Doğan Yayın Holding için hesaplanan 3,7 milyar liralık vergi aslı ve cezası konusunda çok sayıda haber, yorum ve analiz yayımlandı.
Bu tartışmalı vergi ve cezaya Maliye raporunda gösterilen dayanakları, bürokrat ve uzmanlardan aldığımız değerlendirmeler ışığında özetledikten sonra, konunun Doğan Yayın Holding'i aşan ve ciddi bir tedirginlik yaratan boyutunu ele alacağız. Bürokrasi, basın ve iş dünyasında yaşandığını gözlemlediğimiz bu tedirginliğin kaynağını, hükümetin vergi idaresi-mükellef ilişkilerine müdahale eğilimini gösteren somut gelişmeler üzerinden irdeleyeceğiz.
1- Rekor vergi ve ceza hesaplamasına konu edilen işlem dizisi, Doğan TV Holding A.Ş'nin 30 şirketteki iştirak hisselerini 2006 yılında D Yapım Anonim Şirketi'ne “ayni sermaye” olarak devretmesiyle başladı. D Yapım, kendisine ayni sermaye olarak konulan iştirak hisselerini D Prodüksiyon şirketine, D Prodüksiyon da Alp Görsel A.Ş'ye “ayni sermaye” olarak koydu. İşlemler “hisse değişimi” yoluyla yapıldı. Yani hisse devreden şirket, devralan şirketin hisselerini aldı.
Rekor vergi ve cezanın ilk dayanağı
2- Gelirler kontrolörleri, bu hisse devirleri için tartışma yaratan rekor vergi ve ceza hesabını üç noktaya dayanarak yaptılar. Birincisi; Kontrolörlere göre, hisse değişimine konu olan iştiraklerin devri, “hisse çoğunluğu ve yönetimi devredecek” şekilde yapılmadı ve bu nedenle Kurumlar Vergisi Kanunu'nun öngördüğü “muafiyet şartı”na uyulmadı. Kontrolörler bu noktadan hareketle şirketlere “emsal” bedel hesaplayarak, devirde esas alınan rakamla bu “emsal” bedeller arasındaki farklar için kazanca dayalı kurumlar vergisi düzenlenmesini istediler. Gelirler kontrolörlerinin, iştirak hissesi devirlerinde kurumlar vergisi istisnası için hisse devrini yeterli görmeyen ve “devralınan iştiraklerde yönetimin fiilen değişmesini” de şart gören yorumları tartışma yaratan noktalardan biri oldu. Bu yoruma yapılan itirazı, “Hisse çoğunluğunu alan yönetimi değiştirme hakkını da elde etmiştir, ama yönetimi değiştirip değiştirmeme kendi takdirindedir. Yasada aksi yönde bir hüküm mevcut değildir” diye özetleyebiliriz.
Bir şirket kendi kendisine örtülü kazanç dağıtabilir mi?
3- Rekor vergi ve ceza hesabına dayanak olan ikinci nokta; gelirler kontrolörlerinin, Doğan TV hisselerinin yüzde 25'inin Axel grubuna satış rakamlarını esas alarak hisseleri devredilen yukarıdaki iştirakler için “emsal” bedel hesaplamasından kaynaklandı. Bu hesaplamadan hareket edilerek, iştirak hisselerinin emsal bedellerin çok altında rakamlarla devredildiği, dolayasıyla “örtülü kazanç dağıtımı” yapıldığı öne sürüldü. Gelirler kontrolörlerinin bu konudaki iddialarına yapılan temel itirazı şöyle özetleyebiliriz: “Doğan TV'nin D Yapım şirketine iştirak hissesi devrederek örtülü kazanç dağıtması mümkün değil. Çünkü Doğan TV'nin D Yapım'daki sermaye hissesi oranı yüzde 99.9'dur! Başka bir ortak olmadığına göre bu iddia, Doğan TV'nin kendi kendisine örtülü kazanç dağıttığı gibi tuhaf bir varsayım içeriyor.”
Devredilen hisselere emsal bedel üzerinden KDV
4- Tartışılan vergi aslı ve cezaya dayanak olan üçüncü nokta da, hisse devirlerinin hisse senedi yerine geçen “geçici ilmühaberler” ile yapılması üzerinde inşa edildi. Gelirler kontrolörlerinin, iki yıldan daha az süreyle şirket aktifinde kalan geçici ilmühaberler üzerinden, yukarıda işaret ettiğimiz “emsal” bedelleri temel alarak KDV hesaplaması yaptıkları anlaşılıyor. Bu noktaya yapılan temel itiraz; söz konusu iştirak hissesi devirlerinin katma değer vergisi gerektirecek şekilde “sınai, zirai, ticari ve mesleki” alanlarda bir “mal” ya da “hizmet” sayılamayacağıdır. Uzman ve bürokratlardan aldığımız değerlendirmeye göre, söz konusu işlemler, Katma Değer Vergisi Kanunu uyarınca (madde 17/4-g) KDV'den müstesnadır ve bu konuda yasanın hükmü çok açıktır.
Bir sene sonraki satış değeri geriye yürütüldü
5- Devredilen iştirak hisseleri için “emsal bedel” hesaplanmasına yöneltilen iki itirazın da altını çizerek vergi parantesini kapatalım. Türk Ticaret Kanunu'na göre mahkemece tayin edilen bilirkişilerce tespit edilen “emsal bedeller” Doğan Yayın Holding incelemesinde bu esasın dışına çıkarak hesaplanmış görünüyor. Bu konudaki ikinci önemli nokta da, hisseleri devredilen iştiraklerin “emsal bedel”inin, devir işleminden yaklaşık 1 yıl sonra Axel'e yapılan satış rakamları esas alınarak hesaplanmış olmasıdır. İştirak hisselerinin devredildiği zamandan baktığımızda, gelecekte yapılacak bir satıştaki değerin, geçmişe doğru yürütüldüğü gibi bir sonuçla karşılaşıyoruz.
6- Doğan Yayın Holding ile Maliye arasındaki ihtilaf, hiçbir aşamada giderilemezse son sözü, rapordaki görüşler, itirazlar ve kanuna karşı hile yapılıp yapılmadığını da dikkate alarak karara varacak olan yargı söyleyecek. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın, vergi cezası kesilen mükelleflerin yargıya yaptıkları başvuruların yüzde 85'inin haklı bulunduğunu açıkladığını (Londra - 18 Eylül Cuma) hatırlatarak vergi parantezini kapatalım.
Vergi idaresi-mükellef ilişkilerine müdahale eğilimi
7- Vergi idaresi – mükellef ilişkilerine hükümetin müdahale eğilimini gösteren somut gelişmelere gelince... Bu konuda Doğan Yayın Holding'e tartışılan vergi ve ceza hesaplamasını yapan gelirler kontrolörlerinin de bağlı olduğu Gelir İdaresi Başkanlığı'nda AKP iktidarı döneminde yaşanan gelişmeleri aktarmak iş dünyası, basın ve mükelleflerin yaşadığı tedirginliğin dayanakları konusunda bir fikir verecektir.
8- Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB), AKP iktidarı döneminde Gelirler Genel Müdürlüğü'nün lağvedilmesiyle 5 Mayıs 2005'te kuruldu. Hükümetin takdiri, son Gelirler Genel Müdürü Osman Arıoğlu'nun Gelir İdaresi Başkanlığı'na vekâleten atanması oldu. Ancak bir süre sonra gözden düşen Arıoğlu, birkaç haftalığına da olsa asaleten bu göreve atanması karşılığında emekli olmaya zorlandı.
Akif Ulusoy yasadışı dinlemeyle görevden alındı
9- Arıoğlu gibi hesap uzmanı kökenli olan dönemin Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanı Mehmet Akif Ulusoy 16 Kasım 2007'de Gelir İdaresi Başkanlığı'na atandı. Ancak Doğan Yayın Holding Başkan Yardımcısı Soner Gedik ile 29 Ocak 2009’da yaptığı telefon görüşmesi yasadışı bir dinlemeye takılan ve bu diyaloğu 24 Şubat’ta internet sitelerine yansıyan Ulusoy da, görevdeki 2 yılı dolmadan gözden düştü. Görevinin gerektirdiği bir görüşme yasadışı yollarla dinlenen Ulusoy, dönemin Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın tedavi için gittiği ABD'den dönmesi beklenmeden Başbakan Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla 16 Mart 2009'da görevden alındı.
Aydın Doğan'ın rekortmenliği açıklanmadı
10- Ulusoy'dan sonra atanan Mehmet Kilci, bu göreve getirilen ilk Maliye Müfettişi kökenli isim oldu. Ulusoy gibi “konusuna hakim, çalışkan bir bürokrat” olarak bilinen Kilci döneminde yaşanan en önemli tartışma, Aydın Doğan'ın İstanbul'da vergi rekortmeni (ve Türkiye sıralamasında ikinci) olduğu açıklamasının geciktirilmesi oldu. Duyurunun teamüllerin aksine geciktirilmesi, sorunun rekortmenin Aydın Doğan olmasından mı kaynaklandığı, birinciliğe başka bir mükellefin mi kaydırılmak istendiği kuşkularına neden oldu. Kuşkular basına yansıyınca İstanbul Vergi Dairesi Başkanı Mehmet Koç açıklama yaptı. “Verilecek ek beyannamelerle sıralamanın değişebileceğini dikkate alarak rekortmen açıklamasını 15 Nisan’a kadar bekletmeyi uygun gördüklerini” açıklayan (10 Nisan 2009) Koç'un sözleri, kısmen de olsa duyulan kuşkuları teyit edici bulundu.
Rötardan haberi olmadığını açıklayan Unakıtan bakanlıktan alındı
11- Dönemin Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, kendisine bağlı bürokratlarca açıklamanın geciktirildiğinden haberdar olmadığını, “Olur mu öyle şey” diyerek şaşkınlığını belli eden sözlerle açıkladı (Eyüp Can’ın, 11 Nisan 2009 Cumartesi günü Hürriyet ve Referans’ta yayımlanan yazıları). Burada, Başbakan Erdoğan'ın “Kemal Abi” diye hitap ettiğini bildiğimiz Unakıtan'ın, kabine revizyonunda koltuğunu kaybettiğini anımsatalım.
12- AKP Hükümeti’nin kendi getirdiği iki yüksek bürokratı kısa aralıklarla peş peşe görevden almasını, Gelir İdaresi Başkanlığı’nın vergi mükellefleriyle ilişkilerine nüfuz etme girişimlerinde kararlı olduğunun göstergesi olarak da değerlendirebiliriz.
13- Tartışmalı vergi ve ceza hesaplamalarında gelirler kontrolörlerinin imzasının öne çıktığı da kamuoyuna yansıdı. Doğrudan Maliye Bakanı'na bağlı olarak çalışan hesap uzmanları ve maliye müfettişlerinden sonra Gelir İdaresi Başkanı'na bağlı olarak çalışan gelirler kontrolörleri, bakanlıkta vergi incelemesi yapan üç merkezi denetim organından biri. Maliye Bakanlığı'nda gelirler kontrolörleri arasında en üst düzey atamanın da geçtiğimiz aylarda yapıldığını belirtelim. Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü'ne atanan İlhan Hatipoğlu, bu düzeyde bir göreve atanan ilk gelirler kontrolörü kökenli isim olma özelliğini taşıyor.
Gelirler kontrolörleri rahatsız değil mi?
14- Gelirler kontrolörleri arasında son gelişmelerden rahatsız olan kimse bulunmadığını iddia etmenin, Maliye gibi köklü bir bakanlıkta ciddi bir birikime ulaşan bu bürokratlara haksızlık olacağını düşünüyoruz.
15- Başbakan Erdoğan'ın özerk kurumlardan hoşlanmadığını biliyoruz. Ancak, devlet gelirlerinin tahsilinde kritik bir işlev gören Gelir İdaresi Başkanlığı'nın mükelleflerle ilişkilerinde siyasi müdahalelerden korunması, Türkiye'nin çıkarlarının gereğidir. Vergi idaresi-mükellef ilişkilerine müdahalenin, güncel tartışmaları aşan boyutlarda tahribat yaratabileceğini gösteren bir süreçle karşı karşıyayız.
Tartışılan cezadan hareketle haklı veya haksız biçimde Doğan medya grubunu eleştirmenin, Türkiye'nin çıkarları ve basın özgürlüğü için tehlikeli olabilecek eğilimler karşısında ne anlama gelebileceği üzerinde hep birlikte düşünmeliyiz.