“Bugünkü Dışişleri Bakanlığımızı kuran birkaç kişiden biri Yusuf Hikmet Bayur idi. Kuruculardan bir diğeri, Hariciye Vekâleti Vekili Ahmet Muhtar Bey idi. Bir diğer kurucu, 1921-1923 yıllarında Dışişleri Müsteşarlığı yapan Suat Davaz'dı. Kurucular arasında yer alan Yusuf Hikmet Bey, 1920-1923 yıllarında Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşler Müdürü, sonra Genel Müdürü idi. 'Üç dört kişiyle işe başladık' derdi. Keçiören taraflarındaki bağ evlerinden Ulus'taki bakanlık binasına atla gelip giderlermiş. Bir zaman sonra, hiç değilse, vekil beyefendiye, makam taşıtı olarak, bir at arabası veya fayton verilmesi düşünülmüş; Ama Büyük Millet Meclisi ayağa kalkmış: Bu ne israf!..”
Emekli Büyükelçi Bilal N. Şimşir'in Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk diplomatlarının çarpıcı hikâyelerini anlattığı “Bizim Diplomatlar” kitabından aktardığım bu satırları, Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül'ün internet medyası temsilcileriyle yaptığı sohbet sırasında hatırladım.
İnternet Medyası Derneği Başkanı
Hadi Özışık'ın girişimiyle internet haberciliği yapan bir grup gazeteci, salı günü Cumhurbaşkanlığı Huber Köşkü'ndeydik.
Prof. Murat Belge'nin “Boğaziçi'nde Yalılar, İnsanlar”da aktardığına göre, Soğan kubbeli ahşap binasının mimarı bilinmeyen yalının varlıklı Ermeni ailelerinden alınan arazisi 64 bin metrekareye yayılıyor. Köşkün, denize bakan cephesinde 150 metre boyunca uzanan 5 metre yüksekliğindeki duvarın arkasında Boğaziçi kıyılarının en yeşil alanlarından biri bulunuyor.
Huber Köşkü: Necmettin Molla'dan Prenses'e ve Evren'e...Kurtuluş Savaşı sonrasında Huber ailesinin Almanya'ya dönmesinin ardından eski Maliye Nazırı Necmettin Molla yalıyı almak için harekete geçer. Almanya'da Augsburg'a kadar giden Necmettin Molla, Huber ailesini bulur ve bir süre sonra Mısırlı prenseslerden Kadriye Hanım'a satacağı yalıyı alır. Dönemin Mısır Kralı Fuad'ın bütün ailesini Mısır'a dönmeye zorladığı için İstanbul'u terk ettiği tahmin edilen Prenses Kadriye, Huber Yalısı'nı Dame de Sion okuluna devreder. 1980'li yıllarda da Kenan Evren, Cumhurbaşkanlığı Konutu olmak üzere yalıyı kamulaştırır.
Abdullah Gül, internet medyası temsilcileri ile bugün “Huber Köşkü” olarak bilinen bu tarihi yapıdaki çalışma ofisinde sohbet ederken, gündemdeki konu, internet medyasının Türkiye'de basını düzenleyen mevzuata yıllardır dahil edilmemesinin yarattığı sıkıntılardı. Gül, yeni düzenleme yapılırken internet medyasını kısıtlama anlamına gelebilecek ihtimaller konusunda, bizim de katıldığımız önemli bir noktaya dikkat çekti.
'Devlet katında kabul görme'
Bazı meslektaşlarımız, “internet medyasının devlet katında kabul görmesi” gibi talepler dile getirdi. Türk medyasının bu tür alışkanlıklardan kurtulması gerektiğini bir kez daha düşündüren “devlet katında kabul görme” taleplerini gazeteciliğin doğasına aykırı gördüğümüzü ve bu tür girişimlere katılmamızın mümkün olmadığını belirterek devam edelim.
Abdullah Gül, sohbet sırasında “Cumhurbaşkanı” olarak Ankara ve İstanbul'da konuk ağırlamak üzerine gözlemlerini aktardı. Türkiye gibi arkasında büyük bir tarihsel birikim bulunan ülkelerde Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı gibi temsil nitelikleri önemli kurumların tarihi yapı ve sarayları kullandığını anlattı.
Cumhurbaşkanı, yabancı konukları Huber Köşkü gibi yapılarda ağırlamanın Türkiye'nin temsili açısından önemine değiniyordu ki, meslektaşımız
Cemil Barlas, Marmaris'in Okluk koyunda adeta unutulan Cumhurbaşkanlığı'na ait yazlık konutu da (resmi adı; devlet konukevi) kullanmayı düşünüp düşünmediğini sordu.
İki cumhurbaşkanı 14 yıl boyunca gitmedi8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından yaptırıldığında, deyim yerindeyse, kıyamet koparılan mütevazı yapı 9. Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel ve 10. Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer döneminde bir kez bile kullanılmadı. Yaklaşık üç yıl önce Cumhurbaşkanlığı'na seçilen Gül de Okluk Koyu'na uğramadı.
Abdullah Gül, meslektaşımızın sorusu üzerine Okluk Koyu'ndaki yazlığın bakım ve onarım gerektirdiğini belirtirken, Türkiye'de kamuoyunun bu konulardaki hassasiyetine değinme ihtiyacı hissetti. Kendisi öyle bir ifade kullanmadı, ancak Okluk Koyu'ndaki konuk evinin bakımı için yapılacak bir harcamanın halk tarafından hoş karşılanmayabileceği gibi bir düşünceye sahip olduğu izlenimi bıraktı.
Okluk Koyu'nda 230 metrekareden ibaret 4 oda bir salonluk tek katlı bir Cumhurbaşkanlığı konutu... Ve 17 yıldır çekinilen bir ıssızlık!
Ne dersiniz, Okluk size de, 1920'lerde Hariciye Vekili'ne çok görülen o faytonu hatırlattı mı?