17 Haziran 2010

Cihaner, Erdoğan'ın gazabına mı uğradı?

Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner hakkında iki dava bulunuyor...


Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner hakkında iki dava bulunuyor.
“Sahtecilik, görevi kötüye kullanma ve lojmana kameriyeye yaptırarak imar kirliliğine neden olmak” iddiasıyla açılan dava, Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nde sürüyor. 11. Ceza Dairesi, Cihaner'in “birinci sınıf yargıç” statüsünde olması nedeniyle davaya “ilk derece mahkemesi” olarak bakıyor.
Cihaner, Erzurum özel yetkili savcılarınca açılan ikinci davada, “silahlı terör örgütüne üye olmak ve tehdit” suçlamasıyla “Erzincan'daki Ergenekon” sanığı olarak tutuklu olarak yargılanıyor. Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Cihaner davasının, Albay Dursun Çiçek'in “İrtica ile Mücadele Eylem Planı” nedeniyle yargılandığı İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki davayla birleştirilmesine karar verdi. Cihaner'in, “AKP ve Fethullah Gülen cemaatini bitirme senaryosu” olarak bilinen planı Erzincan'da uygulamaya geçirdiği iddiasına dayanan Erzurum'daki birleştirme kararı, İstanbul'da 28 Haziran'da ele alınacak. Zira, Dursun Çiçek'in yargılandığı davanın ilk duruşması bu tarihte yapılacak.

İki kez İstanbul'a, iki kez Diyarbakır'a gitti, Ankara'ya gitmedi

Yargıtay 11. Ceza Dairesi, 14 Nisan'da, önündeki dava ile irtibatlı olabileceği gerekçesiyle Erzurum'daki dava dosyasının kendisine gönderilmesini istedi. Ancak bu karara uymayan Erzurum, önce İstanbul'a, sonra iki itirazı gerekçe göstererek iki kez Diyarbakır'a, sonra tekrar İstanbul'a gönderdiği söz konusu dosyayı, Milliyet'ten Gökçer Tahincioğlu'nun yaptığı hesaplamaya göre 5 bin kilometre dolaştırdı. Yargıtay 11. Ceza Dairesi de, dosyayı göndermeyen Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi hakkında suç duyurusunda bulundu.
Erzurum'daki davanın önemli bir aşamasını da, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun, “yetki aşımı” gerekçesiyle Cihaner soruşturmasını yapan üç savcının “özel yetkilerini” kaldırması oluşturuyor. Savcıların, “yetkileri kaldırıldıktan sonra” Cihaner dosyasını İstanbul'da Ergenekon davasına bakan özel yetkili mahkemeye göndermeleri de, “emsali görülmemiş” diğer aşama. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 23 Şubat'ta, “suç yeri Erzincan” diyerek dosyayı Erzurum'a iade ettiğini hatırlatarak devam edelim.
Soruşturma ve dava sürecinde bazı yargı mensuplarının Cihaner'in tahliye edilmesi yolundaki girişimlerini içerdiği belirtilen, ancak yasadışı yollarla elde edildiği anlaşılan konuşma kayıtları da bazı gazetelerde günlerce yayımlandı.
Cihaner'in, 3. Ordu Komutanı Saldıray Berk ile birlikte yargılandığı “Ergenekon” davası ile Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nde devam eden davasının tuhaf hikâyesi kısaca böyle.

Zaman ve Yeni Şafak Cihaner'i çoktan mahkûm etti

Cihaner hakkındaki kararı yargı verecek, ama yargının durumu bu. Diğer yandan başta Zaman ve Yeni Şafak gazeteleri olmak üzere, bazı gazete ve televizyonlarda, Cihaner hakkında kesin hüküm içeren yayınlar sürüyor.
Taraf gazetesinde de, Cihaner'in başsavcı olmadan önce görev yaptığı İdil'de “faili meçhul” cinayetlerin üzerine gitmesini “devlet emrine, JİTEM'in üzerini örtme çabasına”na bağlayan yorumlar çıktı. “Cihaner bugün Ergenekonculukla suçlanıyorsa geçmişte faili meçhul cinayetlerin, JİTEM'in üzerine gitmiş olamaz” varsayımına dayanan bu yorum, tam tersi bir mantık yürütmeyi de davet ediyordu: Cihaner geçmişte faili meçhul cinayetlerin, JİTEM'in üzerine gittiğine göre bugün bir suç işlemiş olamaz!
Ancak eski Diyarbakır Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu ile Prof. Ahmet İnsel'in “Tahrifatla demokrat olunmaz” başlığını taşıyan ve Taraf'ın Cihaner yorumunu (Kurtuluş Tayiz) eleştiren ortak yazılarının da Taraf'ta yayımlandığını not etmemiz gerekiyor. (1 Mart 2010)

'Cemaat silahlı' deyip dosyayı aldı, 'silahsız' deyip kovuşturmadı

Cihaner'in “sanık” olarak yargılandığı davalardan önce “başsavcı” olarak yaptığı soruşturma, bütün bu tuhaf süreç açısından büyük bir önem taşıyor. Erzincan'da İsmailağa  cemaati soruşturmasını yürüten, Fethullah Gülen cemaati konusunda da harekete geçen Cihaner'in, Erzincan Sulh Ceza Mahkemesi kararıyla yaptırdığı telefon dinlemelerini ve hazırladığı dosyayı T24 ortaya çıkardı. Telefon dinlemelerinin özel hayat ayrıntıları dışında kalan  bölümlerini 17 Şubat'tan itibaren T24'te yayımladık.
Cihaner'in Kasım 2007'de başlattığı soruşturmaya karşı Erzurum özel yetkili savcılarından Osman Şanal'ın harekete geçmesi, sürece ilişkin önemli bir anahtar niteliği taşıyor. İsmailağa cemaati için “anayasal düzene karşı silahlı bir örgüt” iddiasını öne süren Şanal, dosyanın kendisine gönderilmesini istedi. Cihaner'in, “cemaatin silahlı örgüt olmadığı” yolundaki peş peşe itirazlarına karşın Şanal ısrar etti ve ortada bir “silahlı örgüt” olduğunu, dolayısıyla olayın kendi yetki alanına girdiğini iddia ederek Mart 2009'da dosyaya el koydu.
Erzincan'da bile ağır cezayı gerektirmeyen, “izinsiz eğitim kurumu açmak ve yardım toplamak” gibi hafif iddialarla soruşturulan cemaati “silahlı örgüt” gerekçesiyle devralan Şanal, hemen ardından yaklaşık 300 kişi hakkında “kovuşturmaya yer olmadığına” karar verdi. Bir başka deyişle Şanal, Cihaner'in yazılı itirazlarına rağmen varlığını iddia ettiği “silahlı bir cemaat örgütü”nün olmadığını dosyayı devralır devralmaz idrak etmiş, 300'e yakın kişi hakkında derhal dosyayı kapatmaya karar vermişti!

Savcı Şanal silahlı örgütü Cihaner'in odasında aradı

Osman Şanal'ı, daha sonra, 16 Şubat 2010'da, İlhan Cihaner'in Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı'ndaki makamında “silahlı örgüt” ararken ve Cihaner'in evinde arama yaptırırken gördük. Baskında gözaltına alınan ve tutuklanan Cihaner hakkında ağırlıklı olarak “gizli tanık” ifadelerine dayandırılan “silahlı örgüt üyeliği” davası işte bu sürecin ardından açıldı.
Erzincan'da dinlenen telefon konuşmaları ve Cihaner'in elinden alınana kadar sürdürdüğü soruşturmaya ilişkin evrakı incelediğimizde, “cemaate dokunan yanıyor” yorumlarını gerçekçi bulmadığımızı, İsmailağa grubunun hak etmediği ölçüde öne çıkarıldığını “Erzincan'da cemaati bırak, parayı takip et” başlığıyla 22 Şubat'ta bu köşede yayımladığımız yazımızda vurgulamıştık. Halen AKP milletvekilleri olan eski Enerji Bakanı Hilmi Güler ve Osman Pepe'ye uzanan telefon dinlemelerine takılan “iş-ihale” takipleri konuşmaları nedeniyle Cihaner'in birilerinin nasırına bastığı anlaşılıyor.

Erdoğan'ın Cihaner'e öfkesi ve Çiçek'in telefonu

Elbette Ergenekon konusunda kendisine yöneltilen iddiaları yanıtlamalı Cihaner, ancak bu durum cemaat soruşturmasındaki yasal telefon dinlemelerinin Başbakan Tayyip Erdoğan ve AKP zirvelerini çok rahatsız ettiğini görmemizi engellemiyor.
Başbakan Erdoğan'ın; hükümette bakanlarına, Yeni Şafak gazetesi sahibi Ahmet Albayrak'a, “Abi” diyerek hitap ettiği İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'a kadar uzanan telefon dinlemelerine, bilinen üslubuyla çok öfkelendiğini ve bu görüşünü bazı sohbetlerde kendisini dinleyenlerden esirgemediğini biliyoruz. Erdoğan'ın, Cihaner'e tepkisini, “Kadir Abi'yi bile dinletmiş” sözleriyle dile getirdiği konuşuluyor.
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'in, cemaat soruşturması sırasında Erzincan Başsavcısı Cihaner'i arayarak gözaltına alınan bazı kişilerin serbest bırakılmasını isteyecek kadar ileri gidebilmesinin arkasında da, Erdoğan'dan kaynaklanan kuvvetli bir irade bulunuyor.

İhale konuşmaları dinlenen AKP'li bakanlara soru sorulmadı

Telefon dinlemelerinde, yönettiği Enerji Bakanlığı'nın yaptığı ihale konusunda bir işadamıyla talimat alır gibi konuştuğu ortaya çıkan AKP Ordu Milletvekili Hilmi Güler ile iş takibi yapan AKP Kocaeli Milletvekili Osman Pepe, bugüne kadar tek kelimelik bir açıklama yapmadılar. Savcı Osman Şanal da, cemaat dosyasını Erzurum'a göndermek zorunda bırakılan Cihaner'in yazdığı “görevsizlik” yazısına düştüğü “ihalelere fesat karıştırıldığı” kaydını dikkate alarak Güler ve Pepe'ye tek soru yöneltmedi. Bunun yerine dosyayı kapatmayı tercih etti.
Tuhaflıkları Yeni Şafak gazetesi sütunlarında bile sorgulanmaya başlanan Cihaner dosyasına devam edeceğiz. Şimdilik 22 Şubat'ta yazdığımızı tekrar ederek ara verelim:
Erzincan'da cemaati bırak, parayı takip et!

Yazarın Diğer Yazıları

T24 15 yaşında: Anlatmadan anlayamazsan, anlatınca da anlamazsın!

T24, gazetecilikten başka hiçbir şeye ait olmayan bir yer. Editörlerimiz, muhabirlerimiz ve yazarlarımız; kelimelerle ifade edilemeyecek büyük bir çıkarsızlıkla bağımsız gazeteciliğin kurumsallaşmasına eşsiz katkılar sağladılar. 15 yıldır ilgilerini, övgülerini, eleştiri ve uyarılarını esirgemeyen takipçilerimize de sonsuz teşekkürler…

‘Haber elemanı’ arkadaşlar; nerede bu Almanya paraları, söyleyin bölüşelim!

Bir değil, iki değil, üç değil, dört değil… Devletin tam beş kez denetleyerek dışardan tek bir kör kuruş bulamadığı T24’te varlığını iddia ettiğiniz Alman sermayesi her neredeyse haber verin, bölüşelim! Bulamıyorsanız, gazetecilik yaptığınızı öne sürerek yıllardır inşa ettiğiniz utanç müzenize, bu nadide ‘Alman sermayesi’ eserinizi de ekleyelim…

Tolga’yla birlikte bütün hayal kırıklıklarının en güzelini yaşıyoruz!

Çalışmalarıyla mesleğini onurlandıran bir gazeteci, hâkimin büyük bir maddi hatayı da tutanağa geçirdiği bir kararla tutuklandı. Tutuklama talep edenler ve tutuklama kararı verenlere göre, Tolga Şardan “istihbarat örgütünün Cumhurbaşkanlığı’nın talimatıyla yargıdaki yolsuzluk iddialarını araştırdığını yazarak” halkı korku ve paniğe sevk etti!

"
"