“Wikileaks, Amerikalı diplomatların yazışmalarını içeren belgeleri ABD'de The New York Times, İngiltere'de The Guardian, Fransa'da Le Monde, Almanya'da Der Spiegel, İspanya'da da El Pais ile paylaştı ve eş zamanlı olarak yayına başladı.
Wikileaks'in daha önceki yayın grubuna bu kez Le Monde ile bu gazetede hissesi bulunan El Pais de katılınca düşünmeden edemedim; Türkiye medyasında kaç gazete böyle bir gruba girebilir?..”
Bu köşede 30 Kasım 2010'da “Wikileaks ile Türk basını da tarihe geçti” başlığıyla yayımlanan yazım yukarıdaki satırlarla başlıyordu.
Türk basını tarihe geçmişti, zira Türkiye'de toplam tirajın yüzde 93'ünü ifade eden gazetelerin hiçbiri, Başbakan ve bakanlarına ilişkin olarak Amerikalı diplomatların dile getirdiği iddia ve yorumları birinci sayfalarına koymamıştı, koyamamıştı. Başbakan'a övgüler ise elbette birinci sayfalarda, manşetlerdeydi. Erdoğan ve bakanları aleyhindeki iddiaları sadece Taraf, Sözcü ve Evrensel manşetlerinden, Cumhuriyet ve Birgün birinci sayfalarından verebildi.
Haberi birinci sayfalarından veremeyen gazetelerin önemli bir bölümü, haberi iç sayfalarında ya hiç vermedi ya da şöyle bir değindi.
Wikileaks'in, Amerikan diplomatlarının hakkındaki iddialarını içeren belgeleri açıklamasının ardından 29 Kasım 2010 Pazartesi günü Libya'ya giderken basının karşısına geçen Başbakan Tayyip Erdoğan'a, üstelik “Wikileaks'i çok ciddi bulmadığını” belirterek konuyu açmasına karşın, hiçbir gazeteci “8 İsviçre bankasında hesabınız var mı” sorusunu yöneltemedi.
Birinci sayfaları ertesi gün kurtaran Başbakan'ın kendisi oldu! Zira İsviçre bankalarında hesabı olduğu iddiasını yalanlıyor, kendisine bu konuyu sormayan basını “onursuzluk”la suçluyordu. Başbakan'a ilişkin iddialar, bu yalanlama sayesinde birinci sayfalara girebildi!
Kendi açıklamasına göre, Wikileaks'e sızdırılan binlerce belge arasında en çok belge, Irak'tan sonra Türkiye'ye ilişkin olarak kaleme alınmış. Bu durumu dikkate alan Wikileaks'in yaklaşık üç aylık bir değerlendirmeden sonra ABD, İngiltere, Almanya, İspanya ve Fransa'nın ardından Türkiye'den de bir gazeteyle işbirliği içinde yayın yapmaya karar verdiği anlaşılıyor.
Taraf Gazetesi Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Yasemin Çongar, Wikileaks'in neden Taraf'ı seçtiğini, sitenin kurucusu Julian Assange ile yaptıkları görüşmenin ayrıntıların dün (16 Mart 2011) Taraf'ta yazdı. Wikileaks, daha önceki yayınlarını dikkate alarak cesaretinden dolayı Taraf'ı seçmişti.
Zeynep Göğüş'ü dinlerken utandım
Bu yazıyı bu sabah Hürriyet'te Ertuğrul Özkök'ün yazısını okuduktan sonra CNN Türk'te Ayşenur Arslan'ın hazırladığı Medya Mahallesi programına konuk olan Zeynep Göğüş'ün sözlerini dinlerken yazmaya karar verdim.
Hürriyet'te bir köşesi olan Göğüş, Wikileaks belgelerinin Taraf'a nasıl ulaştığını, yine bir bavul içinde teslimat mı yapıldığını, yoksa gazetenin kendisinin mi belgeleri bulduğunu sorguluyordu.
Göğüş'ü izlerken utandım, zira bir gün önce Taraf'ın sürmanşetinden verilen, içeride Yasemin Çongar'ın kaleminden bir tam sayfa anlatılan Wikileaks belgelerinin Türkiye yolculuğuna ilişkin hikâyeyi, en kuvvetli olasılıkla okumamıştı. Çongar'ın yazısını okuduğu halde anlamadığını veya anladığı halde çarpıttığını düşünecek kadar Göğüş'ü tanımıyorum. Ne yıllardır okuduğumuz tek bir önemli haberde imzası var, ne de yıllardır Hürriyet'te yazdığı yazılar bana bu konuda bir fikir veriyor.
Ayşenur Arslan, kendisinin de “abarttığını” kabul ettiği bir değerlendirmesi nedeniyle Ahmet Altan'ın çok ağır bir yazısına hedef olmasına karşın Göğüş'ü düzeltmek için, Yasemin Çongar'ın belgelerin kendileriyle nasıl paylaşıldığını yazdığını söylemek durumunda kaldı. Bunun üzerine Göğüş, içine düştüğü durumdan, çok tanıdık bir tavırla, vuruşarak çekilmeyi tercih etti ve Wikileaks'i “çok masum bir şey olarak görmediğini” söyledi. “Gizli servislerin dahli olduğunu düşünüyorum” diyen Göğüş, Türkiye'de neden Taraf'ın tercih edildiğini, -elbette yanıtından emin olduğu bir soru olarak- ortaya attı.
Gizli servislerin parmağı neyi değiştirir?
Wikileaks'in tercihinin nedeni konusunda Türk basınının Kasım ayında ne yaptığı elbette kuvvetli bir fikir veriyor.
Wikileaks'e –ya da gazetecilere- sızdırılan belgelerde “gizli servislerin parmağı” olabilir. Bunun gazetecilik açısından önemi yok. Gazetecilik açısından önemli olan; önünüze gelen belgelerin doğruluğu, gerçeği yansıtan bir bağlamı bulunması, kamuoyunun haber alma hakkını gölgede bırakacak saklı ve özel bir amacının bulunmaması...
Amerikan diplomatlarının Türkiye hakkındaki gözlem, temas, yorum, iddia ve duyumlarını içeren yazışmaları kim sızdırırsa sızdırsın, bunları öğrenmek kamuoyunun haber alma hakkı açısından tartışmasız bir değer taşıyor. Göğüş'ün “Bu konuda araştırma, soruşturma yapmadım, ama böyle düşünüyorum” diye dile getirdiği takıntılarından ibaret görüşler habercilik açısından bir değer taşımadığı gibi, ciddi bir emek verildiği açık olan belgelerin yayınına kir bulaştırmaya yöneliyor.
Koca bir medya oturmuş seyrediyor
Ertuğrul Özkök, daha açık sözlü davranmış, bir gazete için “bu dönemde” böyle bir yayın yapmanın “dertsiz başa dert” olduğunu itiraf etmiş. Özkök, Taraf'ın, belgeler karşısında ne kadar tarafsız kalacağını sorguluyor, okurların “yayımlanan belgeler kadar yayımlanmayan belgeleri de merak eder hale gelmesi halinde düş kırıklığı yaratacağını” söylüyor.
Peki Türk basını Taraf'ın yayımladığı belgelerin ne kadarını yayımlayabilecek, bunu sormamış Özkök. Zira hepimiz gibi, o da yanıtını biliyor. Ve bu yanıtı, medyanın her cephesinde yarından itibaren bir kez daha görmeye başlayacağız.
Tuhaf değil mi, koca bir medya bir gazetenin yayımladığı son derece önemli belgeleri trübünlerden seyrediyor, o yayın üzerinde kuşku yaratmaya yöneliyor, ama kendisinin bu “haber”ler konusunda daha birkaç ay önce ne yaptığından utanmıyor.
Yayına başladıktan sonra “Fethullahçı” olduğu da iddia edilen Taraf, Wikileaks belgelerinin yayınına Fethullah Gülen cemaatine ilişkin olarak son derece çarpıcı ifadeler içeren yazışmalarla başladı.
Fethullah Gülen ve cemaatine ilişkin Amerikan diplomatlarının yazdıklarını yayımlayan Taraf Fethullahçı...
“Ne var bunda, bilmediğimiz bir şey, yeni bir şey var mı, niye Taraf'a verilmiş bu belgeler” diyen Zeynep Göğüş gazeteci, öyle mi?
Yazık!..