“Yüksek Askeri Şûra'da gereği neyse yapılacak. Terfi ve tayin işleriyle alakalı olan kanunlar çok açık. Gerginliğe ihtimal vermiyorum. Bu ülkede hukuk normal mekanizması içinde çalışıyor.”
Başbakan Tayyip Erdoğan, bu sözleri, Genelkurmay Başkanı ile Kara, Hava ve Deniz kuvvetleri komutanlarının emekliliklerini isteyerek görevden çekilmelerinden iki gün önce dile getirdi.
Acaba gerçekler öyle mi, terfi ve tayinlerde kanunlar çok açık mı? Yoksa Çankaya'da pencereden düşen yaprağı bile imzalamak için kalemine davranan “asker kökenli” cumhurbaşkanları ile “askere uyumlu hükümetler” varsayılarak hazırlanmış yasalar mı düzenliyor terfi ve tayinleri?
Soru, Yüksek Askeri Şûra'nın Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'nda cevabını buluyor. Halen yürürlükte olan bu kanunların parlamentoda kabul edilme tarihleri sırasıyla 17 Temmuz 1972 ve 27 Temmuz 1967.
Köşk’te asker, Meclis’te darbe vardı
İki kanunun da kabul edildiği tarihte Köşk'te 5. Cumhurbaşkanı olarak Cevdet Sunay'ın bulunduğunu ve Sunay’ın 28 Mart 1966'dan 28 Mart 1973'e kadar tam yedi yıl boyunca Çankaya'da kaldığını hatırlatalım. Sunay 6 yıl süreyle yürüttüğü Genelkurmay Başkanlığı görevi sona erdikten 12 gün sonra Cumhurbaşkanlığı koltuğuna yerleştirildi. Malum, Sunay'dan önceki ve sonraki Cumhurbaşkanları da (Cemal Gürsel ve Fahri Korütürk) askerdi.
Doğal olarak yasalar, daha sonra değiştirilseler de, yapıldıkları dönemin atmosferini, güç dengelerini, kurumların etkilerini ya da etkisizliklerini yansıtıyorlar. Dün (1 Ağustos 2011) bir kez daha toplanan Yüksek Askeri Şûra'yı (YAŞ) düzenleyen kanun, Çankaya'da asker cumhurbaşkanı alışkanlığının hakim olduğu bir dönemde, üstelik 12 Mart 1971 darbesinin dumanı tüterken hazırlandı. 1925 tarihli “Şurayı Askerinin Teşkilat ve Vezaifi Hakkındaki Kanun” kaldırılarak “Yüksek Askeri Şûra'nın Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun” parlamentodan geçirildi.
Yasanın parlamentodan geçmesinden yaklaşık iki ay önce, yeni “ara rejim” hükümeti kurulmuş, Başbakanlığa getirilen Ferit Melen 29 Mayıs 1972'de TBMM'de Hükümet Programı'nı okurken “12 Mart Muhtırası”nın yararlarından söz etmiş, “komünizm ve her türlü bölücü ve aşırı faaliyetleri öncelikle üzerinde duracakları konular” olarak sıralamıştı.
Kanuna göre YAŞ’ın hakimi askerler
Peki, bu dönem Yüksek Askeri Şûra'nın Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun'a nasıl yansımış?
Geçici maddesi ile yürürlük ve yürütme maddeleri dahil toplam 12 maddeden oluşan kanunun genel yapısına adım adım bakarak cevaplayalım.
Kanunun 2. maddesine göre YAŞ Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Milli Savunma Bakanı, kuvvet komutanları, ordu komutanları, Jandarma Genel Komutanı, Donanma Komutanı ile silahlı kuvvetler kadrolarında bulunan orgeneral ve oramirallerden oluşuyor. Yani, şûra üyeleri askeri kanatta sayıları yıllara göre 13 ile 15 arasında değişen orgeneral-oramiral ekibi ile sivil kanatta Başbakan ve Milli Savunma Bakanı.
Şûranın Başbakan başkanlığında toplanacağını hükme bağlayan 2. maddedeki “Askeri Şûra üyelerinin terfi işlemleri ile ilgili konulardaki oy hakkı ve değerlendirme notu eş değerdedir” kaydı dikkat çekiyor. “Toplantı Çokluğu ve Oylama” başlığını taşıyan 5. Maddede de, kararların “salt çoğunluk” ile alınacağı, “eşitlik olması durumunda Başbakan'ın bulunduğu tarafın oylarının geçerli olacağı” düzenleniyor.
Burada bir parantez açalım. Kanuna göre Başbakan YAŞ içinde, o da sadece “oylamada eşitlik olması” haliyle sınırlı olmak üzere, “eşitler arasında birinci” olarak konumlandırılıyor. Üstelik uygulamada pek anlamı olmayan bir “eşitler arasında birincilik”ten söz ediyoruz. Zira emir-komuta zinciri içinde hareket eden YAŞ'ın asker üyeleri arasında istisnai durumlar dışında görüş ayrılığı olması düşünülemez.
Bir başka deyişle kanun, başına Başbakan'ı getirmekle birlikte, Yüksek Askeri Şûra'yı “askerlerin, istedikleri her kararı alabileceği bir kurul” olarak inşa etmiş bulunuyor.
Başbakan’ın vekili bakan değil Genelkurmay Başkanı
Bu açı, kanundaki bütün düzenlemelere yansıyor. Örneğin, 2. madde, Başbakan'ın katılmadığı toplantılara Genelkurmay Başkanı'nın başkanlık edeceğini hükme bağlıyor. Dolayısıyla, Başbakan'ın olmadığı, ancak Milli Savunma Bakanı'nın katıldığı şûralarda Genelkurmay Başkanı bakanların “toplantı amiri” durumuna getirilmiş oluyor.
Bir başka örneği, “Toplantı Zaman ve Yeri” başlığını taşıyan 4. maddeden verebiliriz. Bu maddeye göre YAŞ, her yıl ağustos ayının ilk haftasında toplanıyor, yıllık ikinci olağan toplantı ise “Genelkurmay Başkanı'nca belirlenecek zamanda” yapılıyor.
Bu konuda son örneği, YAŞ'ın çalışma usullerinin nasıl belirlendiğini düzenleyen “Yönetim” başlıklı 9. maddeden verelim. Maddeye göre, “Yüksek Askeri Şûra’nın yönetimi, çalışma usulleri, Genel Sekreterliğin her türlü iş ve işlemleri Yüksek Askeri Şuraca kabul edilecek bir içtüzükle” düzenleniyor. Bir başka deyişle, şûranın çalışma usullerini de askerler belirliyor. Kanuna göre, Şûra Genel Sekreterliğini Genelkurmay İkinci Başkanı’nının üstlendiğini not edelim.
'Askeri ilgilendiren taslaklar' denetimden geçiyor
Kanunda sayılan YAŞ'ın görevlerine gelince... Kanun şûranın görevlerini 3. maddesinde, özetle, “Genelkurmay Başkanlığı'nca hazırlanan askeri stratejik konseptin tespiti ve silahlı kuvvetlerin hedefleri hakkında görüş bildirmek, ayrıca silahlı kuvvetlerle ilgili önemli kanun, tüzük ve yönetmelik taslaklarını inceleyerek görüş bildirmek ile diğer kanunlarla verilen görevleri yapmak” olarak sıralıyor.
Kanun böylece, kararlarına asker üyeleri hakim kıldığı YAŞ'a “silahlı kuvvetlerin konsepti ile askerleri ilgilendiren yasa, tüzük ve yönetmelik taslaklarını (önceden) inceleyerek görüş bildirme” yetkisi de tanıyor.
Görevleri sayan 4. maddede “diğer kanunlarla verilen görevleri yapmak” şeklinde geçen ifadenin, YAŞ toplantılarına ilişkin olarak yıllardır tartışma konusu olan terfi ve atamalar ile disiplin ihraçlarına dayanak olan hüküm olduğunu belirtelim.
Bu maddeden hareket eden en önemli düzenleme, 1967 tarihli Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu. Bu yasa da; albay, general ve amiral kadrolarının tespitinden emekliliğe sevklere, disiplin ihraçlarından general ve amiral terfilerine kadar bütün dosyalarda Genelkurmay Başkanı ile karar sürecine askerlerin hakim olduğu YAŞ'a tayin edici bir rol tanıyor. Burada bir parantez açalım ve aynı kanunun 65. maddesinde yer verilen, “tutuklanan veya tahliye edilseler de haklarındaki kovuşturma ve duruşmalar devam askerler için terfi ve kademe ilerlemesi kararı verilemeyeceği” yolundaki hükmün, Türkiye’de yıllara yayılan tutukluluk süreleri nedeniyle “peşin cezaya” neden olabildiğini not düşelim.
YAŞ kararnameleri Köşk onayına tabi
Gelelim, askerlerin hakim ya da etkin olduğu dönemde çıkarılan bu yasaların, nasıl “uyumlu” cumhurbaşkanları, nasıl “uyumlu” hükümetler varsaydığına...
YAŞ kararnameleri, temelde iki nedenle Cumhurbaşkanı'nın onayına sunuluyor. Genel gerekçe, Cumhurbaşkanı'nın görev ve yetkilerini düzenleyen 12 Eylül Anayasası'nın (1982) 102. maddesinde bulunuyor. Madde, Cumhurbaşkanı'nın “yürütme alanına ilişkin olan” görevlerini tespit ederken “Kararnameleri imzalamak” hükmünü de sayıyor. Bu çerçevede YAŞ kararlarını içeren kararnameler Cumhurbaşkanı'nın onayına sunuluyor. Cumhurbaşkanı onaylamadıkça kararnamelerin yürürlüğe girme şansı bulunmuyor. Anayasa’da kararnameler konusunda Cumhurbaşkanı’nı sınırlayan veya zorlayan bir hüküm bulunmuyor.
Diğer yandan, örneğin Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'nun 121. maddesi de, general ve amiral atamalarını, “Genelkurmay Başkanı'nın teklifi, Milli Savunma Bakanı'nın inhası, Başbakan'ın imzasından” sonra Cumhurbaşkanı'nın onayına bağlıyor. Kuvvet komutanları ve Genelkurmay İkinci Başkanı da aynı usulle atanıyor.
YAŞ, Başbakan’a rağmen karar alıyor
Şimdi duralım ve geçen yıl yapılan YAŞ'ta çıkan ilginç görüntüyü hatırlayalım. 2010 yılında YAŞ, yukarıda özetlediğim usulle, yani askerlerin belirleyici olduğu oylamalarla general ve amiral terfileri konusunda bir dizi karar aldı. Ancak iki general ve bir amiral hakkında YAŞ'ta terfi kararı alınmasına rağmen kararname Milli Savunma Bakanı'nca imzalanmadı. Yani YAŞ, Yüksek Askeri Şûra'nın Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun'a dayanarak “oylama” ile terfi kararı almış, ancak hükümet üyeleri imzalamadığı için karararname tamamlanamamış ve Köşk'e gönderilememişti.
Genelkurmay Başkanlığı, söz konusu üç terfiye ilişkin kararnameyi tekrar hükümete göndermiş, ancak “yeni bir kararnameye gerek görülmediği” yanıtını almıştı.
12 Mart'ın dumanı tüterken çıkarılan YAŞ Kanunu'nda, işte bu durum hesaba katılmamıştı. Keza üzerimizden bir daha bir daha geçen darbe ve çeşitli müdahale dönemlerinde de bu durum düşünülmedi. Çünkü sistem işliyor, sorun çıkmıyordu!
Ama artık çıkıyor. Yaşadığımız sorunlar, YAŞ'a askerleri hakim kılan kanunla “askerle uyumlu hükümet ve Cumhurbaşkanı” varsayan diğer kanunlar ve Anayasa arasında nasıl tuhaf bir ilişki olduğunu da gösteriyor. YAŞ Kanunu’na göre Başbakan başkanlığındaki YAŞ “kanuni” bir karar alıyor. Ancak muhalif olmasına rağmen emrindeki askerlerin aldığı o kararı engelleyemeyen Başbakan, azınlıkta kaldığı oylamaya ilişkin kararnameyi bakanına imzalatmayarak YAŞ kararını uygulatmıyor! Manzara budur.
Başbakan, işte bu nedenle “Terfi ve tayin işleriyle alakalı olan kanunlar çok açık” derken yanılıyor.
Terfi ve tayinler ile askeri sivil otoriteye karşı konumlandıran kanunlar açık değil, aksine çok karışık...
Eğrisi doğrusuna denk getirilerek geçiştirilemeyecek kadar karışık!