17 Şubat 2009

Bazı KİT'ler neden açılmasın?

Dünyada devletçi müdahaleler yayılırken Türkiye, işsizlik ve teröre karşı bazı KİT'leri açabilir mi?

Çalışma gücü ve arzusu bulunan ve piyasadaki ücret karşılığında çalışmaya hazır olduğu halde iş bulamayanların toplam işgücü içindeki payına "işsizlik oranı” deniyor. 
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Kasım 2008 itibarıyla Türkiye’de işsiz sayısının 2 milyon 995 kişiye ulaştığını açıkladı. TÜİK açıklamasına göre, Kasım 2008’de, bir önceki yılın aynı dönemine göre işsiz sayısındaki artış 645 bini buldu. Yüzde 12.3’e ulaşan işsizlik oranındaki artış yüzde 2.2 düzeyinde gerçekleşti.
Genç nüfus içindeki işsizlik oranının da yüzde 3.9’luk bir artışla yüzde 23.9’a ulaştığının altını çizelim.
TÜİK rakamları, işsizliğe ilişkin verilerdeki kötüleşme trendinin yükseldiğini ortaya koyuyor. 2009 sonu itibarıyla Türkiye için yapılan işsizlik oranı tahminleri yüzde 14’ler düzeyinde bulunuyor. (Mahfi Eğilmez, 8 Ocak 2009, Radikal).
Türkiye’de 1980-2000 dönemindeki işsizlik oranının yüzde 7 dolayında olduğu dikkate alınırsa, rakamların alarm verdiği anlaşılacaktır.
İşsizlik oranının ABD ve Almanya’da yüzde 7’ler, İspanya’da yüzde 13 düzeyinde olduğunu da not edelim.
Ne yapmalı, ne yapmamalı?
Bütün dünyayı etkileyen ekonomik kriz, çeyrek yüzyıldır büyük bir terör-çatışma ortamında yaşayan Türkiye için daha özel ve ciddi önlemler almayı gerektiriyor. Türkiye’de işsizliğe karşı atılacak her somut adımın, şiddetin insan kaynağı konusunda da kısıtlayıcı sonuçlar doğuracağını unutmamak gerekiyor.
Evet, Türkiye neler yapabilir?
Neler yapılabileceğine, “öncelikle artık hangi politikalardan fazla medet umulmamalı” sorusuna yanıt vererek başlanabilir.
İşsizliğin artmasındaki önemli nedenlerden birisi olan tarım nüfusu bölgelerinde de uygulanan teşvik sistemlerinin (vergi, sigorta, enerji, arsa-arazi) bugüne kadar beklentilerin çok altında sonuçlar verdiğini biliyoruz. Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da teşvik politikasının sonuç vermediği, işadamlarının da kuvvetle altını çizdiği bir tespittir. (İstanbul Sanayi Odası Başkanı Tanıl Küçük’ün 17 Ekim 2008’de Van’da yaptığı konuşma.)
Elbette krizin özel koşulları ve bugüne kadarki “başarısızlık deneyimi” de dikkate alınarak bazı teşvik uygulamaları üzerinde durulabilir. Ancak bu uygulamalardan mucize beklenmemelidir.
‘Görünmez el’ tutulduğuna göre…
Piyasanın görünmez eli bütün dünyada tutulduğundan beri, devletçi müdahalenin krize karşı en acil çözüm yöntemi olarak yürürlüğe sokulması, Türkiye’yi bazı konularda daha cesur adımlara yöneltebilir.
Türkiye, örneğin Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da çoğu satıldıktan sonra kapısına kilit asılan et kombinalarını, yem fabrikalarını, süt birliklerini tekrar devreye sokmayı düşünebilir. Bu tesislerin bazılarının arsa ve binalarının, “yarım kilo kuşbaşı”na denk gelen fiyatlarla satıldığı yolunda iddialı tespitler bulunduğunu anımsatalım. (Hayvancılık Sektöründe Yıkım - YEMSAN - SEK - EBK Özelleştirmeleri, Baki Remzi Suiçmez, KİGEM Yayınları).
‘Bırakınız dağa çıksınlar’ mı?

Diyarbakır, Adana, Şanlıurfa, Muş, Erzincan, Erzurum, Elazığ, Kahramanmaraş, Mersin, Gaziantep, Sivas, Ağrı, Bayburt, Kars, Malatya, Bingöl, Van, İskenderun, Tatvan, Murgul, Hilvan, Yüksekova, Adilcevaz...
Bu merkezlerin her birinde et kombinaları, yem fabrikaları veya bulundukları bölgede süt toplayıp işleyen mandıralar özelleştirme suretiyle kapatıldı.
Bu listeyi, Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın sitesinde (www.oib.gov.tr) yer alan “Uygulamalar” başlığı altındaki tablolara bakarak istediğiniz kadar uzatabilirsiniz.
Piyasa koşullarının, terör ve çatışmanın yoğunlaştığı bölgede yarattığı sonuçlardan birisinin “bırakınız işsiz kalsınlar, bırakınız dağa çıksınlar” olduğuna gönül rahatlığıyla karşı çıkabilir misiniz?
Evet, belki ekonomik krize karşı kamu harcamalarının teşvik edildiği bir dünya konjonktürü, Türkiye’de tartışılması bile tabu haline gelmiş bu konuyu raftan indirebilir.
Gençlerin iş bulması, dünya nüfus ortalamasının üzerinde bir insan kaynağına sahip olan Türkiye’ye, “üç çocuk” tavsiyesinden çok daha sahici bir umut verecektir!

Yazarın Diğer Yazıları

‘Haber elemanı’ arkadaşlar; nerede bu Almanya paraları, söyleyin bölüşelim!

Bir değil, iki değil, üç değil, dört değil… Devletin tam beş kez denetleyerek dışardan tek bir kör kuruş bulamadığı T24’te varlığını iddia ettiğiniz Alman sermayesi her neredeyse haber verin, bölüşelim! Bulamıyorsanız, gazetecilik yaptığınızı öne sürerek yıllardır inşa ettiğiniz utanç müzenize, bu nadide ‘Alman sermayesi’ eserinizi de ekleyelim…

Tolga’yla birlikte bütün hayal kırıklıklarının en güzelini yaşıyoruz!

Çalışmalarıyla mesleğini onurlandıran bir gazeteci, hâkimin büyük bir maddi hatayı da tutanağa geçirdiği bir kararla tutuklandı. Tutuklama talep edenler ve tutuklama kararı verenlere göre, Tolga Şardan “istihbarat örgütünün Cumhurbaşkanlığı’nın talimatıyla yargıdaki yolsuzluk iddialarını araştırdığını yazarak” halkı korku ve paniğe sevk etti!

T24 14 yaşında; nasıl da yılları buldu bir mısra boyu macera…

Bağımsız, sorumlu, güvenilir, yüksek profesyonel ve etik standartlarda gazetecilik, sadece gazetecilerin değil toplumun bütün katmanlarının meselesi haline gelmedikçe, sesimizi kısanlar sadece başkaları olmaz!