AKP'nin açıkladığı anayasa değişikliği paketi nedeniyle “kuvvetler ayrılığı” tartışması yaşanıyor. Yasama, yürütme ve yargı arasındaki ilişkilerin irdelendiği tartışmanın her tarafında doğal olarak gazeteciler de var. Ancak gazetecilerin, üç kuvvet arasındaki ilişkilere duyduğu ilgiyi “dördüncü kuvvet” olduğu varsayılan medyadaki ilişkiler için de gösterdiğini söyleyemeyiz.
Bu durumun basın kuruluşlarının geleneklerinden medya sahipliğine, gazetecilerin iştahından meslek örgütlerinin yetersizliğine kadar uzanan bir dizi nedeni var. Türkiye'de ne gazeteciliği çerçeveleyen etkin bir etik kod, ne de bir “dış denetim” işlevini üstlenen ve her kesimden itibar gören etkin bir meslek örgütü bulunuyor.
Medya kuruluşları ve meslek örgütleri tarafından ilan edilen etik kurallar da, yetersiz olmaları bir yana, asgari ölçülerde bile uygulanmıyor.
Gazete ve TV editörlerinden meslek örgütü yöneticilerine kadar şirket gezilerinde bedava ağırlanmaya koşan bir yapıdan etik denetim beklemek gerçekçi de değil. Bu nedenle gazetecilerin bedava şirket gezileri alabildiğine sürüyor. İhtimal valizler, yaklaşık 2,5 ay sonra Güney Afrika'da başlayacak Dünya Kupası maçları için hazırlanıyor!
Portföy yöneten gazeteciler
Medyaya ilişkin utanç verici bir açıklama, hafta başında Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı Vedat Akgiray'dan geldi. Akgiray pazartesi günü Ekonomi Gazetecileri Derneği üyeleriyle sohbet ederken, “bilgi hırsızlığının para hırsızlığından daha yıkıcı ve zararlı olduğunu, gazetecilerin borsada sahip oldukları portföyleri bildiğini, kişi başına kayıtlara sahip olduklarını” açıkladı.
Akgiray, “portföyü olan gazeteciler”le ilgili olarak özetle şunları söyledi:
“Gazetecilerin portföylerinin değerine kimse meraklı değil. Medya fevkalade önemli bir araç. (…) Bu önemi bilerek, bu önemin farkında olarak yanlış, yönlendirici, yanıltıcı haber, bilgi yayarak kişisel menfaat sağlamak, içten öğrenilenlerle aynı suçtur. Çok konuşulan köşe yazarı yazı yazsa, bir banka batıyor dese, o banka batsa batışından bu kişi menfaat sağlasa bu suçtur. Bir haber yazmak içinse haber kaynağını yazacak, kendi yatırımı, pozisyonu var mı yazacak ki inandırıcı olsun. Finans konusunda anonim kaynak kabul etmek mümkün değil. (Ben duydum ki A, B ilaç şirketi bir ilaç çıkarmış, tüm kanserler iyi oluyor). Bunun kaynağını söyleyeceksin ya da yazmayacaksın. Hele bunu söylemeden önce pozisyon aldıysan bu resmi bir suçtur. Bunu yapan gazeteci olabilir, patron olabilir, bunların olmamasını istiyoruz. Yoksa bugün tüm basın mensuplarının portföylerini verebilirim. Kişi başına kayıt var bizde...”
Gazeteciler Cemiyeti SPK Başkanı'nı duydu mu?
Medya için düzenlemeyi “beraber yapmak durumunda olduklarını” anlatan Akgiray'ın, meslek örgütlerine yaptığı çağrıyı da hatırlatalım:
''Dernekler var, Gazeteciler Cemiyeti... Birçok insan bunlara üye. Biz istiyoruz ki bu kuruluşların kendi düzenlemeleri, üyelerin uyması gereken düzenlemeler olsun. Buna beraber karar verelim istiyoruz. Denetlemesini biz gerekirse yaparız. O sorun değil.”
Akgiray'ın bu sözlerini meslek örgütleri ve adı özellikle anılan Gazeteciler Cemiyeti duydu mu, duyduysa ilgilendi mi, ilgilendiyse ne yaptı, bilmiyoruz. Gazeteciler için ilan edilen Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'nde “gazeteci maddi avantaj ve telkin kabul edemez” denilmesine karşın kendi yöneticileri de şirket gezileri peşinde koşturan cemiyet “portföy yöneten gazeteciler” konusunda da aynı durumdaysa SPK Başkanı ne yapacak?
SPK'nın açıklamadığı liste sopaya dönüşür
Aslında bir kamu görevlisi olarak SPK Başkanı'nın yapacağı şey, önemli bir bölümü “halka açık şirket” olan ya da “halka açık şirketleri de olan grupların bünyesinde bulunan” medyalarda “portföy yöneten gazeteciler”i açıklamak. Zira sermaye piyasası mevzuatı açısından suç içermesi muhtemel olan bu liste bütün gazetecileri töhmet altında bırakıyor. Diğer yandan, bu listenin, açıklanmaması durumunda SPK'nın elinde basına karşı bir “sopa” hüviyeti kazanması olasılığı bulunuyor.
Akgiray'ın; portföyü olan gazetecilerin, yazarların “yazılarında bu durumu açıklamaları” yolundaki beklentisini iyimser bulduğumuzu belirtelim. Zorlayıcı bir kural olmadıkça ne portföy yöneten, ne de bedava şirket gezilerine abone olan gazeteciler bu durumu yazılarının-haberlerinin içinde açıklayacaktır.
Şirket gezilerinde bedava ağırlanmaktan rahatsız olmayan, borsada portföy yöneten gazetecilerle “dördüncü kuvvet” olunmaz.
Olsa olsa “hazır kuvvet” olur...