20 Eylül 2018

Yaşamın turşusunu kurup ağlamak

Yalnızlık bu kadar zor geliyorsa, neden değişmeye buralardan başlamıyorsunuz?

Yalnız yaşamanın zor olduğunu düşünüyoruz. Tekil yaşayan bir çok insan bu durumun zor olduğunu söyleyerek ya yoluna devam ediyor ya yaşamını değiştirmeye çalışıyor. 

Hızla değişen bir çağın orta yerindeyken yalnız yaşamın gittikçe popülerleşen bir süreç olduğunu göz ardı etmemek gerekiyor. 

Yalnız yaşamak bu kadar zor ise tekil yaşamlar neden gittikçe artıyor? Hiç düşündünüz mü? 

Tekil yaşam sunan daireler inşaat sektörü tarafından epey uzun zaman önce benimsendi. Bir oda bir salon daireler, hatta biraz daha ileri gidip tek salon, banyo ve açık mutfak lüks daireler satışların ön planında yer alıyor. 

Peki, yalnız yaşamak bu kadar zor ise, tekil kurgulanmış yaşamlar gün geçtikçe  neden artıyor?

Gerçekte zorlaşan ne?

Yalnız yaşamın zorlukları ile birlikte yaşamanın zorluklarından bir liste yapsaydık, hangisi daha uzun olurdu acaba?

Yalnız yaşadığınız zaman yaptığınız işten sizi alıkoyacak kimse olmayacak. Eve gidiş geliş saatlerinizi paylaşmak zorunda kalacağınız kimse olmayacak. Kafanıza estiği saatte kendiniz için istediğiniz programı yapabilirsiniz, vurup kapıyı çıkabilir, gecenin bir yarısı ayakkabılarınızla yatağınızda sızıp kalabilirsiniz. Tüm alanın size ait olduğu bir eve, kimse tarafından bölünmeyen zamana sahip olabilirsiniz. 

Bu durum ilk başlarda size lüks gibi gelebilir. Yıllar önce adamın biri söylemişti: 

“Yalnızlık zor ama, lüks yaşamdır.” 

Zor olduğundan değil, lüks olduğundan eminim. 

Bir kaç kişi ile aynı evi paylaşmak daha zorlayıcı. Oysa, son dönemde iki kişilik yaşamlar bile kuramıyoruz. Boşanmaların birçoğunu bunlar oluşturuyor. 

Ah, zaten paylaşmayı bilseydik bu kadar çok mal paylaşımı davasına tanık olur muyduk? Ayrı muamma. 

Ortak bir yaşam sürmek, aynı haneyi paylaşan kaç kişiyseniz, o kadar kişiyle anlaşabilmek, saygılı olmak, beraber hareket edebilmek, günlük yaşamı birlikte sürdürebilmek gibi daha nicesi oluyor. 

Şu yukarıda saydığım unsurlar sanki birlikte yaşamak için gereken her şeyi kapsıyor gibi görünebilir. Daha fazlası var! 

Bu sadece başlangıç. Üst paragraf sizi sadece bir parça bencilliğinizden kurtarır, paylaşmak için adım atmanızı sağlar. Siz gerçekten birlikte yaşamayı öğrenmek istiyorsanız, en temelindeki unsuru oturtmalısınız. 

Cümleyi yeniden, farklı bir şekilde yazalım: Aynı hanede yaşayan kaç kişiyseniz, yaşama dair o kadar çok rengi sevme kapasitesinde olmak ortak bir yaşam sürmek oluyor. 

Sevme kapasitesi. İki kelimelik bir cümle. Çok aykırı biliyorum ama, ne yazık ki gerçek.

Birini sevmek çoğu zaman, aslında her zaman, sadece sizin sevme kapasitenizle ilgilidir. Biliyor muydunuz? 

Kimse, kendini size sevdirmek için değişmek zorunda değil. Bu doğru bir biçimde değil. Sizin sevme kapasitenizin genişlemesi, yayılması ve farklı renkleri de içine alabilmesi gerçek sevgi akışını sağlar. Bu nedenle dünyada gerçek özgürlüğün ve barışın gelebilmesinin tek yolu sevmeyi öğrenmek, daha çok daha fazla sevebilmek. Sahi bu kadar sevebilir misiniz? 

İşte, tam burada tekil yaşamın nasıl da bir tembellik sağladığını görebilir misiniz? 

Zorluktan çok kaçıştır tekil yaşam. Değişmemek için, sevmemek için uzaklaşmaktır. Bana benzemeyeni sevmem demenin günlük göstergesidir. 

Kimseyle ortaklaşmayı bilmiyorum, mütemadiyen nasıl esnenir, birlikte bir hayat nasıl kurulur tam olarak bilmiyorum, demektir. 

Kalabalığın içinde kendi merkezimde kalmayı bilmiyorum, demektir tekil yaşam. 

Tekil yaşam aynı zamanda güvensizlik, korku, kaçıştır. İnsanlara güvenmeyip kendini evinde yalıtmaktır. 

Tam olarak, uzun süreli bağlanamamaktır. Hani, şu Issız Adam… 

Yalnızlık bu kadar zor geliyorsa, neden değişmeye buralardan başlamıyorsunuz? 


www.canakademisi.com

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Yetişkinlikte mutlu ve özgür olmanın yolu nedir?

Yolunda gitmeyen durumlara neden olan yaklaşımları bulup onları daha anlamlı, daha yaşanabilir biçimde yaşamımıza yerleştirdiğimizde var olana katkı sunmuş, üretken bir kimliğin içine girmiş oluyoruz. Buna ise yetişkinlik deniyor

En az üç çocuk ve ekonomik kriz

İktidara duyulan güven ve onun teşvikleri ile üç ve daha fazla çocuk doğurmuş aileler için krizin boyutları çok daha ağır hissediliyor

Düş görenleri uyandırma zamanı geldiyse açılsın perde

Belki de olması gereken bir hikâyenin parçalarını tamamlıyoruz hep beraber, bir şey ya da biri eksik kalsa bozulacak hikâye

"
"