28 Şubat 2011

28 ŞUBAT'IN KIYMETİNİ BİLELİM!

Bugün cumhuriyet tarihine “post modern darbe” olarak geçen 28 Şubat 1997 müdahalesinin...


Bugün cumhuriyet tarihine “post modern darbe” olarak geçen 28 Şubat 1997 müdahalesinin 14. yıldönümü.
24 Aralık 1995 tarihinde yapılan genel seçimlerde, Necmettin Erbakan liderliğindeki Refah Partisi (RP) yüzde 21.38 oranında oy alarak zafer kazandı. RP, 1987 seçimlerinde 7.16, 1991 seçimlerinde “kutsal ittifak” yaparak 16.88 oranında oy almış, nihayet tek başına girdiği 1995 seçimlerinde birinci parti olmuştu.
1995 seçimlerinde Mesut Yılmaz liderliğindeki ANAP 19.65, Tansu Çiller liderliğindeki DYP 19.18, Bülent Ecevit liderliğindeki DSP 14.64, Deniz Baykal liderliğindeki CHP de 10.71 oranlarında oy alarak barajı geçtiler.

Refah'a karşı zoraki koalisyon

Merkezdeki partileri şoke eden bu sonuçların ardından RP'yi devre dışı bırakacak formüller arandı ve aralarında yüzde 1'i bulmayan oy farkı nedeniyle yapılan uzun Başbakanlık tartışmalarının ardından ANAP ile DYP arasında, Mesut Yılmaz'ın başbakanlığında ANAYOL koalisyonu kuruldu. 
“Refah tehdidi”ne karşı gündeme gelen bu zoraki koalisyon, DSP'nin dışardan desteği ve askerin telkiniyle “azınlık hükümeti” olarak kurulmuş, güvenoylamasında TBMM'deki salt çoğunluğun altında bir destekle 257 evet oyu alabilmişti. Ancak 80 çekimser oy da bu rakama katılarak hükümet güvenoyu almış sayıldı. 
Zoraki koalisyon Yılmaz ve Çiller arasında bitmeyen kavganın ardından RP'nin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi'nin güven oylamasını geçersiz saymasının üzerine dağıldı. Yılmaz, RP'nin verdiği gensoru önergesinin görüşülmesini beklemeden 6 Haziran'da 1996'da Başbakanlık'tan istifa etti.
Hakkındaki yolsuzluk iddiaları nedeniyle Yüce Divan'da yargılanmaktan çekinen Çiller, bu konuda garantiyi de içeren bir anlaşmanın ardından Erbakan'ın Başbakanlığına razı oldu ve REFAHYOL koalisyonu Türkiye'nin 54. hükümeti olarak 28 Haziran 1996'da göreve başladı. 

28 Şubat icraatı başlıyor

“Askerin istemediği hükümet görevde kalamaz” diyenler için 28 Şubat sürecinin başlangıç noktası, ilk fiili darbenin yapıldığı 27 Mayıs 1960'a kadar götürülebilir.
Ancak 28 Şubat süreci fiilen 24 Aralık 1995'te yapılan seçimlerde sandıktan çıkan sonuç üzerine başlamıştır ki, birbirini yok etmeye yemin etmiş ANAP ve DYP liderlerini “ANAYOL” koalisyonuna sürükleyen temel parametre askerin baskısıdır. Bu koalisyon yürümeyince Haziran 1996'da Erbakan liderliğinde kurulan REFAHYOL hükümeti ile 28 Şubat sürecinin icra aşaması başlar.
Erbakan'ın Başbakanlık'ta tarikat ve cemaat liderlerini ağırlaması gibi görüntülerin ardından somut adımlar, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'nın davetiyle karargâhta brifingler verilmesiyle başladı. Bu adımı Demirel'in Erbakan'a yazdığı “irticai cereyanlara karşı fevkalade hassasiyetler bulunduğunu” içeren uyarı mektupları izledi.

Hükümeti aleni 'yaptırım' tehdidi

Nihayet sürece adını veren ünlü Milli Güvenlik Kurulu toplantısı 28 Şubat 1997'de yapıldı. 8 saat 50 dakika süren toplantıdan hükümete açıkça “yaptırım” uyarısı içeren bir bildiri çıktı. “Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı çağdışı bir rejim aleytarlığı yapıldığı, laikliğin sadece rejimin değil demokrasi ve toplum huzurunun da güvencesi olduğu” vurgulanan MGK bildirisinde söz hükümete “yaptırım” uygulamaya şöyle getirilmişti:
“Açıklanan bu esaslar aksine davranışların, toplumumuzda huzur ve güveni bozarak yeni gerginliklere ve yaptırımlara neden olacağı değerlendirilmiş, bu konularda alınacak ve alınması gereken tedbirlerin Bakanlar Kurulu’na bildirilmesine karar verilmiştir...”
Anayasa uyarınca hükümete “tavsiye”de bulunmak dışında bir fonksiyonu bulunmadığı öne sürülen Milli Güvenlik Kurulu, seçimden çıkmış iktidara “yaptırım” uygulamaktan söz ediyordu!

Erbakan'dan 'yaptırım' bildirisine imza!

MGK kararına ek bir “rejim aleyhtarı irticai faaliyetlere karşı alınması gereken tedbirler” listesi de kabul edilmişti. 18 maddelik bu liste tarikatların faaliyetlerine son verilmesinden 8 yıllık kesintisiz temel eğitime, Kuran kurslarından ordudan atılan personelin kamuda çalıştırılmamasına ve kıyafet yasaklarına uyulmasına kadar uzanan bir dizi “tavsiye” adı altında “talimat” yer alıyordu.
Erbakan 28 Şubat kararlarını, dönemin MGK Genel Sekreteri Hava Orgeneral İlhan Kılıç'ın ziyaretlerinin ardından 14 Mart'ta imzalayarak Köşk'e gönderdi. Erbakan'ın sonraki savunması “sadece ön yazıyı imzaladığı” şeklinde oldu, ancak elbette bu iddia itibar görmedi.
28 Şubat süreci yargıçlara, gazetecilere Genelkurmay'da brifingler, Sincan'da yürütülen ve bazı   medya kuruluşlarının görüntü alamaması üzerine istek üzerine bir kez daha yürütülen tanklar, gazete ve televizyonlara talimat ve tehdit telefonları, suç duyuruları ve davalarla devam etti. Nihayet Erbakan 30 Haziran 2007'de, kendisinin “havada ikmal” diye adlandırdığı formül uyarınca Çiller'e devretmek üzere Başbakanlığı bıraktı. Milli Görüş'ün lideri Başbakanlık koltuğunda bir yıl oturabilmişti.

İkinci zoraki koalisyon ve azınlık hükümeti

Ancak DYP'den Hüsamettin Cindoruk'un liderliğinde kotarılan Demokrat Türkiye Partisi'ne doğru istifaların sağlandığı bu süreçte Demirel yeni hükümeti kurma görevini Mesut Yılmaz'a verdi. Böylece Yılmaz'ın başbakanlığında Ecevit ve Hüsamettin Cindoruk ile birlikte CHP'nin dışarıdan desteğiyle ANASOL-D koalisyonu kuruldu. Bu koalisyon Ocak 1999'a kadar ayakta kalabildi ve  ardından Ecevit'in liderliğinde kurulacak azınlık hükümetiyle 18 Nisan 1999 seçimlerine gidildi. Ecevit'e siyasi hayatının en büyük piyangosu bu aradaki birkaç aylık Başbakanlığı sırasında vurmuş, hükümet kurulduktan hemen sonra Abdullah Öcalan yakalanarak Türkiye'ye getirilmişti.
Erbakan'ın Başbakanlık'tan istifasını izleyen süreçte RP kapatılacak, yerine Fazilet Partisi, o da kapatılınca Saadet Partisi kurulacaktı.
28 Şubat kararlarından sonra 18 Nisan 1999'da yapılan ilk genel seçimler, iki cephe için de sürecin kuvvetli izlerini taşıyordu. Kararları destekleyen CHP baraj altında kalmış, zoraki koalisyonun ortakları ANAP (13.22) ve DYP (12.01) baraj sınırına doğru düşüşe geçmiş, Erbakan'ın partisi bir önceki seçime göre 6 puan kaybederek yüzde 15.41 oy almıştı. Öcalan'ın Türkiye'ye getirilmesine ilişkin atmosferin damgasını vurduğu 1999 seçimlerinden DSP yüzde 22.19 oyla birinci, MHP de yüzde 17.98 oyla ikinci parti olarak çıkmıştı.

28 Şubat'ın tarihsel sonuçları

28 Şubat süreci için, REFAHYOL'un iktidardan uzaklaştırılması, parti kapatmalar ve zoraki koalisyonlar gibi güncel sonuçlarla yapılacak bir değerlendirme eksik kalır. Zira 28 Şubat sürecinin tarihi sonucu, 2002'de DSP, ANAP, DYP, MHP ve SP'nin hep birlikte barajın altında kalarak parlamentoya girememesi... Ve kendisini hedef alan 28 Şubat kararlarını bile imzalayan Erbakan da sandıkta silinirken, Milli Görüş içinden ayrılmalarını 28 Şubat'ın tetiklediği Tayyip Erdoğan liderliğindeki “yenilikçi” kadronun iktidara gelmesidir.
Bugün “iç düşman” ilan edilen bir siyasi kadronun iktidarında darbe eğilimleriyle hesaplaşılabiliyorsa, bunda 28 Şubat'ın “bin nasihatten evla bir musibet” olarak katkısını inkâr edebilir misiniz?
28 Şubat'ın kudretli ve tehditkâr generali, dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir, “Demokrasiye balans ayarı yaptık” derken, ne kadar uzak görüşlü davranmış!

'Kare Kare Erbakan'ın 45 yıllık siyasi tarihi' fotoğraf galerisi için tıklayınız...

Yazarın Diğer Yazıları

T24 15 yaşında: Anlatmadan anlayamazsan, anlatınca da anlamazsın!

T24, gazetecilikten başka hiçbir şeye ait olmayan bir yer. Editörlerimiz, muhabirlerimiz ve yazarlarımız; kelimelerle ifade edilemeyecek büyük bir çıkarsızlıkla bağımsız gazeteciliğin kurumsallaşmasına eşsiz katkılar sağladılar. 15 yıldır ilgilerini, övgülerini, eleştiri ve uyarılarını esirgemeyen takipçilerimize de sonsuz teşekkürler…

‘Haber elemanı’ arkadaşlar; nerede bu Almanya paraları, söyleyin bölüşelim!

Bir değil, iki değil, üç değil, dört değil… Devletin tam beş kez denetleyerek dışardan tek bir kör kuruş bulamadığı T24’te varlığını iddia ettiğiniz Alman sermayesi her neredeyse haber verin, bölüşelim! Bulamıyorsanız, gazetecilik yaptığınızı öne sürerek yıllardır inşa ettiğiniz utanç müzenize, bu nadide ‘Alman sermayesi’ eserinizi de ekleyelim…

Tolga’yla birlikte bütün hayal kırıklıklarının en güzelini yaşıyoruz!

Çalışmalarıyla mesleğini onurlandıran bir gazeteci, hâkimin büyük bir maddi hatayı da tutanağa geçirdiği bir kararla tutuklandı. Tutuklama talep edenler ve tutuklama kararı verenlere göre, Tolga Şardan “istihbarat örgütünün Cumhurbaşkanlığı’nın talimatıyla yargıdaki yolsuzluk iddialarını araştırdığını yazarak” halkı korku ve paniğe sevk etti!

"
"