Nereden nereye?
AKP'nin kuruluş vaatleri ile AKP iktidarı arasındaki mesafeden söz ediyorum.
Malum; ilan ettikleri programlar, siyasi partilerin topluma karşı verdikleri bir söz, bir taahhütname sayılır. AKP de, 2001'de kurulurken programını hazırladı ve Siyasi Partiler Kanunu uyarınca İçişleri Bakanlığı'na sundu. AKP'nin kurucu genel başkanı olan Başbakan Tayyip Erdoğan'ın da altında imzası bulunan o belge, bugün partinin resmi internet sitesinde de “AK Parti Programı” olarak yayımlanıyor.
Gezi Parkı sürecinde AKP'nin iktidar partisi olarak sergilediği tavırla, iktidara aday olan AKP'nin programındaki taahhütleri, yani topluma verdiği sözleri karşılaştıracağız. Ancak ondan önce, süreçte öne çıkan birkaç noktanın altını çizmek gerekiyor.
27 Mayıs'ta başlayan, 30 ve 31 Mayıs'ta ilk gaz bombalı polis şiddetine sahne olduktan sonra Türkiye'nin toplumsal protesto tarihine geçen Gezi Parkı direnişi sürecinin ortaya koyduğu en kıymetli sonuç, “demokrasinin seçim sonuçlarından ibaret olmadığına” ilişkin olarak kuvvetli bir mesaj vermesiydi.
Diğer yandan Gezi Parkı eylemleri, Taksim'deki 1 Mayıs yasaklarının “çukurlara düşen olur” iddiasına dayanan gerekçesini çürütürken, Türkiye'de toplantı, gösteri ve protesto hakkına karşı iktidar – devlet refleksinin Anayasa'yı mütemadiyen çiğnediğini gösterdi. Anayasa'nın 34. maddesi, “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir” demesine rağmen, polis 30 Mayıs sabahı saat 05:00'te, Gezi Parkı'nda üç gündür hiçbir şiddet eğilimi göstermemiş insanların üzerine gaz bombaları attı, tazyikli sularla müdahale etti.
Gezi Parkı'nda, henüz ortada hiçbir provokatör saldırgan yokken 30 – 31 Mayıs'ta polise emredilen şiddet, Anayasa'nın “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar” hükmünü içeren 26. maddesini de ihlal ediyordu.
1 Mayıs'lardan Gezi Parkı sürecine kadar birçok zeminde iktidar ve devletin toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına "şiddet"le müdahale etmesi, “Temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır” diyen ve bu bağlamda Türkiye'nin yargılama yetkisini tanıdığı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) kararlarını iç hukuktan üstün sayan Anayasa'nın 90. maddesine de aykırıydı. Zira AİHM; toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının “toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılacak yeri seçme özgürlüğünü” de kapsadığına hükmediyor. Dolayısıyla, hem Başbakan'ın, hem de mülki amirlerin “benim gösterdiğim yerde toplantı ve gösteri yürüyüşü yapacaksın” iddiası, evrensel hukuk ve AİHM kararları karşısında bir hüküm ifade etmiyor.
Nihayet Gezi Parkı eylemlerinin, hayat tarzına müdahale kaygısı da taşıyan insanları ortak bir paydada buluşturduğunu ve bildiğimiz anlamda örgütlenmeden birikmiş bir muhalefet enerjisini açığa çıkardığını biliyoruz. Unutmayın ki, bu ülkede Başbakan; alkol satışını, pazarlamasını ve tanıtımını sınırlayan yasal düzenlemeyi parlamentoda “İnancın emrine neden karşı çıkıyorsunuz” sözleriyle savunabildi. İnancının ritüelinde alkol de bulunanları, inançlı olmakla birlikte alkolle sorunu olmayanları ve inançsızları yok sayabildi.
Nihayet, Gezi Parkı eylemleri, hükümetin medya ve ifade özgürlüğü konusundaki tahammülsüzlüğüne tanık olduğumuz son zemin oldu.
Gezi Parkı sürecinden sorular
Şimdi, cevapları AK Parti Programı'na bırakmak üzere, Gezi Parkı süreci bağlamında gündeme gelen birkaç soruyu sıralayalım:
- Demokrasi, Başbakan'ın Gezi Parkı sürecinde, üstelik Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün görüşünü de reddederek, sık sık dile getirdiği gibi seçimden ibaret bir rejim olabilir mi? Bir başka deyişle, seçilmişlerin çoğunluk iktidarı “mutlak” mıdır?
- Belli bir dini inancın dayatılmaya çalışıldığı bir düzenin adı “demokrasi” olabilir mi?
- Düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında “bir tek kişi bile özgür değilse özgür bir toplumdan” söz edilebilir mi?
- Türkiye medyanın, dolayısıyla ifade ve basın özgürlüğünün tartışma götürmez biçimde var olduğu bir ülke midir?
- Türkiye'de toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına ilişkin fiili düzen, demokratik bir düzen görüntüsüne imkân veriyor mu?
- İnsanların, yaşadıkları yerle ilgili olarak taleplerini dile getirmeleri ve bu bağlamda seslerini duyurmak için protesto hakkına başvurmaları "çapulculuk" mudur, yoksa demokratik bir hakkın kullanımı mı?
- Türkiye'de kaliteli bir demokrasinin temel parametreleri olarak Avrupa Birliği ve kurucuları arasında Türkiye'nin de bulunduğu Avrupa Konseyi değerlerini esas alan partiler arasında AKP de var mı?
AK Parti Programı'ndan cevaplar
"AK Parti Programı" bu soruların hepsine açık seçik cevaplar içeriyor. O kadar ki, program, provokatif katman hariç, çok katmanlı Gezi Parkı eylemcilerinin ortak paydası sayabileceğimiz daha fazla özgürlük ve daha fazla demokrasi talebini vaat ediyor.
Bu yazı işte bu nedenle "Gezi Parkı eylemleri suçsa, AK Parti Programı o suçun delili sayılır" iddiasını taşıyor. Yazı son bir soruyla bitecek, ama diğer sorular yukarıda, muhalefetteki AKP'nin iktidara gelirse ne yapacağına ilişkin olarak verdiği sözleri içeren programı da aşağıda.
Takdir elbette sizin. Ancak Başbakan'ın "İnancın emrine neden karşı çıkıyorsunuz" paylamasını, "demokrasi ve seçim" özdeşleştirmesini, "hain, komplocu medya" tepkilerini, "Avrupa Parlamentosu'nun kararını tanımıyoruz" sözlerini, protestocuların taleplerine "Bir avuç çapulcudan izin alacak değiliz" cevabını vermesini, "Sosyal medya baş belası" demesini, gazdan kaçanlara insani yardım yapanlardan hesap soracağını ilan etmesin ve Gezi Parkı'nda çözümü ısrarla sandığa bağlamaya çalışmasını unutmadan okuyun. Bakın bakalım, Gezi Parkı sürecinde bunları söyleyen Erdoğan'la AK Parti Programı'nda imzası bulunan Erdoğan aynı Erdoğan mı? Buyrun…
'Bireyler, özgürlüklerine saygı duyulduğuna inanmalı'
“Herkes özgür olmadıkça kimse özgür değildir, özdeyişi, partimizin temel ilkelerindendir. Partimiz, bireyi bütün politikaların merkezine alarak demokratikleşmenin sağlanmasını, temel insan hak ve özgürlüklerini temin etmeyi ve korumayı en önemli ödevleri arasında sayar. Partimiz, Türkiye Cumhuriyeti’nin birlik ve bütünlüğünün, laik, demokratik, sosyal hukuk devletinin, sivilleşmenin, demokratikleşmenin, inanç özgürlüğünün ve fırsat eşitliğinin esas kabul edildiği bir zemindir."
"Temel insan hak ve özgürlükleri, insanlığın yüzyıllar boyu süren mücadeleleri sonucu elde edilmiş kazanımıdır. Bu özgürlüklerin düzeyi medeni bir toplum olmanın göstergesidir. Medeni dünyanın bir parçası olan Türkiye’nin temel hak ve özgürlükler açısından hak ettiği konuma getirilmesi, toplumumuzun da beklentisidir."
"Bir toplumdaki en önemli güven unsuru, toplum içinde yaşayan bireylerin kendi hak ve özgürlüklerine saygı duyulduğuna olan inançlarıdır. Bu inanç tüm sosyal ve iktisadi dinamikleri harekete geçiren temel güçtür. Ayrıca bireylerin hak ve özgürlüklerine saygı, demokratik bir siyasi rejimin toplum tarafından benimsenmesinin, toplumsal barış ve huzurun temel şartıdır."
'İktidara gelmek çoğunluk iradesini mutlaklaştırmaz'
"Demokrasi hoşgörüye dayanan bir sistemdir. Demokrasilerde vatandaşlardan bir kısmının daha üstün hak ve özgürlüklerden ya da ayrıcalıklardan yararlanması mümkün değildir. Demokrasilerde vatandaşlar, yasaların eşit koruyuculuğu altında özgürce yaşarlar. Farklı tercihlerin rekabeti, sağlıklı bir demokratik sistemin vazgeçilmez unsurlarındandır. Bu yarışta çoğunluğun oyunu alanlar iktidara gelir, tüm ülkenin ya da yerel yönetimlerin sorumluluğunu üstlenirler. Ancak yarışı kazanmak ve iktidara gelmek çoğunluğun iradesini mutlaklaştırmaz…"
"Partimiz sadece kendi içinde değil, parlamento ve toplum içinde de kolektif iradenin tekil iradelerin yerini almasını sağlayacaktır. Yasalar sadece parlamento çoğunluğu değil, toplumun ortak iradesinin ifadesi olacaktır. Bu nedenle partimiz, hazırlayacağı yasa tekliflerini sivil toplum kuruluşlarının değerlendirmelerini alarak oluşturacaktır."
"(Partimiz) Sivil Toplum Örgütleri’nin görüşlerini alarak ilgili yasal düzenlemeleri değiştirecek, sivil toplum örgütlenmesini çağdaş demokratik ülkelerdeki düzeye ulaştıracak bir yasal çerçeve çizecektir."
'Temel haklar tartışılamaz, azınlık görüşleri korunmalı'
"Çağdaş demokrasinin en çok önemsenen niteliklerinden biri çoğunluğun hiçbir şart altında temel hak ve hürriyetleri tartışma konusu yapmaması ve azınlıkta bulunanların hak ve özgürlüklerine saygılı olmasıdır... Azınlıkta kalan görüşlerin ve muhalefet hakkının anayasa ile güvence altına alınması demokrasinin çoğulcu niteliğini pekiştiren bir unsur olarak kabul edilmektedir.
"Partimize göre, demokratik bir düzende yurttaşların uymak zorunda oldukları kurallar kendileri tarafından oluşturulur. Bu nedenle demokrasi, hukuk kurallarının yurttaşların rızasıyla oluştuğu bir yönetim biçimidir."
"Başta İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Paris Şartı ve Helsinki Nihai Senedi olmak üzere Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin insan hakları alanında getirdiği standartlar uygulamaya geçirilecektir... İnsan hakları alanında faaliyet gösteren gönüllü kuruluşların, sivil toplum örgütlerinin görüş ve önerileri dikkate alınacak, devlet organları ile bu kuruluşlar arasında sıkı bir işbirliği oluşturulacaktır. İnsan hakları ihlallerinin tespiti, çözüm önerilerinin geliştirilmesi, insan hakları eğitimi ve kolluk güçlerinin denetimi konularında bu kuruluşların katılımına ağırlık verilecektir... "
"Avrupa Birliği Üyeleri’nin uyması gereken asgari standartları gösteren Kopenhag Kriterleri’nin demokratikleşmeye yönelik ilkeleri esas alınarak ulusal hukuk düzenimizde yapılması gereken değişiklikler, mümkün olan en kısa sürede gerçekleştirilecektir."
'Vatandaşın kendi şehri ve çevreyle ilgili görüşleri dinlenecek'
"Vatandaşların kamuya ait karar mekanizmalarına katılım hakkı, demokratik rejimin tek yönlü bir rejim olmadığına, yönetenler ile yönetilenler arasında iki yönlü bir etkileşimde bulunduğuna işaret eder. Bu yönüyle katılım hakkı sadece vatandaşların seçimlerde oy vermesi değil, kamu ile ilgili kararların alınması, uygulanması ve denetlenmesine katkıda bulunma yollarının açık olmasını ifade eder."
"Vatandaşların kendi köyleri, mahalleleri, şehirleri, hizmetlerinden yararlandıkları ve çalıştıkları kurumları ile ilgili konulardaki görüşlerini, şikayetlerini ve çözüm önerilerini değerlendirecek ve işleme koyacak mekanizmalar oluşturacaktır."
"Partimiz, çevre ile ilgili planlarını merkezden değil, yerinden yönetimler aracılığıyla gerçekleştirmeyi ve politikalarını katılımcı demokrasi anlayışı ile bütünleştirerek uygulamayı esas alacaktır. Bunu temin için yerel yönetim ağırlıklı bir 'Çevre Yönetim Sistemi' geliştirilecektir... Çevre konusunda vatandaşlardan gelen her türlü şikâyet dikkatle incelenecektir. Çevre konularında faaliyet gösteren sivil toplum örgütleri ile işbirliğine gidilecek, çevre sorunlarının çözümünde vatandaşların inisiyatif alması teşvik edilecektir."
'Medya özgürlüğü titizlikle korunacak'
"Partimiz bütün vatandaşlarımızın özgür haber alma ve düşüncelerini yansıtma hakkını esas kabul eder. Çağımız demokrasilerinin vazgeçilmez koşullarından biri, özgür medyanın varlığıdır. Başta anayasa olmak üzere medyaya ilişkin tüm yasal çerçeve ele alınarak, medyanın ifade özgürlüğüne getirilen ve demokratik toplum düzeninin gerekleri ile bağdaşmayan yasak ve cezalar kaldırılacaktır. Yazılı ve görsel medyanın özgürlükleri, titizlikle korunacak ve tekelleşmeye fırsat tanınmayacaktır.
Medya çalışanlarının iş güvencesi ve sosyal güvenlik sorunları dolaylı olarak haber alma özgürlüğünü etkilemektedir. Bu nedenle medya çalışanlarının uluslararası standartlarda bir çalışma ortamına ve iş güvencesine kavuşturulmaları sağlanacaktır... Medyayı denetleyen kurumların objektif kriterlerle hareket etmesi sağlanacak, bu kurumların medya üzerinde siyasi baskı aracı haline gelmeleri engellenecektir."
"Sansür ve benzeri kavramların tanımı, şüpheye mahal bırakılmaksızın ve tamamen sivil inisiyatif tarafından belirlenecek ve önlemler de yine siyasi iradenin dışında alınacaktır."
'Toplantı ve gösteri özgürlüğü genişletilecek'
"Demokrasilerin temel niteliklerinden biri olan toplantı ve gösteri özgürlüğünün daha etkili kullanılabilmesi için gerekli hukuki düzenlemeleri gerçekleştirecektir. Hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı bütün unsurlarıyla gerçekleştirilecektir. Tüm bireylerin hak arama yolları kolaylaştırılacaktır."
"Düşünce ve ifade özgürlükleri uluslararası standartlar temelinde inşa edilecek, düşünceler özgürce açıklanabilecek, farklılıklar birer zenginlik olarak görülecektir."
"Başta düşünce, ifade, inanç, eğitim, örgütlenme ve teşebbüs özgürlükleri olmak üzere bütün sivil ve siyasi özgürlükleri, çoğulculuğun, barış ve uzlaşmanın temel şartı olarak görüyoruz."
'Dini baskı kabul edilemez'
"Partimiz, kutsal dini değerlerin ve etnisitenin istismar edilerek siyaset malzemesi yapılmasını reddeder. Dindar insanları rencide eden tavır ve uygulamaları ve onların, dini yaşayış ve tercihlerinden dolayı farklı muameleye tabi tutulmalarını anti-demokratik, insan hak ve özgürlüklerine aykırı bulur. Öte yandan dini, siyasi, ekonomik veya başka çıkarlara alet etmek veya dini kullanarak farklı düşünen ve yaşayan insanlar üzerinde baskı kurmak da kabul edilemez... Esasen laiklik, her türlü din ve inanç mensuplarının ibadetlerini rahatça icra etmelerini, dini kanaatlerini açıklayıp bu doğrultuda yaşamalarını ancak inançsız insanların da hayatlarını bu doğrultuda tanzim etmelerini sağlar."
"Özgürlükler demokrasinin temelini oluşturur. Hiçbir bireysel ve kurumsal baskı kabul edilemez. Bireylerin hak ve özgürlüklerine saygı, demokratik bir siyasi rejimin toplum tarafından benimsenmesinin, toplumsal barış ve huzurun temel şartıdır."
'Susturulmuş gençler özgür düşünceyle yetişecek'
"Ülkemizde gençler iyi eğitilmemiş, işsiz bırakılmış, enerjileri bastırılmak istenmiş, söz hakkı verilmemiş, güvenilmemiş ve hatta zaman zaman bir tehlike unsuru olarak görülmüştür. Bu nedenle partimiz, toplumun gençlere, gençlerin de Türkiye’ye güvenini sağlamayı temel hedefleri arasında görmektedir... Partimiz; özgür düşünceli, kendi başına karar verebilen, sorgulayan, kendi toplumunun ve evrensel anlayışın doğrularından haberdar olan ve hayatın güçlükleri ile baş edebilecek donanımlı ve yetenekli gençler yetiştirmeyi hedeflemektedir."
"Burada (AK Parti'de) katı yargılar değil, ilkeler; tekelci akıl değil, kolektif akıl hakimdir. Bu programın en önemli tarafı, eyleme dönüştürülemeyecek söylemlere yer vermemiş olmasıdır. Doğru, gerçekçi ve uygulanabilir olması, parti politikalarımızın tanımlayıcı özelliğidir. Sözümüzle özümüzün bir olduğunu en iyi halkımız bilmektedir."
Son soru
Ne dersiniz; iktidara gelemeyip muhalefet partisi olarak kalsaydı bu programla Gezi Parkı'na bir çadır da AKP kurar mıydı! O çadırla birlikte, çoğunluk iktidarını mutlaklaştıran tahammülsüz bir hükümetin gaz bombası altında hırpalanır, emniyet ve yargıda hesap vermek zorunda bırakılr mıydı!..