16 Mart 2012

Erbakan Meclis'e ne kadar servet bildirdi, çocukları nerede yanılıyor?

Milli Görüş'ün müteveffa lideri Necmettin Erbakan, malum, şatafata düşkün siyasetçilerden biriydi

Milli Görüş'ün müteveffa lideri Necmettin Erbakan, malum, şatafata düşkün siyasetçilerden biriydi. Çocuklarını Ankara ve İstanbul'un en lüks, en pahalı otellerinde evlendirmesi İslamcı kesim içinde tepkilerle karşılanmış, ancak Erbakan pek oralı olmamıştı.

İslamcı kesim, bardaklarında alkol de tüketilegelmiş beş yıldızlı lüks bir otelde ilk içerden düğüne, Erbakan'la tanık oldu. Hoca, şimdi kardeşleri ve eniştesine mal kaçırmakla suçlayan Zeynep Erbakan'ı, 24 Haziran 1994'te, o dönem Ankara'nın en lüks oteli Sheraton'da evlendirdi. “İslam sosyetesi” ifadesinin medyada yaygın olarak kullanılışı bu düğünle başladı.

Beş yıldızlı düğün bazı İslamcı yazarları da rahatsız etmişti. Örneğin Abdurrahman Dilipak, şatafatı, israfı, gösterişi eleştirdi.

Sheraton düğününden sonra uzun süre Erbakan ve ailesi ile çevresinin “Versace”leri konuşuldu. Milli Görüş'ün lideri ve çevresinde Versace kravat, fular ve atkı rüzgârı esiyordu.

Erbakan, ikinci düğünü İstanbul'un en gözde otelinde, Çırağan'da yaptı. Küçük kızı Elif'i 17 Haziran 2001'de Çırağan'da evlendirdi. Öncesinde ve sonrasında haftalarca konuşulan düğünde mevzu aynıydı; Erbakan'ların lüks merakı.

Çırağan'da ikinci düğün yaklaşık iki yıl sonra, Mercedes'leri, daha öğrenciyken kullandığı süper lüks otomobilleriyle dikkat çeken Fatih Erbakan için yapılacaktı. AKP zirvelerinden kimselerin katılmadığı bu düğünden sonra Erbakan'ın “kayıp trilyon” davasıyla sürecek yılları başladı.

Nihayet Erbakan'ı, oğlu Fatih'i başına geçirmek istediği Saadet Partisi'nden Numan Kurtulmuş ve ekibini uzaklaştırdığı o ünlü kongrede (17 Ekim 2010) gördük. Sahneye, kendisi için kurulmuş özel asansörle çıkabildiği o kongrede, son kez oturacağı genel başkanlık koltuğuna 84 yaşındayken el koyan Erbakan, 27 Şubat 2011'de hayata veda etti.

 

Kapatılması muhtemel partiye mal kaydetmeme geleneği

 

Şimdi Erbakan kardeşlerin miras kavgasını konuşuyoruz.

Malum, Türkiye'de özellikle İslamcı ve Kürt siyasetçilerin muhatap olduğu siyasi parti kapatma geleneği, bu partilerde özel bir mal varlığı örgütleme refleksi de doğurdu. Kapatılan partilerin varlıklarının Hazine'ye devredilmesi uygulamasına karşı, er ya da geç bir kapatma davasına hedef olacağı düşünülen partilerin tüzel kişiliği üzerine bina, arsa gibi varlık kaydetmeme, kasasında para tutmama gibi  formüllere başvuruldu.

Dolayısıyla gerçekte söz konusu partilere ait olan varlıklar, gerçek kişilerin üzerinde ve hesaplarında örgütlendi. Erbakan da, dört partisi kapatılmış (Milli Nizam, Milli Selamet, Refah, Fazilet) bir liderdi. Örneğin “Refah Partisi'nin 1 trilyon lirasını harcanmış gibi göstermek”le suçlandı ve “özel evrakta sahtecilik” suçundan 2 yıl 4 ay hapis cezasına mahkûm edildi. Cezası, önce, Türk Ceza Kanunu değişikliğiyle “evde infaz”a bağlandı, ardından Adli Tıp Kurumu'ndan alınan “sürekli hastalık” raporu eşliğinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından 2008'de affedildi.

Milli Görüş geleneğinde önemli bir yeri bulunan “yardım paraları” da bu formülle organize edildi ve şaibe tartışmaları hiçbir zaman gündemden düşmedi.

 

Zeynep Erbakan, Asiltürk'le paralel hareket ediyor

 

Erbakan'ın büyük kızı Zeynep Erbakan'ın “babasının gizli servetinin araştırılmasını” istemesini, kardeşlerini “mirasa el koymak”la suçlamasını bu maziyle düşündüğünüzde, ilk kez içerden patlayan bu skandalın basit bir kardeş kavgasından ibaret olmadığını görürsünüz.

Miras kavgası, sadece Erbakan kardeşler arasında değil, Saadet Partisi'nin de taraf olduğu bir süreçte yapılıyor. Zeynep Erbakan'dan hemen önce, Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk'ün kapalı kapılar ardında dile getirdiği belirtilen “Erbakan'ın çocukları cihad paralarını zimmetine geçirdi” sözleri bu bağlamda önem taşıyor.

Aynı zamanda Saadet Partisi Kadınlar Kolu Genel Başkanı olan Zeynep Erbakan'ın, iddialarına tanık olarak gösterdiği Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk'ten bağımsız, en azından habersiz hareket ettiğini düşünmemizi gerektiren bir neden bulunmuyor.

 

'Kardeşlerim mal kaçırıyor...'

 

Ne diyor “mal kaçırmak”la suçladığı kardeşleri hakkındaki suç duyurusunda bulunan Zeynep Erbakan?

Özetle; Elif Erbakan Altınöz, eşi Mehmet Altınöz ile Fatih Erbakan'ın taşınmaz varlıkları ile banka hesaplarında meşru bir dayanağı olmayan ciddi artışlar olduğunu öne sürüyor.

Eniştesi Mehmet Altınöz'ün, kardeşi Elif Erbakan'la evlenmesinden sonra mal varlığının dikkat çekici bir şekilde arttığını ve halen bankalarda 10 milyon liranın üzerinde bir nakdi varlığı kontrol ettiğini, bazı gayrimenkulleri kendi üzerine geçirdiğini iddia ediyor. Bu iddialarına örnek olarak da, Kanlıca'da babasına ait olduğunu öne sürdüğü “değeri hayli yüksek yalının hiçbir bedel ödenmeden Mehmet Altınöz'e devredilmesini” gösteriyor.

Elif ve Fatih Erbakan'ın banka hesaplarında, Erbakan'ın ölümünden sonra ciddi artışlar olduğunu kayda geçiriyor ve para trafiğinin BDDK tarafından incelenmesini talep ediyor.

Yalının daha önce üzerinde kayıtlı olduğu Öztay Tekstil Konfeksiyon Sanayi Pazarlama A.Ş'nin de “aslında tümüyle babasına ait olduğunu, ancak mutemet kişiler olarak Mehmet Altınöz, Beşir Darçın, Adnan Simit, Ali Vural ve Osman Akgün adına kayda geçirildiğini” öne sürüyor.

MİLDA Kâğıt A.Ş ve Konya Un Sanayi Limited Şirketi'nin  asıl sahibinin babası olduğunu, ancak emanetçiler olarak Mehmet Altınöz ile birlikte hissedarlar olan Beşir Darçın, Adnan Simit, Ali Vural ve Osman Akgün üzerine kayıtlı bulunduğunu vurguluyor.

Ankara Yenimahalle'de, altında Makro Market bulunan binanın Elif ve Mehmet Altınöz ile Fatih Erbakan'ın mülkiyetine geçirildiğini ve böylece mal kaçırıldığını iddia ediyor.

Babasına ait “en az taşınmazlar kadar nakit paranın da” ortada olmadığını açıklıyor.

 

Kızına göre Erbakan TBMM'ye doğru beyanda bulunmadı

 

Peki Erbakan, Başbakan ve milletvekili olarak TBMM Başkanlığı'na yapmak zorunda olduğu servet beyanında hangi varlıkların sahibi olduğunu bildirmişti? Dilerseniz, onu da, siyasi hayatının tamamını Erbakan'ın yanıbaşında geçiren, halen Saadet Partisi Başkanlık Divanı üyesi olan Şevket Kazan'dan dinleyelim. Tarih 5 Haziran 1996. Kazan, TBMM Genel Kurulu'nda açıklıyor. TBMM tutanaklarından özetleyerek aktarıyorum:

“Sayın milletvekilleri, Refah Partisi Genel Başkanı Sayın Erbakan'ın mal varlığı; rahmetli babalarından miras kendi hissesine düşen Fatih'teki bir apartman içinde 2 dairesi, yine rahmetli annelerinden miras olarak intikal eden Sinop'taki tarlaları; Kocaeli Bahçecik'te bir dağ tepesinde, 50 arkadaşıyla sahip olduğu bir tarladaki hisse; aynı şekilde, Çubuk kenarında, profesör arkadaşlarıyla birlikte kooperatif içinde edinilmiş bir diğer arsa; Ayrancı'da 1969 yılında satın aldığı 2 daire, halen ikamet etmekte olduğu Balgat'taki 1 bahçeli ev ile yazın kullandığı Altınoluk'taki bahçeli ev ve müştemilatı; kendisinin, eşinin ve çocuklarının özel arabaları -tafsilatına girmiyorum- toplam 1 milyon 230 bin 500 dolar değerinde dövizi, bunun bir kısmı İsviçre Frangı, bir kısmı Alman Markı, bir kısmı da dolardır.”

Şevket Kazan, daha sonra Erbakan'ın bu varlığı “miras yoluyla ve yaklaşık 50 yıllık çalışmalarından yaptığı tasarruflarla” edindiğini ekliyor ve şu meşhur “148 kilo altın” meselesine açıklık getiriyor. Erbakan'ın, “saydıkları dışında bir varlığı bulunmadığını, 148 kilo altını, açıkladığı serveti altın cinsinden ifade etmek için dile getirdiğini” anlatıyor.

Gördüğünüz gibi, Erbakan'ın çocukları arasında dava konusu olan miras ile yukarıda TBMM'ye arz edilen mal varlığı arasında önemli farklar var. Eğer Erbakan, ömrünün son döneminde ticarete atılmadıysa – ki böyle bir açık bilgiye sahip değiliz – tartışmada söz konusu edilen şirketler, yalı ve bazı binalar, banka hesaplarındaki '10 milyon'lar' TBMM'ye yapılan bildirimde yer almıyor.

Nitekim, Zeynep Erbakan da, babasının “gizli servetinin” ortaya çıkarılmasını istiyor. Yani Zeynep Erbakan, bu ülkede yıllarca milletvekilliği yaptıktan sonra Başbakanlık koltuğuna oturmuş babasının bu ülkenin parlamentosuna serveti konusunda yanıltıcı bilgi verdiğini de açıklamış oluyor.

Gelelim; Erbakan'ın çocuklarının yanılgısına.

Fatih Erbakan, Zeynep Erbakan'ın suçlamaları için diyor ki; “Her şeyin üçte biri ablamın, onun hakkını yemeyiz.”

Fatih Erbakan'ın sözleri Saadet Partisi'nde kaşların çatılmasına neden olmuş olabilir. Oğul Erbakan'ın üçe böldüğü mirasın en azından dörde bölünmesi gerekebilir.

Zira söz konusu servetin içinde “cihad paralarının da olduğunu” açıklayan, haberler üzerine doğrudan yalanlama yerine “Bunlar aile içi meseleler” diyen kişi, Saadet Partisi'nin Yüksek İstişare Kurulu Başkanı.

Kardeşlerini mal kaçırmakla suçlayan kişi, Saadet Partisi Kadın Kolları Genel Başkanı. Suçlanan Fatih Erbakan da, malum, Saadet Partisi Başkanlık Divanı üyesi.

Parayla saadet  gerçekten olmuyormuş!..

 

Yazarın Diğer Yazıları

‘Haber elemanı’ arkadaşlar; nerede bu Almanya paraları, söyleyin bölüşelim!

Bir değil, iki değil, üç değil, dört değil… Devletin tam beş kez denetleyerek dışardan tek bir kör kuruş bulamadığı T24’te varlığını iddia ettiğiniz Alman sermayesi her neredeyse haber verin, bölüşelim! Bulamıyorsanız, gazetecilik yaptığınızı öne sürerek yıllardır inşa ettiğiniz utanç müzenize, bu nadide ‘Alman sermayesi’ eserinizi de ekleyelim…

Tolga’yla birlikte bütün hayal kırıklıklarının en güzelini yaşıyoruz!

Çalışmalarıyla mesleğini onurlandıran bir gazeteci, hâkimin büyük bir maddi hatayı da tutanağa geçirdiği bir kararla tutuklandı. Tutuklama talep edenler ve tutuklama kararı verenlere göre, Tolga Şardan “istihbarat örgütünün Cumhurbaşkanlığı’nın talimatıyla yargıdaki yolsuzluk iddialarını araştırdığını yazarak” halkı korku ve paniğe sevk etti!

T24 14 yaşında; nasıl da yılları buldu bir mısra boyu macera…

Bağımsız, sorumlu, güvenilir, yüksek profesyonel ve etik standartlarda gazetecilik, sadece gazetecilerin değil toplumun bütün katmanlarının meselesi haline gelmedikçe, sesimizi kısanlar sadece başkaları olmaz!