Erzincan'da başlayıp Türkiye gündeminin tepesine oturan kriz, gazetecilik açısından önemli fırsatlar ile sorunları bir arada önümüze koymuş bulunuyor. Kriz, sağlıklı bir kamuoyu oluşumu için doğru enformasyon ihtiyacının ne kadar önemli olduğunu da gösteriyor.
Olayları takip edenlerin zihninde “Erzincan'da neler oluyor” sorusunu uyandıran kronoloji, emsali görülmemiş bir zincirin her biri sorgulanmayı gerektiren halkaları olarak karşımızda duruyor.
Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in Kasım 2007'de başlattığı İsmailağa cemaati soruşturması gözaltı ve tutuklamalarla sürdü. Erzurum özel yetkili savcılarından Osman Şanal, cemaat için “anayasal düzene karşı silahlı bir örgüt” iddiasını öne sürerek soruşturmaya kendilerinin bakması gerektiğini bildirdi. Cihaner cemaatin “silahlı örgüt” olmadığında ısrar etti, ancak Şanal Mart 2009'da dosyaya el koydu. Ardından Adalet Bakanlığı, “adliye lojmanlarına yaptırdığı kameriyeyle imar kirliliğine yol açmak”la da suçladığı Cihaner hakkında 26 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı. Erzurum Cumhuriyet Savcısı Şanal, cemaat dosyasına el koyduktan sonra “Ergenekon terör örgütüne üyelik”le suçladığı Cihaner'i, makamına baskın yaparak gözaltına aldı. Erzincan'da tutuklanan bazı isimler, cemaatin “silahlı örgüt” olduğunu iddia eden Erzurum'da serbest bırakıldı. Erzurum'da yaklaşık 300 kişi hakkında “ek kovuşturmaya gerek olmadığı” hükmüne de varılırken Cihaner “Ergenekon örgütü üyeliği, evrakta sahtecilik ve iftira” iddialarıyla tutuklandı. Bu gelişme üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu “yetki aşımı” iddiasıyla cemaat dosyasına el koyan Şanal ile üç savcının özel yetkisini kaldırdı. Şanal, yetkisi kaldırıldıktan sonra Cihaner hakkındaki dosyayı İstanbul'da Ergenekon soruşturmasını yürüten özel yetkili savcılığa gönderdi.
Tehditlere rağmen yayınımız sürecek
Bu kronolojiden çıkan en büyük soru, Cihaner'in Kasım 2007'den Mart 2009'a kadar yaklaşık 16 ay boyunca sürdürdüğü İsmailağa cemaati soruşturmasında ne gibi bulgulara ulaştığı ve nasıl bir dosya hazırladığıydı?
Soruşturma çerçevesinde Erzincan Sulh Ceza Mahkemesi kararıyla dinlenen telefon konuşmalarına ilişkin binlerce sayfalık dökümlere ulaşan T24, geçen haftadan beri sürdürdüğü yayınlarla bu sorunun yanıtı olabilecek önemli bulgular ortaya koydu. Soruşturma elinden alınınca Cihaner'in Erzurum Başsavcılığı'na gönderdiği “görevsizlik” yazısı, Erzurum'da hazırlanan cemaat iddianamesi ve Cihaner'in “şüpheli” olarak değerlendirdiği yaklaşık 300 kişi hakkında Şanal'ın “ek kovuşturmaya gerek olmadığı”na ilişkin kararına da ulaşan T24, sağlıklı bir kamuoyu oluşması için çok sayıda belgeyi yayımladı.
Hiçbir yorum ve kanaat eklemeden yaptığımız haberler üzerine aldığımız tehditlere aldırmayarak yayınlarımızı sürdüreceğiz. Aynı tutumu, Cihaner'in Ergenekon dosyasında suçlandığı olaylar için peşinde olduğumuz belgelere ulaşınca da sergileyeceğiz.
'Cemaate dokunan yanıyor' iddiası açıklayıcı mı?
Peki, Erzincan krizini “cemaate dokunan yanıyor” inancıyla açıklayabilir misiniz?
Kesinlikle hayır!
Binlerce sayfa doküman taradıktan sonra karşılaştığımız tablo, tartışmalı süreçte Erzincan'da bile ağır cezayı gerektiren bir suçla itham edilmeyen İsmailağa cemaatinin, hak etmediği ölçüde öne çıkarıldığını gösteriyor.
Erzincan krizine ilişkin yayınlarımızdan birkaç gün önce T24 sayfalarına konuk olan İsmailağa cemaatinin lideri Mahmut Ustaosmanoğlu'nun yeğeni Saadettin Ustaosmanoğlu'nun, AKP'ye karşı sergilediği ihtiyatlı ve eleştirel tutumun da bu tablo ile uyum gösterdiğini söyleyebiliriz. Ustaosmanoğlu'nun, Selin Ongun ile yaptığı söyleşide dile getirdiği “Ergenekon konusunda İsmailağa'dan bile kandırılanlar oldu” sözlerini de hatırlatalım.
Bakanlarla yapılan iş takibi konuşmaları
“Erzincan'da neler oluyor” sorusunun yanıtı, tutuklanan Başsavcı İlhan Cihaner'in “telefon dinlemelerinde elde edilen tesadüfi deliller” olarak nitelendirdiği bulgularda yatıyor.
Dönemin Enerji Bakanı AKP Ordu Milletvekili Hilmi Güler'e talimat verir bir tonda “Bizim yerimize girenleri onaylama” diyen işadamı Mehmet Çelik'in konuşmaları bu bağlamda önemli bir yer tutuyor. Cihaner'in Erzurum'a gönderdiği dosyada, hakkında “ihaleye fesat karıştırmak, rüşvet, komisyon” gibi şüpheleri kayda geçirdiği Çelik'in mahkeme kararıyla dinlenen telefonları, dönemin Çevre Bakanı olan AKP Kocaeli Milletvekili Osman Pepe ve bürokratlarla yaptığı iş-ihale görüşmelerine de uzanıyor.
Yeni Şafak gazetesinin sahibi Ahmet Albayrak'ın dinlemeye takılan konuşmaları da, aynı doğrultuda bulgular içeriyor. Başbakanlık bürokratlarından hükümet üyelerine, genel müdürlerden müsteşarlara ve belediye başkanlarına uzanan Albayrak'ın konuşmalarında “iş takibi” önemli bir yer tutuyor.
Tutuklanan Başsavcı Cihaner'in iş / ihale takibi konuşmalarıyla ilgili olarak özel not gönderdiği Erzurum Savcısı Osman Şanal'ın bu konuda “ek kovuşturmaya gerek görmediğini” belirtelim.
Holigan değil de gazeteciyseniz eğer...
Evet, “Erzincan'da neler oluyor” sorusunun kamuoyunun her kesimini tatmin edecek dört başı mamur cevabı için, sürecin Ergenekon iddialarına ilişkin boyutu konusunda da sağlam bilgilere ihtiyacımız var.
Ancak; sağ-sol, radikal-liberal, İslamcı-laikçi, nerede olursanız olun, “holiganlık” değil de “gazetecilik” peşindeyseniz eğer, doğru yanıt için mevcut tabloda görülen rotayı açık seçik okuyabilirsiniz:
İnsanı kör eden büyük bir ışık seli gibi gözüne tutulan cemaati bırak, parayı takip et!