Ergenekon ve KCK davalarında tutuklu olarak yargılanırken milletvekili seçilen adayların durumu, anayasa ve yasaların hükümlerinın yanı sıra yargının “tutukluluk esastır” içtihadı nedeniyle sürpriz değil.
T24'te aylardır, bugün karşılaştığımız sonucu haber veren analizler yayımlıyoruz. Örneğin “Ergenekon sanıkları seçildikten sonra TBMM'ye veda edebilir” başlıklı yazı, bu köşede 20 Nisan'da yayımlandı.
Ergenekon ve KCK davalarında tutuklu olarak yargılanırken milletvekili seçilen isimlerin bugünkü durumu, temelde üç nedene dayanıyor. Siyasetin çeyrek yüzyılı aşkın zamandır kayıtsız kaldığı 12 Eylül anayasasının hükümleri, darbe dönemi yasaları ve yargının tutukluluğu bir “tedbir” kurumu olarak değil, yargılamada esas alan tutumu bu sonucu doğurmuş bulunuyor.
Yüz kızartıcı suça dokunulmazlık var!
1982 Anayasası'nın tam 39 yıldır dokunulmayan hükümlerine göre, hırsızlık, dolandırıcılık gibi yüz kızartıcı suçlardan tutukluyken milletvekili seçilenlerin hakkındaki yargılama duruyor ve bu kişiler dokunulmazlık kazanarak derhal tahliye edilip TBMM'ye girebiliyor. Ancak aynı hükümler uyarınca, bir bölümü “fikir suçu” olan devlete ve anayasal düzene karşı suçlar kapsamında tutukluyken milletvekili seçilenler dokunulmazlık kazanamıyor, Prof. Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay örneğinde olduğu gibi tahliye edilmiyor ve TBMM'ye giremiyorlar. Elbette darbe girişimlerine destek suçlaması yüz kızartıcı suçlardan daha hafif değil. İki suçlama sonuçları itibarıyla da karşılaştırılamaz. Ancak bu durum, Anayasa'daki dokunulmazlık rejiminin çifte standart öngördüğü gerçeğini değiştirmiyor.
Anayasa ve TBMM İçtüzüğü'nün; Haberal ve Balbay'ın haklarındaki suçlamadan cezalarının kesinleşmesi durumunda milletvekilliklerinin düşmesiyle sonuçlanabilecek hükümler de içerdiğinin altını çizelim.
Demokratik ölçütlerle kabul edilmesi mümkün olmayan mevzuat hükümleri ile benzer durumlarda farklı kararlar da veren yargının tutumuna ilişkin durum soru ve yanıtlarla şöyle:
1- Anayasa'ya göre kimler milletvekili seçilebiliyor?
Anayasa'nın “Milletvekili seçilme yeterliliği” başlığını taşıyan 76. maddesi, milletvekili seçilemeyecekleri “ilkokul mezunu olmayanlar”, “askerliğini yapmayanlar”, “kamu hizmetinden yasaklılar”, “taksirli suçlar” (trafik kazası gibi) hariç toplam bir yıl ve daha fazla hapis cezasına hüküm giymiş olanlar”, “zimmet, ihtilas, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suç işleyenler”, “kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştıranlar”, “devlet sırlarını açığa vurma, terör eylemlerine katılma ve bu gibi eylemleri tahrik ve teşvik suçlarından biriyle hüküm giymiş olanlar” diye sıralıyor. Sayılan suçlarda “affa uğramış olma” da milletvekili seçilme yeterliliği sağlamıyor.
2- Tutuklu yargılanmaları Ergenekon ve KCK sanıklarının milletvekili seçilmelerine engel bir durum oluşturuyor mu?
Hayır, çünkü hem Anayasa'da, hem de Milletvekili Seçimi Kanunu'nda kesin hüküm giymemiş olanlara ilişkin olarak engelleyici bir hüküm bulunmuyor. Nitekim Sebahat Tuncel, tutuklu olarak yargılanırken 22 Temmuz 2007 seçimlerinde milletvekili seçildi, tahliye edildikten sonra parlamentoya girdi. Ergenekon sanıklarının da cezaevindeyken milletvekili seçilmelerinin önünde bir engel bulunmuyor.
3- Sebahat Tuncel örneği, neden Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal olayında tekrarlanmadı?
Sebahat Tuncel'i yargılayan mahkeme, önce milletvekili seçildiği için dokunulmazlık kazandığı gerekçe gösterilerek tahliye kararı verdi. Ancak savcılık, Tuncel'in tutuklanmasına neden olan suçlamanın dokunulmazlık kapsamında olmadığını belirterek itiraz etti. Mahkeme bu itiraz üzerine tekrar tutuklama kararı vermedi, “milletvekili seçilen Tuncel'in kaçma ve delilleri karartma ihtimali bulunmadığını” belirterek tahliye gerekçesini değiştirdi. Balbay ve Haberal'ı yargılayan 13. Ağır Ceza Mahkemesi ise, yaklaşık 2,5 yıldır tutuklu yargılanan bu iki isim için milletvekili seçilmenin tahliye sonucu doğurmadığı, sanıklara dokunulmazlık kazandırmadığı, kaçma ve delilleri karartma ihtimalinin sürdüğü gibi gerekçelerle tahliye taleplerini reddetti. Savcıların da, tahliye taleplerinin reddi yönünde görüş bildirdiği Balbay ve Haberal'ın yargılandığı suçlamalar dokunulmazlık kapsamı dışında olmakla birlikte, mahkemenin Sebahat Tuncel olayındaki gibi bir takdir hakkı kullanmasının önünde yasal bir engel bulunmuyordu.
4- Tutuklu sanıklar Meclis'e giremeyince ne olacak?
Milletvekili seçilmeleri, mevzuat bağlamında Ergenekon davasının seyrini değiştirmedi. Seçildikten sonra da mahkeme tutukluluklarının devamına karar verdi. Eğer karara yapılan itiraz da reddedilirse Balbay ve Haberal “milletvekili yemin töreni”ne katılamayacaklar. Ancak yemini Meclis'e gelebildikleri zaman etmelerinin önünde bir engel yok. Milletvekilliği statüsü seçimle kazanılıyor, yemin ise TBMM çalışmalarına katılmanın, örneğin parlamento komisyonlarında görev almanın, Genel Kurul'da oy kullanmanın ön koşulu.
5- “Tutuklu milletvekilliği” ne kadar sürebilir?
Dokunulmazlık kapsamı dışında bırakılan suçlamalar açısından milletvekili seçilmiş olmak tutukluluğu kendiliğinden sona erdiren bir olay değil. Tutukluluğun herkes için “makûl sürede” olması AİHM kararlarının da bir gereği. Ancak Türkiye'de tutukluluk süreleri Ergenekon davasında da olduğu gibi, yılları bulabiliyor. Tutukluyken milletvekili seçilenler açısından Anayasa'daki tek sorun 84. maddede yer alıyor. Maddeye göre, “özürsüz ve izinsiz” olarak bir ay içinde beş birleşime katılmayan milletvekilinin TBMM üyeliği “Genel Kurul”un salt çoğunluğunun (276) kararıyla düşebiliyor. Eğer TBMM Genel Kurulu'na hakim olan çoğunluğun oylarıyla düşürülmezlerse bir ayda beş birleşime katılmayanlar açısından sorun çıkmıyor. Diğer yandan devamsızlığın tespitinde maddede “izin”in yanı sıra “özür” istisnası da konulduğu dikkate alındığında, tutukluluk da “özür” kapsamında değerlendirilebilir.
6- Milletvekili dokunulmazlığı ne demek?
Milletvekili, diğer bir deyişle yasama dokunulmazlığını Anayasa'nın 83. maddesi düzenliyor. Bu maddede dokunulmazlık iki aşamada ele alınıyor. Birincisi; “TBMM üyeleri, Meclis'te ileri sürdükleri düşüncelerden ve bunları Meclis dışında tekrarlamaktan dolayı sorumlu tutulamıyor” ki buna “kürsü dokunulmazlığı” da deniliyor.
Dokunulmazlıkta ikinci düzlemi, “seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin, Meclis'in kararı olmadıkça tutulamaması, sorguya çekilememesi, tutuklanamaması ve yargılanamaması” oluşturuyor.
7- Milletvekili seçilen herkes dokunulmazlıktan yararlanıyor mu?
Hayır. 83. madde genel çerçeveyi yukarıdaki gibi çizdikten sonra “ağır cezayı gerektiren suçüstü halleri ile seçimden önce soruşturulmasına başlanmış olmak kaydıyla Anayasa'nın 14. maddesindeki durumların” dokunulmazlık kapsamı dışında olduğunu hükme bağlıyor. Dokunulmazlık kapsamı dışında tutulan “Anayasa'nın 14. maddesindeki durumlar”ı ise kısaca devlet düzenine ve anayasaya karşı işlenmiş suçlar oluşturuyor. Örneğin Ergenekon ve KCK davalarında yargılananların önemli bir bölümüne yöneltilen iddialar, 14. madde kapsamında görülen “devlete, TBMM'ye, hükümete ve anayasal düzene karşı” suçlar kapsamına giriyor.
8- Yüz kızartıcı suçlardan dolayı yargılanırken milletvekili seçilenler dokunulmazlıktan yararlanabiliyor mu?
Evet! Anayasa, 76. maddede milletvekili seçilemeyecekleri sıralarken yüz kızartıcı suçlar ile devlete karşı suçlardan “hüküm giyenleri” eşit değerlendiriyor. Ancak 83. maddede, bu suçlamalarla yargılanmaktayken milletvekili seçilenler arasında net bir ayrım yapıyor. 83. madde, Anayasa'nın 14. maddesinde sayılan devlete ve anayasal düzene karşı suçlar kapsamında yargılananların dokunulmazlıktan yararlanamayacağını hükme bağlıyor. Eski Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun da aralarında bulunduğu çok sayıda isim, Ergenekon sanıklarının, milletvekili seçilirlerse dokunulmazlıktan yararlanamayacağı görüşünü dile getirmişti.
9- Dokunulmazlık uygulamasındaki bu ayrımın uygulamadaki sonucu ne?
Yüz kızartıcı suçlardan yargılanırken milletvekili seçilenler, dokunulmazlık zırhına kavuştukları için haklarındaki yargılama, milletvekilliği sona erene kadar duruyor. Milletvekili seçilen çok sayıda isim hakkında “yüz kızartıcı” suçları da kapsayan iddialar nedeniyle hazırlanmış çok sayıda fezleke, dokunulmazlık nedeniyle rafta bekliyor. Ancak dokunulmazlık kapsamı dışında bırakılan suçlardan dolayı yargılananların davası, Balbay ve Haberal örneğinde olduğu gibi milletvekili seçilseler de devam ediyor. Karşılaştırılabilir suçlamalar olmasa da, bu durum Anayasa'da öngörülen dokunulmazlık düzeninin içerdiği çifte standardı gösteriyor.
Milletvekillikleri de düşebilir!
10- Dokunulmazlık kapsamı dışındaki suçlamalar nedeniyle süren yargılamalar TBMM açısından nasıl bir sonuç doğurabilir?
Haberal, Balbay ve KCK davasında yargılanırken milletvekili seçilenlerin tutuklulukları devam etse de, etmese de yargılamanın sonuçlanacak olması çok önemli bir sonuç doğurabilir. Anayasa'nın 76. maddesi “milletvekili seçilme”, 84. maddesi ise “milletvekilliğini sürdürme” koşullarını belirliyor. 84. madde; “istifa”, “milletvekilliğiyle bağdaşmayan bir görevi sürdürmede ısrar” ve “bir ay içinde toplam beş birleşime katılmama” hallerinde ancak “TBMM Genel Kurulu'nun kararıyla” milletvekilliğinin düşeceğini belirtiyor.
11- Milletvekilliğinin düşmesi sadece TBMM Genel Kurulu kararıyla mı oluyor?
Hayır. 84. maddede TBMM Genel Kurulu'nun kararına bağlanmayan “milletvekilliğinin düşmesi” hali de düzenleniyor ve bu hüküm milletvekili seçilen Ergenekon ve KCK sanıklarının durumu açısından önem taşıyor. 84. maddenin 2. fıkrası, “Milletvekilliğinin kesin hüküm giyme halinde düşmesi, bu husustaki kesin mahkeme kararının Genel Kurula bildirilmesiyle olur” hükmünü taşıyor. Bir başka deyişle, milletvekili olduğu halde kişinin yargılanmasının kesilmediği suçlarda “kesin hüküm” TBMM Genel Kurulu'na bildirildiği anda milletvekilliğinin düşeceği hükme bağlanıyor. TBMM İçtüzüğü hükümleri de dikkate alındığında, Anayasa'nın 84. maddesindeki “kesin hüküm”den, “milletvekili seçilmeyi engelleyecek bir suçtan, temyiz aşaması da sona ermiş bir kararla mahkûm olmayı” anlamak gerekiyor.
12- Milletvekili seçilen Ergenekon sanıklarının hakkında kesinleşmiş mahkûmiyet kararı verildiğinde TBMM üyeliklerinin düşebileceğine ilişkin başka bir mevzuat hükmü var mı?
Var. Örneğin, Anayasa'nın 84. maddesine paralel bir düzenleme içeren ve onu bir nebze açan TBMM İçtüzüğü, 136. maddesinde “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğine seçilmeye engel bir suçtan dolayı kesin hüküm giyen veya kısıtlanan milletvekili hakkındaki kesinleşmiş mahkeme kararının Genel Kurulun bilgisine sunulmasıyla üyelik sıfatı sona erer” hükmünü taşıyor. Özetle, bu tür durumlarda kesinleşmiş yargı kararının TBMM'ye bildirilmesi milletvekilliğinin düşmesi için yeterli sayılıyor, ayrıca TBMM Genel Kurulu'nun kararı aranmıyor. Bir başka deyişle, Meclis'te görev yaptıkları sırada Ergenekon ve KCK davalarında yargılanan milletvekilleri hakkında mahkûmiyet kararı kesinleşirse, tutuklu kaldıkları süre yeterli görülerek tekrar cezaevine girmeleri gerekmese bile, bu kişiler TBMM üyeliklerini kaybedebilirler. Bu görüşe karşı dokunulmazlıkları düzenleyen 83. maddedeki “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi hakkında, seçiminden önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesi, üyelik sıfatının sona ermesine bırakılır; üyelik süresince zamanaşımı işlemez” hükmüne dikkat çekilebilir. Ancak bu durumda, söz konusu hükmün, “dokunulmazlık kapsamına giren milletvekilleri” için düzenlendiği görüşü de ileri sürülecektir. Diğer yandan, Ergenekon davasında yargılanan isimlerin olası mahkûmiyetleri dokunulmazlığı önleyen suçlara dayandırılmayabilir, yöneltilen suçlamaların vasfı değişebilir ya da yargılama 1 yıldan az bir ceza ile sona erebilir.
13- Ergenekon sanıkları hakkındaki yargı kararı milletvekili oldukları sürece kesinleşmezse ne olur?
Türkiye'de, demokratik ölçütler ve sanık hakları açısından kabul edilemeyecek tutukluluk süreleri ve ona bağlı olarak yargılamaların yılları bulması nedeniyle bu da ciddi bir olasılık. Bu durumda “haklarında milletvekili seçilmeye” ve “milletvekilliğini sürdürmeye” engel bir kesin hüküm olmayacağı için Ergenekon sanıklarının milletvekilliği herhangi bir hukuki tartışma konusu yapılmayabilir. Bir başka deyişle “yargılanıyor olmaları” milletvekilli seçilmelerine engel olmadığı gibi milletvekilliğini dönem sonuna kadar sürdürmelerine de engel olmayabilecektir. Bu durumda kriz yaratacak tek unsur, milletvekilliği sürerken tutukluluğun da sürmesi olacaktır. Diğer yandan yeni oluşacak TBMM Başkanlık Divanı ve Genel Kurul, Anayasa ve İçtüzük'te açık hüküm bulunmayan bu konuda, milletvekili yemini edilmemiş olması nedeniyle farklı formülleri gündeme getirebilir.