyetleri de oldu. Evet, eskiden Nazım'ı, Cemal Süreya'yı, Attila İlhan'ı değil Necip Fazıl'ı okuturlardı. Dünya değişiyor, biz de değişmek zorundayız. Ben de kendimi geliştiriyorum, ben de değişiyorum. Ben Fethullah Gülen hakkında ne yazdıysam yazdım. Artık yazacağım bir şey yok. Adam 1998'den beri yurtdışında yaşıyor.”
'Ben polisten, askerden alıp yazmadım'
“Ama benim (Gülen ve cemaat hakkında) yazdıklarım mahkeme kararlarıdır. Yoksa o polisten, şu polisten bilgi sızdırılmadı bana. Askerden, polisin şu kolundan, bu kolundan, istihbarattan bilgi almadım. Ben Genelkurmay'ın kapısından da girmedim. Zaten beni çağırmazlar. Ben bu yazıları 1973'ten beri yazdım, ama polisten alarak yazmadım. Hanefi Avcı'yı, şunu bunu bilmem. Bazı meslektaşlarım, isim vermeyeyim, polisten alarak yazıyorlar.
Fethullah Gülen 100'ün üzerinde dava açtı bana. Bazılarını ben kazandım, onun kazandığı davalar da oldu. Kaybettiğim davalarda tazminat cezası da aldım, ceza da aldım. Yeni bir şey olursa yine yazarım. Yoksa aynı şeyleri yazmam, kendimi tekrar etmem.”
'Gazetenin haberi vardı'
Yani Çetinkaya, Gülen cemaatiyle helalleşti mi?
Sordum kendisine. Gülerek cevapladı:
“Daha önce de diyalog kuruyorduk, bu ilk değil ki. Bunlarla kavga edenler bana geliyorlardı! Kan davası değil ki, konuşurum elbette, çünkü gazeteciyim. Mesela biz yasakların oylandığı referandumda Uğur Mumcu ile birlikte daha çok Erbakan'ın otobüsüne binerdik.”
Hikmet Çetinkaya, Gülen cemaatinin Cumhuriyet'in diğer yazarlarına da davette bulunabileceği yolunda duyduklarımı paylaşınca, “Giden gider. Benim gitmem de gizli değildi ki. Mesela İbrahim Yıldız (Genel Yayın Yönetmeni), Orhan Erinç (Cumhuriyet Vakfı adına Cumhuriyet'in imtiyaz sahibi ve Yayın Kurulu Başkanı) biliyordu” dedi.
Evet, Hikmet Çetinkaya ile aleyhine yüzlerce yazı, çok sayıda kitap yazdığı, onlarca davasına hedef olduğu Gülen cemaatinin temsilcilerinin sembolik değeri olan buluşmasına ilişkin notlar böyle.
Gülen cemaati ve Çetinkaya'nın serüveni üzerinde durmalıyız.
O serüven, ne düşünürsek düşünelim, birbirimizi anlamaya çalışmamız, en azından dinlememiz gerektiğini söylüyor. Anlaşamamak konusunda anlaşmayı denemek bile slogan atmaktan daha iyi gelecek bize. Zira demokrasi, farklılıklara tahammül etmekten daha değerli bir şey vaat etmiyor.
Ve katı olan her şey buharlaşıyor...
Gülen cemaatinin ABD'deki festivaline Ermeniler sponsor oldu