Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Genel Kurulu, derneğin tüzüğü uyarınca her yıl ocak ayında toplanıyor. Genel Kurul, yeterli çoğunluk bulunamazsa, 7 günden az, 60 günden fazla olmayan bir süre içinde tekrar toplantıya çağrılıyor. TÜSİAD Genel Kurulu, bugün yeterli çoğunluğa ulaşılamazsa 21 Ocak Perşembe günü toplanacak. Ümit Boyner'in, 21 Ocak'ta TÜSİAD'ın ikinci kadın başkanı olarak seçilebileceğini söyleyebiliriz.
TÜSİAD'ın nasıl bir ortamda ve neden “seçimli” genel kurula gittiği sorusu, “iktidarın muhalif sesleri susturmaya çalışıp çalışmadığı” üzerinde odaklanan güncel tartışma açısından da önem taşıyor. Türkiye'deki mevcut ortama TÜSİAD-hükümet ilişkileri düzleminden baktığımızda karşı karşıya bulunduğumuz manzara ve bazı bilgileri şöyle özetleyebiliriz:
- Arzuhan Doğan Yalçındağ, ikinci kez iki yıllığına seçildiği TÜSİAD Başkanlığı görevini bırakacağını, süresinin dolmasına bir yıldan daha fazla bir süre varken açıkladı. Yalçındağ'ın kararında tayin edici faktörün, Doğan Yayın Holding için hesaplanan rekor vergi ve cezalar olduğunu biliyoruz. 3.8 milyar liralık bu rakam, faiz ve teminatlar dikkate alındığında 5 milyar liraya yaklaşarak görülmemiş bir düzeye ulaşmış bulunuyor.
Koç grubu da vergi taarruzu karşısında kalacak mı?
- Yalçındağ, TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu toplantısında, “hükümetin Doğan grubunu hedef alan tavrına karşı TÜSİAD üyelerinin neden sessiz kaldığını” sorgulamıştı. Bu süreçte sesi gür çıkan tek grup, Koç oldu. Aynı zamanda TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı olan Mustafa Koç ile kardeşi Ali Koç, Doğan grubuna kuvvetli ifadelerle destek verdiler. İçinden geçtiğimiz süreçte Koç grubunun da bir “vergi incelemesi taarruzu” ile karşı karşıya kalabileceğinin yoğun olarak konuşulduğunu belirtelim.
- Üyelere anket göndererek eğilim yoklaması yapan TÜSİAD Başkanlar Konseyi, 18 Aralık 2009 tarihinde yaptığı toplantıda, genel kurula, başkanlık için Ümit Boyner'i tavsiye etmiş bulunuyor.
İş dünyası sessizlik ve kaygı içinde
- Doğan Yayın Holding için hesaplanan rekor vergi ve cezaların üç önemli sonuç doğurduğunu gözlemliyoruz. Bunlardan ilki; “çok sayıda üyenin TÜSİAD Başkanlığı için adaylıktan kaçınması” gibi bir sonuç da doğuran, iş dünyasına hakim olan havadır. Derneğin “stratejiden yoksun” bir şekilde hareket ettiğini düşünen çok sayıda TÜSİAD üyesinin “Doğan grubunun başına gelenler bizim de başımıza gelebilir” düşüncesiyle sessizlik ve kaygı içinde bulunduğunu söylersek abartmış olmayız.
Cezanın medyaya yaptığı balans ayarı
- Rekor vergi ve cezaların ikinci önemli sonucu, medya için “balans ayarı” etkisi yaratmış olmasıdır. Doğan grubu yayınları, eski ölçülerle “katrilyonluk” teminatlar gerektiren rekor vergi ve cezaların yargı aşamasında olduğu göz önünde bulundurularak, son derece dikkatli bir çizgiye çekilmiş bulunuyor. Ertuğrul Özkök'ün Hürriyet Genel Yayın Yönetmenliği'nden, Aydın Doğan'ın Doğan Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanlığı'ndan, aile üyelerinin CEO'luk görevlerinden çekilmesini de bu süreçten bağımsız düşünemeyiz. Bu arada, Doğan Holding ile Doğan Yayın Holding yönetim kurullarında, Aydın Doğan'ın başkanlık görevini devrettiği Arzuhan Doğan Yalçındağ'la birlikte önemli değişiklikler beklendiğini not edelim.
Rakip grup da rekor cezaya gerekçe gösterilen işi yaptı mı?
- Muhalif veya muvafık, diğer medya grupları da, Doğan Yayın Holding'e kesilen cezadan, kendileri için “Damokles'in kılıcı” türünde bir mesaj çıkarttılar. Bu vesileyle, Doğan grubuna kesilen cezanın temel gerekçelerinden biri olan “hisse devirlerinin hisse senedi yerine geçen geçici ilmühaber ile yapılması” uygulamasına rakip bir medya grubunun da başvurduğunun fısıldandığını haber verelim. Doğan grubunun rekor cezaya çarptırılması üzerine “sevinçli yayınlar” yapan rakip grup, KDV muafiyetinden yararlanmak üzere başvurduğu “geçici ilmühaberle hisse devri” konusunda keskin görüş değişiklikleri sergileyebilir.
Bürokrasiye Akif Ulusoy mesajı
- Doğan grubu için hesaplanan rekor vergi ve cezalar, üçüncü sonucunu bürokrasi üzerinde tesis etmiş bulunuyor. AKP iktidarı dönemi, vergi mükellefi-vergi idaresi ilişkilerine en çok müdahale edilen dönem olarak Maliye Bakanlığı tarihine geçmeye aday görünüyor. Burada; AKP'nin Gelir İdaresi Başkanlığı'na getirdiği Mehmet Akif Ulusoy'un, Doğan Yayın Holding Başkan Yardımcısı Soner Gedik ile yaptığı rutin bir telefon konuşması üzerine, o sırada tedavi için ABD'de bulunan Maliye Bakanı'nın Türkiye'ye dönmesi bile beklenmeden, doğrudan Başbakan Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla görevden alındığını hatırlatalım. Ulusoy ile Gedik arasında yapılan ve yasadışı yollarla dinlendiği ortaya çıkan telefon konuşmasının, Erdoğan tarafından görevden almaya gerekçe gösterildiğinin de altını çizelim.
- Ulusoy'un, görevinin gereği olarak yaptığı bir konuşma nedeniyle Başbakan talimatıyla “göstere göstere” görevden alınması ve ardından Gelir İdaresi Başkanlığı'nca Doğan grubuna rekor vergi ve cezalar hesaplanmasının bürokrasiye çok kuvvetli mesajlar verdiğini biliyoruz. Rekor cezanın, hangi ölçülerde söz konusu mesajlardan çıkıp çıkmadığını yargı sürecinin sonunda görebileceğiz.
Maliye, TÜSİAD ile yemeği iptal etti
- Bürokrasiye hakim olan havanın, bu dönemde TÜSİAD'dan olabildiğince uzak durmak gibi tezahürleri bulunuyor. Örneğin; TÜSİAD Ekonomik ve Mali İşler Komisyonu'na bağlı olarak faaliyet gösteren vergi çalışma grubunu Gelir İdaresi Başkanlığı'yla bir araya getirecek bir yemeğin, son anda Maliye tarafından iptal edildiği konuşuluyor. Maliye'nin yemeği iptal etmesi üzerine, daha önce Ankara'ya giden TÜSİAD üyelerinin ortada kaldığı belirtiliyor.
Ümit Boyner döneminde ilişkiler yumuşayabilir
- Ümit Boyner'in başkanlığı döneminde TÜSİAD-hükümet ilişkileri yumuşayabilir mi? Bazı belirtiler yumuşayabileceğini gösteriyor. TÜSİAD Başkanlar Konseyi'nin, başkanlık için üyelere Ümit Boyner'i tavsiye etmesi, bir yönüyle bu beklentiyi de haber veriyor.
- Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı'nın, 11 Aralık 2009'da TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi'nin açılışında yaptığı konuşmada, Kürt açılımı için işadamlarından destek istemesi... Ardından Başbakan Erdoğan'ın, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada iş dünyasını “demokratik açılım konusunda daha aktif olmaya” çağırması TÜSİAD Genel Kurulu arifesine rastlıyor. Hükümetin bu konuda, Boyner ailesi üzerinden TÜSİAD'dan daha kuvvetli sesler duyacağını ve ilişkilerin bir nebze yumuşayabileceğini söyleyebiliriz.
- Kürt sorununun çözümü konusunda cesur çıkışlar yapan Ümit Boyner'in eşi Cem Boyner'in, Milliyet'ten Eylem Türk'ün sorularını yanıtladığı söyleşide, diğer partileri eleştiririrken AKP konusunda dile getirdiği görüşü hatırlatarak noktalayalım: “AKP, Alevi açılımı ile ümmetçi olmadığını, Kürt açılımı ile milliyetçi olmadığını anlatmaya çalışıyor. Şu an gerçekten barış ve huzur getirmeye çalışan tek aktör...”